ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Bizim çağrımız bu referandum kararından derhal vazgeçmeleri ve Irak'ın toprak bütünlüğü içerisinde Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların çözümüne yönelik adımların atılması olacaktır." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak, sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, geçen hafta İslam İşbirliği Teşkilatı Bilim ve Teknoloji Zirvesi dolayısıyla Kazakistan'ın başkenti Astana'da önemli bir uluslararası toplantıya katıldığını belirten Kalın, bu toplantıda İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak bilim, teknoloji ve eğitim konusunda mesajlar verdiğini, Arakan meselesi ve ikili görüşmeler bağlamında yoğun bir görüşme trafiği yaşadığını ifade etti.

İbrahim Kalın, 2018 yılının başında da Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in Türkiye'ye resmi bir ziyaretinin planlandığını vurgulayarak, iki ülke arasında kurulmuş Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'nın Türkiye'de gerçekleşeceği bilgisini paylaştı.

Erdoğan'ın, Astana'da yaptığı ikili görüşmeler kapsamında Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani Ahmedzai ile gerçekleştirilen temasların önemine işaret eden Kalın, "Orada yaşanan güvenlik sorunları, Afganistan ve Pakistan arasında yaşanan gerilimlerin aşılmasına yönelik de Sayın Cumhurbaşkanımızın bir dizi girişimi oldu, bunlar da devam edecek." ifadesini kullandı.

- "Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamaları biz de memnuniyetle karşıladık"

Kalın, Astana'daki temaslar kapsamında Arakan'da yaşanan insanlık dramını da gündeme getirdiklerini belirterek, şunları söyledi:

"Yaklaşık üç haftadır, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu olaylar başladığı andan itibaren çok yoğun bir diplomasi trafiği oldu. Kendisinin yaptığı çağrılar, görüşmeler, temaslar neticesinde şimdi yavaş yavaş uluslararası toplumun da harekete geçmeye başladığını görmüş bulunuyoruz. Sayın Trump ile Kazakistan'dayken yaptığı görüşmede de bu konuyu detaylı bir şekilde gündeme getirmişti. Hemen ardından Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın, onun ardından da Beyaz Saray'ın yaptığı açıklamaları biz de memnuniyetle karşıladık.

Dün de BMGK'da Mynmar'daki hadiseleri kınayan ve şiddetin derhal durdurulması çağrısında bulunan bir karar onaylandı. Bu konuyu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da Sayın Cumhurbaşkanımız hem genel kurula hitabında hem de ikili görüşmelerinde gündeme getirecek."

Sadece bununla yetinilmediğine değinen Kalın, İslam İşbirliği Teşkilatı Rohingya Temas Grubu olarak daha önce kurulmuş bir yapının davetiyle de bir etkinlik yapılacağını bildirdi.

İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ve üye olmayan bütün ülke liderlerini bu etkinliğe davet edeceklerini anlatan Kalın, etkinlikte Arakan, Mynmar ve bu meselenin çözümüne ilişkin konuları da etraflı bir şekilde ele almayı planladıklarını kaydetti.

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Arakan'a yardım kampanyası başlattıklarını hatırlatarak, 2012'den beri bu meselenin gündemlerinde olduğunu ve Arakan'a yapılan ciddi insani yardımların bulunduğunu ifade etti.

Orantısız güç kullanımına devam edildiğini bildiren Kalın, Mynmar hükümetine özellikle "insani yardımların ulaştırılması noktasında gerekli kolaylıkları sağlamaları" konusunda çağrıda bulundu.

- "Körfez'de yaşanan kriz etraflı bir şekilde ele alındı"

Kalın, birkaç gündür yoğun bir diplomasi trafiği içinde olduğunu ifade ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün Kuveyt Başbakanı Şeyh Jaber Al Mübarek Al Hamad Al Sabah'ı kabul ettiğini belirterek, "Kuveyt Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ile Körfez'de yaşanan kriz etraflı bir şekilde ele alındı. Özellikle Kuveyt Başbakanı ve Dışişleri Bakanı, sürecin geldiği noktayı detaylı bir şekilde aktardı. Tabi Türkiye'nin de burada oynadığı rol üzerinde Katar, Kuveyt ve diğer Arap ülkeleriyle neler yapılabilir, bu krizin aşılmasına dönük, bu konular detaylı bir şekilde ele alındı." dedi.

Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad El-Sani'nin de bu akşam Türkiye'yi ziyaret edeceğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşeceğini aktaran Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İkili konular, Körfez krizi ayrıca Birleşmiş Milletler gündemi etraflı bir şekilde ele alınacak. Katar Emiri Şeyh Tamim'in bu ziyareti de kriz başladıktan sonra da ilk ziyaret oluyor. Dolayısıyla ilk ziyaretini Türkiye'ye yapmak suretiyle de bu süreçte Türkiye'nin oynadığı role ilişkin de önemli bir mesaj verilmiş oluyor. Biz bu Körfez krizinin diyalog yoluyla çözülmesi taraftarıyız. Zira bu gerginlikle sadece bölgenin düşmanlarına katkı sağlar, onları sevindirir. Bölgede istikrar ve barışın tesis edilmesi hem bölge hem bizim için büyük önem arz ediyor."

- "Sessiz kalmayacağımızı da ifade etmek isterim"

Kalın, Kuzey Irak'ta devam eden bağımsızlık referandumu sürecine de değinerek, Kuzey Irak Kürt yönetiminin bu yanlış karardan bir an önce dönmesini beklediklerini ifade etti.

Kararın karşı karşıya kalınan sorunları çözmeyeceğine, sorunları daha da karmaşık hale getireceğine işaret eden Kalın, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Onları daha bir yalnızlığa itecektir. Çünkü gördüğünüz gibi şu ana kadar bu bağımsızlık referandumuna İsrail dışında destek veren tek bir ülke, uluslararası örgüt dahi yok. Bizim açımızdan, biz Kuzey Irakla şu ana kadar hep iyi ilişkiler içerisinde olduk. Irak Kürtleriyle bu ilişkileri aynı şekilde devam ettirmek niyetinde ve arzusundayız. Ama bunu gölgeleyecek, baltalayacak adımlardan da Kuzey Irak yönetiminin ivedilikle sarfınazar etmesi, geri durması gerekiyor. Onların da bu sürece katkı sağlaması gerekiyor.

Bizim açımızdan hassasiyet arz eden bir diğer konu da Kerkük'ün de bu referandum kapsamına dahil edilmiş olması. Halbuki Kerkük, 'KRG' ifade edilen Kürt bölgesine dahil değil. Böyle bir defakto durum yaratılmaya çalışılması elbette kabul edilemez. Bu vesileyle Kerkük'ün tarihi, kültürel kimliğini gölgeleyecek her türlü adıma karşı olduğumuzu ve sessiz kalmayacağımızı da ifade etmek isterim. Oradaki Türkmen, Arap ve Kürt kardeşlerimiz barış ve huzur içinde yaşamak için elbirliğiyle hareket etmek durumundadırlar."

Irak Meclisi'nin, Kerkük Valisi'ni görevden alındığına ilişkin son dakika haberini de değerlendiren Kalın, şu görüşlerini paylaştı:

"Bu tabii Irak hükümetinin, devletinin, parlamentosunun aldığı bir karardır. Şu ana kadar Kerkük Valisi'nin izlediği politikalara baktığınız zaman, gerek PKK'nın oradaki mevcudiyetiyle ilgili tavrı konusunda gerekse Türkmenler ve referandum konusundaki tavrına baktığınız zaman, kendisinin de bu sonucun oluşmasında bir doğrudan müsebbibi olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Bizim çağrımız bu referandum kararından derhal vazgeçmeleri ve Irak'ın toprak bütünlüğü içerisinde Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların çözümüne yönelik adımların atılması olacaktır."

