İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bugün Avrupa ile 16 Nisan üzerinden daha görünür bir şekilde yaşadığımız ama evveliyatı da olan bu sürtüşme, Türkiye'nin rol dağılımına itirazı ve yeni konumunu iyi anlama ve dünyaya iyi anlatabilme çabasıdır. Türkiye, artık onların uydusu ve müttefiki değildir." dedi.

İçişleri Bakanı Soylu, Pursaklar Belediyesi Saray Kültür Merkezinde düzenlenen "Türk İslam Geleneğinde Devlet Yönetimi" konulu panelin açılışında konuştu.

Okullarda, Türkiye tarihinin savaşlar ve olaylar üzerinden anlatıldığını belirten Soylu, "Oysaki tarih boyunca değişmeyen, orta Asya, Selçuklu, Anadolu Selçuklu, ve Osmanlı çizgisi boyunca bir şekilde varlığını sürdürmüş bir değer üzerinden, devlet geleneğimiz üzerinden kurgulanmış bir tarih anlatımını tercih edebilirdik." ifadesini kullandı.

Amerika'nın keşfi sırasında yerlilerle işgalciler savaşırken, Anadolu topraklarında köklü bir devlet geleneği bulunduğunu vurgulayan Soylu, Vilayetler Kanunu gibi bazı kanunların Osmanlıdan kalma olduğunu bildirdi. Soylu, yüzyıllardır süren bu devlet geleneğinin anlatılamaması nedeniyle kanuni esasiden beri bir anayasal düzen deneyiminin bulunmadığına değindi.

Bakan Soylu, "Bu millet, maalesef söylemek istiyorum ki 27 Mayıs'ı bayram olarak kutlamak ve iki darbe anayasasını sineye çekmek zorunda kalmıştır." dedi.

Dünyada rollerin, politikaların değiştiği tarihi bir kırılma döneminin hep birlikte yaşandığını belirten Soylu, İkinci Dünya Savaşı'nı ve onu takip eden soğuk savaş dönemini bir şekilde atlatan Avrupa ve Amerika'nın bütün değerlerini kağıt üzerinde yeniden yazdığını ve yeni bir medeniyet inşasına yöneldiğini ifade etti.

Soylu, söz konusu ülkelerin dünyayı medeniyet anlamında terbiye etmek için kredi derecelendirme kuruluşu ve IMF raporları ile değerlendirmeleri, niyet mektupları ve ülke masası şefleri tavsiyeleri gibi bir sürü politika aracı kullandıklarını anlattı. Soylu, kurulan sistemin "Biz bütün acıları test ettik, dünyada bütün yanlış savaşları, krizleri denedik. Artık insanlığın olması gereken normları ve ne yapılması gereken kriterleri yazdık, sihirli formülleri de bulduk. Bunları uygulayacağız ve hep birlikte mutluluğa ulaşacağız" mesajı verdiğini söyledi.

Bakan Soylu, şöyle devam etti:

"Bosna Hersek ve Srebrenitsa katliamı sırasında o çok övündükleri değerlerinin her ırk ve din için geçerli olmadığını acı bir maliyetle hem biz hem de dünya gördü. Müslümanlar, Avrupa'nın göbeğinde katledilirken gözler kapandı ve maalesef kulaklar tıkandı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü adı altında neredeyse tek bir mermi atamayan piknik organizasyonları yapılmıştır. Haçlı kulübü endişesi belki de ilk kez Srebrenitsa ve Bosna'da yaşanan insanlık dramlarında seslendirilmeye başlandı. Sonrasında ortak anayasa hayalinin çöktüğü gibi ortak para projesi, maalesef o da yürümedi. Avronun daha ilk yıllarında AB'nin üye ülkelerinden homurtular yükselmeye başladı. 2008-2009 global ekonomik krizinde bütün sistem sallandı ve neredeyse çökme noktasına geldi.

