MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ekonomide yaşanan gelişmelere ilişkin, "Bir şekliyle mevcut siyasi iktidar ve onun Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir. Ama netice itibariyle gele gele şimdi ekonomiye geldiler. Aynı senaryo, hedefler farklı." dedi.

Bahçeli, dün akşam iftarda gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Dövizde ve para piyasalarındaki dalgalanmalarda dış güçlerin etkisinin bulunup bulunmadığı sorusuna Bahçeli, böyle durumlarda siyasi yönden düşünülmüş kaos ve krizleri kuvvetlendirecek tek unsurun ekonomik kriz, kaos olduğunu belirtti.

Bahçeli, "Yani siyaseti karmakarışık hale getirmişseniz, ekonomiyi çok sağlıklı işler durumunda tuttuğunuz taktirde o zaman siyasi amaçlarda netice alamazsınız. Ekonomik yönden de bir darboğaza ülkeyi sokmak gayreti içerisinde olursunuz." diye konuştu.

"2000 yılında birtakım olaylar yavaş yavaş gelişirken bu ülke neden bir ekonomik krize gitti? Bu ekonomik kriz çok süratle nasıl tırmandı? Faizler nasıl birden yükseldi?" diye soran Bahçeli, gecelik faizlerin 4 bin ile 7 bin arasında oynadığını anımsattı.

Bahçeli, bunun arkasından siyasi hedeflerin ne şekilde hayata geçirildiğinin de hep beraber görüldüğüne işaret ederek, şöyle devam etti:

"Bazı yorumcular var. Bir taraftan Türkiye'de yüzde 7 kalkınmayı görüyor ve kabul ediyorlar ama diğer taraftan 'Ekonomi felaketin içerisine girdi' diyorlar. Yüzde 70, yüzde 80'lerde yüksek faizlerle hayatını devam ettiren bir Türkiye ekonomisinin yüzde 13 ile yüzde 7 ile batacağı iddia ediliyor. Bütün bunlarla da bir güvensizlik, istikrarsızlık yaratılmak isteniyor. Bunu 2000-2001'de hep beraber yaşarken ısrarla söylenen bir şey vardı? 'Efendim bunu piyasa satın almaz.' Piyasa dediğin İstanbul'da yüz tane büyük işletme veya holding. Hepsinin Menkul Kıymetler Borsasındaki hisse senedi hareketliliği çok cüzi. Bunu satın alsa ne olur, almasa ne olur? Şimdi yine böyle bir küresel olgu Türkiye'de ekonomik yönden de sıkıntı yaratmayı amaçlamış görünüyor bana göre. Çünkü bütün bunları üst üste koyduğunuz vakit Türkiye'nin madem ki siyasi yönden bir istikrara ihtiyacı var, temel hak ve özgürlüklerin yeniden güçlendirilmesini istiyorsunuz, o zaman ekonomik krizi büyük bir oranda aşabilecek birlikteliği sağlayıp Türkiye'yi bu yönüyle bir çöküntüden kurtarmamız lazım. Bu çok önemlidir. Türkiye'de 'ekonomik kriz sadece iktidarı, iktidara destek verenleri, STK'lerden şunları bunları boğacak, diğerleri yaşayacak', böyle şey olur mu? Çöküntü çöküntüdür. Çöküntünün altında kalan da çok zor durumlara düşer. Yurt dışına jurnallerseniz, birtakım çevreler hala Türkiye üzerinde birtakım oyunlar oynar, bozgunculuk yapmaya çalışır, Türkiye'ye gelecek olan birtakım sermaye hareketlerini durdurup geciktirmek gibi oyunlarla bir siyaseti neticelendireceklerini zannediyorlarsa o kimseye yar olmuyor."

-"Bunları yaşadık, biliyoruz"

Bahçeli, "Bunlar doğrudan Sayın Erdoğan'ı yok etmek amaçlı mı?" sorusuna "Zaten o bir yerden başlar. Durup dururken Ecevit gibi çok değerli bir siyasi şahsiyeti Türkiye'de ne hale getirdiler 2001'de, bunu anlamak lazım. 136 milletvekili ile temsil edilen Ecevit'i desteklemek, güçlendirmek gerekirken 62, 60 bilmem ne oranında bölüp 3 tane de bağımsız bırakmanın bir manası var mıydı? Nerede bunu yapan insanlar?" karşılığını verdi.

