TBMM (AA) - Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze kadar bir Afro-Avrasya ülkesi olan Türkiye'nin, 21. yüzyılın gerçekleriyle uyum içerisinde yeni bir döneme giren Afrika politikasının da bir gereği olarak bölgede yer alması stratejik bir önceliktir." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, Türk Silahlı Kuvvetleri Unsurlarının Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Yürütülen Birleşmiş Milletler Harekat ve Misyonlarına Katılımına İlişkin Başbakanlık Tezkeresi görüşüldü.

Hükümet adına konuşma yapan Milli Savunma Bakanı Işık, tezkerenin konusunu oluşturan misyonlardan ilkinin, BM Güvenlik Konseyinin 25 Nisan 2013 tarihli kararıyla icra edilmeye başlanılan Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSMA) olduğunu aktardı.

MINUSMA Misyonu'nun, Mali'de güvenlik durumunun 2013 yılında kötüleşmesi sonucu ülkedeki siyasi süreci desteklemek ve güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunmak amacıyla oluşturulduğunu anımsatan Işık, bu kapsamda temel görevlerin, ülkede istikrarın sağlanması, ateşkes sürecinin desteklenmesi, izlenmesi ve denetlenmesi, barış süreci yol haritasının uygulanması, ulusal siyasi diyalog sürecine destek sağlanması, BM personeli ve sivillerin korunması, insan haklarının güvence altına alınması ve teşviki ile kültürel varlıkların korunmasına destek verilmesi olarak tanımlandığını söyledi.

Tezkerenin konusunu oluşturan ikinci misyonun ise BM Güvenlik Konseyinin 10 Nisan 2014'te aldığı kararla kurulan Orta Afrika Cumhuriyeti Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSCA) olduğunu ifade eden Işık, söz konusu misyonun, bu ülkedeki şiddet olaylarının, etnik ve dini çatışmaların 2013 yılında artması ile güvenlik ve insani durumun kötüye gitmesi sonucu oluşturulduğunu belirtti.

- Afrika'da bölgesel istikrar ve barışın sağlanması

Bakan Işık, Türkiye'nin Afrika Ortaklık Politikasının, kıtada barış ve istikrarın tesisini, siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmaya yardımcı olmayı, bu amaçla siyasi, ekonomik, ticari, insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve arabuluculuk alanlarında karşılıksız yardımda bulunmayı içerdiğini aktardı.

Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne katkıda bulunmanın söz konusu politikanın bir gereğini oluşturduğunu dile getiren Işık, Türkiye'nin, Afrika politikası kapsamında, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin sağlanması, ulusal uzlaşma çabalarının başarıyla sonuçlanması, demokratik düzene dönüşle siyasi istikrarın ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanması yönünde bir politika takip ettiğini ifade etti.

-"Türkiye'nin, Afrika'da yer alması stratejik bir önceliktir"

Askeri ilişkiler kapsamında ve ikili anlaşmalar doğrultusunda Afrika ülkelerine askeri eğitim verildiğini ve yardımlarda bulunulduğunu söyleyen Işık, şu bilgileri verdi:

"Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki çatışma ortamının sona erdirilmesi, bu sorunların diğer ülkelere sirayet etmemesi açısından önem taşımaktadır. Nitekim bahse konu iki ülkenin coğrafi konumları ele alındığında, buradaki istikrarsızlığın Sahra-Sahel bölgesindeki terör örgütlerini de güçlendireceği düşünülmektedir. Libya'da DEAŞ'ın güç kazanması ise bu bölgede meydana gelebilecek sorunların bizim için de önemli tehdit oluşturabileceği düşüncesini doğurmaktadır. Bu itibarla Mali'deki MINUSMA ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki MINUSCA güçlerine ülkemiz tarafından sağlanacak katkıların, bahse konu ülke hükümetlerini terör örgütlerine karşı güçlendirmesine destek vermesinin yanı sıra bunun gerek terörün her türlüsüyle olan mücadelemize, gerek bölge ülkeleriyle olan ilişkilerimize olumlu yansıyacağı düşünülmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu'ndan günümüze kadar bir Afro-Avrasya ülkesi olan Türkiye'nin, 21. yüzyılın gerçekleriyle uyum içerisinde yeni bir döneme giren Afrika politikasının da bir gereği olarak bölgede yer alması stratejik bir önceliktir."

Işık, Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne askeri katkıda bulunulmasının, Türkiye'nin barışı destekleme harekatlarına olan yaklaşımıyla örtüştüğünü ayrıca bölgede ve genel olarak Afrika'da izlemekte olduğu aktif dış politikasının doğal bir uzantısını oluşturduğunu belirtti.

- "Siyasetçilere tavsiyem ayrıştırıcı değil, birleştirici dili kullanmalarıdır"

Bu parlamentoda hiçbir milletvekilinin rehin, tutsak, savaş gibi ifadeleri ağzına almasını kesinlikle doğru bulmadıklarını vurgulayan Işık, Türkiye'nin 80 milyon insanıyla bir bütün olduğunu, ülkede herhangi bir vatandaşın diğer vatandaşa göre üstünlüğünün bulunmadığını ve Türkiye'nin tapusunun 80 milyonun eşit paydaşlığıyla oluştuğunu söyledi.

Bu noktada her türlü ayrımcı ve zehirli dilin kesinlikle reddedilmesi gerektiğini dile getiren Işık, "Bu ülkede ayrımcılığı değil, birleştiriciliği, kapsayıcılığı hep beraber bir ortak söylem ve tavır olarak oluşturmak durumundayız. Sadece terör örgütlerine yarayan söylem, bu ülkede hiç kimseye bugüne kadar fayda getirmedi. Bundan sonra da getirmez." dedi.