Aslında AB'nin en büyük güven krizi ekonomik krizle başladı. Kalkınmaya çalışan ülkelere güya hem balık veren hem de balık tutmayı öğreten IMF'nin hiçbir ülkeyi kalkındıramadığı, bilakis borç ve faiz batağına sürüklediği sorgulanır hale geldi ve bütün dünyada aslında bu konuşuldu.

İnsanlık suçlarıyla terörle arasına mesafe koymasını beklediğimiz Avrupa'nın aslında terör örgütlerine, özellikle de bizdeki PKK ve DHKP-C'ye farklı farklı ülkelerde destek olduğu, para gönderdiği, silah yolladığı ortaya çıktı. 21. yüzyılın başında iyice patlak veren terör, iç savaş ve göç hareketlerine karşı aldıkları tutum, Batı dünyasının bütün o medeniyet değerlerinin göstermelik bir politika maskesi olduğunu ortaya çıkardı. Yani aslında yüzlerine takmak istedikleri ortak değerler diye anlatmak istedikleri maske, çok kısa bir süre içerisinde Avrupa'nın yüzünden çıktı ve gerçekler ortaya döküldü. En önemlisi, batının merdiveni itmek olarak tabir edebileceğimiz kendi medeniyetini geliştiren ama üzerine inşa edeceği değerleri başkaları için kullanmayan tavrını gözler önüne sermiştir. Kim o merdivenden çıkmak istiyorsa o merdiveni itti ve batı onu düşürdü."

- "Terörü araç olarak kullandılar"

Demokrasi ve ifade özgürlüğü noktasında en en küçük olumsuz bir davranışa şiddetli tepkiler gösteren Batı'nın bazı ülkelerde ama özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan doğu ülkelerinde yaşanan askeri darbeleri görmezden geldiğine dikkati çeken Soylu, söz konusu ülkelerin cunta yönetimleriyle hemen normal ilişkiler tesis edebildiğini bildirdi. Soylu, aynı ülkelerin ürettikleri ürünlere ait sektörleri ve ekonomilerini korumak için de gümrük tarifeleri ile IMF ve Dünya Bankasını kullandığını belirtti.

"Terörü araç olarak kullandılar, insanları dinleri ve ırklarına göre ayrıma tabi tuttular. Siyasi menfaat gördüğü konularda bütün demokrasi ölçülerini rafa kaldırdılar" diyen Soylu, batı medeniyetinin barış ve refah getireceklerini iddia ettiği dünyanın kaosa sürüklendiğini vurguladı.

Soylu, "Meğer onların dünya tasavvuru gelişmişlik ve refahın hüküm sürdüğü ama duvarlarla çevrili bir batı, bunun karşılığında da silahlarını satabildikleri, petrolünü sömürebildikleri, birbirini öldüren Ortadoğu ve Asya şeklindeymiş" ifadesini kullandı.

İçişleri Bakanı Soylu, şunları kaydetti:

"Onların tasavvurları bugünkü Suriye, Irak, Mısır, Libya, Yemen, Fas ve bugünkü Tunus. Onların tasavvurları kan, gözyaşı ve işte bugün bu anlayışın artık çöktüğü, namlusunun kendilerine döndüğü, değerleri çiğnenen bütün hesapların şaştığı bir 21. yüzyıl başlangıcını hep birlikte yaşıyoruz. İşte bugün Avrupa ile 16 Nisan üzerinden daha görünür bir şekilde yaşadığımız ama evveliyatı da olan bu sürtüşme Türkiye'nin bu rol dağılımına itirazı ve yeni konumunu iyi anlama ve dünyaya iyi anlatabilme çabasıdır. Türkiye artık onların uydusu ve müttefiki değildir. Türkiye dünyadaki bütün ülkelerle ilişki kurabilir, müttefik de olabiliriz ama tırnak içinde söylüyorum ki Türkiye, ayakları üzerinde duran, geleceğe bakabilen kendi değerlerinden kopmayan, dünyanın bugün içinde bulunduğu anlam ve mana boşluğunu tamamlayan bağımsız bir müttefiktir ve bu itibarla yaşanan süreç Avrupa Birliği'nden bir kopuş değil ilişkilerin ve kuralların yeniden belirlenme sürecidir.

