Başbakanın bu şaşkın tavrının sebebi ne bilgi eksikliğidir ne de vicdan kararmasıdır. O'nun da içi en az bizim kadar kanıyordur Türk Ordusunun Neo-Haçlı tasallutunun destek gücü olarak bir zamanlar bizim sulh limanı kıldığımız topraklara boynu bükük gidişine... Bundan kim memnuniyet duyabilir ki? Öyleyse mesele nedir?
Mesele iktidarı elde etmek adına verdiğin uluslararası taahhütlerdir, azizim. Mesele, "gölgede olanın gölgesi olmaz" meselesidir mirim. "Mesele, borç alıyorsan emir de alırsın" mahkûmiyetidir dostum. Mesela, "kılavuzu Batı olanın burnu" meselesidir ey İslamcı kardeş. Yıllardır yaslandığın sosyal ve siyasi zemini hangi ucuz iktidar hesaplarına kurban ettiğinin tokat gibi yüzüne şakıması meselesidir, ey "ihvan-i Müslimin"! Çelişkinin bu insicamda olanını hiçbir karakter deformasyonu içselleştirmeye muktedir değildir can cazım.
MHP'yi neresine koyalım peki bu resmin? MHP'yi Türk siyasetinin merkezine oturtmanın Türklüğün ve elbette İslamlığın varlığıyla eş anlama geldiğinin ifadesidir bu resim. "Siz kaç yıldır siyasettesiniz tek başına iktidara gelemediniz, siz baraj altındasınız" kibrinde ifadelerin ilahi adalet şeklinde birilerinin yüzüne şaklamasından memnuniyet duyacak değiliz elbette. Ama MHP'nin emperyalizmin hiçbir türüne yaslanmamasının bedeli ne ise onu ödemeye hazır duruşunun ne denli ahlaki ve ne denli tutarlı olduğunun da beyanıdır bu durum. Tavize dayanan iktidarların ve ikballerin zamanı geldiğinde acı bedellerini ödemek zorunda kalmaktansa sadece kendi gerçeğinde dayalı bir duruşun ne denli daha erdemli olduğunun belgesidir bu son gelişmeler.
MHP şimdi şu sınavdan başarılı olmak zorunda: Hiçbir gayri-milli (içeride ve dışarıda) güce dayanmadan, tevilsiz ve tavizsiz bir duruşla milletin teveccühünü kazanacak yoları bulmak, yoksa da inşa etmek; kendi gerçekliğini küresel bir gerçekliğe dönüştürecek insicamda ülkülerin stratejisini oluşturmak! İşte sırf bu yüzden "Şimdi MHP Zamanı" demek ve bunu herkes anlatmak gerekiyor. İşte bu yüzden milletin ve hatta ümmetin bütününü titretip kendine getirecek bir dil bulmak gerekiyor. Bunu milliyetçiler yapamazsa hiç kimse yapamaz. Bu mecburiyet değil, mahkûmiyettir hatta.