CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "PKK terörünü de FETÖ terörünü de DHKP-C'yi de El-Nusra'yı da lanetliyoruz. Kim yaparsa yapsın. Bu ülkede hiç kimsenin hayatı ucuz değil." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, İsrail'in Mescid-i Aksa'da 3 Filistinliyi öldürdüğünü ve işgalden sonra ilk kez burada cuma namazının yasaklandığını anımsatarak, dünya ve inanç tarihi ile İslam dünyası açısından böylesine önemli bir olayın Türkiye'de "havuz medyasında" yer almadığını, bunu sadece CHP'nin gündeme getirdiğini iddia etti.

Buna hükümetin de hiç ses çıkarmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Mavi Marmara'da Türkiye'nin onurunu sattılar, şimdi de seslerini çıkarmıyorlar, Filistinlileri satıyorlar. Sevgili Filistinli kardeşlerim, hiç endişe etmeyiniz, CHP Türkiye'de sizin hem ulusal, hem uluslararası haklarınızı sonuna kadar savunacaktır." ifadesini kullandı.

Gümüşhaneli şehit Necmettin Yılmaz'ın henüz genç bir öğretmen iken köye umut, güzellik ve heyecan götürdüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, onun sadece bir öğretmen değil, çocuklara dünyayı anlatmayı hedef edinmiş bir kahraman olduğunu bildirdi.

Kılıçdaroğlu, Yılmaz'ın, terör örgütü PKK tarafından katledildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Teröre nasıl lanet okumayız? Terörü yapanlara nasıl lanet okumayız? Terörü destekleyenlere nasıl lanet okumayız? O öğretmenin şahsında bütün eğitimci kardeşlerimin başı sağolsun diyorum. Siz bedel ödüyorsunuz, çocuklarımız için. Siz bedel ödüyorsunuz, evlatlarımız için. Bu kardeşimiz hepimizin onuru ve hepimizin gururudur. Ona Allah'tan rahmet diliyoruz. Ailesine ve bütün eğitim camiasına başsağlığı diliyoruz. Tıpkı Şenay Aybüke gibi onu da sonsuzluğa uğurladık. O da bir öğretmendi. O da PKK kurşunuyla hayatını kaybetmişti."

Kılıçdaroğlu, insanüstü çabayla terörle mücadele ederken şehit olan güvenlik güçlerine de rahmet diledi, kim yaparsa yapsın terörü lanetlediklerini söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, "PKK terörünü de FETÖ terörünü de DHKP-C'yi de lanetliyoruz. El-Nusra'yı da lanetliyoruz. Kim yaparsa yapsın. Bu ülkede hiç kimsenin hayatı ucuz değil. Teröre kim ortam hazırlıyorsa, kim destek veriyorsa, kim Habur'da çadır mahkemeleri kuruyorsa hepsine lanet olsun diyorum. Kim terör örgütüyle masaya oturuyorsa, kim valilere talimat verip 'Aman bunlar PKK'lı, bunlara dokunmayın' diyorsa hepsine ama hepsine lanet okuyorum." ifadesini kullandı.

-"Dünyanın en barışçıl eylemini yaptık"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "adalet" yürüyüşünde dünya tarihine bir not düştüklerini dile getirerek, sadece 80 milyona değil, dünyaya adaleti ve adaletin yüceliğini anlatmaya çalıştıklarına değindi.

Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bize 'Yürüyemezsiniz' dediler, yürüdük. 'Engel oluruz' dediler, engel olamadılar. Bir kişi diye başladık, onbinler, yüzbinler ve milyonlarla bir toplantıyı gerçekleştirdik. Dünyanın en barışçıl eylemini yaptık. Taş attılar, provokasyon yaptılar, saldırı düzenlediler ama ne bir kişi, ne on kişi, ne bin kişi, ne onbinler, ne yüzbinler asla ve asla provokasyona izin vermedi. Bu kadar bilinçli, bu kadar yurtsever, bu kadar vatansever bir eylemi gerçekleştirmenin huzuru ve kıvancı içindeyim. Katılanlara yürekten ama yürekten selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi gönderiyorum."