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, tutuklu eski milletvekili Aysel Tuğluk'un vefat eden annesi Hatun Tuğluk'un cenazesinde yaşananlara ilişkin, "Cumhurbaşkanlığı adına bu hadiseyi en net şekilde kınadığımızı ifade etmek isterim. Bu gayriinsani tutumu kabullenmek mümkün değildir. Bu, bizim inanç değerlerimizle, kültür ve medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan bir tutumdur, çirkin bir yaklaşımdır. Ölüye saygı bizim inancımızın, medeniyetimizin en temel unsurlarından bir tanesidir. Bir cenaze töreninde bu tür hadiselerin yaşanmasını telin ettiğimizi ifade etmek isterim." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Almanya'da 24 Eylül'de yapılacak seçimleri hatırlatan Kalın, özellikle son bir aydır Alman iç siyaseti ve seçim ortamının Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a kilitlendiğini belirtti. Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında Türkiye'ye yönelik asılsız saldırıları, çirkin ithamları, iftiraları külliyen reddediyoruz. İç siyaset malzemesi yaparak Türkiye gibi bir ülkeyi karşısına almak, ne Alman siyasetinin ne Alman devletinin menfaatinedir. İnşallah bu seçim sürecinden sonra Alman siyaseti tekrar aklıselimle hareket eder ve Türkiye gibi önemli bir ülkeyi kaybetmek gibi bir durumla karşı karşıya kalmazlar." diye konuştu.

Türkiye'nin Almanya bağlamındaki haklı ve meşru güvenlik taleplerini ve endişelerini de anımsatan Kalın, şöyle devam etti:

"Son dönemde Türkiye'de ne kadar Türkiye karşıtı illegal örgüt varsa PKK'sından DHKP-C'sine şu anda da FETÖ'süne kadar, bunların Almanya'da kendilerine bir yer bulması, rahatlıkla o sistemi istismar, suistimal ederek Türkiye aleyhine faaliyetler yapması, para toplaması, militan devşirmesi kabul edilemez. Biz Alman makamlarına bunu defaatle ifade ettik, etmeye de devam edeceğiz. Dolayısıyla eğer Almanya gibi bir ülke hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi ilkelere gerçekten inanıyorsa bu ilkeleri ortadan kaldırmak için çalışan PKK, DHKP-C gibi, FETÖ gibi terör örgütlerine kendi topraklarında faaliyet yapma izni vermez. Ciddi, demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı bir devletten beklentimiz budur."

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kazakistan dönüşü S-400 anlaşmasına ilişkin yaptığı açıklamanın belli çevrelerde spekülasyonlara ve dedikodulara yol açtığını söyledi.

İçeride ve dışarıda "Türkiye neden böyle bir tasarrufta bulunuyor? Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor, NATO'da artık güvenilir bir ülke değil." diye yorumlamaya çalışanların olduğunu dile getiren Kalın, Türkiye'nin ulusal güvenliğinin gerektirdiği bütün adımları hiçbir ülkeye danışmadan, egemenlik hakları çerçevesinde bugüne kadar attığı gibi bundan sonrada atmaya devam edeceğini bildirdi.

NATO içerisinde Türkiye'nin güçlü bir müttefik olduğunu vurgulayan Kalın, şöyle konuştu:

"NATO içerisinde Türkiye'nin yeri son derece bellidir. Nitekim NATO Genel Sekreteri'nin bu S-400'lerle ilgili dün yaptığı açıklamayı da biz memnuniyetle karşıladık. Sayın Stoltenberg'in egemenlik hakları çerçevesinde buna saygı duyulması gerektiği çerçevesinde yaptığı açıklama aslında en doğru açıklamadır. Bizce bu tartışmayı artık bitirmesi gerekir. Artık NATO'nun en üst düzey yetkilisinin yaptığı bu açıklamadan sonra hala birilerinin çıkıp 'Türkiye'nin bu egemenlik hakkını kullanması' konusunda birtakım asılsız iddialarda, spekülasyonlarda bulunması, sadece suni gündem oluşturmak anlamına gelir."

Kalın, S-400'lerin Türkiye-Rusya ilişkilerinde de önemli olduğuna işaret ederek bunu gündeme getirirken "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor, Avrupa değerlerinden uzaklaşıyor" gibi takdim etmeye çalışanlar olduğuna işaret etti.

- "Hiç kimse 'Türkiye sadece bir bölgeye odaklanıyor' diyemez"

Türkiye'nin çok yönlü bir dış politika izlediğini dile getiren Kalın, "Dış politika hiçbir zaman sıfır toplamlı bir oyun değildir. Türkiye bulunduğu coğrafya gereği, milli çıkarları gereği ve dünyaya bakışı açısından elbette doğuyla batıyla kuzeyle güneyle Avrupa'yla Orta Asya'yla Kuzey Afrika'yla Ortadoğu'yla Latin Amerika'yla dünyanın bütün bölgeleriyle iyi ilişkiler geliştirmeyi hedefleyen bir ülkedir." ifadelerini kullandı.

Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı görüşmeleri hatırlatan Kalın, "Bu yoğun trafik içerisinde hiç kimse 'Türkiye sadece bir bölgeye odaklanıyor' diyemez. 360 derece perspektifinden yürütmeye çalıştığımız dış politika bu tür farklı ülkelerle, aktörlerle, bölgelerle iyi ilişkiler geliştirmeyi de zaruri kılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye'nin Rusya'yla geliştirdiği iyi ilişkiler, Batı'yla Batı ittifakıyla NATO'yla Avrupa'yla ya da ABD ile geliştirdiği ilişkilere bir alternatif değildir onları tamamlayıcı niteliktedir." değerlendirmesini yaptı.

Kalın, bu kapsamda Fransa'nın yaptığı açıklamayı da "olumlu" karşıladıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, terörle mücadelede kullanılan SİHA'lara (silahlı insansız hava aracı) yönelik tartışmaların çok talihsiz bir şekilde başlatıldığını dile getirerek, adeta terör örgütü ve yandaşlarını cesaretlendirici bir mahiyette sunulmasının kabul edilebilir olmadığına vurgu yaptı.

Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk Silahlı Kuvvetlerince açıklamalar yapıldığını anımsatan Kalın, "Bu SİHA'lar sadece ve sadece teröristleri ortadan kaldırmak ve ülkemizin güvenliğini sağlamak için kullanılmaktadır. İlginç olan şey şu; ne zaman Türkiye terörle mücadelede belli bir mesafe kat etse, belli başarılara imza atsa bu tür konular gündeme getirilerek, adeta bu başarı gölgelenmeye çalışılıyor." şeklinde konuştu.

Tüm güvenlik birimlerinin ülkenin güvenliği için canla başla, büyük bir özveriyle kahramanca mücadele ettiklerinin altını çizen Kalın, onların bu mücadele azimlerini gölgeleyecek ya da kıracak açıklamalardan herkesin uzak durması gerektiğini ifade etti.

Sivilllere yönelik bir kaybın olmaması için bütün güvenlik birimlerinin hassasiyet gösterdiğini aktaran Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunu adeta yok sayan bu tür sorumsuzca açıklamaların terör yandaşlarını cesaretlendirdiğini de gözardı edemeyiz. Burada ister bir siyasi parti mensubu olsun, ister bir kanaat önderi olsun kişilerin nerede durması gerektiği konusunda bir zihni netliğe sahip olması gerekir diye düşünüyoruz. Dolayısıyla Türkiye bundan sonra da bu İHA'ları, SİHA'ları kendi güvenli çerçevesinde elbetteki kullanmaya devam edecek. Çünkü bunlar bizim ulusal güvenlik meselemizdir. Nasıl diğer ülkeler ulusal egemenlik hakları ve ulusal güvenlikleri çerçevesinde bu mücadeleyi yürütüyorlarsa Türkiye de bu mücadeleyi en etkin bir şekilde bundan sonra da yürütmeye devam edecektir."

- Tuğluk'un annesinin cenaze törenindeki olaylar

Kalın, Aysel Tuğluk'un vefat eden annesi Hatun Tuğluk'un cenazesinde yaşananlara da değinerek, "Cumhurbaşkanlığı adına bu hadiseyi en net şekilde kınadığımızı ifade etmek isterim. Bu gayriinsani tutumu kabullenmek mümkün değildir. Bu, bizim inanç değerlerimizle, kültür ve medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan bir tutumdur, çirkin bir yaklaşımdır. Ölüye saygı bizim inancımızın, medeniyetimizin en temel unsurlarından bir tanesidir. Bir cenaze töreninde bu tür hadiselerin yaşanmasını telin ettiğimizi ifade etmek isterim." diye konuştu.

Bu konuda adli sürecin başladığını ve soruşturmanın devam ettiğini anımsatan Kalın, ilgili birimler tarafından bu konunun takipçisi olacaklarını da kaydetti.

