Kadına, Çocuğa Şiddet ve Anayasa

 

Anayasa’da, kadın-erkek fırsat eşitliğinin hayata geçirilmesi için 2001 yılından bu yana önemli mahiyette değişiklikler gerçekleştirilmiştir.

Kanun önünde eşitlik başlıklı 10’uncu maddeye 2004 yılında eklenen fıkra ile Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu ve Devletin, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. Aynı fıkraya daha sonra 2010 yılında eklenen cümle ile kadın erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı hüküm altına alınarak bu güvence pekiştirilmiştir.

2001 yılında yapılan değişiklik ile Ailenin korunması ve çocuk hakları başlıklı 41’inci maddenin “Aile Türk toplumunun temelidir” şeklindeki birinci fıkrasına “ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ibaresi eklenmiş, böylece “ailede eşitlik ilkesi” Anayasal güvence altına almıştır. Yine 2001 yılında Türk vatandaşlığı başlıklı 66’ncı maddede yapılan değişiklik ile “Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı kanunla düzenlenir” cümlesinin yürürlükten kaldırılması ile Türk anadan doğan çocukların da doğrudan Türk vatandaşı statüsü kazanmasının önü açılmış böylece toplumsal cinsiyet açısından önemli bir Anayasal hatadan dönülmüştür.

Ayrıca,  2004 yılında 90’ıncı maddeye eklenen; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla, ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda çıkabilecek ihtilaflarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü de de uluslararası sözleşmelerin ve güvencelerin iç hukukumuzda uygulamasının sağlanması ile kadına yönelik güvenceleri artıran bir gelişme olarak müşahede edilebilir.

 Söz konusu pozitif  hukuk  adımlarına rağmen Avrupa Birliği 2010 Yılı İlerleme Raporu’nun konuya ilişkin paragrafında: “Türkiye’de pozitif hukuk açısından yasal düzenlemelerin özellikle 2004 ve 2010 sonrasında yapılan değişikliklerle olması gereken düzeye geldiği ancak bunun hayata, fiilî yaşama intikali noktasında birtakım sorunlar yaşandığı” belirtilmiştir.  Gerçekten de,   fiili tablo ve istatistiklere baktığımız zaman, genel durum hiç iç açıcı değildir. Bu bağlamda, daha etkili tedbirlere ihtiyaç duyulduğu ortadadır.

     Anayasanın yenilenmesi ya da yeni Anayasa çalışmaları kapsamında, “kadına ve çocuğa yönelik şiddet” suçu, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilmeye engel halinde düzenlenmelidir.   Anayasanın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen Maddesinin ilgili kısmı şöyle değiştirilmelidir:  “zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, hileli iflâs, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, işkence ve insanlığa karşı suçlardan biriyle hüküm giymiş olanlar.”