CHP Genel Başkan Yardımcısı, Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani'ye, "Siz bağımsızlığa gitmiyorsunuz, bu referandumdan sonra bağımlılığı açacak bir sürece gidiyorsunuz. Referandumu, yol yakınken bir şekilde durdurması lazım." diye seslendi. 

Yılmaz, Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi'ni görüşmek üzere AK Parti milletvekillerinin başvurusu üzerine olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulunda, grubu adına söz aldı.

Irak anayasasının, ülke 2005'te işgal edildikten sonra ABD ile birlikte Barzani tarafından hazırlandığını anlatan Yılmaz, Irak anayasasının federal sistem üzerine oturduğunu, bunun bir tarafının Bölgesel Kürt Yönetimi olduğunu kaydetti. Yılmaz, referandumun Bölgesel Kürt Yönetiminin de ötesine geçtiğini söyledi.

Yılmaz, referandumun uluslararası hukuka, meşruiyete uymadığını, Irak anayasasına da aykırı olduğunu belirtti.  

Referandum girişiminin, Bölgesel Kürt Yönetiminin kendi yazdığı anayasaya da aykırı olduğuna işaret eden Yılmaz, referanduma ilişkin herhangi bir referans bulunmadığını vurguladı. 

- "Barzani'yi güçlendirdi"

Bu noktaya nasıl gelindiğini anlatan Yılmaz, Barzani'nin güçlendiğini belirtti. Yılmaz, AK Parti'nin, 2010'dan 2014'e kadar Irak merkezi hükümetini öteleyen, Irak anayasasına saygı duymayan anlayışla Irak'a yaklaşmasının Irak merkezi hükümetini zayıflattığını, Barzani'yi güçlendirdiğini savundu. Öztürk Yılmaz, bu tespitin aynı zamanda Irak ve uluslararası toplumun da tespiti olduğunu dile getirdi.

Yılmaz, Barzani'nin, Bölgesel Kürt Yönetiminde çıkan kaçak petrolü, kaçak anlaşmalarla Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya sunduğunu, aldığı parayı cebine indirdiğini, bunu AK Parti'nin "sağladığını" öne sürdü.

Habur'dan Irak'a günde 7 bin TIR geçtiğini, Bölgesel Kürt Yönetiminin buradan da neredeyse aylık 1-2 milyar dolar aldığını savunan Yılmaz, Erbil'de iş yapmak isteyen ne kadar uluslararası firma varsa Barzani'ye belli bir oran vermek zorunda olduğunu söyledi.

AK Parti'nin, Barzani'yi siyasi olarak da güçlendirdiğini öne süren Yılmaz, "Barzani'nin altına kırmızı halı serip niye karşıladınız? Bayrağını göndere neden çektiniz? Diyarbakır Meydanı'nda halka niye alkışlattınız? AKP kurultayına çağırıp 'Türkiye seninle gurur duyuyor' neden dedirttiniz?" diye konuştu. 

Yılmaz, DEAŞ'ın Bağdat'a dayanmasının ve Irak ordusunun dağılmasının da Barzani'yi güçlendirdiğini dile getirdi.

- "Türkiye'nin kredibilitesi her şeyin üzerindedir"

Barzani'nin güçlendiğini, Bağdat'ın yanı sıra Türkiye ve İran'ın da zayıfladığını öne süren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü dış politikada bir iflas yaşıyorsunuz. Sözünüzü dinletemiyorsunuz. Barzani'yi ağırlıyorsunuz, yediriyorsunuz, içiriyorsunuz ama 'yapma' dediğinizde dinlemiyorlar. Demek ki uluslararası alanda sizin sözünüzün gücü zayıflamış. Orada tatbikat yapıyorsunuz, Habur'dan TIR'lar vızır vızır geçiyor. Bu nasıl çelişki? Hem Irak'ın toprak bütünlüğünü savunduğunuzu söylüyorsun hem de Barzani'nin Ankara'da ofisi duruyor. Net olmanız lazım. Dış politikada yapmayacağınız hiçbir şeyi söylemeyeceksiniz. Söylediğiniz her şeyi de yapmak zorundasınız. Türkiye'nin kredibilitesi her şeyin üzerindedir. Bu milletin çıkarları, hakkı, hukuku hükümet olarak size emanet edilmiş ama siz gereğini yapmıyorsunuz.

Bölgesel Kürt Yönetimiyle, Irak'ın toprak bütünlüğü içinde kalması kaydıyla ilişkileri en üst düzeyde geliştirebiliriz. Irak'taki diğer halkların da kendi geleceklerini belirleyecek mekanizma, Irak anayasası içinde vardır ama o, bölge olma mekanizmasıdır, bağımsız olma mekanizması değildir. Bölgemizde savaş istemeyiz. Bölgenin taşeronlaşmasının baş nedeni sizsiniz. Suriye'de Şam rejimini, Irak'ta da Maliki'yi devirmek için uğraştınız çünkü siz mezhepçisiniz. Mezhepçi olmak Türkiye'yi bu noktaya getirdi."

