TÜRKLÜĞÜ TEHDİT

 

“Yerleşik Düzeni Yıktık” yazılı bir afiş ve zeminde RTE… Az yazmışsınız dedim, tüm dirliği, düzeni, huzuru, selamı…

Bunca zaman ülkeyi aynı kafa ve kafadarlarla yöneten bu adamlara vaktiyle yaptığımız tüm uyarılarda haklı çıkmanın dayanılmaz acısı da başka bir sorunumuz.

Ne diyelim, sandığın cilvesi…

Biz Türklüğün kalbine kurşun sıkan iş, oluş, olay, olgu ve fikirlere bakalım.

Tespitlerimi şöyle sıralayabilirim;

Gıda üzerinden yani genetik ve hormonlar üzerinden inanılmaz bir taarruz altındayız. Birçok davranış bozukluğu ve muhtelif sapkınlıklarda bunlar çok etkili…

İlluminati (24. Kare tekniği) ve internet sitelerinden maruz kaldığımız saldırılar tüm itikadımızı, algımızı etkilemekte, yeni huy ve alışkanlıklar ile bize yeni bir itikat enjekte etmektedir.

Televizyon dizilerinin senaryolarına bir bakın, evli bir kadının başka bir erkekle görüşmesi nasıl bir masumiyete bürünmüş. Sonra evlilik programları evlilik ahlakını ne seviyeye indirdi.

Başta ulusal ve büyük çapta izleyici kitlesine sahip olan televizyonların ana haber bültenlerinde milli ahlaka ve insanlığa yakışmayan olaylar bir reklam edasıyla millete sunuluyor. Dikkat edin, toplum ahlakına mugayir hangi haber verildiyse hemen akabinde aynı iz üzerine yeni olaylar vuku buluyor.

Dindarlaştığı iddia edilen bir toplum var. Peki, öyleyse 3. sayfa haberleri neden 4. 5. sayfaya da sıçradı. Hem dindarlık şekil ve nicelik ile olmamalıydı. Benim dindarlık kriterlerimden birisi, âlime yöneltilen sualin kalitesine bakmaktır. Peki, bu hususta durum ne? Yöneltilen her sual yeni bir içtihat, her içtihat yeni bir tartışma, her tartışma yeni bir kopuş ve hizip, her hizip yeni bir ötekileştirme ve en nihayetinde millet olmaktan uzaklaşıyoruz. Haa soru ne; kadınlar aybaşı halinde iken ayak tırnaklarını akşam ezanından sonra kesebilir mi? (dindarlığa bir bakın hele)

Mevcut Milli Eğitim anlayışı… Zira bakanlığı tanımlayan “Milli Eğitim” den hiçbir eser yok. Sadece TOKİ’ nin ucube okul binaları…

Köyden şehre göçü bir an önce durdurmalıyız, milli kültür, Türk asabiyesi, yerli ve milli üretim, gelenek-örf-adetlerimiz için, şehirde zuhur eden onca sosyo-ekonomik sorun ve en temelde her Türk bireyini önemsediğimiz için.

Siyasette kadim Türk Devlet Geleneği ve aklını temsil eden bir dava adamını ve onun lideri olduğu fikriyatı sulandırıp, popülizme yedirmek istiyorlar. (Devlet Beğ ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket)

Ve daha birçok husus var, son olarak şunu da söyleyeyim, ZİRA HEP OLANI SÖYLEDİK, BİR DE OLACAĞIN ALTINI ÇİZELİM; Misak-ı Milli diye Irak’ın kuzeyindeki Türkmen bölgesini (Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye) Kürt özerk bölgesi olarak Ankara’ya bağlamak… Apo da birkaç yıl önce Diyarbakır’da okunan mektubunda Misak-ı Milli vurgusu yapmıştı. Bu hamle milliyetçilerin de ağzına bir parmak bal çalar ama sonrası karanlık. Üniter devlet, (görüntüde) toprak kazanarak iğdiş edilecektir, en azından plan budur.

Ve acıya boğulduğumuz günlerdeyiz, ‘birkaç Mehmet öldü’ diye…

Kürt açılımı neticesinde şehitlerimiz ardı arkasına geliyor. Cümle şehitlerimize rahmet olsun, ailelerine sabır diliyorum. Mekânları cennet olsun.

Pazartesi itibariyle aramızdan ayrılalı 19 yıl olan Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i de rahmet, minnet ve özlemle anıyorum. Türkeş Çizgisini bir an bile sapma olmadan takip eden Sayın Devlet Bahçeli’nin de ülkemiz ve ülkümüz için önemini bir kez daha sadık ve kadirşinas ülkücü yüreklere hatırlatıyorum.

Selametle…