Bunların hepsi birlikte düşünüldüğünde sonuç alınabileceğinin altını çizen Bahçeli, "Birbirlerine bir anayasa kitapçığı attıkları için denildi. Anayasayı kim kime ne kadar atarsa atsın kriz yaşanmazdı. İlle 2001'de atılan bir anayasa yüzünden mi yaşandı? Çok da büyük bir anayasa değil, küçük bir anayasa. Atsa ne olur atmasa ne olur? Fırtınalar koptu. Bunları yaşadık biliyoruz." dedi.

Bahçeli, bunlara dikkat etmek gerektiğini ifade ederek, "Zaten bir şekliyle mevcut siyasi iktidar ve onun Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bir  husumeti geliştirme noktasında bir çaba var. Bu çabanın değişik unsurları falan da olabilir. Ama netice itibarıyla gele gele şimdi ekonomiye geldiler. Kamuoyu araştırmacılarının yorumlarını dinleyin. 'Ekonomi dibe battı, şöyle oldu böyle oldu.' Ama batarsa hep beraber batarız. Siyaseti hemen ikame ediyorsunuz da 87 parti kurma noktasına kadar geliyorsunuz da ekonomi çöktükten sonra ona ne yapacağız? Dükkanlar yavaş yavaş bazı yerlerde kapanıyor. Bunlar işarettir. Bu işareti fark etmek lazım." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bazı kavramları yerli yerine oturtmak lazım"

Merkez Bankasının faizleri kontrol altına alıp fiyat istikrarını sağlamakla görevli olduğunu ve ikinci bir görevi bulunmadığını belirten Bahçeli, buna karşın "Merkez Bankası bağımsız mı olacak, olmayacak mı?" konusunun tartışıldığını söyledi.

Bahçeli, Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamadığı taktirde diğer tüm unsurların bütün sektörler itibarıyla sallanacağını ifade ederek, "Bunun bağımsızlığı olur mu? Şimdi Türkiye'de fiyat istikrarını sağlamayacaksın, adın bağımsız olacak. Böyle şey olmaz. Merkez Bankası bağımsız bir kurum olarak çalışır, öncelikli tedbirlerini alır ve Türkiye'de fiyat istikrarını sağlayarak enflasyonun tırmanışını önler ve istikrarlı bir yapı ortaya koyarsa, bu onun görevidir. Buna da siyasiler kendi çıkarları için aşırı derecede müdahale ederlerse yazık ederler. Bazı kavramları yerli yerine oturtmak lazım." dedi.

"Ekonomide bu süreci gördüğünüz için mi erken seçim çağrısı yaptınız?" sorusuna Bahçeli, "Evet. '26 Ağustos'ta seçimler yapılsın' derken, grup toplantımızda 8 paragraf halinde erken seçime gitmenin şartlarını saymıştık. İşte o şartlardan biri de bu." yanıtını verdi.

Bahçeli, "2001 yılı ile benzerlik var mı?" sorusuna da "Senaryo aynı. Aynı senaryo, hedefler farklı. Birisin de Ecevit'ti şimdi Recep Tayyip Erdoğan. Eğer Deniz Baykal, Allah sağlık versin, görevde olsaydı hedef o olurdu." karşılığını verdi.

Olayları yan yana getirip analiz yapmak gerektiğini, yaşadıkları nedeniyle de bazı konulara dikkat çektiğini belirten Bahçeli, bir tahlil yapabilmek açısından bunları söylediğini kaydetti.

- "Dikkatli olun, yarın ne olacağı belli olmaz"

Bahçeli, "genel af" çağrısına da değinerek, 2000'in Aralık, 2001'in Ocak ayında "F tipi cezaevine gitmeyiz" gerekçesine dayalı bir cezaevi ayaklanması olduğunu, çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini ve yine çok sayıda cezaevinin yandığını, yıkıldığını anımsattı.