- "Dışarıdan bir elin değmesine neden oldu"

Eskiden Halep çarşısında insanlar dostluğu kutlarken bugün Türkiye'ye karşı nefret olduğunu savunan Yılmaz, Türkiye'nin ilk kez Müslüman bir coğrafyaya dışarıdan bir elin değmesine neden olduğunu, arka bahçesi olması gereken bir yere, uluslararası siyaset baronlarını, petrolcüleri, uluslararası tezgahçıları soktuğunu ileri sürdü. 

Barzani'ye çağrıları olduğunu dile getiren Yılmaz, bu kadar kazanımları geriye döndürmek istemediklerini, Erbil'e yatırım yapmak, Habur'u genişletmek, daha büyük bir ticaret hacmi yaratmak istediklerini anlattı. Yılmaz, "Ama sizin attığınız tek taraflı adım bölgeyi taşeronlaştırıyor. Siz bağımsızlığa gitmiyorsunuz, bu referandumdan sonra bağımlılığı açacak bir sürece gidiyorsunuz. Bunu bilmesi gerekiyor ve bu referandumu, yol yakınken bir şekilde durdurması lazım." dedi.

Yılmaz, "Biz bu referandum kararını alalım, nasıl olsa bunun uygulaması ayrı bir şeydir. Dolayısıyla, müzakere yaparız, uluslararası toplumun gazını alırız, Türkiye'nin gazını alırız, bir şekilde sonra da bakarız işimize." söyleminin de yanlış olduğunu ifade etti.

AK Parti'nin yaptığı gibi Barzani üzerinden Kürtlerle bir ilişki kurmak istemediklerini belirten Yılmaz, "Orada sadece Barzani yaşamıyor. Orada yaşayan Süryaniler, Asuriler, Keldaniler, Yezidiler, Türkmenler ve diğer unsurlar ne olacak? Kim gönül rızasıyla katılmak istiyor? Yani, sabah kalkıyorsunuz, bir irade Erbil'den karar veriyor, sizi sandığa götürüyor. Kim yutar bunu? Bunu kimse yutmaz. Onun için, meşruiyeti olmayan, uluslararası meşruiyeti olmayan bir girişime kesinlikle karşı olmak lazım. " değerlendirmesinde bulundu.

- "Tezkereye destek veriyoruz"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bağdat ile Erbil oturup anlaşsalardı, Irak anayasası yazılırken 'Biz ayrılıyoruz' deselerdi, burada birisi ses çıkarsaydı, 'Size ne oluyor, bunlar oturmuş anlaşmışlar' derlerdi. Burada böyle bir anlaşma yok. Bağdat isyanda, Tahran, Ankara, Ortadoğu'da Arapların hiçbiri istemiyor, bir tek İsrail istiyor. Barzani'nin, bütün bu referandum hülyası yarın bir başka kuvvetin taşeronluğuna dönüşebilecek süreci başlatacak. Türkiye, büyük bir devlettir, tecrübesi olan bir devlettir ve gerektiğinde yol gösterebilecek özellikleri olan bir ülkedir. Bizim sözlerimiz başkaları için farklı algılanabilir ama şunu söyleyelim: Biz, herkesin iyiliğini istiyoruz ve bu referandumun bir an önce durmasını istiyoruz. Bu tezkereye de bu çerçevede destek veriyoruz."

Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

Tezkere üzerindeki görüşmelerde söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, MGK kararları ve tezkereye ilişkin görüşlerini açıkladı. Altay, MGK'dan çıkan kararların yeni bir şey getirmediğini sadece tavsiye ve durum tespiti niteliği taşıdığını ileri sürdü. Altay, şöyle devam etti:

"Meclis'e gelen bu tezkere, 2007'den beri Türkiye'nin maruz kaldığı terör örgütlerine karşı TSK'nın imkan ve kabiliyetlerini arttırma amaçlı bir tezkeredir. Milli Güvenlik Kurulu sonuç kararlarına baktığımız zaman bir haftadır beklediğiniz MGK'dan hiçbir şey çıkmamıştır. Şu MGK kararlarında yeni ne var? Kürt sorununu niye iç politikaya malzeme yapıyorsunuz? Hamasetle diplomasi yapılmaz. Ortada Türkiye'nin bekası sorunu var. Terör tehditleri var ama varsa yoksa hamaset." 

Terörle mücadeleye her türlü desteği verdiklerini ancak izlenen yanlış politikalar nedeniyle Türkiye'nin terör örgütlerinin açık hedefi haline geldiğini iddia etti.

Irak ve Suriye tezkeresinin iç politikaya malzemesi olarak kullanıldığını ileri süren eden Altay, "Kuzey Irak Kürt bölgesine yönelik askeri bir müdahalenin düşünülmemesi gerektiğini" öne sürdü.

