AKP ve BDP'nin bilinçaltı.

 Kendi güvenlik timlerini kurdular…

Yüzlerine maske takıp şehrin ortasında sabah antrenmanı yaptılar…

Yol kesip, kimlik sordular…

Güvenlik kontrolleri yaptılar…

Korku salıp güç göstermek için başta Kürt kardeşlerimizin yaşadığı yerler olmak üzere sokakları ateşe verdiler…

Devletin hastanesine sözde PKK bayrağı astılar…

Terörist mezarlığına “şehitlik” adı verdiler…

Ellerinde silahlarla düğünlere katıldılar…

Bahar havası safsatasıyla dağda göstermelik piknikler yaptılar…

Kaçakçıları örgütleyip insan ve uyuşturucu pazarını ikiye katladılar…

Karakolları ateşe verip polis otolarını kurşunladılar…

Asker kaçırıp, öğretmen öldürdüler…

Özetle…

Adamlar Allah’ın günü farklı bir eylem sergilediler.

Peki, tüm bunlar olup biterken hükümetimiz ne yaptı?

“Aman çözüm sürecine vebal gelmesin, aman PKK pazarlığı bozmasın” diyerek,

Güvenlik güçlerimizi karakol ve kışlalara hapsetti.

*

Yetmedi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir devlet adamı,

Yani Başbakan Erdoğan,

Irak’ın kuzeyinden “Kürdistan” diye bahsetti.

Tabi Başbakan yolu açınca,

İlk olarak BDP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir atladı;

“Türkiye Kürdistan’ı” diyerek açılan bu yolun üzerine,

Dil sürçmesi mi, gaf mı yoksa gaflet mi? Bu söylenenler diye tartışıyorduk ki,

Bu defa da sahneye AKP’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı,

Galip Ensarioğlu çıktı aynı ifadeyle “Kürdistan” diyerek.

Peş peşe gelen bu söylemler nedeniyle şaşırıp kalmışken,

Son çıkış aynı ibarelerle TBMM’de bütçe kitapçığına sokuluverdi.

Gerçi MHP’nin baskısıyla “Kürdistan” ifadesi kitapçıktan çıkartıldı ama…

Bu düşüncenin AKP ve BDP’nin bilinçaltından çıkarılması zor gibi gözüküyor.

*

Peki, nedir bu “Kürdistan” takıntısı?

Cevap net;

Bu takıntı iç ve dış mihrakların kızıl elmasıdır.

Neden mi?

Türkiye de son üç hafta da bu olaylar yaşanırken,

Almanya’da yayınlanan Zenith dergisi kapağına “Kaçınılmaz son” manşetini atıyor.

Manşetin altına da sözde “Kürdistan” haritasını yerleştiriyor.

Derginin içeriğine baktığınızda,

Birçok yabancı akademisyenin makalelerinden oluşan,

Neredeyse birbirinin aynı otuz sayfalık bir analizle karşılaşıyorsunuz.

Deniliyor ki;

“Irak’ta yaşanan Şii ve Sünni kavgası, Türkiye’de yaşanan çözüm süreci, Suriye’de yaşanan iç savaş sadece PKK’nın elini güçlendirmektedir.”

Birbirinin benzeri bu makalelerin hemen hepsinin son cümlesi de şu ifadeyle bitiyor;

“Kürdistan önlenebilir mi?”

Tüm bu fotoğrafa baktığınızda siz ne görüyorsunuz bilmem,

Bildiğim şu ki;

Emperyalist düzenin yıllardır saman altından yürüttüğü senaryo,

Bugün tüm pervasızlığı ile uluorta dillendiriliyor.