Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Habur'un hemen karşısında bulunan İbrahim Halil Sınır Kapısı, Erbil yönetimi tarafından merkezi hükümete devredildi. Bu yönde bir çağrıda bulunmuştum daha önce. Bunun yapılması memnuniyet verici. Bunun neticesinde biz Habur Sınır Kapısını bundan sonra kapatmayacağız." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla Azerbaycan'da açılışı gerçekleştirilen 840 kilometre uzunluğundaki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu'nun sadece Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye hatlarını birbirine bağlamadığını Orta Asya'nın içlerine doğru uzanan güzergahta yeni bir ulaşım ağını hayata geçirdiğini belirtti.

  Azerbaycan ile dün Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı yaptıklarını, bu toplantının diplomatik ilişkilerin 25. yılına denk gelmesinin ayrıca önem arz ettiğine dikkati çeken Kalın, iki ülkenin her alanda çok önemli mesafeler aldığını, bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk coğrafyasına gösterdiği ilgi ve alakanın somut tezahürü olduğunu söyledi.

Kalın, bu çerçevede geçen hafta Özbekistan Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev'in Türkiye'ye tarihi bir ziyaretinin olduğunu, çok önemli anlaşmaların imzalandığını, Türkiye-Özbekistan ilişkilerinde yeni bir sayfanın açıldığını anımsattı.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'yi de geçtiğimiz günlerde Ankara'da ağırladıklarını ve Türkiye-Irak ilişkilerini görüştüklerini hatırlatan Kalın, referandum sonrası yaşanan hadiseleri değerlendirme imkanı bulduklarını aktardı.

Özellikle Kerkük ve civarındaki hadiseleri etraflıca masaya yatırdıklarına değinen Kalın, şöyle devam etti:

"Referandum ile ortaya çıkan yeni durum tabii ki birçok farklı konunun ele alınmasını zaruri hale getirmiştir. Bizim beklentimiz Erbil yönetiminin attığı bu yanlış adımdan bir an önce geri dönmesidir. Referandum sonuçlarının dondurulmasına dönük açıklamalar yeterli görülmemektedir. Tam tersine bunun tamamen iptal edilmesi ve eski statüye dönülmesi konusundaki beklentiyi burada tekrar hatırlatmak istiyoruz. Bu süreç içinde hem Bağdat Merkezi Hükümeti hem de uluslararası diğer aktörlerle yakın bir eşgüdüm içinde çalışmalara devam ediyoruz." 

Kalın, özellikle Kerkük'te, bütün Kerkük halkını, oradaki bütün etnik grupları kucaklayacak yeni bir yapının hayata geçirilmesinin büyük önem taşıdığını ifade etti.

Irak Türkmenlerine ilişkin özel alakalarının olduğunu vurgulayan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pazar günü Irak Türkmen Eşgüdüm Komitesini kabul ettiğini dile getirdi. 

Kalın, bu komitenin Irak Türkmenlerinden oluşan geniş bir heyet olduğunu, bu komite ile yapılan görüşmede, gerek Türkmenlerin durumu gerekse Kerkük'te bundan sonra olacak gelişmelerin ele alındığını bildirdi.

- "Irak Kürtlerine karşı bir cezalandırma söz konusu değil"

Telafer'in yeniden inşa ve imar edilmesinin, buradan kaçan Türkmenlerin yurtlarına geri dönmesinin de büyük önem arz ettiğine dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Telafer'in nüfusu 400 bin civarındaydı, şimdi bu 15-20 bine kadar düşmüş durumda. Bunların bir kısmı Türkiye'ye gelen Türkmenler bir kısmı Irak'ın diğer şehirlerine gidenler. Orada asayiş sağlandıktan sonra hem bizim hem de merkezi hükümetin katkılarıyla yeniden imar ve inşa faaliyetine başlanacak. Bizim Irak'taki herhangi bir etnik ya da mezhebi bir gruba karşı negatif tavrımız söz konusu değildir. Yaşanan süreçte Irak Kürtleri ile geçmişte hep iyi ilişkiler içinde olduk. Maalesef Erbil yönetimin attığı yanlış adım sonucu ortaya çıkan sonuçları hep birlikte üzülerek izliyoruz. Burada Irak Kürtlerine karşı bir cezalandırma söz konusu değil. Zannediyorum bunun en somu göstergesi de bizim insani noktada Habur Sınır Kapısı'nı kapatmamış olmamızdır. Zannediyorum dün akşam itibarıyla bugün devam eden süreçte memnuniyetle karşıladığımız bir gelişme yaşandı. Habur'un hemen karşısında bulunan İbrahim Halil Sınır Kapısı, Erbil yönetimi tarafından merkezi hükümete devredildi. Bu yönde bir çağrıda bulunmuştum daha önce. Bunun yapılması memnuniyet verici. Bunun neticesinde biz Habur Sınır Kapısı'nı bundan sonra kapatmayacağız. Oradan insani yardımlar, insanlar, ticari mallar normal seyrinde gidip gelmeye devam edecekler ama kapının kontrolü bundan sonra Irak merkezi hükümeti tarafından yönetilecek."