Yürüyüşü ülkenin mazlumları için yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:

"Hak, adalet, hukuk arayan mazlumlar için yaptım. Bu yürüyüşü adalet arayan hapisteki gazeteciler için yaptım. Bu yürüyüşü açlık grevindeki Nuriye ve Semih kardeşimiz için yaptım. Bu yürüyüşü DEAŞ'a, PKK'ya, DHKP-C'ye, El-Nusra'ya, FETÖ'ye yani teröre karşı olduğumuz için yaptık. Bu yürüyüşü taşeron işçilerin kadro hakları verilsin diye yaptık. Bu yürüşüyü emeklilikte yaşa takılanlar için yaptık. Bu yürüyüşü hiçbir güvencesi olmayan geçici tarım işçileri için yaptık. Bu yürüşüyü malul sayılmayan gazilerimiz için yaptık. Bu yürüyüşü dosyası kapatılan ama hala adalet arayan Muhsin Yazıcıoğlu için yaptık. Bu yürüşüyü kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerden atılan bilim insanları için yaptık. Bu yürüyüşü Türkiye'nin en fakir kesimi olan orman köylülüleri için yaptık. Bu yürüşüyü hapisteki askeri öğrenciler için yaptık. Bu yürüyüşü hapisteki er ve erbaşlar için yaptık. Bu yürüyüşü 15 Temmuz akşamı linç edilen, adalet arayan genç çocuklarımız için yaptık. Bu yürüyüşü hapisteki milletvekilleri için yaptık. Bu yürüyüşü FETÖ'nün darbe girişime karşı canını veren 250 şehidimiz, 2 bin 193 gazimiz için yaptık. Bu yürüyüşümüzü 'Şehitler ve gaziler arasında hiçbir ayrım yapılmasın. Ayrım yapan vatan hainidir' demek için yaptık. Bu yürüyüşü Gazi Meclisimizin elinden alınan yetkilerin iadesi için yaptık. Bu yürüyüşümüzü gayrimeşru ilan ettiğimiz anayasanın dünyaya tanıtılması için yaptık. Bu yürüyüşümüzü yıllardır adalet arayan Madımak ve Başbağlar için yaptık. Bu yürüyüşümüzü liyakat sistemi yeniden gelsin diye yaptık. Bu yürüyüşümüzü son 15 yılda 13 kez çalınan KPSS ve üniversite sınavları için yaptık. Bu yürüyüşümüzü Mavi Marmara'da şehit ve gazi olan arkadaşlarımız için yaptık. Bu yürüyüşümüzü korkudan sesini çıkaramayan, can ve mal güvenliği olmayan iş dünyası için yaptık. Bu yürüyüşümüzü FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıksın diye yaptık."

- "Herkes adalete susamış"

Yürüyüşe her siyasi görüşten ve her yaştan insanın katıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, ülkede huzur ve bereket olması, herkesin kardeşçe yaşaması için yürüdüğünü bildirdi.

Adalet için yürüdüğünü vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Rabbimin gönderdiği bütün peygamberler, bütün evliyalar, bütün enbiyalar adalet için mücadele etmişlerdir. Biz de onların yolundan adalet için mücadele veriyoruz, onların yolundan gidiyoruz." dedi.

Sokaklarda demokrasi arandığını ve mücadele edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"250 şehidimiz var. Demokrasi ne için var? Devlet için var. Adalet yoksa devlet mi olur? Önce adalet, ahlak, inanç, kimlik... Bunların hepsi bir araya gelse bile adalet olmadan hiçbir şey olmuyor. Adalet olacak. Devletin, insanlığın, ahlakın temelidir. Bunlar birbirlerini tamamlayan kavramlardır. Herkes adalete susamış. Neden milyonlarca kişi yürüdü, miting meydanlarına geldi? Adalete susamış bir toplumun aynasıydı orası. Bu ülkede 'Niçin yürüyorsunuz adalet için sokaklarda' diyorlar ama 'Kardeşim bu ülkede adalet var, niye yürüyorsunuz' diyemiyorlar. Çünkü onlar da biliyorlar ki bu ülkede adalet yok. Toplumun her kesimi adaletsizlikten şikayetçi."

Türkiye'de ilk kez bu hükümet döneminde, görevine son verilen veya KHK'lar ile haksızlığa uğrayan kişilerin adalete erişim hakkının kısıtlandığını ve yok sayıldığını savunan Kılıçdaroğlu, bunun en tipik örneğini Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu'nun oluşturduğunu anlattı.

