Kılıçdaroğlu, 4 gün sürecek Adalet Kurultayı için Gelibolu Yarımadası Tarihi Alanı'nda bulunan Şehitler Abidesi'ne geldi. Burada Atatürk Anıtı'na çelenk sunarak, saygı duruşunda bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra temsili şehitliği ziyaret etti, karanfil bıraktı. 

CHP Genel Başkan Yardımcıları ve bazı milletvekillerinin de katıldığı törenin ardından, Kocadere köyündeki kamp alanına geçen Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler, burada çeşitli sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin temsilcileri tarafından karşılandı.

Burada bir konuşma yapan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, hakkı, hukuku ve adaleti bu güzel ülkeye getirmenin boynunun borcu olduğunu belirterek, "Bütün mazlumların yanında olmak, zulmedenlere karşı olmak benim boynumun borcudur. Değişik siyasi partilerden çok sayıda vatandaşımız var. Bugün AdaletKurultayı'nı başlatıyoruz." dedi.

Çanakkale'nin çok önemli topraklar olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, "Bu toprakları sıkarsanız şüheda fışkırır. Çanakkale'deyiz, şehitlerle kucak kucağıyız. Çanakkale'yi geçilmez yapanların, Çanakkale destanını yazanların topraklarındayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ön sözünün yazıldığı topraklardayız. Ve onlar, Çanakkale Savaşı'nı verenler hep birlikte mücadele ettiler. Türkiye'nin bütün illerinden, bütün görüşlerinden, bütün inançlarından insanlarımız bu topraklarda kucak kucağa yatıyor. Bu memleketi acıyla, kanla, gözyaşıyla kurulduğunu Çanakkale bize hatırlatıyor." ifadelerini kullandı.

- "Biz adaletli bir Türkiye istiyoruz"

Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Kurultayı'nın Çanakkale'de yapılmasının büyük bir anlamı bulunduğunu vurgulayarak, "Biz biriz, biz bütünüz, biz vatanseveriz, biz bayrağımızı seviyoruz. Biz insanımızı seviyoruz. Biz insanlarımız arasında hiçbir ayrım yapmıyoruz. Biz görüşü ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun bütün insanlarımızı kucaklıyoruz. Biz toplumda gerginlik istemiyoruz. Biz kavga istemiyoruz. Biz kendi ülkemizde huzur içinde, barış içinde yaşamak istiyoruz. Biz adaletli bir Türkiye istiyoruz." diye konuştu.

Çanakkale Destanı'nın 1915'te yazıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"(Çanakkale geçilmez) destanı yazıldı. Ama fazla sürmedi. 3 yıl sonra Çanakkale'den tek bir mermi bile atmadan düşman gemileri İstanbul'a girdi. Dolmabahçe'nin önünde demirlediler. Ve başkenti ele geçirdiler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale'de verdiği, kapattığı bir sayfayı 1919'da 3 yıl sonra yeniden açtı. Ve yeni bir mücadelenin öncülüğünü yapmaya başladılar. Samsun'u, Havza'yı, Erzurum'u, Sivas'ı geçti. Kuvayımilliye'yi örgütledi. Ve bugün 26 Ağustos 1922'de Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın başladığı gündür bugün. Bugün, Başkomutanlık Meydan Savaşı'na katılan ve şehit olan, hayattaysa gazilerimizin tamamına şükran borçluyuz. Tamamına Allah'tan rahmet diliyoruz. Tamamına diyoruz ki 'Siz bu güzel ülkeyi inşa ettiniz. Siz kanlarınızla, gözyaşlarınızla bu güzel ülkeyi bize emanet ettiniz.' Onlara her zaman şükran borçluyuz. Herkese, her insana saygı duyduğumuz gibi bu ülke için kanını veren, canını veren herkese şükran borçluyuz."

