Terörle mücadelede kararlılığın eksilmeden devam ettiğini ifade eden Yıldırım, özellikle bu aydan itibaren kış aylarında ara vermeden, kar demeden, kış demeden, soğuk demeden terör yuvalarını dağıtmaya devam edileceğini belirtti.

Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'yi tehdit eden terör bitinceye kadar hem içeride hem dışarıda mücadeleyi sürdüreceğiz. Ülkemizin milletimizin başını ağrıtan bu şer odaklarına göz açtırmayacağız. Irak ve Suriye üzerinden ülkemize yönelik oradaki iç karışıklıklardan, savaşlardan dolayı terör tehdidi halen devam ediyor. Fırat Kalkanı ile Suriye'de terörün topraklarımıza erişmeden durdurulması için ÖSO'nun, Silahlı Kuvvetlerimizin desteği ile yoğun çalışması devam ediyor. Aynı şekilde Irak'ta muhtemel gelişmeleri dikkate alarak, bu bölgedeki hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bu hem ülke güvenliğimiz hem de sınır boylarındaki Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizin güvenliği için önemlidir.

Suriye'de birliklerimizle ÖSO, El Bab'a doğru ilerliyor. El Bab'ın 2 kilometre yakınına kadar gelmiş bulunuyoruz. Burayı da DEAŞ unsurlarından kısa sürede temizlemiş olacağız. PYD- YPG- PKK terör örgütlerine karşı da operasyonlarımız amansız şekilde devam ediyor. Irak ve Suriye'de demografik yapının değiştirilmesine asla rıza gösteremeyiz. Aksi bir durum bölgede yıllarca devam edecek bir iç çatışmanın başlaması anlamına geliyor. Türkiye olarak bütün çabamız bölge halkının özellikle Suriye, Iraklı kardeşlerimizin huzuru, geleceği, can güvenliklerinin sağlanması ve hayatın normale dönmesidir."

"AB önce şu teröristlerin ağzından konuşmayı bıraksın"
AB'nin, 15 Temmuz'da Türkiye'nin uğradığı alçak saldırı karşısında beklenen net ve berrak tavrı ortaya koyamadığını kaydeden Başbakan Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir milletin canı pahasına tanklar karşısında, silahlar karşısında dikilerek ülkesini, demokrasisini, geleceğini savunmasında aslında anlaşılmayacak hiçbir şey yoktu. Herşey dünyanın gözü önünde oldu. Eğer demokrasi ve özgürlüklere inanıyorsanız bir milletin topyekün verdiği bu destansı mücadeleyi ancak ve ancak ayakta alkışlarsınız. Çoluk çocuk demeden bir milletin üzerine ağır silahlarla ateş açanları, Meclisi bombalayanları açıkça lanetlersiniz. Bu tavrı güçlü bir şekilde ortaya koyamıyorsanız kusura bakmayın sizin samimiyetinizi sorgularız. PKK'ya, FETÖ'ye kucak açanlar, terörist başının posterlerini duvarlarında asanlar Türkiye'ye ayar vermeye çalışamazlar. AB önce şu teröristlerin ağzından konuşmayı bıraksın. Önce terör grupları ve onların siyasi uzantılarına destek olmaktan vazgeçsin. Tercihini yapsın, Türkiye ile mi yola yürüyecek, yoksa Türkiye'nin düşmanlarıyla mı el ele, kol kola hareket edecek. Önce AB buna bir karar versin, sonra Türkiye'ye ayar vermeye çalışsın. Bu ülke, ne Avrupa ne bir başka millet, hiçbir ülkeden talimat almaz, hiçbir ülkenin yönlendirmesiyle hareket etmez. Bizim talimat alacağımız tek kaynağımız aziz milletimizdir."