İbrahim Kalın, Irak'ın DEAŞ'tan tamamen temizlenmesinin de memnuniyet verici bir gelişme olduğunu, Türkiye'nin de bu sürece önemli katkı sağladığını vurguladı.

- PKK ile mücadele

Özellikle terörle mücadele bağlamında ikinci büyük bir hedef ve önemli bir fırsatın olduğuna işaret eden Kalın, "Nasıl Irak DEAŞ'tan tamamen temizlendiyse, Irak topraklarının PKK terör örgütünden tamamen temizlenmesi için önemli bir fırsat var. Bizim beklentimiz gerek Irak yönetiminden gerek orada bulunan uluslararası koalisyondan gerek ABD'den bu tarihi fırsatı değerlendirmek ve Irak topraklarında PKK'nın tamamen temizlenmesi yönünde gerekli somut adımları atmak. Sayın İbadi ziyareti esnasında Cumhurbaşkanımız ile bu konuyu görüştüler. PKK nerede olursa olsun sadece Türkiye'nin değil, bölgenin istikrar ve güvenliğine bir tehdit teşkil etmektedir." ifadesini kullandı.

- "Uluslararası toplumun da elini taşın altına koyması gerekiyor"

Yedincisi tamamlanan Astana toplantılarında çatışmasızlık bölgesi uygulaması konusunun da gündeme geldiğini belirten Kalın, "Orada yapılacak daha çok önemli işler var. Özellikle bizim İdlib'deki askeri mevcudiyetimiz şu anda devam ediyor. Bir önceki toplantıda alınan kararlar çerçevesinde bu şu anda uygulanıyor. Bizim öncelikle amaçlarımızdan biri orada ilan edilmiş olan ateşkesin etraflı, kapsamlı bir şekilde uygulanması." dedi.

İbrahim Kalın, Suriye rejiminin zaman zaman ateşkesi ihlal etmesini kınadıklarını, bölgeye insani yardımların ulaştırılması konusunda kolaylık sağlanmasının gerekli olduğunu bildirdi. 

İdlib'in 2 milyondan fazla insanın yaşadığı yoğun nüfuslu bir vilayete dönüştüğüne dikkati çeken Kalın, "İnsani ihtiyaçları karşılama noktasında Türkiye elinden geleni yapıyor ama bunun yeterli olmadığını ifade edebiliriz. Uluslararası toplumunda da bu konuda elini taşın altına koyması gerekiyor." diye konuştu. 

DEAŞ ve PKK/PYD/YPG dahil bölgedeki terör yapılarının tamamen temizlenmesine, siyasi geçiş sürecinin sağlanmasına ve Suriye halkının insani yardımların en hızlı bir şekilde ulaştırılmasına yönelik beklentileri aktaran Kalın, geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Somali Başbakanı Hasan Ali Hayri'yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde kabul ettiğini de hatırlattı.

Kalın, Mogadişu'daki terör saldırısının ardından Hayri'nin yurt dışına ilk ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Ziyarette de bundan sonra Türkiye'nin Somali'ye devam edecek olan yardımları etraflı şekilde ele alındı. Mogadişu'da meydana gelen saldırıda yaralananların bir kısmı şu anda Türkiye'de tedavi ediliyor. Sayın Somali Başbakanı geldiğinde de bu yaralıları hastanede ziyaret etti. Somali'ye insani, askeri, siyasi, ekonomik yardımlarımız da devam edecek." 

 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, CHP'li Bülent Tezcan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözlerine ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretamiz ifadeleriyle ilgili hukuki yolları harekete geçirdik, suç duyurusunda bulunduk. Bu tür ifadeler, Cumhurbaşkanımızı hedef alan diktatör vesaire gibi ifadeler öncelikle Türkiye'de anamuhalefet adına bir utanç vesikasıdır. Siyaset yapamayan, siyaseti tüketen kesimlerin bu tür söylemler üzerinden kendine bir siyaset alanı açma çabasıdır. Bu, milletin iradesine saygısızlıktır. Yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına siz 'diktatör, faşist' vesaire diyemezsiniz. Bu ülkede o Cumhurbaşkanına oy vermiş milyonlarca insanın iradesine, hür seçimine, reyine her şeyden önce saygısızlıktır." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki önemli konulardan birinin de Myanmar'da devam eden Arakan krizi olduğunu vurguladı. 