Nazım Hikmet'in "Davet" şiirini okuyan Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Evet bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine nasıl yaşayacağız? Adalet Kurultayı'mızın ana teması bu. Biz farklılıklarımızla bir arada bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine nasıl yaşayacağız? Bunun temeli nedir? Sihirli sözcük nedir? Bunun temeli, sihirli sözcüğü adalettir. Adaletiçinde hep birlikte huzur içinde yaşayacağız. Bizim adalet mücadelemizin temel nedeni de budur. Biz adaletmücadelesini aslında yeni başlatmadık. Bu mücadele, insanlık tarihi kadar eski bir mücadeledir. İnsanlık tarihi adalet mücadelesiyle geçmiştir. Bundan sonra da geçecektir."

- "Hiçbir günahı olmayan insanlar mağdur edildiler"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bütün adaletsizliklere karşı ortak mücadeleyi birlikte götüreceklerini belirterek, adaletsizliğin temellerinden birinin 15 Temmuz darbe girişimi aktardı.

Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"O darbe girişimine karşı duran, o darbe girişimini savuşturan parlamentoda görev yapan milletvekillerine, hayatlarını kaybeden 250 şehidimize ve gazilerimize de şükran borçluyuz. Hiç kimse unutmasın bu ülkede adaleti, hakkı ve hukuku ve demokrasiyi savunan herkese ama herkese şükran borçluyuz. Ama şu gerçeği de hepimiz bilmeliyiz, bu ülkenin insanları iki 15 Temmuz olduğunu unutmasınlar. Birinci 15 Temmuz halkın 15 Temmuz'udur, darbeye karşı direnen halkın. O halkı saygıyla anıyoruz biz. 250 şehidimizi ve gazilerimizi anıyoruz. Bir de sarayın 15 Temmuz'u var. Karşı çıktığımız sarayın 15 Temmuz'dur. 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip, 20 Temmuz'da başka bir darbeyi yapanlara karşıyız. Bu ülkede 20 Temmuz darbesine ve o darbecilerin tümüne karşıyız. Mücadeleyi nasıl başlattık? Sarayın 15 Temmuz'u ve 20 Temmuz'dan sonra bir darbe gerçekleşti. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir sivil darbe gerçekleşti. Mazlum insanlar, hiçbir günahı olmayan insanlar mağdur edildiler. Binlerce akademisyenin görevine son verildi. Hapishaneler gazetecilerle dolduruldu. Bu gerçekleri unutmadık, unutmayacağız. Ve her yerde her ortamda bunları söylemeye devam edeceğiz. Milletvekilleri hapiste, Enis Berberoğlu... Hiçbir suçu ve günahı olmayan Enis Berberoğlu'nun tutuklanması bardağı taşıran son damla olmuştur." 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Yürüyemez dediler 'Yürüyemezsiniz' dediler yürüdük. 'Yolda kalırsınız' dediler yürüdük. Hakkı, hukuku ve adaleti savunmak için yürüdük. Ama bize şunu asla söyleyemediler, 'Kardeşim yürüyorsunuz da bu ülkede hukuk, adalet var niye yürüyorsunuz' diyemediler. Çünkü biliyorlardı ki bu ülkede hak da yok hukuk da adalet de yok. Biz hakkı, hukuku ve adaleti yeniden tesis etmek için yürüdük." dedi.