Dokunulmazlığı kaldıran ülkelerden örnekler
Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin çeşitli eleştirilerle karşı karşıya kaldıklarını anlatan Yıldırım, AB ülkeleri de dahil olmak üzere bugüne kadar çok sayıda ülkede zaman zaman milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırıldığını anımsattı.

Yıldırım, Almanya, Belçika, Danimarka, Avusturya, İsveç, İtalya, Fransa, İspanya, İsviçre, İzlanda, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Yunanistan'da sayısız örnekler olduğuna işaret ederek, bu ülkelerde suçüstü yakalanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığını söyledi.

Avusturya Ulusal Meclisi muhalefet liderinin, Neonaziler tarafından düzenlenen bir baloya Savunma Bakanlığı tarafından yasaklanmış askeri kıyafetle katıldığı için dokunulmazlığının kaldırıldığını anımsatan Yıldırım, Danimarka'da 2006 yılında trafik kazasına sebep olan Adalet Bakanının, 2010 yılında Müslümanlar hakkında ırkçı ifadelerde bulunan milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırıldığını ve hakkında dava açıldığını kaydetti.

Yıldırım, bunun gibi çok sayıda örneklerin bulunduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

"Ortada ciddi suçlamalar varken, 'Yargı görevini yerine getiriyor' diye yaygara koparıyorlar. Bu haksızlığı, bu çifte standardı asla kabul etmiyoruz. AB ülkelerinin kendilerine hak gördüklerini, Türkiye de kendisine hak görüyor. Meselenin tartışılacak hiçbir yanı yoktur. Kaldı ki AB ülkelerinde dokunulmazlıkların kaldırılması bırakın terörle ilişkili bulunmayı, vaka-i adiyeden şeylerle bile gerçekleşiyor.

AB'nin son açıkladığı rapor bizi hem üzmüş, hem de rahatsız etmiştir. Bugüne kadar AB ile yürüttüğümüz müzakerelerde yapıcı eleştirileri hoşgörüyle karşıladık ve gereğini yaptık. Ancak son ilerleme raporu maksadını oldukça aşan ifadelerle dolu ve bunları Türkiye olarak asla kabul etmiyoruz. Biz AB'yi terörle mücadelede hep yanımızda görmek istedik, terörün, teröristlerin arkasında değil."

"Milletimiz, bu trajikomik fotoğrafı asla unutmaz"
HDP'li bazı milletvekillerinin tutuklanmasına da değinen Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:

"Biz kez daha altını çiziyorum; bazı milletvekillerinin yargı kararıyla ifade vermeye getirilip, bir kısmı hakkında tutuklama kararı verilmesi tamamen hukukun işidir, yargının işidir, yapılan işlemler de hukuk çerçevesinde yürümektedir. Haklarında teröre destek vermek, terör propagandası yapmak, terör örgütü üyesi olmak gibi ağır iddialar vardır. Milletten aldığı yetkiyi hiçbir vekil, terörü besleyip, halka düşmanlık etmek için kullanamaz. Bunlar yargının önünde ya aklanacaklar ya da yaptıklarının hesabını verecekler, bundan başka da üçüncü bir yol yoktur. Türkiye'de hukukun nasıl işleyeceğine AB büyükelçileri karar veremez. Milletimiz AB büyükelçilerinin, HDP grubunda verdikleri o trajikomik fotoğrafı asla unutmaz. HDP bütün çağrılara rağmen terör örgütü ile maalesef arasına mesafe koyamayan bir parti olmuştur. Sözcüleri tarafından binlerce insanın ölümünden sorumlu bir terör örgütüyle ilişkisi birçok kez açıkça ilan edilen bir partiye destek herhalde AB büyükelçilerinin işi olmamalıdır."