Kılıçdaroğlu, bir bilim insanına bu kadar büyük bir adaletsizliği dünya tarihinin yazmadığını belirterek, Yunus Emre'nin, "Zulüm ile abad olunmaz. Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur." sözünü anımsatarak, "Göreceksiniz ahirleri berbat olacak." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "(Meclis'teki anma töreni davetiyesi) Üç sefer değiştirdiler. Kim değiştirdi? TBMM Başkanı değiştirdi. Niye? Tek adamın, tek otoritenin talimatı üzerine değiştirdi. O kişi TBMM'nin Başkanı değil, sarayın emir kuludur bunu yapan." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, geçtiğimiz hafta 15 Temmuz etkinliklerinin düzenlendiğini belirterek, "Hiç kimse sakın unutmasın. İki tane 15 Temmuz var. Biri halkın 15 Temmuz'u, biri de sarayın 15 Temmuz'u." ifadesini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Halkın 15 Temmuz'u, 250 şehidimiz, gazilerimiz, başımızın üstünde. Sokağa çıktılar, aslanlar gibi mücadele ettiler, hayatlarını feda ettiler. Onlar bizim evlatlarımız. Onları bağrımıza basıyoruz. Çünkü onlar demokrasiye sahip çıktılar. Onlar TBMM'ye sahip çıktılar, milli iradeye sahip çıktılar. Onların mücadelesi insanlığın mücadelesidir. Halkın 15 Temmuz'u başımızın üstüne. Bir de sarayın 15 Temmuz'u var. Halkın 15 Temmuz'unu fırsat bilip, 20 Temmuz'da sivil darbeyi gerçekleştirdiler." diye konuştu.

Demokrasinin özünün uzlaşma olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, darbe girişiminden sonra bütün partilerin parlamentoda bir araya gelerek, darbeye karşı çıktığını hatırlattı.

- "Ne oldu birden bire?"

"Ne oldu birden bire Türkiye bir gerilim ortamına sürüklendi?" sorusunu soran Kılıçdaroğlu, kendilerinin o zaman "demokrasi, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü" dediğini ve Türkiye'nin hızla normalleşmesini istediğini aktardı.

Kendileri bunları söylerken iktidarın Olağanüstü Hal (OHAL) ilan ettiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, OHAL'Ie binlerce kişinin, haklı veya haksız işine son verildiğini ifade etti.

Bir süre sonra FETÖ ile mücadelenin, iktidara kim muhalifse onunla mücadeleye dönüştüğünü anlatan Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"İbrahim Kaboğlu'nun FETÖ ile ne ilgisi var? Cumhuriyet ve Sözcü gazetesinin, yazarlarının, yöneticilerinin FETÖ ile ne ilgisi var? Bütün hayatları FETÖ ile mücadeleyle geçti.

Şimdi size sarayın 15 Temmuz'undan garip bir örnek vermek isterim. Can Dündar ve Erdem Gül'ün davası görüşülür. 1 Nisan'da dava görüşülür bir süre sonra TBMM'ye Sakarya Milletvekilimiz Engin Özkoç ile ilgili bir fezleke gelir. Fezlekede ekli deliller, 12 tane delil var. Görüntü izleme ve tespit tutanağı, olay takip tutanağı, bilirkişi raporu... Engin Özkoç'a niçin o davaya katıldın ve slogan attın diye suç duyurusu, fezleke geliyor. Nereye? TBMM'ye. Peki Engin Özkoç orada mı? Hayır orada değil. Peki nasıl oluyorda 12 sahte delil hazırlıyorsun. Nerede Engin Özkoç? Sakarya'da. Bunların delili bu. Şimdi bu savcılara sesleniyorum; siz gerçekten savcı mısınız? Sarayın savcıları cumhuriyet savcısı olamaz, herkes bunu öğrensin. Nasıl bir düzen bu?"

Bu olayın "geçmişte bir milletvekilinin, Manisa'dayken Ankara'da suikast düzenlenmesi ve FETÖ'ye kozmik odanın teslim edilmesi tutanağına benzediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Aynı olay. Bülent Arınç neredeydi? Manisa'daydı. Nerede suikast düzenleniyordu? Ankara'da. Manisa'daki milletvekiline Ankara'da suikast düzenleniyor ve devletin bütün sırları FETÖ örgütüne teslim ediliyordu. Teslim edenleri lanetliyorum, hesabını verecekler." diye konuştu.

- İçtüzük değişikliği tartışmaları

Kendilerinin demokrasiden söz ederken, iktidarın otoriter rejimden bahsettiğini savunan Kılıçdaroğlu, iktidarın getirdiği İçtüzük değişikliğini eleştirdi.

Değişikliğin, "muhalefet fazla konuşuyor" denilerek getirildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "İyi hiç konuşmayalım. Kapatın muhalefeti." dedi.

İktidarın muhalefet anlayışını bir örnekle anlatacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin Siyaset Akademisi'nin 10. Dönem ders notlarından bir akademisyenin yazdığı bir bölümü okudu.