- "Büyüme rakamının 5,1 olarak açıklanması sevindirici ve umut vericidir"

Ekonomi gündemine ilişkin de görüşlerini paylaşan Kalın, büyüme rakamının 5,1 olarak açıklanmasını "sevindirici ve umut verici" olarak değerlendirdi.

Kalın, "Bazı çevrelerin, kredi derecelendirme kurumlarının, vesairenin beklentilerinin tersine bu, Türkiye ekonomisinin bünyesel yapısının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha teyit etmektedir. Özellikle dünyadaki Avrupa bölgesindeki, Amerika'daki hatta Asya ekonomilerindeki büyüme oranlarına baktığınız, bunların yüzde 2, 3 civarında olduğunu değerlendirdiğiniz zaman 5,1 gibi bir büyüme oranının gerçekten Türk ekonomisinin geleceği açısından da ümitvar bir tablo arzettiğini ifade etmek isterim." değerlendirmesini yaptı.

Bu sonucun alınmasında yatırımlar, dış sermaye, turizm, ihracat gibi tüm alanlarda atılan adımların olumlu katkı sunduğuna işaret eden Kalın, 5,1'in bile yeterli olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın değerlendirmesinin de üçüncü çeyrekte bu rakamın biraz daha yukarı çekilmesi yönünde olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Sayın (ABD Başkanı Donald) Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında görüşmesi olacak. Şu anda gün ve saati üzerinde çalışılıyor." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için ziyaret edeceği ABD'de planlanan temaslarına ilişkin soru üzerine Kalın, "Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında bir görüşmesi olacak. Şu anda gün ve saati üzerinde çalışılıyor." bilgisini paylaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 16 Mayıs'ta Washington'a gerçekleştirdiği ziyarette, Türk Büyükelçiliği konutu önünde yaşanan olayların ardından Cumhurbaşkanlığı korumalarına ilişkin hazırlanan iddianamenin hatırlatılmasına karşılık Kalın, davanın siyasi saiklerle açıldığının açıkça görüldüğünü belirtti.

Kalın, yaşananlar sırasında Washington'da olduğunu, ABD güvenlik güçlerinin neden olduğu zafiyetin, dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, "Yani konuk devlet başkanına ki Amerikan kanunlarına göre de 30-35 metre göstericilerin uzakta tutulması gerekirken, adeta 10 metre mesafeye kadar bu kişilerin gelebilmesi, Cumhurbaşkanımızın bulunduğu noktaya yanaşması, oradan bırakın sloganlar atmayı ellerindeki su şişelerini, vesairelerini fırlatmaları kabul edilebilir bir şey değil. Ortada çok açık güvenlik zaafı varken bizim korumalarımızın görevlerini yerine getirdiği için böyle bir dava konusu yapılması asla kabul edilebilir bir şey değildir. Washington Emniyet Müdürlüğünün, bu davayı açan kişilerin, öncelikle bu işin hesabını vermesi gerekir." ifadelerini kullandı.

ABD'deki güvenlik zaafının, bu neticeyi doğurduğunu değerlendiren Kalın, şöyle konuştu:

"Şimdi hem suçlu hem de güçlü şekilde bu davayla kendi kusurlarını, zaaflarını, acziyetlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Skandal boyutundaki bir diğer hadise de orada fiziken bulunmayan dört arkadaşımız, koruma ve protokol mensubu hakkında da dava açıldı yani onların isimleri de bu davaya dahil edildi. Bu akıl almaz bir şey. Bu kişiler fiziken orada bile değillerdi. Bu, açılan davanın ne kadar gayri ciddi ve ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını, hazırlandığını çok açık şekilde ortaya koymaktadır. Biz bu konunun takipçisi olacağız."

İbrahim Kalın, davaya ilişkin hukuki sürecin Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Washington Büyükelçiliği üzerinden yakından takip edildiğini söyledi.