Bahçeli, bazı konularda bunlardan ders çıkararak erken uyarı yaptıklarını, "Dikkatli olun, yarın ne olacağı belli olmaz" dediklerini vurguladı.

"Hayata Dönüş Operasyonu"nu anımsatan Bahçeli, "Çok korkunç rakamlar var. 2001 yılındaki olaylarda operasyon düzenlenen cezaevi sayısı 20. Ölen tutuklu, hükümlü sayısı 30. Az insan hayatını kaybetmedi." dedi.

-"Bir uyarıda bulunmak vatani bir görevdir"

Böyle bir ortam içinde nelerin olup bittiğini görmek gerektiğinin altını çizen Bahçeli, "Bu ve buna benzer konular üzerinde düşündüğünüz zaman bir uyarıda bulunmak vatani bir görevdir. Kabul edilir, edilmez. İngiltere'ye giderken Sayın Cumhurbaşkanı 'Bizim gündemimizde yok.' dedi. Olabilir. AK Parti'nin gündeminde böyle bir konu olmayabilir ama ben ayrı bir tüzel kişiliğim. Bir siyasi kimlik taşıyan parti olarak ülkenin sorunlarını dikkate alarak bazı konuları düşünmek ve kamuoyu ile paylaşmak benim görevimdir." değerlendirmesinde bulundu.

Bahçeli, 265 bin tutuklu bulunduğunu, bunların 38 bininin terör suçlarından cezaevinde olduğunu, diğerlerinin 5-6 suç unsurunda yoğunlaşmış kitlelerden oluştuğunu aktararak, şunları söyledi:

"Biz 'Tedbir alın' diyoruz. Bu insanlar yarın birilerinin tahriki ile birtakım olaylara sebebiyet verirlerse, birçok olay da birbirlerini tamamlayarak zincirleme gelişirse Türkiye ne hale gelir? Türkiye'nin batmasını isteyen insanlar bu yangından, bu felaketten memnun kalır. Türkiye'de istikrar olsun, evlatlarımız paramparça olmasın düşüncesinde olan insanlar da bu tedbirlerin alınmasını ister. Bu tedbirleri almak hangi yönde olacaksa onu yapsınlar ama biz bir konuda dikkat çekiyoruz. Bayrampaşa Cezaevinin fotoğraflarını bulun. Orada yangınlar, kendi kendini yakanlar, hep örgüt diliyle konuşmanın sonucunda olan şeyler. Şimdi de aynı şeyler olsa ne olur? Affedilmesi mümkün olmayanların dışındakiler düşünülebilir mi? Eğer düşünülürse bazı adımlar atmak lazım. Efendim atmazsanız o zaman birileri bir adım attığında Türkiye onunla meşgul olur. Ne yapacaksınız. Bir tedbir alacaksınız. İçeriden gelen bilgiler çerçevesinde söylüyorum, yakınları ziyaret ediyor, diyorlar ki 'Sayın Genel Başkanım sıkışıklıktan üç kişi bir yatakta yatıyor, sekiz saat. İkinci sekiz saatte bir başka üç kişi, üçüncü sekiz saatte bir başka üç kişi.' Böyle bir cezaevi hayatında bir tanesi battaniye yaksa, bir tanesi ranzayı kırsa, bir diğeri iki gardiyanı tutsa... Orada bizim elimizdeki telefonlardan daha iyi iletişim var. Cezaevinde telefon kullanıyorlar mı bilmiyorum ama iletişim ağı açısından cezaevlerinde eski güvercinler uçuyormuş gibi. Birden uçar. Bayrampaşa'da, Ankara Ulucanlar'da başlayan bir olay 20 cezaevine birden yayıldı. Bunu incelemek lazım. Biz bunlardan uyararak yola çıkıyoruz. Meclis de kapandı ama başka bir çare bulmak lazım."

