İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Sadece Türkiye'de aynı yetki hem başbakana hem cumhurbaşkanına verilmiş. Böyle olunca, sürekli bu sistem cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar arasındaki kavgayı, çatışmayı teşvik ediyor, körüklüyor." dedi.

Esenler Giresunlular Derneği tarafından düzenlenen, "Giresunlular Buluşuyor Geleceğini Konuşuyor" isimli etkinliğe katılan Canikli, sandığı 16 Nisan'da tekrar milletin önüne getirdiklerini söyledi.

16 Nisan'da milletin onayına sunacakları Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemiyle ilgili herkesin bir şeyler söylediğini aktaran Canikli, birçok vatandaşın kafasının karışık olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"15 yıldan beri aktif siyasetin içerisindeyiz. Siyaset, inanılmaz şekilde gerçek dışı, palavra diyebileceğimiz, çok yoğun bir şekilde kullanılan alanlardan biri. Ama hiçbir dönemde, şu anda olduğu kadar manipülasyon, spekülasyon, yalan olmadı, görmedik. Geçmişte de siyaset kurumunda yalan söyleyenler oldu. 2002'den sonra biraz azalmıştı ama özellikle Sayın Kılıçdaroğlu'nun 2010 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olmasından sonra tekrar siyaset kurumunda atışlar başladı. Yalan yanlış eski günlere dönmeye başladılar.

Kılıçdaroğlu, 'o getireceğiniz sistemde, cumhurbaşkanı bir partiden, başbakan başka bir partiden olacak, dolayısıyla bu sistem hep kavgayı körükleyecek' diyor. Doğru söylüyor aslında. Güya bizim önerdiğimiz sistemi eleştiriyor ama esasında şu andaki sistemin çarpıklığını ortaya koyuyor. Biz de onu anlatmaya çalışıyoruz; bu sistem kavgayı, çatışmayı körüklüyor. Yeni sistemi son günlerde en iyi tanımlayanlardan birisi Sayın Kılıçdaroğlu. Ama elbette bunun için teşekkür edecek değiliz. Çünkü bugüne kadar bu konuyla ilgili milletin kafasını karıştırmak amacıyla inanılmaz şekilde o kadar yalan yanlış şeyler söyledi ki bu vebal ona yeter."

Kılıçdaroğlu için, "Esasında şu ana kadar bu milletin yakasından düşmesi gerekirdi. Kılıçdaroğlu ve ekibinin siyaset yapma biçiminin şu ana kadar Kılıçdaroğlu'nu götürmesi gerekirdi" diyen Canikli, 16 Nisan'ın bunun için güzel bir fırsat olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin ne kadar düşmanı varsa, Kılıçdaroğlu'nun onların dostu olduğunu ve destek verdiğini ifade eden Canikli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye PKK ile onun siyasi uzantısıyla mücadele ediyor, Sayın Kılıçdaroğlu onlarla dost, beraber. Türkiye, FETÖ ile mücadele ediyor, Sayın Kılıçdaroğlu onunla kol kola, yan yana. Hatta o kadar yakınlar ki kaset alışverişi bile yaptılar. Artık yeni dönemde, 16 Nisan'da Kılıçdaroğlu'nu, bütün ekibini, bütün taifesini kaleye göndermemiz lazım.

Bu kaleye gönderme meselesi de şöyle; iki arkadaş var, futbolu çok seviyorlar. Biri, bir gün hastalanıyor, diğeri ziyaretine gidiyor ve arkadaşına sen herhalde gidicisin, diyor. Öbür tarafta futbol var mı diye çok merak ederdik, ölürsen bir şekilde rüyama gir, ahirette futbol nasıldır, bana bilgi ver, diyor. Daha sonra arkadaşı vefat ediyor ve arkadaşının rüyasına giriyor. Sana ahirette futbolla ilgili 2 haberim var, biri iyi biri kötü. İyi haber, her çarşamba maç yapıyoruz. Kötü haberse, haftaya çarşamba, kalede sen varsın. Şimdi artık, 16 Nisan'da bunları kaleye göndermemiz lazım. Artık yeter. Milletin yakalarından düşmeleri lazım. Yeter yahu. Bu kadar yalan dolan olur mu?"

- "Sadece Türkiye'de aynı yetki hem başbakana verilmiş hem cumhurbaşkanına verilmiş"

Canikli, şu andaki hükümet sisteminin dünyanın hiçbir başka ülkesinde olmadığını, sadece Türkiye'de uygulandığını vurguladı. Mevcut sistemde aynı idari yetkinin, aynı yürütme yetkisinin hem cumhurbaşkanına hem başbakana verildiğini hatırlatan Canikli, tek başına başbakanın da cumhurbaşkanının da hükümeti kuramadığına işaret etti.