Türkiye'nin krizin çözülmesi için uğraştığını belirten Kalın, "Bizim bütün gayretlerimize rağmen uluslararası toplumun harekete geçiyormuş gibi verdiği bir takım işaretlere rağmen, maalesef Myanmar'daki Arakan krizi hala devam ediyor, tamamen ortadan kalkmış, çözülmüş değil." ifadesini kullandı.

Burada 600 binden fazla Arakanlı Müslümanın 2 hafta gibi kısa bir süre içinde topraklarını terk etmek zorunda kaldığının altını çizen Kalın, bu kişilerin hala ülkelerine dönemediğini söyledi. Kalın, bu kişilerin büyük bir kısmının Bangladeş'te olduğunu, bir kısmının da Malezya, Hindistan gibi farklı ülkelerde de yaşam mücadelesi verdiklerini bildirdi. Kalın, buradan tüm dünyaya çağrıda bulunarak, "Uluslararası topluma tekrar çağrımız, bu krize biran önce çözüm bulunması ve yurtlarından edilen kişilerin köylerine, kasabalarına, evlerine dönmelerine imkan sağlanmasıdır." diye konuştu.

Kalın, Japonya Başbakanı Shinzo Abe'nin girdiği seçimleri kazandığını belirterek, bu konudaki resmi açıklamanın yapıldığını, Abe'nin tekrar Japonya'nın Başbakanı olduğunu bildirdi. Kalın, Abe'yii tebrik etti. Kalın, "Türkiye-Japonya ilişkilerinde Sayın Abe dönemi hakikaten çok özel bir öneme sahip. Nükleer santralin yapılmasından diğer kültürel ve ekonomik konulara kadar Japonya ile iyi ilişkilerimiz var. Sayın Abe döneminde de bu ilişkilerin daha da güçlenerek devam etmesi en temel arzumuzdur." diye konuştu.

Japonya ile yürütülen diğer projelerin yanı sıra Türkiye-Japonya Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de kurulduğunu anımsatan Kalın, bununla ilgili idari, akademik çalışmaların en kısa sürede başlayacağını anlattı. Kalın, bu şekilde Türkiye'ye de bilim ve teknoloji alanında eğitim veren çok önemli bir üniversitenin de kazandırılacağına değindi.

- "Terör, kınanması gereken menfur bir hadisedir"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, dün New York'ta meydana gelen terör saldırısını en şiddetli bir şekilde kınadıklarını belirterek, "Ne adına, kim adına yapılmış olursa olsun bu tür terör saldırılarının insanlık adına hiçbir yerinin olmadığını, en şiddetli ve tereddütsüz şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

Bununla birlikte yine failin ismi ya da aidiyeti üzerinden yapılması muhtemel tartışmalar konusunda uyarıda bulunan Kalın, şöyle devam etti:

"Çünkü bu tür saldırılar meydana geldiğinde fail eğer belli bir profilde ise onunla ilgili 'yalnız kurt', belki zihni sorunları olan, psikolojik sorunları olan kişi gibi değerlendirmeler yapılırken, bir başka profilde ise bunun hemen özellikle kişi Müslüman, İslam dünyasından geliyorsa 'İslam terörizmi', 'radikal terörizm' gibi ifadelerin kullanılmasını biz doğrusu çok büyük bir yanlış olarak görüyoruz. Bu, ancak ve ancak terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Terörün dili, dini, ırkı, coğrafyası olmaz. Terör nereden, kimden gelirse gelsin kınanması gereken menfur bir hadisedir."

- Türkiye, büyüme hızında dünya üçüncüsü

Kalın, bu yılın ilk yarısında yüzde 5,1 büyüme oranı yakalandığını, bunun Avrupa ve dünya ortalamalarının çok çok üstünde olduğunu vurguladı. Kalın, "Yanlış hatırlamıyorsam dünyada şu an itibariyle 3'üncü sırada geliyor Türkiye'nin büyüme oranı, Çin ve Hindistan'dan sonra. 2017'nin üç ve dördüncü çeyreğinde de benzer tablonun, hatta daha da yüksek rakamların çıkması bekleniyor." dedi.

Dün gelen bazı veriler dikkate alındığında, Türkiye'nin ocak-eylül dönemindeki ihracatının önceki yıla göre yüzde 10,5 oranında artış kaydettiğine dikkati çeken Kalın, ticarette de gerçekten iyi bir ivme kazanıldığına işaret etti.