- "Af ile ilgili çok yönlü bir tasarı verebiliriz"

"Af konusu seçim beyannamesinde de olacak mı?" sorusu üzerine Bahçeli, "Biz parti olarak Mecliste temsil edildiğimiz vakit yapabileceklerimizi açıklıyoruz beyannameden çok. Sanıyorum af ile ilgili olarak da bir tasarı, çok yönlü bir tasarı verebiliriz. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayata geçtiğinde bunu yapacak unsurlar daha farklı olabilir." diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Recep Tayyip Erdoğan birinci turda alır ve alması da gerekir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önemli bir sistem olarak kamuoyuna mal edilmiş, anayasal zemine oturtulmuş, halk oylaması ile halkın desteğini almış ve şimdi de uygulama aşamasına gelmiştir. Bu sistemi geri vitese takmak doğru değildir. Yani bizim Adana tabiriyle 'anaryaya takmak' doğru değil." dedi.

Bahçeli, dün iftarda gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin "Alaaddin Çakıcı'yı ziyaret ettiniz. Orada tablo nasıldı?" sorusu üzerine Bahçeli, "Uzun yıllardır cezaevinde bulunan bir arkadaşımız hastalandığı için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine alınmış. Duyar duymaz ziyaretine gittim. Değişik cezaevlerinde ağır şartlarda mahkumiyet hayatı olan bir şahsiyet. Hastalığını ciddiye almak ve gerekli tedbirleri geliştirmek lazım. Orada doktor arkadaşlardan aldığım bilgiye göre elden gelen gayret gösteriliyor ama hastalığın ciddi olduğu ifade ediliyor. Dikkate almak lazım." diye konuştu.

Bahçeli, "Af konusunda Çakıcı'yı gündeme getirdiniz, sonra ziyaret ettiniz. İşlediği suçlar bakımından hem çok konuşuldu hem eleştiri aldı. Eleştirilere nasıl bakıyorsunuz?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"Selahattin Demirtaş kadar suçlu değil canım. Beş tane siyasi parti kuyruk oldu, dışarı çıkarmak için gayret gösteriyorlar. Yani onlar tartışılmıyor da Alaaddin Bey niye tartışılıyor? Biz Alaaddin Bey ile beraber kader kurbanlarını da gündeme getiriyoruz. Alaaddin Bey'in bir yönüyle vatan, millet için verdiği mücadeleler var. Bilen bilir. Devleti yönetenler de bilir, başkaları da bilir. Şimdi devlete ihanet edenleri adaylık için cezaevinden alacaksın, rahatsızlığı nedeniyle önemli sıkıntılar çekmeye başlamış bir şahsı cezaevinde mahkum tutacaksın. Bunu hiç dikkate almadan 'mafya' diyeceksin. Nerede diğer mafyalar? Bu konular üzerinde samimi ve dürüst olmak lazım."

"Cumhurbaşkanının hasta olan mahkumları serbest bırakma yetkisi var. Çakıcı ile ilgili bir talebiniz olur mu?" sorusu üzerine Bahçeli, "Cumhurbaşkanı'ndan bugüne kadar ben herhangi bir talepte bulunmadım. Yetkisini kullanma iradesi kendisindedir. Bu yetkiyi hatırlatmaya da gerek yok. Ama cezaevinde ağır şartlarda bulunan ve uzun yıllar cezaevinde zulüm görmüş veya çile çekmiş bir kişiyi dikkate alacak bir insani yaklaşımın da olması lazım. Biz kimseye 'şunu şöyle yapın' demeyiz. Cumhurbaşkanı'nın yetkisi var. Yetki bende olsa şimdiye kullanmıştım. Bunu da söylüyorum." dedi.

Bahçeli, tespih hediye ettiğinin belirtilmesi üzerine güldü ve "Tespih cezaevinde iyi çekilir." ifadesini kullandı.

"Daha önce tanışıyor muydunuz?" sorusuna Bahçeli, "Benim ülküdaşım o." karşılığını verdi.