Batı ile bizim durduğumuz yeri, karşılıklı pozisyonumuzu herkes çok iyi okumak zorundadır. Türkiye, hem jeopolitik konumu hem de tarih ve medeniyet birikimi açısından bu tablodaki en önemli oyuncudur. Burada eğer bir oyun kurulacaksa ya Türkiye'yi bu işin başat aktörü olarak kabullenmek zorundasınız ya da Türkiye'yi bir şekilde saf dışı bırakmak, etkisiz ve kımıldamayacak hale getirmek zorundasınız. Batı dünyası, Ortadoğuyu şekillendirmeye başladığı yıllardan itibaren Türkiye için hep ikinci şıkkı seçmiştir."

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Biz Almanya'nın anayasasını değiştirmiyoruz. Biz Hollanda'nın anayasasını değiştirmiyoruz. Biz onlar için bir maddeyi milletimizin onayına sunmuyoruz. Ama Avrupa'da neredeyse kıyamet kopuyor." dedi.

Soylu, Pursaklar Belediyesi Saray Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Türk İslam Geleneğinde Devlet Yönetimi" konulu panelin açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Batı dünyasının, çok partili siyasi hayata geçip altyapı ve demokrasisini güçlendirmeye başlayan Türkiye'yi, organize ettikleri 27 Mayıs askeri darbesiyle etkisizleştirmeye çalıştığını ve bunun bir projenin ilk adımı olduğunu kaydeden Soylu, "Darbe gerçekleştirildi. Milletin adamları idam edildi. Bir darbe anayasası hazırlandı ve sivil siyasete 'Bu sizin yol haritanız bundan dışarı çıkarsanız, işte size böyle yaparız.' denildi. Türkiye 1960’ta bu meşhur darbeden sonra 1961’deki anayasa ile birlikte bir yolculuğa başladı. Kuralları zorla belirlendi. Nerede duracağımız, kimin ülkeyi yöneteceği, milletin bu işe ne kadar müdahil olabileceği, seçtiği liderlerin nereye kadar gidebileceği orada belirlendi." dedi.

"Bugün bu ülkede 1961 Anayasası da onun güçlendirildiği 1982 Anayasası da rahmetli Adnan Menderes’in kanı üzerine bina edilmiş anayasalardır ve bu anayasa hayırsız bir anayasadır.” diye konuşan Soylu, Türkiye'nin, bu anayasanın bu hayırsızlığını yıllarca bir kambur olarak sırtında taşımak zorunda kaldığını anlattı.

Soylu, her 10 yılda bir yabancı ülkelerin darbelerle Türkiye’yi geri götürmeyi amaçladıklarını ve tüm maliyetin eli nasırlı, alnının teriyle para kazanmaya çalışan, evden “Bismillahirrahmanirrahim" diye çıkan insanlara ödetildiğini belirterek, Türkiye’nin 1699’dan beri içinde bulunulan gerileme dönemini Cumhuriyet'in ilanı ve 1950’de milletin yönetime talip olmasıyla aşmaya çalıştığını ancak buna müsaade edilmediğini söyledi.

Yabancı ülkelerin, Türkiye'nin birliğini zedeleme amacı taşıdığını belirten Soylu, "Biz en önemli birliğimizi, en önemli beraberliğimizi istiklal mücadelesinde, Kurtuluş Savaşı'nda her bir birey bu ülkenin özgürlüğü, istiklali ve hürriyeti için kendisini ortaya koyduğunda gerçekleştirdik. Bundan ürktüler, Anadolu'nun yeniden bir araya gelmesinden korktular ve tedbir aldılar." ifadesini kullandı.

