Lafla Peynir Gemisi Yürümez

Son günlerde Türkiye'nin AB'ye giriş süreci ile ilgili gündem yine kızıştı.

Kısaca Kıbrıs Rum Kesimi'nin, Türkiye Kıbrıs'ın tek temsilcisi olarak kabul etmiş oldu.

Daha sonra 17 Aralık Zirvesi'nde AKP iktidarının daha önce yaptıgı hata önüne koyulacak ve Gümrük Birliği Anlaşması'nın AB'nin 10 yeni üyesinede uygulanması talep edilecektir. Bu 10 yeni ülke içerisinde de Kıbrıs Cumhuriyeti adı ile Kıbrıs Rum Kesimi bulunmaktadır.

Yine, 17 Aralık Zirvesi sürecinde yapılan görüşmeler öncesinde başta Fransa olmak üzere AB ülkelerinden Türkiye'nin tam üye olarak kabul edilemeyeceği, imtiyazlı ortaklık verilmesi gerektiği şeklindeki yoğun tartışma ortamı meyvesini vermiş Türkiye ile imzalanacak ek protokole müzakerelerin ucunun açık olacağı maddesi de eklenmiş oldu.

Hatırlarsanız Başbakan Erdoğan, o günlerde "Tam üyelik sonucu çıkmazsa çeker gideriz" demişti. Ancak ne varki Başbakan Erdoğan'ın klasik önce lafı at sonra geri çekil taktiğini AB ülkeleri yememiş isteklerini ek protokole koymuşlardı.

Sonuç olarak AKP Hükümeti Ek Protokolü imzalayarak şu iki önemli konuyu kabul etmiş oldu.

1.Gümrük Birliği Anlaşması'nın Kıbrıs Cumhuriyeti'ni de (Kıbrıs Rum Kesimi ibaresi anlaşmada bulunmamaktadır. Kıbrısın tek temsilcisi olarak Rumlar sayılmaktadır) içine alan 10 yeni üyeye uygulanması,

2. AB ile üyelik müzakerelerinin ucunun açık olacağı,(Bu da şu demek oluyor, Türkiye müzekere sürecinde AB'nin istediği herşeyi yapacak sonra biz sizi alıp almayacağımıza karar vereceğiz)

Yani "çeker gideriz" diyen Başbakan Erdoğan bütün tavizleri vererek Türkiye'ye dönmüştür.

Son görüşmelerde ise AB üye ülkeleri daha önce ne dedilerse aynısını dediler. Örneğin;

Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi “kapıda bekletme” niyetini açığa vuran şu sözleri kullandı: “Müzakereler başlasa bile bu süreç 20 yıldan fazla sürer. Ayrıca, müzakerelerin sonucu ne olursa olsun, işgücü piyasalarını Türkiye’ye açmayacağız ve bu konuda ısrarcı olacağız. Türkiye gibi bir ülkeye bu özgürlüğü vermek düşünülemez.”

Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımamasının kabul edilebilecek bir durum olmadığını söyledi. Fransız büyükelçilerine bir konuşma yapan Blazy, “Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen bir ülkenin, birliğin bir üyesini tanımaması düşünülemez” dedi.

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik tutumunu netleştirmesini istemişti. Chirac, “Türkiye, 25 üyeli Avrupa Birliği’ni taahhütlerini yerine getireceği konusunda ikna etmelidir” ifadesini kullanmıştı.

Avusturya’nın Kleine Zeitung gazetesine demeç veren Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel, Türkiye ile müzakerelerin sonucunda, tam üyelikten başka alternatiflerin de gündeme gelmesi gerektiğini belirtti. Schüssel, birliğin Norveç ve İzlanda gibi üye olmayan ülkelerle kurduğu türden bir ilişkiyi, Türkiye ile de kurması gerektiğini gündeme getirdi. Avusturya’nın Geleceği İçin Birlik Partisi lideri Jörg Haider ise, Türkiye’nin üyeliğinin her koşulda reddedilmesini istedi. Başbakan Schüssel ise, AB’nin Türkiye’yle tam üyelik yerine, ekonomik ortaklık önermesi gerektiğini söyledi.

Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi Genel Başkanı Edmund Stoiber, Türkiye’nin bir yandan Avrupa Birliği’ne girmek isteyip, diğer yandan Rum Kesimi’ni tanımamasının kabul edilemeyeceğini söyledi. Stoiber, “Türkiye’nin farklı kültürel kökleri ve gelişimleri var. bu nedenle biz imtiyazlı ortaklığa ‘evet’, tam üyeliğe ‘hayır’ diyoruz” dedi.

Kıbrıs Rum Kesimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, Türkiye, limanlarını Kıbrıs Rum Kesimi gemilerine açmazsa, ''Avrupa Birliği'yle müzakerelerin dondurulacağından emin olduğunu'' söyledi. Türkiye'nin gümrük birliği anlaşmasının AB'nin yeni 10 üyesini de kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören ve geçen ay imzaladığı protokolü tam olarak uygulamasını isteyen Yakovu, ''Ankara'nın Rum gemilerine izin vermemesi durumunda, hem müzakerelerin kesileceğini hem de konuyu Dünya Ticaret Örgütü'ne taşıyacaklarını'' vurguladı.

AB Dönem Başkanı İngiltere'nin Dışişleri Bakanı Jack Straw "AB, Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlarını Rumlara açmasını istiyor", "Kıbrıs ile hukuki ilişkilerin en kısa zamanda normalleştirilmesi ve Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanıması dolaylı olarak isteniyor", "Türkiye'nin Kıbrıs Deklarasyonu 'üzüntü verici' bulunurken, bunun tek taraflı olduğu, Türkiye'nin yerine getirmesi gereken yükümlülükleri hukuki olarak etkilemediği belirtiliyor"

Daha say say bitmez. Ancak bu kadarından bile görüldüğü gibi AB ülkeleri Türkiye'yi içlerinde istemiyorlar sadece oyalama taktiği ile AKP'den bütün tavizleri koparıyorlar.

Daha önce aynı "çeker gideriz" şeklinde rest çeken(!) Başbakan Erdoğan yine aynı kelimeleri söyledi. Bu demek oluyor ki, AKP Hükümeti, AB'nin son isteklerini de eksiksiz olarak yerine getirecek.

Şimdi soruyorum Başbakan Erdoğan'a:

1- Anlaşma masasında her tavizi verip daha sonra da kendinize yakın gazeteciler aracılığı ile "Başbakan Dik Durdu" vs.. gibi haberler ile Türk Milletini kandırmanızın tek sebebi iktidar koltuğu sevdası mıdır yoksa Türk Milletinin gerçekleri anlarsa olacaklardan korkuşunuz mudur?

2- Bu tür "masada taviz ver, dışarıda kükre" taktiğini nereye kadar yürütebileceksiniz?

3- Türk Milleti'ni kandırma çabanızın sebeplerinden biri yüce milletimizi "saf", "kolay kandırılabilir" olarak düşünmeniz mi?

Evet Sayın Başbakan, "Lafla peynir gemisi yürümez".

Not: Sayın okuyucularımızın her türlü eleştirilerini mail adresime, her türlü yorumlarını da yazılarımın altındaki yorum bölümüne yazmalarını rica ediyorum.

Ayrıca sitemizdeki köşe yazısı, haber, yorum gibi beğendiğiniz ve aynı fikirleri savunduğunuz yazıları eş dost ve arkadaşlarınıza tavsiye ederek Türk Milletine gerçekleri kimseden korkmadan aktarma mücadelemizde yardımcı olmuş olursunuz.

Saygılar...