CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ve İngiltere'nin THY'nin bu ülkelere uçuşlarında, yolcu kabinlerine elektronik cihazların alınmasına dair kısıtlamasına tepki göstererek, "Bu uyarı ciddi bir uyarı. Türkiye'nin güvenli bir ülke olmadığı algısını pekiştiren bir uyarı, bunu doğru bulmuyoruz. THY, Türkiye'nin göz bebeği kuruluşlarından biridir. Dünyanın her tarafına uçan, güvenli bir havayoludur." dedi.

Kılıçdaroğlu, Habertürk ve Bloomberg HT canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Londra'daki terör saldırısını kınayan Kılıçdaroğlu, terör saldırılarının olmadığı bir dünyayı herkesin özlediğini aktardı.

Saldırının, teröre karşı uluslararası bir mücadele gerektirdiğini gösterdiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bu mücadelenin ulusların kendi bilgilerini karşılıklı birbirlerine aktararak veya diplomatik açıdan birbirine destek vererek, istihbarat örgütlerinin yine terörle mücadele konusunda işbirliği yaparak, bu olayı sonlandırması lazım. İngiltere'de böyle bir olayın olması ve bir kişinin hayatını kaybetmesi üzücü. En büyük arzumuz barışın, huzurun egemen olduğu bir dünya." dedi.

"ABD ve İngiltere'nin THY'ye yönelik kabin içinde elektronik cihaz taşınmasına getirilen yasağa" ilişkin soruya da Kılıçdaroğlu, şu karşılığı verdi:

"Bu uyarı ciddi bir uyarı. Türkiye'nin güvenli bir ülke olmadığı algısını pekiştiren bir uyarı, bunu doğru bulmuyoruz. THY, Türkiye'nin göz bebeği kuruluşlarından biridir. Dünyanın her tarafına uçan, güvenli bir havayoludur. Böyle bir kararın arkasındaki düşünceyi bilmiyoruz. Kendilerine ulaşan başka bilgi var mı, onu da bilmiyoruz. Türkiye'nin güvenli bir ülke olmadığı algısı hepimizi rahatsız ediyor."

Kılıçdaroğlu, başka bir soru üzerine ise kararın arkasında ticari bir kaygı olduğunu düşünmediğini belirtti.

ABD ekonomisinin devasa bir ekonomi olduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla Amerikalıların THY'yi hedef alıp bazı kısıtlama getirmesi, Amerikan ekonomisine bir şey katmaz. Ama bu Türkiye'nin güvenli ülke olmadığı algısı yaratır. Hükümetin ABD'li yetkililerle görüşmesi gerekiyor. Kararın hangi gerekçeyle alındığını öğrenmesi gerekiyor. Bizim bilmediğimiz bilgiler varsa, paylaşılırsa önlemler karşılıklı alınır." diye konuştu.

ABD'nin daha önce de bazı Müslüman ülke vatandaşlarına yönelik kısıtlama kararı aldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, CHP olarak bu karara karşı çıktıklarını, son alınan kararın da kendilerini rahatsız ettiğini söyledi.

- Dış politika

Kılıçdaroğlu, dış politikaya yönelik bir soru üzerine, Türkiye'nin Ortadoğu, Suriye, Mısır, Irak ve Libya politikasının iflas ettiğini ileri sürdü.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Neresinden bakarsanız bakın, tutarsız bir politika. Yapmayın dedik, yaptılar. Girmeyin dedik, girdiler. PYD'ye kızıyorlar. Haklılar ama şunu söylemekten kendimi alamıyorum. O zaman siz PYD'nin araçlarının neden Türkiye üzerinden başka bir bölgeye girmesine izin verdiniz? Bu bir dış politika mıdır? Irak'tan çıkıp Türkiye'den geçip Kobani'ye gittiler. Şimdi kıyameti koparıyorlar. İzni veren sensin kardeşim. Dış politikada eğer geleceği görüp karar vermezseniz böyle bir tabloyla karşılaşırsınız. Kandırılan bir hükümet var. 'Suriye'ye girin' dediler, girdiler. 'Esad'la çatışın' dediler, çatıştılar."