Soylu, Türkiye'de sadece baraj, bölünmüş yol, şehir hastaneleri, üniversiteler, boğaz köprüsü, Avrasya Tüneli yapmadıklarına dikkati çekerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde 21. yüzyılın başından itibaren zihniyet devrimi yapmaya ve bu birliği yeniden tesis etmeye çalıştıklarını ifade etti.

Herkesin din, dil ve ırk konusunda kendisini anlatabilmesi gerektiğini vurgulayan Soylu, "Dindarın başı göğe değecek kadar özgür bir şekilde dindarlığını yaşayabileceği, kadınların başörtüsü sebebiyle üniversiteye giremediği, okula gidemediği, memur olamadığı, milletvekili seçilemediği bir Türkiye değil herkesin eşit olduğu, herkesin aklıyla, fikriyle, zihniyle ve sadece yaratılmışların en şereflisi insan olduğu hasebiyle ülkemizde kabul göreceği bir anlayışı 21. asrın başından itibaren getiriyoruz." diye konuştu.

Bugün kimsenin kısıtlanmadığı ama sistemi zehirleyen herkese karşı da tedbir alındığı güçlü, kudretli ve kuvvetli bir Türkiye olduğunu vurgulayan Soylu, Avrupa ülkelerinin buna tahammül edemediğini ifade etti. 

Soylu, şunları kaydetti:

"Ben İçişleri Bakanıyım. Şunu çok net bir şekilde söylemek istiyorum. Eğer Güneydoğu’da ve Doğu’da o hain terör örgütü, o cani terör örgütü, 13 yaşındaki kız çocuklarımızı terör eğitimi verebilmek, terörist yapabilmek için annesinin sevgisine ihtiyacı olduğu o yaşta, annesinin saçlarını okşamasına ihtiyacı olduğu o yaşta, annesinin dizinin dibinde olması gerektiği o yaşta dağa kaçırıyorsa, bu çok nettir, bu bizim sorumluluğumuzdur. Kimseye bu sorumluluğu atmıyoruz. Bu bizim sorumluluğumuz. Bunu bundan sonra yaparlarsa bu İçişleri Bakanlığı bize haram olsun, haram olsun, haram olsun."

- "Biz Almanya'nın, Hollanda'nın anayasasını değiştirmiyoruz"

Türkiye'nin yakın tarihinde yaşadığı önemli olayları anımsatan Soylu, 16 Nisan'daki halk oylamasına ilişkin Avrupa ülkelerinin tutumunu değerlendirerek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Sadece Anayasamızda 18 madde değiştireceğiz ve yeni bir hükümet sistemine geçeceğiz. Bunu Türkiye'de yapıyoruz, başka bir ülkede değil. Biz Almanya'nın anayasasını değiştirmiyoruz. Biz Hollanda'nın anayasasını değiştirmiyoruz. Biz onlar için bir maddeyi milletimizin onayına sunmuyoruz. Ama Avrupa'da neredeyse kıyamet kopuyor, gösteri yürüyüşleri, protestolar... Bence Türkiye bundan rahatsız olmamalı ve bunu, istikametinin doğruluğuna işaret olarak algılamalıdır. Elbette ki bu tansiyonu yükseltmeye çalışmanın alemi yoktur. Ama bu ikaz Türkiye'ye değil yıllardır hiçbir teröristi iade etmeyen, teröristlere oturum hakkı veren, PKK'ya para ve silah desteği veren, 15 Temmuz'a veremedikleri tepkiyle ve sonrasında gelen değerlendirmeleriyle kendi medeniyet değerlerini inkar eden Avrupa'ya yapılmalıdır. Bu tansiyon düşmelidir. Ama bunun gereğini Türkiye'nin iç işlerine karışan Avrupa yapmalıdır. Bizim ülkemizde hiçbir Avrupa ülkesinin liderinin kafasına silah dayalı posteri asılmadı. Ama Avrupa'da maalesef kıymetli Cumhurbaşkanımızın üzerinden böyle hain, alçak bir poster asıldı. Ortada bir tansiyon varsa bunu yaratan biz değiliz."

