Ulaşım imkanının kısıtlı olduğu dönemlerde ilçe merkezlerine sık gelip gidemeyen köylülerin, çetin kış şartlarına hazırlık amacıyla evlerinde pişirdiği fırın kurusu, halen bazı fırınlarda yapılıyor.

Odun ateşinde bir gün bekletilen ekmek, kavrulmak üzere tekrar atıldığı fırında 2 gün pişiriliyor. Ekmeğin, fırında kavrulduğu için bayatlamadan uzun süre kalabildiği belirtiliyor. Yörede tüketilen fırın kurusu, talep üzerine şehir dışına da gönderiliyor.

Diyabetlilere ve mide rahatsızlığı olanlara da önerilen fırın kurusu, diyet ekmeği olarak da tercih ediliyor.

"Ambalajı hava almazsa 2-3 yıl kalsın bir şey olmaz"

İlçede fırın işleten Durak Gökçe, AA muhabirine, yaklaşık 7 yıldır yöreye özgü unlu mamuller ürettiğini söyledi.

Fırın kurusunun ilçenin olmazsa olmazları arasında yer aldığını belirten Gökçe, nemli yerde bırakılmadığı takdirde ekmeğin en az 2 yıl bayatlamadığını ifade etti.

Gökçe, un, su, maya ve tuzla yapılan fırın kurusunun ilçede hemen her evde bulunduğunu dile getirerek, ekmeğin yapım aşamasını şöyle anlattı:

"Hamur yaklaşık 1,5 saat yoğurulduktan sonra 1 saat dinlendiriliyor. Daha sonra gramaj olarak kesiliyor ve odun ateşinde pişiriliyor. Piştikten sonra kavruluyor. Kavrulan ekmek diğer fırınımızda 2 gün boyunca kalıyor. Fırın kurusunu daha sonra ambalajlayarak satışa sunuyoruz."

Bayatlamama özelliğinden dolayı bu ekmeğin tercih edildiğini aktaran Gökçe, "Fırın kurusunu başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok ile gönderiyoruz. Doktorların söylediğine göre de fırın kurusu başta midenin suyunu alır, ikincisi diyet ekmeğidir. Çorbalara konulabilir, soğuk suyla ıslatılıp peynirle yenilebilir. Ambalajı hava almazsa 2-3 yıl kalsın bir şey olmaz, aynı fırından çıkmış gibi kalır. Katkı kesinlikle yok, her şeyiyle doğal bir ekmektir." dedi.

Fırın kurusu ustası Hanife Kıraç ise lezzetiyle de bilinen ekmeğin büyük emeklerle ortaya çıktığını söyledi.

Fırın kurusunun ilçenin markası haline geldiğini vurgulayan Kıraç, raf ömrünün uzun olmasından dolayı tercih edildiğini sözlerine ekledi.