- "Erdoğan birinci turda seçilir"

Bir gazeteci Bahçeli'ye, "Cumhurbaşkanının 'seçimlerden sonra gerekirse B ve C planı olduğu' ifadesinin, 'Meclis aritmetiği içinde MHP dışında da bir partiyle ortaklık yapılabileceği' ve C planının da 'bir başka seçim' gibi yorumlandığını belirterek, "Cumhurbaşkanının B ve C planları hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

Bunun üzerine Bahçeli, şunları söyledi:

"Tabii B ve C planlarından neyi amaçladığını tam olarak bilemiyorum. Ama söylediğiniz, televizyonlarda bazı konuşmacılar aracılığıyla yapılmış olan bazı değerlendirmeler ışığında, bizim de birtakım şeyler söylememiz ve onların tartışmalarına MHP'yi sokmamız doğru değil. Onlar televizyonlarda kendi aralarında tartışsınlar. MHP'nin bugüne kadarki çalışmaları, bunlardan elde ettiği bilgiler, siyasi iklimi kamuoyu araştırmalarının dışında halkla yüz yüze yapılan temaslarla edindiğimiz bilgiler ışığında ifade ediyorum. Recep Tayyip Erdoğan birinci turda seçilir. MHP olarak TBMM'de güçlü bir yapının oluşması açısından zannediyorum başkalarının yüzde 3, yüzde 4'ünü çok çok aşan ama seçim sonrasında karşı karşıya gelmemeye hassasiyet gösteren insanlara selamım olsun."

-"Geri dönüşü olmayan bir yoldur burası"

"Erdoğan birinci turda seçilir.' dediniz. Cumhur İttifakı'nın salt çoğunluğu bulamayacağı yönünde iddialar gündeme getiriliyor." ifadesi üzerine Bahçeli, "O arkadaşlar siyasi hayatın en derinliklerinden gelen televizyonlarda konuşma hakkından başka konuşma hakkı olmayan insanlar. Benim gibi düşünüyorlar mı acaba onlar?" diye konuştu.

"Cumhur İttifakı nasıl bir çoğunluğa ulaşır?" sorusuna Bahçeli, şu yanıtı verdi:

"Bugüne kadar ben rakam söylemedim. Az önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın seçileceğini söyledim ama başkaları gibi 52, 55, 60 falan demedim. Birinci turda alır ve alması da gerekir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önemli bir sistem olarak kamuoyuna mal edilmiş, anayasal zemine oturtulmuş, halk oylaması ile halkın desteğini almış ve şimdi de uygulama aşamasına gelmiştir. Bu sistemi geri vitese takmak doğru değildir. Yani bizim Adana tabiriyle 'anaryaya takmak' doğru değil. 'Derhal parlamenter sisteme geçeriz.' diye düşünürseniz bunun olacak tarafı yok. Arabası olan arkadaşlarımız nereye gideceklerse anaryaya, yani geri vitese taksınlar, yan oturup arkaya baka baka gitsinler. Zannetmem ki 8 kilometrenin 2'sini tamamlayabilirler. Tamamlayamazlar. Geri dönüşü olmayan bir yoldur burası. Bu işin bizim Adana tabiriyle anaryası yok."

-"Al bayrak sistemi diyorum"

Devlet Bahçeli, oy pusulasını göstererek, pusulanın üzerinde "Cumhur" ve "Millet" ittifakları ile diğer partilerin olduğunu hatırlattı. Bahçeli, burada ittifak kavramının ilk defa bir anlam kazandığını, yasal hak haline geldiğini kaydetti.

Meşru zeminde partilerin görüşerek ittifak yapar duruma geldiğini dile getiren Bahçeli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişin önemli bir dönemi oldu. Böyle bir uygulamayı hep beraber düşüneceğiz. Burada Cumhur İttifakı'nı oluşturan siyasi partilerin, TBMM 600 milletvekilinden oluşacağı için denetim ve dengeyi sağlayabilmek açısından güçlü bir yapı ile gelmelerinde fayda var." diye konuştu.

