MHP başta ülkücüler olmak üzere her kesimin eleştirilerinin merkezinde... Herkes seçim sonuçlarına bakarak bir şeyler konuşuyor.

Ama eleştiri hakkının ön şartı sebepler arasına kendini koyabilme yürekliliğini gösterebilmektir. Eleştiriler de ancak bu tavrı gösterebilenlerce yapıldığında makbuldür. Yoksa birçok TV kanalında ve gazetede var olan sahibinin sesi mahiyetinde herhangi birilerinin tenkitlerinden daha fazla değerleri yoktur bu cümlelerin... 

Sonuçlar hakkında yorum yapmanın önşartı sürece katkı yapmaktır. Bu nedenle eleştiri hakkına saygı duymak için eleştirenlerin inisiyatif almış olmaları gerekir. Eleştirebilmek için insanın içinin "cızz" etmesi gerekir. İçiniz acımıyorsa niyetiniz birilerini acıtmak demektir. Neredeyse kahkahayla bitecek eleştiri cümlelerinin sahiplerinin bizim gözümüzde hiçbir kıymeti yoktur.

Bir de camianın dışında veya bir zamanlar köşesinde bucağında olanların yaptıkları eleştiriler var. Milliyetçi yorumun dışında tamamen konjonktürel değerlendirmelerle bezeli bu yorumların da fazla bir değeri yoktur. Zira Türk milliyetçilerini liberal bir dille eleştirmek mantık kurgusu itibariyle hatalıdır. MHP'ye çıkış yolu olarak kendi limanını terk edip sıradan bir sağ-merkez-melez parti olmayı önerenlerin niyetleri ne olabilir? Bu MHP'nin tükenişi demektir. MHP kendi merkezinden uzaklaştıkça özgünlüğünü ve elbette özgül ağırlığını kaybeder ve taklitçi bir partiye dönüşür.

Bu yazının amacı eleştiri hakkına itiraz değildir. Ama bu toz duman arasında yapılan bunca gürültüyü de bir yere oturtmak gerekiyor. Düşünmeden edemiyor insan. Bir hareketin üyelerinin "eleştiri" hakkını sonuna kadar, pervasızca ve fütursuzca kullanmalarını neye yormalıyız? O camianın sağlıklı bir düşünce ve fikir yapısına sahip oluğuna mı? Yoksa başıbozukluğa, inisiyatif alamamaya, değer üretememeye, "ben demiştim işte" çaresizliğine mi? Yoksa neye?

Ne mi önerilebilir? Birincisi, eleştiriden önce özeleştiri yapmaktır. Seçim sonuçları üzerinden bu denli konuşanlar seçim sürecinde MHP'yi halka anlatsalardı sanırım bugün çok faklı şeyle konuşuyor olacaktık.

İkincisi, milliyetçilerin artık milliyetçilere milliyetçilik yapmaktan vazgeçmeleri, esas muhataplara ulaşmaları gerekiyor. Her ülkücü, her MHP'li bildiklerini bir diğer ülkücüye, milliyetçiye değil, bu hareket hakkında yeterince bilgisi olmayanlara anlatma yolunu seçmelidir.

Üçüncüsü, ülkücülükten-milliyetçilikten yorulanlar ve yılgınlığa düşenler veya ikbal hesabı yapanlar bu durumu MHP'yi veya kendileri dışında birilerini eleştirerek örtbas etmeye kalkışmasınlar. Sağlıklı bir davranış değil bu. Desinler ki biz bu davanın yükünü taşıyamıyoruz, yorulduk artık. Saygı duyalım kendilerine. Hiç değilse enerjimizi israf etmek zorunda kalmayız.

Sonuç olarak, bu çöküş devri Roma konsülü psikolojisi ile belagate sarılıp kendi kendini süslü cümlelerle tüketme psikozundan kurtulmak gerekiyor acilen. Bunun yolu hayatın gerçekliğini yansıtan söylemleri eylemlerle, faaliyetlerle ve yürekle buluşturmaktan geçiyor. Var mı başka bir yol?