Batı emperyalizmi karşısında İslam coğrafyası bir bir düşüyor. Yenilen sadece İslam cüppesine bürünmüş tiranlar değil, bütünüyle bir dünya ve medeniyet aslında. İğfal edilen İslam'ın gururudur, diktatör yöneticiler bahane. Başbakan pek hazzetmiyor bu benzetmeden ama İslam coğrafyası yeni bir Haçlı dalgasıyla karşı karşıya. Bunu Rusya Başbakanı Putin'in Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan daha net bir şekilde dillendirmesi esef verici.

Biliyorum ki vicdanının derinlerinde bir yerler kanıyordur Sayın Başbakanın, O'da en az bizim kadar farkında olanların. Neylersin ki bir kere eşbaşkanlığına soyunduğunu açıkladı BOP'un. Neylersin ki bir kere "medeniyetler ittifakı" kandırmacasına ortak olduğunu duyurdu efkar-i umumiye. Neylersin ki diyet ödemek adına, tarihin gördüğü en korkunç katliamlara ve Müslüman kıyımına sahne olan Haçlı Seferlerini dahi temize çıkarmak zorunda hissetti kendini. Haçlı Seferlerinin mahiyeti hakkında yüzlerce kaynak var ama en azından kendisi Hıristiyan olan dünyaca ünlü yazar Amin Maalouf'un "Arapların Gözünde Haçlı Seferleri" kitabını okusaydı, bu işin elbette yağma ve siyasi güdülerinin yanında temel dürtüsünün Hıristiyanlığın doğduğu topraklardan Müslümanları söküp atmak olduğu gerçeğini örtmeye çalışmazdı. Eğer dini dürtüler yok idiyse niçin bütün seferlerin hedefi Kudüs'tü peki? Elbette Katolik Haçlılar Müslümanlara olduğu gibi Ortodoks Hıristiyanlara da büyük zararlar verdiler, Doğu Roma'nın ve Ortodoks dünyasının başkenti İstanbul'u acımasızca yağmaladılar. Ama "Maarra" adlı yerde Müslümanların etlerini yiyerek fiilen yamyamlaştıkları derecede bir zulmü asla başkalarına reva görmedi bu Haçlılar. O denli zulüm hep Müslüman ve Türklerin payına düşer çünkü. 

Başbakanın bu şaşkın tavrının sebebi ne bilgi eksikliğidir ne de vicdan kararmasıdır. O'nun da içi en az bizim kadar kanıyordur Türk Ordusunun Neo-Haçlı tasallutunun destek gücü olarak bir zamanlar bizim sulh limanı kıldığımız topraklara boynu bükük gidişine... Bundan kim memnuniyet duyabilir ki? Öyleyse mesele nedir?

Mesele iktidarı elde etmek adına verdiğin uluslararası taahhütlerdir, azizim. Mesele, "gölgede olanın gölgesi olmaz" meselesidir mirim. "Mesele, borç alıyorsan emir de alırsın" mahkûmiyetidir dostum. Mesela, "kılavuzu Batı olanın burnu" meselesidir ey İslamcı kardeş. Yıllardır yaslandığın sosyal ve siyasi zemini hangi ucuz iktidar hesaplarına kurban ettiğinin tokat gibi yüzüne şakıması meselesidir, ey "ihvan-i Müslimin"! Çelişkinin bu insicamda olanını hiçbir karakter deformasyonu içselleştirmeye muktedir değildir can cazım.

MHP'yi neresine koyalım peki bu resmin? MHP'yi Türk siyasetinin merkezine oturtmanın Türklüğün ve elbette İslamlığın varlığıyla eş anlama geldiğinin ifadesidir bu resim. "Siz kaç yıldır siyasettesiniz tek başına iktidara gelemediniz, siz baraj altındasınız" kibrinde ifadelerin ilahi adalet şeklinde birilerinin yüzüne şaklamasından memnuniyet duyacak değiliz elbette. Ama MHP'nin emperyalizmin hiçbir türüne yaslanmamasının bedeli ne ise onu ödemeye hazır duruşunun ne denli ahlaki ve ne denli tutarlı olduğunun da beyanıdır bu durum. Tavize dayanan iktidarların ve ikballerin zamanı geldiğinde acı bedellerini ödemek zorunda kalmaktansa sadece kendi gerçeğinde dayalı bir duruşun ne denli daha erdemli olduğunun belgesidir bu son gelişmeler.

MHP şimdi şu sınavdan başarılı olmak zorunda: Hiçbir gayri-milli (içeride ve dışarıda) güce dayanmadan, tevilsiz ve tavizsiz bir duruşla milletin teveccühünü kazanacak yoları bulmak, yoksa da inşa etmek; kendi gerçekliğini küresel bir gerçekliğe dönüştürecek insicamda ülkülerin stratejisini oluşturmak! İşte sırf bu yüzden "Şimdi MHP Zamanı" demek ve bunu herkes anlatmak gerekiyor. İşte bu yüzden milletin ve hatta ümmetin bütününü titretip kendine getirecek bir dil bulmak gerekiyor. Bunu milliyetçiler yapamazsa hiç kimse yapamaz. Bu mecburiyet değil, mahkûmiyettir hatta.