Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, çevrim içi düzenlenen, "Kovid-19: Balkanlarda Zorluklar ve Fırsatlar" konulu Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) Çalıştayı'nda konuştu. 

Etkinliği düzenlediği için Stratejik Araştırmalar Merkezine teşekkür eden Kıran, çalıştayın GDAÜ çalışmalarına önemli katkılarda bulunacağını belirtti.

Kıran, Türkiye'nin GDAÜ Dönem Başkanlığını temmuzda üçüncü kez devraldığını hatırlatarak, "Bize göre, bu sürecin esas misyonu tüm Balkan ülkelerini aynı masa etrafında bir araya getirmek. Bugünkü çevrim içi toplantı aracılığıyla, bu hedefe ulaştığımızı görmekten mutluluk duyuyorum. Balkan halkları olarak, hepimiz zihnimizdeki ortak tarihimizle bu toplantıya katılıyoruz." diye konuştu.

Balkan kökenli yaklaşık 15 milyon vatandaş olduğunu söyleyen Kıran, "Güçlü tarihi, kültürel ve insani bağlar Türkiye'yi bölgenin ayrılmaz bir parçası haline getiriyor. Balkanlar, bize Avrupa'nın geri kalanıyla coğrafi bağlantı sağlıyor. Bölgemizdeki ekonomik ve sosyal bütünleşme, huzur ve refahı artıracak. Ayrıca, entegrasyon bölgesel ve küresel zorluklara karşı ortak yanıtlar geliştirmemizi sağlayacak." değerlendirmesinde bulundu.

Kıran, yüzyılın en büyük krizi Kovid-19 salgınının başından bu yana dünya çapında 70 milyondan fazla vakanın kaydedildiğini, 1,6 milyondan fazla insanın virüsün kurbanı olduğunu belirtti.

Sadece geçen hafta 4,3 milyon yeni vakanın açıklandığını hatırlatan Kıran, "Balkanlar'da Kovid-19 vakalarında önemli bir artış var. GDAÜ üyeleri 3,5 milyon vaka kaydetti. Yaklaşık 60 bin kişi hayatını kaybetti. Bu istatistikler, salgınla başa çıkmak için açıkça uluslararası ve bölgesel dayanışma çağrısında bulunuyor." dedi.

Kıran, Türkiye'nin, 156 ülke ve 11 uluslararası kuruluşa dostluk ve dayanışma elini uzatarak üzerine düşeni yaptığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bu çerçevede, bölge ülkelerine de tıbbi yardım sağladığımızı belirtmekten memnuniyet duyuyorum. Kovid-19, bir sağlık krizi olmasının yanı sıra ülkelerin sosyal ve ekonomik yapısı üzerinde ciddi bir etki yaratıyor. Sosyal ve ekonomik eşitsizliğin artışına tanık oluyoruz. Ek olarak, mülteciler ve göçmenler salgından ağır şekilde etkilendi. Mevcut ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi eğilimleri maalesef daha da artıyor. Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası kuruluşlar bu sınamalara yeterince hızlı yanıt veremiyor. BM Güvenlik Konseyinin Kovid-19'u gündemine alması aylar sürdü. Bu sürdürülebilir değil."

"Aşıların tüm insanlığın hizmetine sunulması gerektiğine inanıyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu Kovid-19 Özel Oturumundaki konuşmasında "Bu ölçekteki bir küresel kriz karşısında hepimiz güvende olana kadar kimse güvende olamaz." dediğini hatırlatan Kıran, "Bu bakımdan aşıların tüm insanlığın hizmetine sunulması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye'de bilim adamlarımız milli aşımızı geliştirmek için çalışıyor. Şu anda 16 aşı adayımız var. Bunlardan 13 tanesi Dünya Sağlık Örgütü listesinde yer alıyor. Amacımız bu aşıları ihtiyaç sahibi tüm ülkelerle paylaşmak." ifadesini kullandı.

Kıran, bu anlamda Türkiye'nin Balkanlar da dahil olmak üzere komşu ülkelere özel önem vereceğini belirterek, "Aşı sertifikalarının ve PCR test sonuçlarının karşılıklı tanınması gibi yenilikçi bölgesel iş birliği yolları üzerinde de birlikte çalışmalıyız. Böylece, sınırlardan geçişleri kolaylaştırmanın yanı sıra turizm sektörüne de katkıda bulunmuş oluruz. Aynı zamanda tedarik zincirlerinin faaliyetlerini sürdürmesine de katkıda bulunacaktır." dedi.

