2 Kasım 2020’de Avusturya’da Avusturya vatandaşının gerçekleştirdiği saldırıya dikkati çeken MHP’li Akçay, failin 2018 yılında Türkiye tarafından tutuklanıp, 2019’da Avusturya’ya teslim ettiğini hatırlatarak, ‘’Ne hikmetse Avusturya kendi vatandaşı olan bu zanlıyı serbest bırakmış ve 2 Kasımda Viyana’da gerçekleşen saldırıda dört kişi hayatını kaybetmiştir.’’ ifadelerini kullandı.

ABD ve Fransa’nın Suriye’nin kuzeyinde, Ermenistan’ın Karabağ’da PKK’lıları ve diğer terör örgütlerini taşeron olarak kullandığına işaret eden Akçay, ‘’Vaziyet gayet açık, yapılması gereken de bellidir. Batılı ülkeler terör örgütleriyle göbek bağını acilen kesmeli ve Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlı ve haklı duruşunu desteklemelidir.’’ açıklamasında bulundu.

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay şunları söyledi;


‘’Bazı gerçeklerin izaha ihtiyacı yoktur. Türkiye, adı ne olursa olsun, hangi kılığa girerse girsin, terör örgütleriyle mücadelede en önde gelen ülkedir. Türkiye, terörle mücadeleye dün başlamamıştır ki bugün koyun postundaki çakalları görmesin.

2011 Tunus’ta başlayan Arap Baharı; Orta Doğu’yu kaos ortamına çevirmiştir. Mısır, Libya, Suriye, Lübnan başta olmak üzere bölgedeki birçok ülkeyi etkisi altına almıştır.

Meydana gelen sokak olayları, protestolar bu ülkelerde siyasal değişim, dönüşümlere yol açmış, geride bıraktığımız dokuz senede ülkemizi de yakından ilgilendiren durumlar meydana gelmiştir.

2000’lerin başında renkli devrimlerle sahnelenmeye çalışılan emperyal senaryonun adı, 2011’e geldiğinde Arap Baharı olmuş ve etkilerini uzun yıllar göreceğimiz kaotik bir manzara oluşturmuştur.

Halkına bomba yağdıran devlet başkanlarından tutun da cuntacı askeri yönetimlerin iktidara getirdiği, Türkiye'ye komşu bir kısım devletler, Orta Doğu’yu ve bilhassa ülkemizin sınır boylarını terör bataklığına çevirmiştir.

Bu terör bataklığında, bazı terör örgütleri kabuk değiştirmeye çalışmış, yöntem ve strateji üretmenin ve değiştirmenin hevesinde olmuştur. PKK terör örgütünün adı YPG olmuş, PYD olmuş; El Kaide mitoz bölünmeyle, 2014 yılında, DAEŞ denilen bir canavara dönüşmüştür.

Otuz seneyi aşkın süredir, terörle mücadele eden Türkiye taşeron terör örgütlerinin, onları finansa eden emperyal odakların, bölgede at izini it izine karıştıran vekalet savaşlarının, dün olduğu gibi bugün de farkındadır.

Türkiye, sınır güvenliğini sağlamak, DAEŞ’in ve bekasına tehdit unsuru oluşturan tüm terör örgütlerinin kökünü kazımak için içeride ve dışarıda gereken mücadeleyi vermiş ve vermeye devam etmektedir.

Türkiye, 29 Mart 2017 Fırat Kalkanı, 24 Mart 2018 Zeytin Dalı, 17 Ekim 2019 Barış Pınarı Harekâtı ve son olarak 15 Haziran 2020 tarihinde başlatılan Pençe Operasyonlarıyla DAEŞ ve YPG/PKK’yla proaktif bir mücadele yürütmüş; bölgede barışı ve huzuru tesis etmektedir.

Türkiye, bu operasyonlarla sadece sınırlarının güvenliğini sağlamakla kalmamış; Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde, bölge insanlarının yardımına hiçbir ayrım yapmadan elini uzatmıştır.

Türkiye emperyal odaklar ve onların taşeronları tarafından defalarca bölgedeki kaosun içine çekilmeye çalışılmıştır. 6-8 Ekim 2014 tarihinde PKK elebaşları öncülüğünde başlatılan sokak eylemleri bunun ilk ayağıdır.

İnsani çağrı kisvesi altında, devlet binaları yakılmış, kırk beş vatandaşımız hayatını kaybetmiş, çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştır. Şiddetin gerekçesi “DAEŞ’e karşı Türkiye'nin kayıtsızlığı” iddiasıdır. Lakin bu kara propagandadan öteye geçmeyen, temelsiz bir suçlamadır

Türkiye sınır ötesi operasyonların yanı sıra sınırlarımızın içerisinde düzenlenen 4.536 operasyonda 4.517 DAEŞ militanını tutuklamış, 4 bin DAEŞ militanını etkisiz hâle getirmiştir.

Terör meselesi bugün ulus aşırı bir mesele hâlindedir. Türkiye terörle mücadeleyi dünyada en etkili şekilde yürütmektedir. Batılı ülkeler bu meselede üç maymunu oynamayı bırakmalıdırlar.

2 Kasım 2020’de Viyana’da gerçekleşen DAEŞ saldırısının faili Avusturya vatandaşıdır. 2018 yılında Türkiye tarafından tutuklanmış ve 2019 yılında da Avusturya’ya teslim edilmiştir.

Ne hikmetse Avusturya kendi vatandaşı olan bu zanlıyı serbest bırakmış ve 2 Kasımda Viyana’da gerçekleşen saldırıda dört kişi hayatını kaybetmiştir.

ABD ve Fransa’nın Suriye’nin kuzeyinde, Ermenistan’ın Karabağ’da PKK’lıları ve diğer terör örgütlerini taşeron olarak kullandığı alenen bilinen bir gerçektir. Vaziyet gayet açık, yapılması gereken de bellidir.

Batılı ülkeler terör örgütleriyle göbek bağını acilen kesmeli ve Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlı ve haklı duruşunu desteklemelidir.''