Dış politikada üç, dört adım sonrasının görülmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, ABD ve Rusya'nın PYD konusunda neredeyse ortak hareket ettiğini söyledi.

Bir ay önce Putin'in neredeyse Türkiye ile ortak hareket ediyor gibi gösterildiğini, ancak bunun gerçeği yansıtmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Trump'un yönetime gelmesiyle de Türkiye'nin çıkarlarını savunacağı algısı yaratıldığını anlattı. "O da gerçek değildi" diyen Kılıçdaroğlu, hükümetin bir taraftan öbür tarafa savrulan, git geller yaşayan bir konumda olduğunu dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, "Şimdi 'Münbiç'e gireceğiz' diyor değil mi? Defalarca söylendi. Ne Münbiç ne Rakka. İkisi de başkalarının kontrolünde. Rusya'nın, ABD'nin oraya yerleştiğini görüyoruz. Bölgesinde yalnız, itilen bir Türkiye var. Sözüne güven duyulmayan, yöneticilerin söylediği boş olan, gereğini asla yapamayan bir Türkiye imajı var." diye konuştu.

- Fırat Kalkanı Operasyonu

Kılıçdaroğlu, başka bir soruyu yanıtlarken de Fırat Kalkanı Operasyonu'na, güvenli bölge oluşturması açısından destek verdiklerini, bunun da gerçekleştiğini söyledi.

"Suriye'deki bu sarmaldan Türkiye nasıl çıkacak? Sizin öngörünüz nedir?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"İktidarda kararlılık olması için iktidarın bir hedefi olması lazım. Hedef yok ki, kararlılık olsun. Şu ifade kararlı bir ifadededir, 'Biz Münbiç'e gireceğiz.' Kararlı bir ifadedir. Giriliyor mu? Hayır. Hükümet olanlar eğer bir yere karar veriyorlarsa, herhalde bunu oturup düşünmüşlerdir, konuşmuşlardır. MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı... Şimdi ortada bir laf var, arkası gelmeyen bir laf var. Sözü havada kalan bir süreç var? Ben hep Rahmetli Ecevit'in Kıbrıs çıkarmasını örnek veririm. Şimdi 'Ben buraya gideceğim' diyorsunuz. Gidiyorsunuz bir bakıyorsunuz Münbiç çevrilmiş, Suriye ordusuna teslim edilmiş. Sizin eliniz, kolunuz bağlanmış, sizin söylediğiniz bütün laflar havada. Siz hükmedemiyorsunuz, gereği hiç yapılmıyor."

- CHP'nin Suriye önerisi

CHP'nin Suriye konusundaki önerisinin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Önerimiz, süratle Suriye ile işbirliği yapıp, Suriye'deki savaşı bitirmeleri." dedi.

Suriye ile derken "rejimi mi" kastettiğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Rejimle tabii kimle yapacaksınız. Suriye'nin bütünlüğünü kimle koruyabilirsiniz? Rejimle koruyabilirsiniz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyor muyuz? Savunuyoruz. Suriye ile işbirliği yapmadığınız sürece toprak bütünlüğünü sağlayamazsınız. Bu Türkiye'nin aleyhine oluyor." değerlendirmesinde bulundu.

Astana görüşmelerinin hatırlatılması üzerine ise Kılıçdaroğlu, CHP olarak barışı her zaman savunduklarını anlattı.

Kılıçdaroğlu, "Bugün görülen nokta şudur, Ortadoğu politikasında kaybeden tek ülke Türkiye'dir. Suriye'de kaybedenler de sadece Türkmenlerdir." görüşünü savundu.

Türkiye'nin Suriye sınırındaki güvenli bölgeyi çok önceden oluşturması gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, hükümetin daha önce "kırmızı çizgimiz" dediği birçok konudan ise geri adım attığını, "kırmızı çizgisi falan kalmadığını" iddia etti.

"ABD'nin, Rakka'nın bir bölgesine çoğunluğunu YPG'nin oluşturduğu SDG güçlerini indirmesinin" hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Türkiye, Suriye politikasıyla başına bela aldı. Bir oyuna geldi. Çünkü dış politikayı okuyamayan, hayaller peşinde koşan bir iktidar vardı. Suriye demek Rusya demektir... Rusya çok daha güçlü bir hale geldi. İran, Ortadoğu'da çok daha güçlü bir ülke haline geldi. ABD, Suriye'de çok daha güçlü hale geldi. Kaybeden sadece Türkiye." değerlendirmesini yaptı.

