Hatırlayanlar çıkacaktır; bir gazetenin ‘Tehlikenin farkında mısınız?” başlığıyla bir reklam kampanyası olmuştu. Büyük gürültü koparmış ve hatta yasak falan da gelmişti. Verdiği mesajla ilgili kıyamet kopmuştu ama onlara girmek niyetinde değilim. Sadece MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle “Beş benzemez”e baktığımda nedense sürekli o reklam aklıma geliyor. Onlara dönüp ‘Tehlikenin farkında mısınız?” diye de sorasım var.

Neden mi?

Adeta kanserli hücreler gibi hayati organlarımıza yayılmışlar. Temizlemek öyle zor ki kaç kemoterapi yapsak yine de sıçrıyor. FETÖ ile yüzleşme yaşanalı 2 sene geçti… Kurtulabildik mi? Maalesef hayır… Askerimize sızdılar… Ergenekon, Balyoz, ‘Sarı kız’ deyip TSK’ya darbe vurdular. Türk Ordusu bugün büyük bir çabayla hem sınır ötesinde mücadele edip hem içerde yaralarını sarmaya çalışsa da seneler boyu sürecek bir dönemi açtılar. ‘Camiler bombalanıyor’ deyip Ordunun güvenirliliğini sarstılar… Siyasetçileri kullanıp ‘Kozmik’ odalara girdiler, Devletin mahremiyetine tecavüz edip belgeleri kim bilir kimlere servis ettiler… Cumhuriyete travma geçirttiler.

Eğitimi bozdular… Soruları çaldılar, çocuklarımızın geleceğiyle oynadılar. Kendi “Altın çocuklarını” yaratabilmek adına aileleri bozdular, öğretmenleri kullandılar. Temelimize dinamit koydular. Yetmedi başka sınavlarda hile yaptılar devlet kadrolarına yerleştiler.

Emniyeti ‘emniyetsiz’ hale getirdiler… Polise sızdılar, yayıldılar. İtiraz edenleri sürdüler, liyakat sahiplerini yerlerinden ettiler. Yapıyı bir yandan darmadağın ederken Türkiye’nin değerli isimlerini kendi adamları aracılığıyla itibarsızlaştırıp hayatlarını kabusa çevirdiler.

Adaleti sarstılar… Kendi polisleri gibi kendi savcılarını hakimlerini yaratıp, sahte delillerle insanları canlarından ettiler. Bu savcılar bu hakimler adaleti ve vicdanlarını unutup insanları haksız yere cezaevlerinde ömürlerinden, özgürlüklerinden ettiler. Topluma travma geçirttiler.

Sporu bile bozdular… Hala şaşırıyorum; futbola basketbola el attılar. Ünlü sporcuları kendi şakirtleri yapıp kulüplere imam atadılar…

Liste uzatmak mümkün… Tüm yazdıklarım 15 Temmuz öncesinde muhalefetin sürekli dile getirdiği ve hak aramak için mücadele verdiği gündem maddeleri değil miydi? Silivri’nin önünde eylemlere giden, sorular çalındığı için Türkiye’yi ayağa kaldıran bu muhalefet değil miydi?

Peki bu maddelerde saydığımız ve sayamadığımız kurumlara verilen hasarların etkisi geçti mi? Geçmesi mümkün olabilir mi?

İktidar kim olursa olsun muhalefetin bir görevi vardır. Bu görev kısır iç çekişmelere girmek ve bir takım yabancı unsurlarla flört ederek Türkiye’yi zora sokmak olmamalıdır. Muhalefetin önceliği ‘Kan davası’ gütmek değil acilen bu hasarların giderilmesi için çalışmak ve destek vermektir.

Çünkü yukarda anlatmaya çalıştığımız ‘Temelin dinamitlenmesi’ siyasi bir mesele değildir; Memleket meselesidir. O bir türlü anlamadığınız ‘Beka’ meselesidir. Çünkü ilerlememiz, güçlenmemiz bu travmatik durumdan tüm kurumları kurtarmamız, çocuklarımıza sağlam bir gelecek sağlamamız ancak bu tamirle mümkün olabilir. Ama nedense artık muhalefetin gündeminde bu hasarları onarmak gibi bir gündem maddesi bulunmuyor. Tersine, ‘Amerikalılar bana telefon açtı...” ile başlayan hiç yakışmayacak cümleler, suçlamalar, karalamalar var…

Yine de kimse unutmasın, şairin dediği gibi: “Zaman kısa, yol uzun… “

Ve 81 milyonun yani tek tek hepimizin “Yorgun olma” lüksü yok. Çünkü bu hasarı acilen ve kalıcı şekilde tamir etmeyi, geleceğimize yani çocuklarımıza borçluyuz.

**Ramazan bayramınızı kutluyorum. Trafikte olanlara ‘Aman dikkat edin’ diyorum. İyi bayramlar…