"Türkiye bölgede barış ve istikrarın sürdürülmesi için aktif bir rol üstleniyor"

Kovid-19 sürecinin küresel değişime ivme kazandırdığını, beraberinde zorlukların yanı sıra bazı fırsatlar da getirdiğini dile getiren Kıran, salgını kontrol altına almakla sosyal ve ekonomik faaliyetleri sürdürmenin arasındaki dengeyi sağlayabilen ülkelerin avantaj elde ettiklerini anlattı.

Kıran, "Salgın, küresel tedarik zincirlerindeki dönüşümü hızlandırdı. Bölgemiz de bu süreçten faydalanabilir. Bunu yapmak için ekonomik üretimimizi sürdürmeyi ve ticari bağlarımızı geliştirmeyi başarmalıyız. Türkiye'de yapmaya çalıştığımız şey tam olarak budur." diye konuştu.

Türkiye'nin Balkan ülkeleriyle ticaret hacminin 17 milyar avro civarında olduğunu, Balkan ülkelerindeki Türk yatırımlarının toplam miktarının ise 14 milyar avro olduğunu belirten Kıran, ekonomik iş birliğinin, ilişkilerin önemli bir parçası olduğunu kaydetti.

Kıran, siyasi istikrarın sürdürülebilir bir ekonomik gelişime sahip olmak için son derece önemli olduğunu vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye bölgede barış ve istikrarın sürdürülmesi için aktif bir rol üstleniyor. NATO ve bölgesel kuruluşlar üzerinden istikrar sağlayıcı çabalarımıza ek olarak, Balkanlar'daki dostlarımız arasında Üçlü İstişare Mekanizmaları gibi çeşitli girişimlere de önderlik ediyoruz. Bölgenin Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesini desteklemeye devam ediyoruz. Belgrad-Priştine Diyalog Süreci'ndeki ilerlemeyi de memnuniyetle karşılıyoruz. Umuyorum ki Belgrad ve Priştine arasındaki ekonomik ilişkilerin normalleştirilmesi kararı nihai bir anlaşmaya giden yolu hızlandıracaktır."

Kıran, bu arka plan dahilinde Türkiye'nin kapsayıcı bir dönem başkanlığı gündemi hazırladığını belirterek, ilk faaliyet alanının Kovid-19 sonrası dönemde sağlık alanında iş birliği olarak belirlendiğini söyledi.

İkinci olarak, "beyin göçü" konusunu ele almayı, beşeri sermaye ve eğitimin kalitesini geliştirmek için çalışmayı hedeflediklerini kaydeden Kıran, sözlerini "Kültür ve turizm yoluyla sosyal ve insani etkileşimlerle birlikte yakın ilgimiz gençlik üzerinde olacak. Bağlantısallık, altyapı, bölge içi ve bölge dışı ticaret konuları gündemimizde önemli bir yer tutacak. Göç yönetimi, bir başka odak noktamız olacak." diye sürdürdü.

Dışişleri Bakanlarının katılımıyla, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ev sahipliğinde 6 Kasım'da Antalya'da düzenlenen gayri resmi toplantıda bu çalışmalara başlandığını dile getiren Kıran, Çavuşoğlu'nun bu toplantıda gelecekteki zorluklar için bölgesel bir acil durum yönetim mekanizması oluşturmayı önerdiğini hatırlattı.

Kıran, mümkün olan en kısa sürede hayata geçirmek için çalışılan bu fikrin, kriz müdahale stratejilerinin erken aşamalarda koordine edilmesine yardımcı olacağını kaydetti.

"Balkanlar'da bölgesel entegrasyonu ilerletmek için büyük bir potansiyel var"

Türkiye'nin dönem başkanlığının, gelecek yıl GDAÜ sürecinin 25. yıl dönümüne denk geldiğini belirten Kıran, bu forumun son çeyrek yüzyılda iyi komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesine ve bölgenin barış, güvenlik, istikrar ve iş birliği alanına dönüştürülmesine katkıda bulunduğunu vurguladı.

Kıran, şöyle devam etti:

"Ancak, vatandaşlarımızın yararına Balkanlar'da bölgesel entegrasyonu ilerletmek için büyük bir potansiyel var. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl zirvede belirttiği gibi, 'Rekabet gücümüzü artırmak için Balkanlar'daki ekonomik iş birliğimizi artırmalıyız. 21. yüzyılın ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan ve teknolojik inovasyonu teşvik eden bir bölge haline gelmek bizim için bir zorunluluktur.' Hepimiz koordinasyon ve iş birliğini geliştirerek bu süreç aracılığıyla bu hedefe ulaşmaya çalışacağız."