Işık, en son 15 Temmuz gecesi bu ülkenin kardeşliğinin, birliğinin ve bütünlüğünün ne kadar güçlü temellere dayandığının bir kez daha bütün dünyaya gösterildiğini ifade ederek o akşam ülkenin bütün illerindeki insanların Türk bayrağını alıp sokağa çıktığını anımsattı. Işık, "Benim siyasetçilere tavsiyem ayrıştırıcı değil, birleştirici dili kullanmalarıdır." diye konuştu.

- "Katar krizine barışçı çözüm bulunması için gayretlerimizi sürdüreceğiz"

Katar konusunda, Türkiye'nin politikasının başından beri belli olduğunu kaydeden Işık, Türkiye'nin duruşunun, bölgedeki istikrarsızlığa bir odun atmamak, aksine bunu giderecek adımlar atmak olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin, Suudi Arabistan'la ilişkilerinin daha da geliştirilmesi konusunda mutabakat sağladığını hatırlatan Işık, "Yani zannedildiği gibi Türkiye'nin Katar konusunda ortaya koyduğu tavır, birilerinin Türkiye düşmanı olmasını değil, aksine Türkiye'nin bölgedeki ağırlığının özellikle sorunların çözümünde çok önemli bir rol üstlenmesini ifade ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı konular vardır ki günlük siyasi tartışmaların içerisine çekmek çok doğru değildir. Katar konusu da bunun bir örneğidir. Biz, Katar krizinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak bir taraftan Katar'ın egemenlik haklarının korunması gerektiğini ifade ediyoruz ama diğer taraftan başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer tüm ülkelerin bu sorunu bir masanın etrafında oturarak, konuşarak ve barışçı yollarla çözmeleri gerektiğini, bunun için de Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz."

Türkiye'nin dikkatli, dengeli ve kararlı bir politika izlediğini belirten Işık, haktan ve doğrudan yana olmaya devam edeceklerinin altını çizdi. Işık, bu anlamda Katar krizine barışçı çözüm bulunması konusundaki gayretlerini sürdüreceklerini dile getirdi.

- TCG Anadolu gemisinin yapımı

AK Parti iktidara gelene kadar Türkiye'nin savunma sanayisindeki yerlilik oranının yüzde 24 olduğunu, şu anda ise bunun yüzde 60'lara çıkarılması başarısının sağlandığını hatırlatan Işık, TCG Anadolu gemisinin, çok büyük bir çıkarma gemisi olduğunu kaydetti.

Bakan Işık, bu tip projelerde uluslararası tecrübelerden faydalanmanın hem zaman hem de kaynak ekonomisi açısından önem taşıdığını belirterek bu kadar yüksek tecrübe gerektiren bir konuda ülkenin zamanının ve kaynağının israf edilemeyeceğini vurguladı.

CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı'nın dile getirdiği "yüzde 10" iddiasının ise kabul edilemeyeceğini söyleyen Işık, bunun Salıcı tarafından düzeltilmesini isteyerek bu konuda herhangi bir kimseyi zan altında bırakacak bir yaklaşımın kabul edilemeyeceğini kaydetti.

- "Türkiye NATO'nun çok önemli bir üyesidir ancak esiri değildir"

S-400 konusuna da değinen Bakan Işık, Türkiye'nin NATO'nun çok önemli bir üyesi olduğunu ve bu ittifakta yer aldığını ancak NATO'nun esiri olmadığını belirtti.

Hava savunma sistemleri konusunda ilk olarak NATO müttefiki ülkelere başvurulduğunu ancak o dönemdeki tekliflerin hem rekabetçi olmadığını, hem de teknoloji paylaşımını içermediğini anlatan Işık, o dönemde başlatılan çalışmalarda en uygun çözümün S-400 olduğunun görüldüğünü ve bu sürecin başlatıldığını hatırlattı.

Bakan Işık, bu süreç başlatılırken Türkiye'nin ulusal güvenliğini düşündüklerini vurgulayarak yapılan taslak anlaşmada, dost ve düşman tanıma sisteminin milli olarak geliştirilmesi, bu konuda Türkiye'nin kendi ulusal güvenliğine ve müttefiklerine yönelik en küçük bir tehdidin oluşmaması için gerekli her türlü ifadelerin anlaşmaya konulduğunu aktardı.

Bu arada Türkiye'nin, kendi ulusal füze ve hava savunma sistemi programını da başlattığını söyleyen Işık, bu program çerçevesinde Türkiye-Fransa-İtalya ortak hava ve füze savunma sisteminin geliştirilmesi ve üretilmesiyle ilgili bir mutabakat metnine de imza attıklarını belirtti. Işık, "Yani bir taraftan acil ihtiyaçlarımızı temin ederken, diğer taraftan da uzun vadede kendi yeteneklerimizi geliştirecek adımları da attık." dedi.

Türkiye ve AB ilişkilerine de değinen Işık, "Türkiye hiçbir yere mecbur değildir. Türkiye'nin mecburiyeti yoktur, ulusal çıkarları vardır. Türkiye'nin ulusal çıkarları AB ile birlikte yol yürümeyi gerektirir, biz AB ile birlikte yol yürürüz. Türkiye'nin ulusal çıkarları AB ile birlikte yol yürümeyi gerektirmezse o zaman Türkiye de çıkarlarının gereğini yapar." ifadesini kullandı.