Canikli, herhangi bir idari işlemin tamamlanması için ikisinin de mutlaka her konuda, her zaman aynı düşünmesi gerektiğini kaydederek, şunları söyledi:

"Herhangi bir şekilde hükümetin kuruluşundan tutun, üst düzey atamalara kadar, hiçbirinde tek başına ne başbakan yetkili, ne cumhurbaşkanı yetkili. Aynı yetki ikisine birden verilmiş. Dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Diğer bütün ülkelerde, bu yetkiler mutlaka sadece bir kişiye verilmiş. Mesela İngiltere'de hükümetle ilgili kullanılan bütün yetkiler, İngiliz başbakanı tarafından kullanılıyor. Kraliçenin hiçbir yetkisi yok. Aynı şekilde Fransa'da, Almanya'da, Amerika'da... Almanya'da da bütün yetkiler tek kadında toplanıyor; başbakan. Cumhurbaşkanının yetkileri sembolik, tamamen sembolik düzeyde ve temsil makamında.

Fransa'da bütün idari yetkiler, yürütme yetkisi cumhurbaşkanında. Başka yok. Fransa'daki başbakan, memur gibi. Bakanlar da öyle. Cumhurbaşkanı atıyor, istediği zaman görevden alıyor. Bütün yetki, cumhurbaşkanında. Son sözü söyleyen cumhurbaşkanı. Fransa'da tek adam cumhurbaşkanı. Amerika'da da öyle. Bütün yetkiler, idari yetkiler ama, yasama yetkileri, yargıya ilişkin yetkiler değil; hepsi başkanda, tek kişide. Sadece Türkiye'de aynı yetki, hem başbakana hem cumhurbaşkanına verilmiş. Böyle olunca sürekli bu sistem, cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar arasındaki kavgayı, çatışmayı teşvik ediyor, körüklüyor."

- "DEAŞ bile Türkiye'de hayır kampanyası yürütüyor"

Mevcut sistemin Türkiye'de yürürlüğe girdiği tarihten bu yana hemen hemen kavganın hiç eksik olmadığına dikkati çeken Canikli, sadece 2007 ile bugüne kadarki dönemde cumhurbaşkanıyla başbakanın kavga etmediğini söyledi. Onun dışında hepsinde kavga, çatışma olduğunu hatırlatan Canikli, şu ifadeleri kullandı:

"Turgut Özal, Yıldırım Akbulut'la kavga etti. Demirel, kızım dediği Çiller'le kavga etti. Ecevit, kendisinin cumhurbaşkanı yaptığı Ahmet Necdet Sezer'le sürekli kavga etti. Kavgasız hiçbir dönem yok. Tek bir istisnası; şu anda. Bu da son derece doğal, çünkü çok güçlü bir liderimiz var. Şu anda kavga etmiyorlar ama bunun garantisi yok. Bundan sonraki dönem için garantisi yok. Dolayısıyla, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu sistemi kaldırarak, başka ülkeler nasıl yapmışsa, nasıl olayı netleştirmişler, kavgayı ortadan kaldıracak şekilde bir sistem kurmuşlarsa, biz de aynısını kurmaya çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımız, bu. Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da, Amerika'da nasılsa, isimleri farklı olabilir ama özü itibariyle aynı olan sistemi, Türkiye'ye getirmeye çalışıyoruz.

Almanya da diyor ki bize, hayırcılarla birlikte hareket ediyor, onlara destek veriyor, hayır diyor Türkiye'ye, siz mevcut sistemi değiştirmeyin, diyor. O anlama geliyor Almanya'nın o tavrı. Ey Almanya; madem bizim sistemimiz çok güzel, şu anda uyguladığımız sistemi, sana verelim, sen uygula, üstüne bonus olarak Kılıçdaroğlu'nu da verelim. Bu millet de kurtulur. Almanya bizde uygulanan sistemi istemiyor ama bizde kalsın, diyor. Diğerleri de öyle. PKK da FETÖ de DEAŞ da aynısını söylüyor. İstihbarat raporlarından bize bilgi geldi, DEAŞ bile Türkiye'de hayır kampanyası yürütüyor. Hepsi beraber. Ama bizim için şaşırtıcı değil. Bütün terör örgütleri aynıdır."

Canikli, arazide de bu 3 terör örgütünün inanılmaz şekilde birbirleriyle paslaştıklarını ve destek verdiklerini belirtti. El Bab'ın kontrol altına alındığını hatırlatan Canikli, orada TSK güvenliği sağlamasın diye, DEAŞ'ın çekilirken bulunduğu yeri PYD'ye bıraktığını, rejime bıraktığını, rejimin çekilip PYD'ye bıraktığını, hepsinin hepsine destek verdiğini dile getirdi.

Hepsinin ortak noktasının Türkiye karşıtlığı olduğuna işaret eden Canikli, şunları kaydetti:

"Onun için, bu 3 terör örgütüyle, DEAŞ dahil, samimi olarak dünyada mücadele eden tek ülke Türkiye diyoruz. Yapmaya çalıştığımız bu. Bu kavgayı, bu kargaşayı ortadan kaldırmamız gerekiyor."