- "Böyle bir davanın açılması bize göre hukuk skandalı"

Kalın, ABD'de devam eden İranlı iş adamı Rıza Sarraf davasına eski bakanlardan Zafer Çağlayan'ın da dahil edilmesine ilişkin soruyu da yanıtladı. Kararın, siyasi amaçla alındığını, ortada hukuki açıdan sorulması gereken çok önemli sorular olduğunu dile getiren Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İddianameye konu olan güya deliller, telefon dinlemeleri vesaire Amerikan savcısının eline nasıl geçmiştir, bunları kim onlara vermiştir, sorularının sorulması gerekiyor. İran ambargosunu delmek gibi aslında bütün Amerikan hukukçularının çok açık şekilde ortaya koyduğu bir başka ilke var, o da aslında bunun Amerikan hukuk sisteminin tasarruf hakkının dışında olduğuyla ilgili, yani salahiyet meselesi. Bunu da aşarak bir Türkiye Ekonomi Bakanı hakkında böyle bir davanın açılması bize göre bir hukuk skandalıdır."

Kalın, bu konuları "Türkiye'yi cezalandırma, Türk hükümetini zemmetme, yetkilileri karalama" amacıyla birilerinin hukuk davası konusu yapmasının, olayın ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını ortaya koyduğuna dikkat çekti.

Davanın, hukukun üstünlüğü, tarafsızlığı ilkesinden ziyade siyasi saiklerle açıldığının altını çizen Kalın, "Burada Halkbank'ın konuya dahil edilmesi aynı şekilde bu bankamıza karşı ki bölgenin, dünyanın en önemli, en güçlü, en başarılı bankalarından bir tanesidir, ona karşı da bir operasyon hedefi güttüğünü çok açık şekilde ortaya koymaktadır. Bu konulara ilişkin ilgili birimlerimiz, hukuk birimlerimiz gerekli takibatı yapıyorlar. Biz de bu konuların tabii ki hukuki zeminde takipçisi olmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

- Astana süreci

"Türk ve Rus askerlerinin İdlib'de konuşlanmasına ilişkin teknik çalışmalar Astana sürecinde sonuçlanacak mı? Türk askeri ne zaman İdlib'de üs kuracak?" sorusu üzerine Kalın, Astana sürecinin 6'ncı toplantısının yarından itibaren Kazakistan'da yapılacağını dile getirdi.

Astana sürecinin Cenevre sürecinin alternatifi olmadığını, ilave olarak kurulan mekanizma olduğunu belirten Kalın, "Oradaki amacımız öncelikle Suriye'nin bütün bölgelerinde ama öncelikle çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen dört alanda çatışmaların sonlandırılması ve insani yardımların ulaştırılması. Buna paralel olarak da bir siyasi geçiş sürecinin çalışılmasıdır." dedi.

İdlib'in, sınıra çok yakın olduğu için Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirdiğine dikkat çeken Kalın, şöyle konuştu:

"Bununla ilgili geçtiğimiz ay ve bir önceki ay Rus Savunma Bakanı geldi, epey temasımız oldu. MİT Müsteşarımızın, Dışişleri Bakanımızın, bizlerin bu konuyla ilgili epey yoğun temasları oldu. Şimdi yarın ve öbür gün yapılacak toplantılarda da bu konunun detayları konuşulacak. Tabii bekleyeceğiz, bir görelim neler konuşulacak orada. Arkadaşlarımız pozisyon kağıtlarını hazırladılar, oraya gittiler, şu anda heyetlerimiz de orada. Bu görüşmeleri biz de takip edeceğiz."

- "Operasyonel detaylar önümüzdeki günlerde şekillenecek"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Türkiye'nin beklentisinin, İdlib'in de diğer çatışmasızlık bölgeleri gibi çatışmaların olmadığı, insani yardımların rahatlıkla ulaştırılabildiği bir bölge haline gelmesi olduğunu vurguladı. Bu konuda görev söz konusu olduğunda Türkiye'nin geri durmayacağını söyleyen Kalın, "Operasyonel detaylar önümüzdeki günlerde şekillenecek. Bunu hem Rusya hem İran'la hem de diğer aktörlerle, muhaliflerle İdlib'dekilerle, kent konseyi temsilcileriyle hepsiyle istişare etmek suretiyle bir çerçeveye oturtacağız." dedi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) sınıra askeri sevkiyatı sürdürdüğü hatırlatılarak, Afrin'e yönelik operasyonun ne zaman başlayacağına ilişkin değerlendirmesi sorulan Kalın, TSK'nın, anın ve şartların gerektirdiği, iktiza ettiği durum neyse ona cevap verecek şekilde hazırlıklarını sürdürdüğünü vurguladı.