Kılıçdaroğlu, 4 gün sürecek Adalet Kurultayı'nın düzenlendiği Gelibolu Yarımadası'ndaki Kocadere köyünde kurulan kamp alanında, Ankara'dan İstanbul'a "Hak, hukuk ve adalet" diyerek yürüdüklerini söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Yürüyemez dediler 'Yürüyemezsiniz' dediler yürüdük. 'Yolda kalırsınız' dediler yürüdük. Hakkı, hukuku ve adaleti savunmak için yürüdük. Ama bize şunu asla söyleyemediler, 'Kardeşim yürüyorsunuz da bu ülkede hukuk, adalet var niye yürüyorsunuz' diyemediler. Çünkü biliyorlardı ki bu ülkede hak da yok hukuk da adalet de yok. Biz hakkı, hukuku ve adaleti yeniden tesis etmek için yürüdük. İranlı bir bilge şunu söylüyor, 'Dünyanın bütün nehirleri bir kişinin adalete susamışlığını gidermeye yetmez.' Bugün Türkiye’de bir kişi değil 80 milyonun adalete susamışlığı var. Sizler buraya adalet için, adaleti savunmak için geldiniz. Sizler buraya hakkı, hukuku, adaleti savunmak için geldiniz. Dolayısıyla biz adaletyürüyüşümüze aynı kararlılıkla aynı azimle devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Yapılan bir anketin verilerini paylaşan Kılıçdaroğlu, "Yakın dönemde bir anket yapılıyor. Vatandaşlara soruluyor. Soru aynen şu: Herhangi bir nedenle yolunuz adliyeye düştüğünde hakkınızda adil karar verileceğine inanıyor musun?' Bu soruya 'Evet, adliyeye yolum düşerse, bir sorunum olursa adil bir karar çıkar' diyenlerin oranı yüzde 19. 'Hayır adil bir karar çıkmaz, bu ülkede adalet yoktur' diyenlerin oranı yüzde 73. Kararsız ve görüş bildirmeyenlerin oranı yüzde 8. Yani bu toplumun en az yüzde 80’i bu ülkede adaletin olmadığını bize söylüyor. Doğru söylüyor, evet kesinlikle doğru söylüyor." diye konuştu.

Ülkede hak, hukuk ve adaletin olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Düşünün somut örnekler vereceğim. Bir yerde büyükşehir belediye başkanısınız, hükümet size kızıyor, ofisiniz basılıyor, memurlarınız gözaltına alınıyor. 397 yıl hapisle yargılanıyorsunuz ve dava devam ediyor. Sizi yargılayanlar hapse giriyor ve siz beraat ediyorsunuz. 397 yıl hapisle yargılanacak ve sonunda beraat edileceksiniz. Peki bu mudur adalet? Eğer bu adaletse öyle adalet olmaz olsun. Bu ülkenin hapishanelerinde anneleriyle beraber kalan çocuk sayısı 668. Bu çocukların oyuna, arkadaşlarıyla oyuna ihtiyacı var. Bu çocukların babalarını görmeye ihtiyacı var. Bu çocuklar Türkiye Cumhuriyeti hapishanelerinde sormak gerekir bu mudur adalet?" 

- "Hak aramak istiyorsunuz, başvuracağınız hiçbir yer yok"

Kılıçdaroğlu, akademisyenlerin yurt dışına çıkışlarının engellendiğini ifade ederek, "Düşünün üniversitelerde öğretim üyesi, profesör, doçent, yardımcı doçentsiniz. Bir sabah kalkıyorsunuz bir Kanun Hükmünde Kararname ile görevinize son verilmiş. Kapının önüne konulmuşsunuz. Hak aramak istiyorsunuz, başvuracağınız hiçbir yer yok. Çünkü başvurmanızı, hak aramanızı yasaklıyorlar. Sonra kelepçe. Bu mudur hak, hukuk, adalet. Bunun için 'Adalet' diyoruz. Sadece bu değil, görevinize son verilmiyor. Görevinize son verildi diyelim, diyorsunuz ki 'Ben bir üniversite hocasıyım batıda, doğuda dünya kadar üniversite var ve beni davet ediyorlar, -gel burada ders ver öğrencilerimizi aydınlat- diyorlar.'  Ve o kararnameyle sizin yurt dışına çıkışlarınız engelleniyor. Bu mudur hak, bu mudur adalet? Sadece sizin değil eşinizin de yurt dışına çıkması yasaklanıyor. Sormak gerekir, bu mudur adalet? Böyle bir adaletdüzeninde adalet olmaz." değerlendirmesinde bulundu.