Ders notunda, "...ayrıca siyaset sadece demokratik yollarla yapılmaz. Ya da siyaset denilince akla sadece barışçı yollar gelmez. Kendi politikalarınızı, yürütmenize engel olabilecek muhalefeti fiziken ortadan kaldırmak, hapsetmek, tehdit etmek, korkutmak, sindirmek de siyasi faaliyetin kapsamı içinde görülebilir..." dendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bugünü anlatıyor değil mi? Şimdi ben 'bu ülkede cumhuriyetin savcıları nerededir?' diye bir soru sormak istiyorum. 'Bu dürüst, namuslu savcılar nerelerdedir' diye bir soru sormak istiyorum. Evet, siyaset akademisinde öğretiliyor. 'Barışçıl yollarla' olmaz diyor, 'alacaksın, yakalayacaksın, hapsedeceksin, tutuklayacaksın. Siyaset budur' diyor. ' KHK ile FETÖ ile mücadele değil, bütün muhalefetle mücadele sürecine Türkiye'nin sokulmasının temel nedeni işte bu anlatımdır. Herkesin bunu çok iyi bilmesini isterim."

- "Hükümetin gündeminde yine ben varım-

Halk oylaması sırasında hükümetin gündeminde sürekli kendinin bulunduğuna işaret eden Kemal Kılıçdaroğlu, şimdi de yine sabah, öğle, akşam sadece kendisinin konuşulduğunu savundu.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan uzlaşma ortamının sürekli olması için Mecliste bir konuşma yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, ama bunun tam tersinin gerçekleştiğini bildirdi.

"15 Temmuz darbe girişimi bütün boyutlarıyla aydınlansın. Gizlemeyin öğrenelim, bu darbeyi hangi gerekçeyle kimler desteklemiş, öğrenelim" dediğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

"Bu hazret kızıyor bana 'vay korkak' diyor. 'FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıksın' diye bağırıyorum, hazret kızıyor bana. 'Ödlek' diyor. O kızıyor, ben gayet sakin bir sesle diyorum ki 'Meclis'in yetkilerini elinden aldınız, tekrar iade edin' diyorum. Hazret yine bana kızıyor, 'vandallar' diyor. 'Adil yargılama yapın, kurunun yanında yaş da yanmasın' diyorum. Hazret yine alınıyor ve bağırıyor, 'nankör' diyor. Ben hukuk devletini savunuyorum, o dikta yönetimini savunuyor. Ben mazlumdan yanayım o zulmedenden yana, Firavun'dan yana. Ben İbrahim'den yanayım o Nemrut'tan yana. Oysa ben onun çok korktuğunu biliyorum. Ben korkmam, verilemeyecek hesabımız yok ki. Kul hakkı yememişseniz, adalet için savaşıyorsanız neden korkacaksınız? Ama o korkuyor. Daha doğrusu korkuyorlar. Öyle korkuyorlar ki şu (TBMM'deki anma töreni) davetiyeleri bile 3 sefer değiştirdiler. Ne için? 'Kılıçdaroğlu gelir ya konuşursa, ya bizim tabana anlatırsa ve onlar da dinlerse....' Üç sefer değiştirdiler. Kim değiştirdi? TBMM Başkanı değiştirdi. Niye? Tek adamın, tek otoritenin talimatı üzerine değiştirdi. O kişi TBMM'nin başkanı değil, sarayın emir kuludur bunu yapan. İradesiz bir Meclis Başkanı olabilir mi? Emin olun rüzgar gülü bile bu kadar hızlı dönmez."

- "Konuştum hepsinde şafak attı

15 Temmuz Özel Oturumu'nda Meclis'te bir konuşma yaptığını ve "iktidar kanadının hepsinde şafak attığını" savunan Kılıçdaroğlu, "Vay Kılıçdaroğlu niye böyle konuşuyor? Ama şunu söylemiyorlar, 'Kılıçdaroğlu'nun söylediği şu cümle yanlış' diyemiyorlar. Niçin bunları anlatıyorsun diyorlar. Bunları anlatma diyorlar." dedi.

Daha önce yaptığı televizyon çağrısını yineleyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Ben sabah Meclis'te konuştuktan sonra bütün konuşmaları benim üzerime inşa ettiler. 'Kılıçdaroğlu böyledir, Kılıçdaroğlu şöyledir, şunu yaptı, bunu yaptı, Kılıçdaroğlu hesap verecek...' İstediğin kadar kumpas kur, yolundan dönen namerttir. Adaletten, haktan, hukuktan dönen namerttir. Şimdi ben bu zata, açıkça meydan okuyorum ve şunu söylüyorum, onun sözleriyle söylüyorum, cesaretin varsa, korkak değilsen, vandal değilsen, ödlek değilsen, senin havuz medyanda, senin istediğin saatte gel birlikte 15 Temmuz'u tartışalım. Evet yine onun sözleriyle söylüyorum, sarayın esiri olan zata tekrar buradan sesleniyorum; sevgili kardeşim korkak değilsen, ödlek değilsen, vandal değilsen çık karşıma. Çık karşıma sana açıkça meydan okuyorum. Cesaretin varsa çıkarsın, kim doğruları söylüyor, kim söylemiyor, millet öğrensin."