Kalın, "Suriye tarafından, ister PYD bölgelerinden ister başka yerlerden olsun Türkiye'ye yönelik saldırının olmaması için önleyici tedbir olarak da Türkiye gerekli adımları bugüne kadar attığı gibi bundan sonra da atmaya devam edecektir. Biz o bölgede bir terör koridorunun, PYD koridorunun kurulmasına bugüne kadar izin vermediğimiz gibi bundan sonra da vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

- "Mücadelemiz bu terör örgütleriyledir asla Kürtlerle değil"

Türkiye'nin bu tür tedbirlerinin "Türkiye Kürtlere karşı şunu yapıyor." şeklinde lanse edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Kalın, şunları söyledi:

"Öncelikle bizim Kürt kardeşlerimizle ister Suriye'de ister Irak'ta isterse başka yerlerde herhangi bir sorunumuzun olmadığını ifade etmek isterim. Bunlar tamamen terör örgütlerine karşı alınan tedbirlerdir. Türkiye'nin aslında Suriye Kürtlerinin refahı, barışı, geleceği için de bu terör örgütlerinden kurtulması gerekir. Çünkü PYD'nin kendi kontrolündeki bölgelerde sadece Türkmenlere ya da Araplara değil, Kürtlere uyguladığı zulmü de herkes biliyor ama kimse konuşmak istemiyor. Çünkü Amerikalıların PYD'ye verdiği destekten dolayı bir otosansür var orada. Uluslararası basın bu işten bilerek ve isteyerek uzak duruyor, bu konuları gündeme getirmiyor. Halbuki yaşanan hadiseleri hepimiz biliyoruz. Birçok şey yazılabilecekken, birçok şey konuşulabilecekken bundan sarfınazar etmelerinin temel sebebi, şu anda PYD'ye verilen desteği gölgelemek istememeleri. Bağımsız basına, uluslararası insan hakları örgütlerine düşen de aslında orada yaşanan insan hakları ihlallerini rapor edip, dünya kamuoyuna sunmaktır. Biz bunu her vesileyle dile getiriyoruz. Dolayısıyla orada bu tür PYD, YPG gibi PKK'nın uzantısı yapıların oluşmasına karşı durmak aslında Suriye Kürtlerinin de menfaatinedir. Bizim mücadelemiz bu terör örgütleriyledir, asla Kürtlerle değildir."

- "Avrupalıların önce aynada kendilerine bakması gerekiyor"

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in, Türkiye'nin AB'den uzaklaştığı yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine Kalın, AB'nin, Avrupa değerlerinden uzaklaştığını belirtti.

Avrupa'da yükselen ırkçılık, göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, terör örgütlerine kol kanat germe gibi hadiselerin, Avrupa değerleriyle bağdaştırılamayacağını söyleyen Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye söz konusu olduğunda çifte standart uygulayan, Türkiye'yi başka şekillerde, başka muamelelere maruz bırakmaya çalışan, muhatap etmeye çalışan tavrın hangisi o çok övündükleri Avrupa değerleriyle bağdaşmaktadır? Avrupa'nın hali de ortada. Böyle sürekli Türkiye'ye, 'Türkiye AB'den uzaklaşıyor.' deniyor. Mutlak doğrunun ve iyinin tek kriteri Avrupa Birliği'ymiş, Avrupalı aktörlermiş gibi Türkiye'yi sürekli mahkum eden bu tür yaklaşımları biz kabul etmiyoruz. Bunlar geçmişte kalmış, Avrupa merkezci, son derece oryantalist yaklaşımlardır. Avrupalıların önce aynada kendilerine bakması gerekiyor. Avrupa'nın içerinde bulunduğu durumu çok ciddi bir şekilde tahlil etmeleri gerekiyor. Türkiye'nin yaptığı uyarılar, Sayın Cumhurbaşkanımızın Avrupalılara ve liderlerine uyarılar aslında onlara kendi değerlerini, kendi tarihlerini hatırlatmaktan ibaret. Almaya, Belçika, Avusturya'da, Türkiye'deki demokrasiyi ortadan kaldırmayı hedefleyen, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan PKK gibi, DHKP-C gibi, FETÖ gibi yapılara nasıl izin veriyorlar? Biz bunun tersini yapsaydık Türkiye'de, yani Almanya karşıtı, Belçika karşıtı, Avusturya karşıtı, bu tür örgütlerin Türkiye'de örgütlenmesine ve faaliyet göstermesine izin verseydik, onda birini yapsaydık, acaba Avrupalıların tepkisi ne olurdu?"