"Sayın Kılıçdaroğlu 'dediğim dedik, çaldığım düdük' diyor"
AK Parti olarak siyasetin belirli bir düzeyde olmasını, her siyasi partinin aklıselim çerçevesinde Türkiye'ye katkı yapmasını beklediklerini vurgulayan Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin yapay gerilimlerle, boş laflarla, çamur at izi kalsın mantığıyla bir yere gidemeyeceği artık açık. Bunu ne yazık ki CHP öteden beri anlayamıyor veya anlamamazlıktan geliyor. Defalarca bu kürsüden Sayın Kılıçdaroğlu'na çağrı yaptık, 'gelin beraber hareket edelim, Türkiye'nin ihtiyacı olan adımları olgunluk içinde beraber atalım'. Ancak Sayın Kılıçdaroğlu 'dediğim dedik, çaldığım düdük' diyor, başka bir şey demiyor. Yabancı medyaya hiçbir mesnedi olmayan iddialarla, büyük oy farkıyla seçilmiş hükümetini, iktidar partisini şikayet ediyor. Önüne gelene, dost-düşman demeden, AK Parti'yi kötülüyor.

Hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de hükümetimizle ilgili bu iddiaları delillendirdiğini de bugüne kadar görmedik. Asılsız iddia nasıl ispat olacak? Şimdi 'rejimi değiştirecekler' diyor. Rejim tartışması ey Kılıçdaroğlu; 1923'te bitti. Cumhuriyeti tartışan kimse yok. Olsa da önce karşısına çıkan AK Parti olur bunu da bil. Biz rejimi değil, anayasayı değiştirmek istiyoruz, vesayet anayasasını değiştirmek istiyoruz. Bırakın da buna millet karar versin. Milletin kararına engel olmayın, ipotek koymayın. Olmak isteseniz de olamazsınız. Millete karşı konulmaz, millete tabi olunur, tabi Sayın Kılıçdaroğlu."

"Hükümet sistemi değişikliğiyle sınırlı bir anayasa değişikliği"
Türkiye'nin gündemini uzun süredir meşgul eden anayasa değişikliği konusunda önemli bir aşamaya gelindiğine işaret eden Başbakan Yıldırım, anayasa değişikliği çağrısını CHP ve MHP'ye yaptıklarını, bunun üzerine Anamuhalefet Partisi CHP'nin "Hükümet sistemi değişikliğine, başkanlık sistemine karşı olduğunu" açıkça belirterek, kenara çekildiğini anlattı.

MHP'nin de "Parlamenter sistemden yana olduğunu" ifade etse de "Şu anda içinde bulunulan durumun sürdürülebilir olmadığı, halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile mevcut anayasanın birbirine uyumlu hale getirilmesi" konusunda AK Parti ile mutabık olduğunu belirttiğini belirten Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunun üzerine çalışmaları ilerlettik. Nihayet hükümet sistemi değişikliğiyle sınırlı bir anayasa değişikliği konusunu yüce Meclise getirmeye karar verdik. Bundan sonra karar yüce milletin Millet Meclisi bu kararın milletin önüne gitmesine imkan verecek, yol verecek. Nihai kararı da her zaman olduğu gibi millet verecek."

"Tren kalkmadan binebilirsin"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, anayasa değişikliği konusunda "Kapımız açık" dediğini anımsatan Yıldırım, "Biz kapıyı hiç kapalı tutmadık, bizim kapımız da açık. Hala vaktin var, tren kalkmadan binebilirsin. Gelin hep beraber yapalım, Yenikapı ruhunu yaşatalım ve vesayet kalıntısı bu anayasayı birlikte değiştirelim. İnşallah MHP ile birlikte bu değişiklikleri Meclisimizin, Yüce Meclisimizin takdirine sunacağız. Oturup meseleyi müzakere ederiz, bütün yollarıyla değerlendiririz, gelin konuşalım. Kafanıza yatmıyorsa yine 'hayır'. Daha konuşmaya başlamadan 'istemezuk' demenin demokraside yeri yok. Biz bu yolda yürümeye kararlıyız ve çalışmalarımızı son noktaya getirdik." değerlendirmesinde bulundu.

aa