Güçlü bir Meclis ifadesini ilk kendisinin söylediğine işaret eden Bahçeli, elindeki Türk Bayrağı ile sistemi anlattı. Bahçeli, şöyle devam etti:

"Bu bayrağı da biz sembolleştirdik. Demek istediğim şudur, bu Türk bayrağı. Bu bayrağın kırmızı zemini sistemdeki kuvvetler ayrımının bağımsız yargısını temsil eder. Kırmızı zemin bağımsız yargıdır. Bu zeminin üzerindeki hilal, yasamayı temsil eden bir kuvvetler ayrımıdır. Dolasıyla hilal yasamayı temsil eden denetim ve dengeyi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni ifade eder. Yıldız ise cumhurbaşkanı ve hükümetidir. Üçünü bir araya getirdiğiniz zaman bu olur, Türk bayrağı. Buna ben 'Al bayrak sistemi' diyorum. Yani bağımsız yargı kırmızı zemin, denge, denetim yasama beyaz ile temsil edilen Meclis, diğeri de yıldız. Peki burada yasamayı kaldırırsanız ne olur? Yıldız ile al bir araya geldiği zaman birçok ülkenin bayrağıdır veya siyasilerin bir dönem kullandığı bayraktır. Kızıl yıldız bilmem ne. Bu ise hilaldir, bu sadece Müslüman ülkelerde kullanılır. Bunu birbirinden ayırt edemezsiniz? Bağımsız yargı al zemin, hilal yasama, yıldız da cumhurbaşkanlığıdır. Dolasıyla Türk bayrağını oluşturur."

Bir gazetecinin "Yargı olmazsa?" sorusu üzerine Bahçeli, "Bayrak farklılaşır. O zaman yıldız da olmasa, ay da olmazsa ne yapacağız? Ama olurunu söylüyorum ben. Üç kuvvet ayrımını temsil eden bir anlayışı ifade etmek istiyoruz. Yani al bayrağımızın alı bağımsız yargı olmalıdır. Hilalimiz yasamayı temsil etmeli, denetim ve denge unsuru olarak faaliyet göstermeli. Yıldız da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yürütme alanını temsil etmeli. İşte size üç kuvvetler ayrılığı. 'Efendim vardı, yoktu, tek adamdı' oraya aklım ermez." değerlendirmesinde bulundu.

-"En büyük ayak o"

"Eren Erdem CHP'den aday gösterilmedi, savcılığa başvurarak MİT tırları belgesini Bülent Tezcan'ın verdiği şeklinde itirafları oldu. Nasıl yorumlarsınız?" sorusu üzerine Bahçeli, şunları kaydetti:

"Biz aynı partinin mensupları arasındaki beklenmedik bir tartışmaya ancak şahit oluyoruz. Mahiyetinin ne olduğunu bilemiyoruz. CHP'li siyasiler ve parti yöneticileri bunu çok yönlü ele almak ve gereğini yapmak durumundalar. Dediğiniz milletvekili arkadaşımız listeler belli olduğu an Almanya'ya gitmek için hazırlanması. Yani bir karışıklık var. Bu hemen hemen bütün siyasi partilerde var. Onun için siyasi ayağın çok net belirlenmesi ve gereğinin yapılması lazım. Ondan sonra da bu ayağın aktörlerini siyasetten arındırmak lazım."

"FETÖ mü?" sorusuna Bahçeli, "En büyük o ayak." karşılığını verdi.

-"TSK hala temizlenmedi, emniyet öyle, yargı öyle"

Devlet Bahçeli, MHP, AK Parti, CHP'nin listelerinin açıklandığını belirtilerek, "Genel manada değerlendirirseniz FETÖ'nün siyasi ayağı bu listelerden temizlenmiş midir?" sorusu üzerine şu değerlendirmede bulundu:

