Bu kayıtdışı özelleştirmelerde yapılan mevzuat ve usül hataları nedeniyle ihalelerin yürütmesi durdurulunca, bizim uyarılarımızın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Bazı özelleştirme ihalelerine ilişkin Danıştay’ın arka arkaya gelen yürütmeyi durdurma kararları yapılan usulsüzlüklerin yeniden tartışılmasına yol açtı.
Danıştay önce Galataport ihalesine, sonra da TÜPRAŞ’a ilişkin yürütmeyi durdurma kararları aldı. Şimdi bu konulara daha yakından bakalım…
“GALATAPORT GALATAMORT OLDU!”
Yukarıdaki başlık Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a ait! Galataport ihalesine ilişkin dosyayı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in yarı kararlarını gerekçe göstererek imzalamaması ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) göndermesi üzerine gazetecilere açıklama yapan Unakıtan, Galataport ihalesiyle ilgili dosyanın Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na (ÖİB) gönderilmesinin kendisi için sürpriz olmadığını söyleyerek "Galataport, Galatamort oldu" diye espri yapmış. Ama bu ifade tam da yerine oturmuş. Çünkü “mort” kelimesi bazı dillerde ölüm anlamına geliyor. Yani proje öldü anlamına geliyor. Ancak Unakıtan ve Başbakan Erdoğan’ın projeyi yeniden ihya etmeyi çok istedikleri belli oluyor. Unakıtan, bu konuda şöyle diyor: "ÖİB kendisindeki dosyayı tekrar Denizcilik İşletmeleri'ne gönderecek, oradaki komisyon ihaleyi bozma kararı verdiğinde bu ÖİB'ye gelecek ve yeni bir çalışma başlayacak. Yeni bir süreç açılacak. O zaman da yeni birtakım şeyler düşünebiliriz. Yeni bir proje yarışması da açabiliriz. Özelleştirmenin yapacağı çalışmalara bağlı… Sürecin ne zaman biteceği belli değil ama gece gündüz çalışılıyor. Söylendiği gibi 1-2 yıl da sürmez."
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de, Galataport ihalesiyle ilgili dosyayı, yargı kararları nedeniyle Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na gönderdiklerini bildirerek şöyle diyor:
"Yargı kararından sonra Sayın Maliye Bakanı Unakıtan ve ben, konunun hukuki boyutunun incelenmesi kanaatindeydik. DPT ve ÖİB birlikte çalışmalar yaptılar. DPT bana çalışmaları iletti, hukukçularla durumu gözden geçirdik. Bunun üzerine dosya iade edildi. Danıştay 6. Dairesi'nde, yapılan imarın iptali ile ilgili veya yürütmenin durdurulması ile ilgili davalar vardı. Dolayısıyla bu üç ayrı birimde devam eden davalardan ikisi hakkında karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi verdiği kararda, imar yetkisini ÖİB'ye veren kanun maddesinin anayasaya uygun olduğunu bildirdi. Diğer taraftan Danıştay 6. Dairesi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yapmış olduğu imar ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. Çünkü 6. Daire demiştir ki (Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın imar yetkisi yoktur, İmar yapma yetkisi ÖİB'ye aittir.) Bu hukuki durumun doğal bir sonucu olarak, dosya YPK Genel Sekreterliği tarafından ÖİB'ye gönderildi. Dosyanın anlamı şu: Bu işlemi YPK onayına sunmuyoruz."
Başbakan Erdoğan da Abdüllatif Şener’in tavrına ve açıklamalarına kızmış bir halde şöyle bir açıklama yapıyor: "Galataport ihalesiyle ilgili medyada birçok şeyler yazılıyor, söyleniyor. Kişiye bağımlı bir karar söz konusu değil. Şu anda gerek bağımsız kurumlar gerekse bu konuyla ilgili yargı organı değerlendirdi. Bütün bunlar göz önüne alınarak, bunlar önümüze gelecektir. Önümüze geldikten sonra da nihai kararı ona göre biz vereceğiz. Ve bu nihai karar da değerlendirildikten sonra açıklanacaktır. Bazı yayın organları DPT'yi bir onay organı olarak görüyor. DPT bir onay organı değildir. DPT bir danışma kuruludur. Medya bunu hâlâ öğrenemedi. Bu konuda YPK'da onay makamı şahsımdır. Ben onay verirsem YPK kararı çıkar. Ben onay vermediğim zaman YPK kararı çıkmaz. Dışında bir arkadaşın vereceği kararla değil, benim onayımla yürürlüğe girer. Veya benim onayım olmazsa yürürlüğe girmez. Bunu da basın mensubu arkadaşlarımızın bilmesi lazım. Ve bu konuda karar verilecektir. Karar verildikten sonra da bunu açıklayacağız.