20 Temmuz'da sivil bir darbenin olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Biz buna ne dedik, 'Darbe düzeni' dedik. Hangi darbe, 20 Temmuz darbesi. 20 Temmuz darbesini her yerde dillendireceğiz, her yerde söyleyeceğiz. 20 Temmuz bir sivil darbedir. Bu da yetmiyor Karar Hükmünde Kararname ile görevlerinize son veriliyor ve siz dünyanın en barışçıl eylemini yapıyorsunuz. Elinizde bir kağıt diyorsunuz ki 'Ben işimi istiyorum.' Nerede? İnsan hakları anıtı önünde. Geliyorlar her sabah seni oradan alıyorlar doğru karakola götürüyorlar, ceza yazıyorlar ve serbest bırakıyorlar. Çünkü bu eylemin ceza kanununda bir hükmü yok. Ertesi gün yine gidiyorsunuz 'Ben işimi istiyorum' diyorsunuz, yine sizi alıp götürüyorlar. Bakıyorlar başa çıkamadılar insan hakları heykelinin etrafını kuşatıyorlar. Heykelin önünde kimsenin olmasını istemiyorlar. Sonra geçiyor bunları terörist ilan ediyorlar. Açlık grevi yapıyorlar, 'Siz açlık grevi de yapamazsınız' deyip, doğrudan doğruya hapse atıyorlar. Şimdi Nuriye ve Semih'i nasıl anmazsınız. Bu mudur adalet? Böyle bir adalet anlayışı olabilir mi? Hep birlikte ama hep birlikte bunun mücadelesini vermek zorundayız."

Kılıçdaroğlu, alın terini çalanlardan hesap sorulması gerektiğini anlatarak, "Mahkemeye çıkıyorsunuz, tutuklanmışsınız. Aradan uzun süre geçmiş savcı tutuksuz yargılanmanızı istiyor. Hakim bu karara uyuyor, 'Evet tutuksuz yargılanabilir' diyor ve serbest bırakılıyorsunuz. Sen misin serbest bırakan hem savcıyı, hem hakimi görevden alıyorlar. Çünkü diyorlar ki 'Sen birini bırakacaksan, saraydan izin alacaksın kardeşim. Kendi özgür iradenle karar vermeyeceksin.' Atilla Taş ve Murat Aksoy tutuksuz yargılanmaları istenmesine karşı yeniden gözaltındayken serbest bırakılmadan tekrar hapse atılıyorlar. Milletin vicdanına sormak gerekiyor bu mudur adalet?" dedi.

Dini inancı istismar ederek milyonlarca dolar ve avro toplayanların bugün toplumun arasında bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Milyonlarca alın terini çaldılar ve bunlara hiçbir şey yapılmadı. Alın terini çalanlardan sormamak mıdır adalet. Bizim adalet anlayışımız bu değil. Alın terini çalanlar mutlaka adaletin önünde hesap vermeli ve hesabını hep beraber sormalıyız." diye konuştu.

- "Birileri geliyor Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezinden sınav sorularını çalıyor"

Adaletin herkese lazım olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Düşünün, yoksul bir ailenin eğitim harcamalarıyla varlıklı bir ailenin eğitim harcamaları arasındaki fark 78 katına çıkmış. Sormak gerekir bu mudur adalet? Gariban bir aile boğazından kesiyor, çocuklarına eğitim verdiriyor. Sınavlara hazırlıyor, sonra birileri geliyor Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezinden sınav sorularını çalıyor. O sınav sorularını hiçbir alın teri dökmeden birilerine dağıtıyorlar. Onlar sınavı kazanıyor. Emek harcayanlar, bekleyenler 'Çocuğum sınava girdi, sınavı kazanacak' diye umutla bekleyenlerin hiçbiri ama hiçbirisi doğru dürüst bir yeri kazanamıyor. Sormak gerekiyor bu mudur adalet? O sınav sorularını çalanların sırtı sıvazlandı. Hiçbir soruşturma açılmadı eleştirenlere de 'Ne yapıyorsunuz, böyle bir şey yoktur' denildi. Sormak gerekir bu mudur adalet?" değerlendirmesinde bulundu.