MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Celal Adan "Tam bağımsız ve onurlu duruşun faturası; Bizim çocuklar başardı diye kodlanan 12 Eylül askeri darbesinde kesilmeye çalışılmıştır. Başka mihrakların “Bizim Çocuklar” dediği cuntacılar; bu toprakların öz çocukları olan ülkücüleri baskı, zulüm, işkence ve idamla sindirme hevesine kapılmıştır. Fakat ülkücü tavır; sindirilmeyi reddetmiştir. Dün zindanları dolduran ülkücü duruşun, bugün meydanları doldurması; o gün 12 Eylül’ün, bugün ise 15 Temmuz’un “Bizim Çocuklar”ına boyun eğmeyen MHP varlığı bunun en büyük delilidir." dedi.

Celal Adan'ın açıklaması şu şekilde:

Kurulduğu günden itibaren Türk milletinin menfaatleri için bizzat millet adına, mücadele etmeyi şiar edinen Milliyetçi Hareket Partisi; bu uğurda çok taarruzlara maruz kalmış, çok hücumu atlatmıştır.

Soğuk savaşın sıcak yıllarında; sınırlarımıza dayanan kızıl fırtınanın tetikçiliğini yapanlara karşı, memleketin istikbalini ve istiklalini ülkücüler müdafaa etmiştir. Karşımızdaki katil gürûhu sırtını işgalci ve emperyal bir güce dayamışken; ülkücüler, sırtını bir başka emperyalizme değil, doğrudan Anadolu’nun kadim köklerine dayayarak direnmişlerdir. Yeni dünya dizaynını bozan, hesapları karıştıran, coğrafyadaki domino oyununu durduran; süper güçlere değil, Allah’a ve millete sığınarak ölüm-kalım mücadelesi veren ülkücü harekettir.

Bu cesur, tam bağımsız ve onurlu duruşun faturası ise; Bizim çocuklar başardı diye kodlanan 12 Eylül askeri darbesinde kesilmeye çalışılmıştır. Başka mihrakların “Bizim Çocuklar” dediği cuntacılar; bu toprakların öz çocukları olan ülkücüleri baskı, zulüm, işkence ve idamla sindirme hevesine kapılmıştır. Fakat ülkücü tavır; sindirilmeyi reddetmiştir. Dün zindanları dolduran ülkücü duruşun, bugün meydanları doldurması; o gün 12 Eylül’ün, bugün ise 15 Temmuz’un “Bizim Çocuklar”ına boyun eğmeyen MHP varlığı bunun en büyük delilidir.

Devletin bekası, milletin selametini tehdit eden terörist bütün organizasyonlara karşı; ülkücüler göğüslerini siper etmişlerdir. Bu 50 yıldır omuzlarda şerefle taşınan bir rütbe, gelecek nice 50 yıllara da aktarılacak bir emanettir. Ruhi Kılıçkıran’ın canına kast eden kudurganlıkla, Fırat Çakıroğlu’nu şehit eden karanlık zihin birbirinin devamıdır ve karşılarında bundan sonra da MHP’nin ve ona gönül vermiş ülkücülerin sıradağlar gibi duruşunu bulacaklardır. Zaman geçse de; dünya konjonktürleri değişse de; bu topraklarda sabit duracak, silinemeyecek bir şey vardır. O da MHP’nin milli, onurlu ve bağımsız duruşudur.

Bu duruşun; kiralanmış kızıl namlulardan gelen ölümle yahut da 12 Eylül’ün işkence tezgâhları ve darağaçlarıyla önüne geçmenin mümkün olmadığını tarih bize ispat etmiştir. Fakat bu direniş ve diriliş hikâyesinin ölümsüzleşmesi; gelecek nesillere de aktarılması icap etmektedir. Bunun için de gereken adımları Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Bey atmıştır.

Sayın Genel Başkanımız; bu davanın maziden atiye ulaşmasına katkı sağlayan herkese karşı bir ahde vefa göstermiştir. Üç hilalli sancağın 50 yıldır dalgalanması uğruna; canını veren, kanını döken, mahpusların karanlıklarında çile çeken herkes adına abidevi bir adım atılmıştır. Genel Başkanımızın direktifleriyle atılan bu adım; Ülkücü Şehitler Anıtı ve o anıtın yakınında oluşturulan Taş Medreseliler Hatıra Ormanı’dır.

O anıt ve o hatıra ormanı; yalnızca taştan ve ağaçtan oluşan bir anı köşesi değildir. Kızılcahamam’daki o yapı; Milliyetçi Hareket Partisi’nin tabelası arkasında bir fikrin, bir inancın olduğunun ispatıdır.

O abidede yer alan şehit isimleri; Türk Milliyetçiliği fikrine kurşun işlemeyeceğinin ispatıdır. Onlar toprağın altında yatmaktadır ama üç hilâlin partisi MHP; toprak altındakilerin hatırasına hürmeten hep dimdik bir şekilde ayaktadır.

Oradaki ağaçların her biri; bu memleketin kaderini, bu milletin kederini sırtlanan ülkücü hareketin, kendisini yok etmek isteyen 12 Eylül diktasına yenilmediğinin ispatıdır. Çünkü Taş Medreseliler Hatıra Ormanı’nda 12 Eylül ve sonrasında zindanda çile dolduran ülkücülerin her birinin adına ithafen bir ağaç bulunmaktadır.

Ayrıca o hatıra ormanı; gölgesi birbirini serinleten, yükü bir diğerinin omzuna düşen, yan yana onlarca ağacın bize anlattığı bir kardeşlik hikâyesidir. Aynı topraktan, aynı sudan beslenen ve omuz omuza yıllarca birlikte duracak o ağaçlar; bütün ülküdaşlarımız için de bir nişane olmalıdır. Bu manayı derinleştiren bir başka önemli husus da Sayın Genel Başkanımızın orman düzenlenirken girdiği alicenap tavırdır. Sayın Genel Başkanımızın orada kendi elleriyle diktiği bazı fidanlar ise bilhassa kendisine kırgınlığını ifade eden dava arkadaşlarımızın adını taşımaktadır.

Sayın Genel Başkanımızın bu kıymetli tavrı; bugün devasa gibi görünen pek çok problemin çözümü olacaktır. Hilalimizin ışığıyla aydınlanan o ağaçların gölgesi; ülkücü hareketin asla yenilmeyeceğini, kardeşçe durduğumuz müddetçe hiçbir fırtınanın bizi savuramayacağını, unutanlara tekrar tekrar hatırlatacaktır.

Bu vesileyle; 12 Eylül öncesi örtülü işgal girişimlerinin ideolojik tetikçileri tarafından, 12 Eylül’den sonra ise zalim cuntacılar eliyle asılarak ve işkenceyle şehit edilmiş bütün arkadaşlarımıza Allah’tan tekrar rahmet dilerim.