Kalın, turizm gelirlerinde de ciddi bir artışın olduğunu memnuniyetle ifade etmek istediğini aktararak, geçen yılın bu dönemine göre, turizmde yüzde 37,6 oranında bir artışın söz konusu olduğunu bildirdi. Türkiye'ye gelen turist sayısında da yüzde 38'lik artış görüldüğünü aktaran Kalın, "Turizm sektöründe de çok ciddi bir hareketlilik olduğunu ifade edebilirim." açıklamasında bulundu.

Kalın, işsizlik oranlarının düşürülebilmesi için istihdam alanları yaratılmasının bir diğer önemli konular arasında yer aldığını bildirdi.

İşsizlik oranının tek hanelere düşürülmesi noktasında ilgili bütün kurumların çok yoğun bir çalışması olduğuna değinen Kalın, "Geçen yılın ekim ayından bugüne kadarki rakamlara baktığımız zaman bir milyon 122 bin kişiye yeni istihdam yaratıldığını da görüyoruz. Bu hakikaten memnuniyet verici bir gelişme ama bu konudaki çalışmalarımız da devam edecek." ifadesini kullandı.

Kalın, enflasyon konusunda rakamların daha da düşürülmesi için yoğun bir çalışma sürdüğünün altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Mali disiplin, yatırımlar, ithalat, ihracat gibi tüm dengeleri dikkate alan hassas bir politikanın izlendiğini rahatlıkla ifade edebilirim. Nitekim bugün Merkez Bankamız, bu konuyla ilgili bir raporunu da yayımlayacak. Enflasyon görünümüyle ilgili ayrıntıları oradan takip edebilirsiniz ama özellikle enflasyon verilerinin 2018'in ilk yarısından itibaren ciddi bir düşüşe geçeceğini ifade edebiliriz. Merkez Bankamız da enflasyon hedeflemesi çerçevesinde kararlı duruşunu devam ettiriyor."

Bir diğer konunun ise Başbakan Binali Yıldırım'ın ifade ettiği "verilen krediler sayesinde orta ölçekli şirketlerin, esnafın rahatlatılması" olduğunu belirten Kalın, bu çerçevede yatırımların ve istihdamın artırılması olduğunu ifade etti. Kalın, bu yöndeki çalışmaların da süreceğini vurgulayarak, "Hedefimiz, tabii ki burada kapsayıcı bir büyüme çerçevesinde ekonomik verileri vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, Türkiye'nin büyüme hedeflerine uygun bir şekilde hayata geçirmek." diye konuştu.

- "Hukuki yolları harekete geçirdik, suç duyurusunda bulunduk"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, CHP Milletvekili Bülent Tezcan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik sözlerine ilişkin de şu görüşlere yer verdi:

"Biz hukuki yolları harekete geçirdik, suç duyurusunda bulunduk. Ben, sosyal medya üzerinden bir açıklama yapmıştım ama bu vesileyle burada bir defa daha görüşümüzü net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretamiz ifadeleriyle ilgili hukuki yolları harekete geçirdik, suç duyurusunda bulunduk. Bu tür ifadeler, Cumhurbaşkanımızı hedef alan diktatör vesaire gibi ifadeler öncelikle Türkiye'de anamuhalefet adına bir utanç vesikasıdır. Siyaset yapamayan, siyaseti tüketen kesimlerin bu tür söylemler üzerinden kendine bir siyaset alanı açma çabasıdır. Bu, milletin iradesine saygısızlıktır. Yüzde 52 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına siz 'diktatör, faşist' vesaire diyemezsiniz. Bu ülkede o Cumhurbaşkanına oy vermiş milyonlarca insanın iradesine, hür seçimine, reyine her şeyden önce saygısızlıktır.

Üçüncü olarak ise devletin başı olarak, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin karşı karşıya kaldığı içeriden ve dışarıdan her tür saldırıyı püskürtmek için canla başla mücadele eden bir lidere, siz bu tür yakıştırmalar yapamazsınız.

Dördüncü olarak, bu tür söylemlerin, 'diktatör' söyleminin ne amaçla tedavüle sokulduğunu, kimler tarafından kullanıldığını biz çok iyi biliyoruz. Darbe öncesinde de bunu ifade etmiştik. Bu tür söylemler üzerinden Türkiye'de başka karışıklıkları ortaya çıkartmak, toplumu birbirine düşürmek, başka harici ya da dahili girişimlerin zeminin hazırlamaya yönelik adımlar olduğunu biz gayet iyi biliyoruz. Dolayısıyla buradan çağrımız, bu tür seviyesiz, hakikatle yakından uzaktan ilgisi olmayan, milletin iradesine duyarsız ve saygısız ifadelerden muhalefetin de kaçınmasıdır."