"Ben bizde temizlediğim kanaatindeyim. Diğer partilerde durum nedir, onu bilemiyorum. Fakat son gelişmelerde bir kavram daha ortaya attım ve 'FETÖ'nün seçim ayağını da düşünün.' dedim. 6 tane bağımsız aday var. Topladıkları imzalar ortada. CHP tarihinin en büyük desteğini ve yardımını bu İP'e verdi, ipe un serdi. Siz 'ben adayım' deyip, grubu olan bir partinin başkanı gibi talip olmak dururken, ille de 'Yüz bin imza topluyorum.' diyorsunuz. Bu yüz bin imzayı nerede ve nasıl topladığını kamuoyu bir gün öğrenecek. Şimdi böyle bir durumda da CHP 15 elemanı oraya kiralarken bir de seçmen kiralaması ve devir teslimi yapıyor. Diyor ki 'Eksiğiniz varsa biz vereceğiz. İl ve ilçelere talimat verdim.' Bakıyor ki büyük bir kargaşa var, 'SP'ye de veriyorum, Doğu Perinçek'e de veriyorum.' diyor. Bunların hep üstünü örtüyor yani. Ama esas maksadın başka olduğu anlaşılıyor. İşte bu sistem değişikliği Türkiye'de zihniyet değişikliği ile beraber hakikaten Türk siyasetini de arındıran bir sonucu elde edecektir. Bu gidişat onu gösteriyor. Ne kadar saklarsanız saklayın yine bir yerden bir şey patlıyor. Çünkü siz kamuoyu ile her şeyi açık konuşurken, birileri çok sinsi bir çalışma yapıyor. Sinsi karanlıktaki is gibi göremiyorsun, tanıyamıyorsun, bilemiyorsun. Türkiye'de bundan sonra siyasi partiler artık ne yapacaksa anlaşacaklar. Efendim 'Demokrasi ve hürriyet var, bizim partiye herkes üye olur.' Hayır kardeşim, olamaz. Devletin yetkililerine müracaat et, üyeliklerin alayını gör, temizle ondan sonra gel. Getirdiğin insana da başının üzerinde yer ver. Ama 'herkesi alacağım' deyip Türkiye'de siyaseti katletmenin de bir faydası yok. Bu bize bunu öğretti. Başka bir şey de olabilirdi ama 15 Temmuz’dan sonra FETÖ olarak gündeme geldi. 8 alanda çok önemli bir örgütlenme içerisine girdikleri görülüyor. TSK hala temizlenmedi, emniyet öyle, yargı öyle."

-"Hayır, daha var"

Bahçeli, 5 bin hakim ve savcının FETÖ üyesi olduğu için ayıklandığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Peki bu 5 bin hakim ve savcının görevdeyken haksız yere yargıladığı ve cezalandırdığı insanlar nerede? Onları kim koruyacak, onlara kim sahip çıkacak? 5 bini görevden aldın da kime bu adamlar ceza vermişse, onların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesi lazım. Yazık, günah bu insanlara. En son Eskişehir de yakaladılar. Bunların hepsinin hesabının sorulması lazım. FETÖ'den 5 bin tane ayıkladığınız insandan hesabı soruyorsunuz, peki bunların hakim ve savcı iken FETÖ'nün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu hizmetlerde mağdur olan insanlara kim sahip çıkacak? Benim kanaatim bu insanların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesidir. Zekeriya Öz'ü, bir başkası, bunlar kime bir ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin gözden geçirilmesi lazım. 5 bin insan 50 bin davaya bakmışsa, elli bin insana ceza vermişse, aileleriyle birlikte al sana 250 bin mağdur."

"Siyaset ayağının temizlendiğine inanıyor musunuz?" soruna Bahçeli, "Hayır, daha var. Adamı dışarı bırakıyorsun, 'mağduriyet' diyorsun. Siyasi ayak kolay kolay temizlenmiyor." yanıtını verdi.

- "Velespite heveslenmesin"

Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce'nin bisiklete bindiğinin ve bağış yaptığının belirtilerek, "Nasıl buluyorsunuz?" sorusuna karşılık Bahçeli, şunları kaydetti:

"Yanlış anlamayın ama Cem Yılmaz ile yarışılmaz. Sanatının erbabı Cem Yılmaz'dır. Böyle para gönder, velespite bin…Velespit pedal gücü ile çalışır. Öbürü aya gidiyor. Ne yapacağız? Muharrem İnce Bey toplumsal desteği sağlamak açısından değişik kavramlarla, birtakım yanlış yorumlanacak şeylerden uzak kalmalı. Çünkü talip olduğu görev devleti yönetme görevidir, Cumhurbaşkanlığı görevidir. Yani velespit ile gezecekmiş. Kime hevesleniyorsun? Danimarka da biri yapmış. Bizde de çok velespit var, panayırlara gittin mi önünde bin tane duruyor. Elli kuruş veriyorsun, iki tur attırıyorlar. Velespit ile bir tur atmasın. Şaka yapıyorum çok değerli bir siyasetçidir ama velespite heveslenmesin."