Sahi bayrağı bayrak yapan neydi?

Sahi bayrağı bayrak yapan neydi?

İnsanlar ötekileştiriliyor…

Gençler ölüyor…

Hazine soyulurken, yolsuzluklar ayyuka çıkıyor…

Paralar sıfırlanıp, havuzlar dolduruluyor…

Memleket yandaşlara peşkeş çekiliyor,

Alevi - Sünni ayrışması yapılıyor,

“Açılım, çözüm, barış” diyerek ülke bölünüyor,

Asker – Polis – Güvenlik güçleri sindiriliyor,

Hukuk bitiriliyor,

Memlekette daha ne olabilir ki derken;

İçimiz “cız” ediyor.

*

Yer; Diyarbakır 2.Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı.

PKK’lı bir terörist göndere tırmanarak,

Karargâh içindeki Türk Bayrağını söküp yere atıyor.

Sonuç?

Başbakan Erdoğan açıklama yapıyor;

“Bayrağı indirten komutan hakkında soruşturma başlattık.”

Ardından,

Terörist başı Öcalan açıklama yapıyor;

“Konu her iki tarafın kurumları tarafından soruşturulsun.”

Açıklamalardan anlaşılan o ki;

Sanki “iki ayrı ülkenin kurumları var.”

Ne diyeyim, “Eş Başkanlık” dedikleri bu olsa gerek!

İçimiz “cız” ediyor.

*

Etmemesi mümkün mü?

Önceki güne kadar millet olarak biliyorduk ki,

Bir saldırı halinde bu komutanlıktan kuş uçurtulmazdı.

Bırakın sınırda saldırıya uğrayan bir karakol örneğini,

Şehrin ortasında bir karargâh…

Karargâhın ortasında bir gönder...

Gönderin tepesinde bir PKK’lı…

Ve yerlere atılan “Türk” Bayrağı!

İçimiz “cız” ediyor.

*

Şaka mı yoksa kâbus mu bu?

Mademki Bayrak “tarih, şan, şeref, namus ve onurumuz”.

“Onur” dediğimiz değer bu kadar kolay mı harcanır?

Bayrak bizim için bağımsızlık ve hürriyet…

Bayrak bizim için vatan ve millet…

Bayrak bizim için genç kızların gelinliği, şehitlerin örtüsü,

Bayrak bizim için Anadolu toprağı ve kutsalımızdır.

Bayrak “adına destanlar yazılmış” can…

Bayrak “rengine Türk milletinin asaleti verilmiş” kan…

Ve bayrak bizim için “29 Mayıs sabahı üzerine oklar saplanan Ulubatlı Hasan”dır.

*

Şimdi;

Birlikte yaşama ülküsüne ait ne varsa yerle bir etmeye çalışanlara inat,

Tahammül sınırının ne olduğunu anlayamadığımız TSK;

“Bayrak indirilemez, tahammül sınırlarımızı zorlamayın” dese de,

Fırat’ın kıyısında kaybolan kuzudan sorumlu olduklarını dilinden düşürmeyen Başbakan, Cizre de indirilen bayrak için;

“Oraya gelip indireni ben mi indireyim” diyerek kendisiyle çelişse de,

Bu bayrak eğer namusumuzsa,

Eğer onur en kıymetli değerimizse,

Ve eğer bu bayrak bu topraklarda özgürce yaşamamızın güvencesiyse,

Kimse sözde barış sürecinin arkasına sığınıp,

Acizlik, korkaklık ve pasiflik sergilemesin.

Çünkü kemiğe dayanan bıçak daha fazla zorlanırsa,

Bu ülkeyi kimseye “sokakta bulunmuş” muamelesi yaptırmayız.

Çünkü biz unutanlara inat biliriz ki;

Bayrağı bayrak yapan üzerindeki kan,

Toprak uğrunda ölen varsa vatandır.