Türkiye'nin ekonomik kalkınmaya başlamasının, dost olarak görünen ülkelerin tepkisiyle karşılaştığını ifade eden Soylu, "16 Nisan'da bu ülkede sadece 50 gramlık bir oy pusulasıyla bir anayasa değişikliği ortaya koymayacağız. Biz 16 Nisan'da 21. yüzyılın başından itibaren başladığımız, 300 yıldır fırsatını beklediğimiz bu yükselişi devam ettirebilecek, bu ülkenin 1919 ve 1923'te attığı büyük adımları onlarla buluşturabilecek bağımsızlık senedini ortaya koyabilecek adımı gerçekleştirebileceğiz." dedi.

- "Demokrasiyi hak eden bir ülke varsa o ülkenin bir tek adı var, o da Türkiye'dir"

Batı'nın lider zafiyeti çektiğini ve Türkiye'nin tecrübesiyle, bilgisiyle, cesaretiyle Recep Tayyip Erdoğan ile yolcuğuna devam etmesinin yabancı ülkeleri çıldırttığını kaydeden Soylu, "Üzerimize silahla, tanklarla, F-16'larla, idam sehpalarıyla, evlatlarımızı sağcı ve solcu diye birbirine düşürüp pusu kurdurarak, yüzde bin 500 faizlerle, gece yattık, sabah kalktık yüzde 70 devalüasyonla, fukaralıklarla, Alevi-Sünni çatışmalarıyla, Türk-Kürt çatışmalarıyla, başörtümüze el uzatarak, değerlerimize el uzatarak geldiler. Ama hiçbirimiz onların metoduyla cevap vermedik. Biz onlara reyle, oyla, sandıkla, demokrasiyle cevap verdik." ifadelerini kullandı.

"Dünyada demokrasiyi hak eden bir ülke varsa o ülkenin bir tek adı var, o da Türkiye'dir." diyen Soylu, bugün sistemin değişmesinden korkanların, korkularının sebebinin millet olduğunu söyledi.

Soylu, Türkiye'nin önünde, tarihinin en önemli fırsatının olduğuna dikkati çekerek, "Artık geleceğe bakmak istiyoruz, artık Türkiye yarınlara bakmak istiyor. Biz büyük bir mirasın bugünkü emanetini taşıyanlardanız. Eğer hasar almış bir taraf varsa onaracağız ve ileriye doğru hep birlikte koşar adım gideceğiz. Biz bunu Recep Tayyip Erdoğan'sız yapamayız. Geçmişte namluyu görüp de tornistan yapanları çok gördük. Darbenin düdüğünü çalıp da hizaya girenleri çok gördük. Ama biz bugün bir şey daha gördük. 15 Temmuz'da bütün güçleriyle ve kuvvetleriyle aziz milletimize F-16'larla, tanklarla, helikopterle saldıranlara karşı Marmaris'ten inip inmeyeceğini hesap etmeyip uçağa binen, 'Ben milletimle beraber olmak istiyorum.' diyen bir lider de gördük. Bugün Türkiye'yi, geleceğinde bu milletin sözünü hüküm haline getirebilecek yepyeni bir sistemle buluşturuyoruz." diye konuştu.

 Vatandaşlar, "Daha güçlü Türkiye için kararımız evet", "Daima güçlü Pursaklar için kararımız evet", ve "Pursaklar evet diyor" yazılı dövizler açtı.

Oturum başkanlığını siyaset bilimci Dr. Murat Yılmaz'ın yaptığı panelde, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Maarif Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Şahin ve Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Dr. Mücahit Küçükyılmaz konuşmacı olarak yer aldı.