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı bütün çağrı ve uyarılara Avrupalıların kulak kabartması gerektiğine vurgu yaptı.

"Ama onlar aynadaki suretlerinde rahatsız oldukları için, aynada gördükleri fotoğraftan rahatsız oldukları için kendilerine ayna tutan kişiye saldırmayı tercih ediyorlar." ifadesini kullanan Kalın, AB kurumlarının ve AB üyesi ülkelerin liderlerinin bu süreci doğru analiz etmeleri ve 50 küsur yıldır Türkiye'yi kapıda kimin beklettiği sorusunu cevaplamalarını tavsiye etti.

- "Beklentimiz ve temennimiz krizin sonlandırılması, ablukanın kaldırılması"

Türkiye'nin, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizin çözümü konusunda yeni bir arabuluculuk girişiminde bulunup bulunmadığı sorusuna Kalın, Katar krizi konusunda devam eden bir sürecin olduğunu anımsattı.

Süreç kapsamında Katar Emiri ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi arasında telefon görüşmesi gerçekleştiğini anlatan Kalın, gelinen noktada taraflar arasında ortaya çıkan anlaşmazlığın aşılmaya çalışıldığını söyledi.

Kuveyt Emiri'nin tavassutuyla Türkiye'nin de sürece destek olduğunu bildiren Kalın, şunları kaydetti:

"Biz ilgili muhataplarımıza bu konuda olumlu telkinleri bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Türkiye'ye düşen bir söz konusu olduğundan Sayın Cumhurbaşkanımızın zatında bu rol gayet başarılı bir şekilde ifa edildi. Bundan sonrada yakın temasta olacağız. Dün Kuveyt Başbakanı, Sayın Kuveyt Emiri'nin resmi bir ziyaret için davet mektubuyla geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızı Kuveyt'e davet ettiler. Bu da hem ikili ilişkiler bağlamında hem de Katar krizinin aşılması yönünde Kuveytlilerin bu süreçte Türkiye'nin rolüne verdikleri önemli gösteren bir şey. Önümüzdeki günlere planlayacağız bu ziyareti. Birleşmiş Milletlerde de bu konuyu görüşmeye devam edeceğiz. Beklentimiz ve temennimiz bu krizin sonlandırılması, ablukanın kaldırılması, Katar'ın toprak bütünlüğü ve egemenlik hakları çerçevesinde artık bu krizin aşılması yönündedir."

- "Açıklamalar Türkiye'den çok Almanya gibi ülkelere zarar verir"

Kalın, "Türkiye'nin (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) IKBY'nin referandum kararına karşı herhangi bir yaptırım planı var mı, böyle bir plan varsa bu IKBY ile paylaşıldı mı?" sorusuna, "Referandum kararının mutlaka ve mutlaka sonuçları olacaktır. Dolayısıyla Erbil'den beklentimiz bu uyarımıza kulak kabartmalarıdır." karşılığını verdi.

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in Türkiye'ye silah satışıyla ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine de Kalın, şunları söyledi:

"Türkiye'ye karşı bir tehdit ya da şantaj unsuru olarak kullanmayı düşünüyorlarsa boşa bir çaba içerisinde olduklarını ifade etmem gerekir. Türkiye hiçbir konuda tek bir ülkeye, tek bir kaynağa bağımlı bir ülke değildir. Yıllardır yaptığımız bütün çalışmalar, çok boyutlu dış politika, ikili ilişkiler, çoklu ilişkiler Türkiye'nin birçok alanda alternatiflerini, opsiyonlarını çoğaltması amacına matuf olarak atmış adımlardır. Türkiye'de bu konuda alternatifsiz değildir. Seçim ortamında, popülist duygularla yapılan bu tür açıklamalar Türkiye'den çok Almanya gibi ülkelere zarar verir. Bu konuda kendilerinin daha soğuk kanlı ve daha basiretli hareket etmesi gerekir. Kendilerine çağrımız da budur."