Altay, şu görüşleri savundu:

"Terör ve Kürt sorununu niye iç politikaya malzeme yapıyorsunuz? Milleti aldatmayın. Diplomasi ve literatürde çeşitli tedbirler var. Askeri seçenek var. Bana sorarsanız askeri seçeneği konuşmak şöyle dursun, düşünmeyin bile. Bir ülkenin parlamentosunda, en ufak bir tehdit ortaya çıktığı zaman askeri seçenek, savaş çığırtkanlığı doğru değil. Askeri seçenek konuşulmamalıdır. Atatürk'ün dediği gibi 'Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir.' Cinayet çığırtkanlığı yapılmamalıdır."

Ortadoğu'nun tarih boyunca tehlikeli ve istikrarsız bir coğrafya olduğunu aktaran Altay, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye'nin müdahalesinin uluslararası açıdan da büyük sorunlar yaratacağının bilinmesi lazım. Türkiye'nin yapması gereken Irak ile çatışmasızlık ortamına hizmet etmektir. Siz bu referandum vesilesi ile Türkiye'de bir Kürt karşıtlığı, bir Kürt düşmanlığı peşindesiniz; hükümeti kastediyorum. Milletvekillerini tenzih ediyorum. Her Kürt'e terörist gözüyle bakamazsınız. Bütün Kürtleri kriminalize edemesiniz. Bunlar Türkiye'yi böler, kutuplaştırır, kamplaştırır, ayrıştırır. Bu ülkede benim ne kadar hakkım varsa Kürt'ün de o kadar hakkı vardır." 

- "Bu tezkere asla bölgede yaşayan kardeşlerimize dönük değildir"

AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Mehdi Eker de tezkere üzerine yapılan görüşmelerde yaptığı konuşmada, Birinci Dünya Savaşı'nın, Ortadoğu coğrafyasına ilişkin sonuçlarının ve komplikasyonlarının hala bitmediğine işaret ederek buna göre davranılması halinde sorunların daha doğru bir şekilde çözülebileceğini söyledi.

Suriye ve Irak'ta birçok terör örgütü bulunduğunu ve bunlar eliyle bölgenin istikrarsızlaştırılmaya ve kan gölüne çevrilmeye çalışıldığını vurgulayan Eker, "Ortadoğu'da yaşayan insanlar çok değerli bir mülkün üzerinde yaşıyor. Ama bu çok değerli mülkün petrolü ve gazı Ortadoğululara refah sağlamak yerine onların maalesef birbirlerinin eteğini tutuşturmada benzin olarak kullanılıyor ya da bir terör örgütünün elinde molotofkokteylinin şişesine dolduruluyor." dedi. 

AK Parti iktidarı olarak 2003 yılından bu yana gerek Türkiye'de, gerek sınırların dışında tıpkı Avrupalıların yaptığı gibi bölünme ve parçalanma üzerine değil, entegrasyon ve bir araya gelme, işbirliği alanlarını artırma yoluyla birtakım projeler geliştirdiklerini anımsatan Eker, ancak karanlık odakların, terör örgütleri eliyle bunu her seferinde sabote ettiğini dile getirdi.

"Ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla iftihar eden Diyarbakırlı bir Kürt'üm." ifadesini kullanan Eker, şunları kaydetti:

"Kuzey Irak'a, Sayın Barzani'ye, oradaki kardeşlerimize mesajım şu: Bu tezkere asla bölgede yaşayan kardeşlerimize dönük değildir. Biz 14 asırdır birlikte yaşıyoruz, bir medeniyeti birlikte inşa ettik. Kuşkusuz burada başka halklar da var. Araplar, Türkmenler, Süryaniler, Ezidiler hepsi bir arada. Bugün bizim karşı karşıya kaldığımız konu aynı dinin mensubu, aynı kaderi paylaşan, aynı şeye gülüp ağlayan, gelenekleri birbirine benzeyen, kültürleri birbirinin içine geçmiş, kız alıp vermiş iki ayrı halktan birisini topa tutma tezkeresi hiç değildir. Ama şunu bilmemiz lazım. Burada, bağımsız bir devlet kurma kararından daha çok adeta Ortadoğu'da yeni bir savaşı başlatma kararı olarak algılanıyor. Mesele bu. Biz bundan sonraki süreçte olanları, olacakları gördüğümüz için kardeşlerimizi dostça ikaz ediyoruz. Henüz vakit var, bundan dönelim. Çünkü bu karar, Ortadoğu'da ne Kürtlere ne Türkmenlere ne Araplara ne Süryanilere ne Keldanilere ne Ezidilere, hiç kimseye bir yarar getirmeyecek; kan ve gözyaşını aktırmaktan başka bir işe yaramayacak."

Konuşmaların ardından, Irak ve Suriye'ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, gündemde bulunan konuları görüşmek üzere, 1 Ekim 2017 Pazar günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.