"Sen;Allahsız'ın nefret,Namussuzun dehşet,Yüreksizin heybet,Başıboşun mihnet,

em>Devrimbazın zulmet,
Eyyamcının şirret,
İnmelinin sıklet,
Anarşist'in Devlet,
Komünistin illet sandığı ve tanıdığı sen, bütün bu menfilerin topyekun ve müşterek düşmanı olduğuna göre, acaba nasıl bir "Müsbet" belirtmekte veya belirtme yolunda ilerlemeye davetli bulunmaktasın?.. Bunca hıyanet tipinin bir arada düşmanı olabilmen riyazi bir katiyetle ispat eder ki, sen sanıldığın ve tanındığın gibi olmak, böyle bir sanılma ve tanınmanın kıymetini gerçekleştirmek borcundasın!"

Merhum Necip Fazıl'ın (mekânı cennet olsun) inci tanesi sözleridir sana söylenen. Benim âcizane ifadem ile ‘son nefes'tir ülkücü. Nefes varsa umut vardır. İddia vardır. Bilirsin...

Şimdi memleket ne haldedir onu da görür, dertlenirsin. Hüzündür hep soluduğun. Bilirim...

İster madde ister ise mana da ayağa kaldırmak iddiamızın nesnesi olan bu milleti, bu kutlu işte özne yapmak için kurduğumuz siyasi çatı Milliyetçi Hareket Partisi'dir. 42 yıl geçti üzerinden. Öyle lider sorunu falan da yaşamadı camiamız. Yahut derin ideolojik fay hatları da yok zeminimizde. Merhum Başbuğun ifadesi ile "Ben sizi, Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası Hak Yolu'na, Hakikat Yoluna, Allah Yoluna çağırıyorum.". cümlesi bizim cem harcımız değil miydi? Bu ifadeye kayıtsız kalanlar nefsinin yoluna gidenlerdi, biz çağrıya icabet ettik ve buradayız.

Ülküdaşım;

Çok zaman düşünürüm, 42 yıllık bir mücadelenin iktidar ile tanışma vakti gelmedi mi daha, diye. Acaba sorun biraz da bizde mi? Kalbini karartıp, çatma kaşlarını. Önce Allah bilir ve izniyle biliriz ki sen canını da ömrünü de gönlünü de biraz önceki mevzu bahis olan çağrı için verdin, verirsin. Yalnız şimdi ölünecek devir değil yaşanacak, davamız için yaşlanılacak devir. İnançlarımız için, sevdamız, derdimiz, umudumuz için yaşayıp, yaşlanacağız. Fitneye karşı uyanık olacağız. Bir meseleye her yönüyle bakacağız. Buna mecburuz.

Sen, fedakârlık ve feragatte, asrın idrakini zorlayan bir cevhere sahipken, artık kaybeden olmamalıyız. Günlerce uykusuz kaldığın seçim öncelerinde cansiperâne yaptığın tüm uğraş, daha bir anlam kazanacaksa, en başta amcan ve karısı, dayının kayın biraderi, yengen, yeğenin, komşun, alışveriş yaptığın bakkal, berberin, yanında çalışanın, deden, kayınbaban ve diğerleri, Çanakkale'deki her Müslüman Türk'ün kanını mürekkep yapıp ‘Türk İslam Sancağına' ‘EVET' idrakinde 12 Haziranı beklemelidir. Hakkın hatırına...

Bu, sana zor değil. İnanıyorsun, anlatırsın. Ve bil ki Merhum Akif'in sana nidasıdır duvarlarda asılı duran;

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Haydi arkadaş; bir bozkurt uluması bekler bu gece...

Selametle...