Bir defa ihaleyi şu anda iptal etsek bile ihaleden biz vazgeçmeyiz. Yeni bir şekliyle bunu ihale ederiz. Yani bu yeniden ihale edilecektir. En kötü ihtimalle ben basın mensubu arkadaşlarıma duyurayım. Yeni ihalenin şekli nasıl olacaktır, onu da açıkladığımızda zaten göreceksiniz."
Yani Şener’in değil, benim dediğim olur demeye getiriyor Başbakan. Ancak, Yüksek Planlama Kurulu adı üstünde bir kurul ve üyeleri var. Başbakan sadece bu kurulun başkanı. Üyelerden birisi karar katılmayabilir. Ama Başbakan sinirli bir vaziyette “ben ne dersem o olur” havasında bir açıklama yapıyor. Sonuç olarak Başbakan da iptal edilse bile, ihaleyi bir an önce yeniden yapmayı düşünüyor. Eğer Şener görüşünde ısrar ederse, kendisini azletmek zorunda kalabilir. Kim bilir? Belki de çoktandır söylenen kabine değişikliği için de bir fırsat yakalamış olur!
TÜPRAŞ DA İPTAL OLDU
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, TÜPRAŞ’ın yüzde 51’lik hissesinin blok satışına ilişkin ihale komisyonu kararının yürütmesini durdurdu. Kurul, TÜPRAŞ‘ın yüzde 51 oranındaki kamu hisselerinin blok satış yoluyla özelleştirilmesine ilişkin 29 nisan 2005 tarihli ihale şartnamesi ile ihaleyi sonuçlandıran 12 Eylül 2005 tarihli İhale Komisyonu kararının yürütmesinin durdurulmasını kararlaştırdı.
İptal başvurusu yapan Petrol-İş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın ise yaptığı açıklamada, ilgililerin mahkeme kararına uyması gerektiğini ve devir işleminin iptal edilmesi gerektiğini belirtmiş.
Peki şimdi ne olacak? Bu iptal kararı nasıl uygulanacak? Bu konuda ihaleyi kazanan Koç-Shell konsorsiyumundan bir yetkili yaptığı açıklamada “Gerekçeli kararı görmeden tam bir şey söylemek mümkün değil. Eğer bu karar devirden önce verilmiş olsaydı, o zaman etkili olabilirdi. Ancak devrin tamamlanması ve paranın da ödenmiş olması geri dönülmez bir yol olarak görünüyor” demiş. Yani Koç Grubu üzerine düşeni yapmış ve parayı da yatırıp devir işlemini tamamlamış. Ama AKP iktidarının aceleyle yaptığı diğer bazı ihalelerde olduğu gibi, bazı mevzuat ve şekil şartı eksikliği nedeniyle Danıştay yürütmenin durdurulmasına karar vermiş.
TÜPRAŞ ‘taki yüzde 51 hissenin satışı için 12 Eylül 2005 tarihinde yapılan ihaleyi 4 milyar 140 milyon dolarla Koç-Shell ortaklığı kazanmıştı. TÜPRAŞ’ın devri ise geçen hafta gerçekleştirilmiş, ilgili para peşin olarak ödenmişti. 26 Ocak 2006’da itibariyle parayı Özelleştirme İdaresi’nin hesaplarına aktaran Koç Grubu, gerekli kaynağı Migros ve Arçelik hisselerini rehin vererek kredi olarak sağlamıştı.
BAŞKA DAVALAR DA SIRADA
Petrol-İş Sendikası, TÜPRAŞ’a ait kamu hissesinin yüzde 14.76’sının İMKB Toptan Satışlar Pazarı’nda satışına ilişkin ÖİB kararının iptali istemiyle de dava açmıştı. Bu davanın da önümüzdeki günlerde Ankara 12. İdare Mahkemesi’nce karara bağlanması bekleniyor.
Öte yandan, TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Erdemir’in özelleştirmesine yönelik ihalenin onayına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının, “kamu yararına ve hukuka aykırılıkları nedeniyle iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle’’ Danıştay’da dava açtı.
SONUÇ
Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla ve “aktif pazarlamacı” ya da “babalar gibi satma” anlayışıyla alelacele yapılan özelleştirmeler birer birer iptal edilmeye başlandı.
Bakalım bundan sonra ne olacak? Esas karar nasıl çıkacak? TÜPRAŞ’ın kamuya iadesi mümkün olacak mı? Yoksa işlem geri döndürülemez denilip devir işlemi geçerli mi sayılacak? Hep birlikte göreceğiz! Ama ihale esastan da iptal edilirse, parasını yatırmış ve devir işlemlerini tamamlayarak şirketi teslim alan Koç grubunun mağdur olacağı kesin ve bunun sorumlusu da “ben yaptım oldu” zihniyetiyle, uyarıları dikkate almadan işlemi gerçekleştiren AKP hükümeti olacaktır! Hele hele Erdemir ihalesi ve TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sına ilişkin satış işlemleri de iptal edilirse durum daha da vahim hale gelecektir!