Hükümetin dış politikada Türkiye'nin itibarına çok büyük darbeler vurduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dışlanan bir ülke konumuna geldiğini söyledi.

"Irak'a bakın. Kerkük'te kimin bayrağı dalgalanıyor?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"BM, Kerkük'te dalgalanan bayrak için açıklama yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti açıklama dahi yapamıyor. İsrail'de ezanın okunmamasıyla ilgili parlamentoda görüşmeler yapılıyor, yasaklanmasıyla ilgili biz açıklama yapıyoruz, hükümet bir cümle dahi kuramıyor. Nasıl bir hükümettir bu? Anlamak mümkün değil. Böyle bir dış politikayı cumhuriyet tarihinde hiç yaşamadık. Tam bir iflasla karşı karşıyayız."

Türkiye-AB ilişkilerinin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, AB'nin Türkiye'ye karşı çifte standart uyguladığını söyledi.

Bu görüşünü Brüksel'de de, Londra'da da, Almanya'da da dile getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu cümleden sonra da bu Avrupa'nın etik değerleriyle bağdaşmıyor da dedim. Türkiye ile ilgili ek kurallar koyuyorsunuz... AB'nin samimi davranmadığını kabul ediyorum ama hükümetin de AB politikalarının tutarlı olduğu kanısında değilim. Niye Avrupalılar bizden istediğinde yapıyoruz, bizim irademiz yok mu? Demokrasiyi onlar dayattığı zaman mı getirelim. Oturalım, standartlar neyse hepsini getirelim kendi ülkemize." diye konuştu.

- Hollanda ile yaşananlar

Hollanda ile Türkiye arasındaki gerilime de değinen Kılıçdaroğlu, bu olaya iki yönlü ve dürüst bir şekilde bakmak gerektiğini belirtti.

Bir ülkenin bakanı başka bir ülkeye gidiyorsa, sınırdan geri çevrilmesinin asla kabul edilemeyeceğini ve ortak tepki verilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, CHP olarak buna tepki verdiklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, ayrıca bir bakanın sınır dışı edilmesinin de doğru olmadığını, buna da tepki gösterdiklerini dile getirdi.

Yurt dışındaki vatandaşların oy kullanabileceğine, ancak yurt dışında propaganda yapılamayacağına yönelik 2008'de bir yasa çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Yurt dışında propaganda yapılmaz diye bir kanun çıkaracaksınız, kanun çıkaran parlamentoyu bir tarafa bırakıyorsunuz, iradesini bir tarafa bırakıyorsunuz, 'Ben yurt dışına büyükelçiliklerde, konsolosluklarda propagandaya gidiyorum' diyeceksiniz. Bu olmaz, bu doğru değil. Ben gidip Türkiye Cumhuriyeti'nin Paris Büyükelçiliğinde propaganda yapabilir miyim? Doğru değil. Yanlış. Ben gidip Maliye Bakanlığında ya da Ankara Valiliğine gidip propaganda yapabilir miyim? Yapamam, doğru değil. Yasalar izin vermiyor buna. Ama siz yapıyorsunuz. Şimdi iki arada bir derede kaldı Türkiye. Yaptığı suç, öbür tarafın yaptığı da en azından diplomatik açıdan tam bir rezalet, skandal. Fatura kime çıktı, Hollanda'da, Almanya'da yaşayan Türklere çıktı. Sizin tutarsız bir davranışınız, bizim Türklere faturayı çıkardı. Çok sayıda işçinin işine son verildi. Öğretmenin okullarda işine son verildi. İş adamlarımız diken üstünde, hem Hollanda'da hem Almanya'da hem Fransa'da."

- "Nerede bu büyükelçi?"

Türkiye'nin Hollanda'daki büyükelçisinin nerede olduğunu da soran Kılıçdaroğlu, "Sayın Bakan Hollanda'ya gidiyor, kadın bakanımız, etrafında polis koruması var, büyükelçi yok. Hakkını savunacak başkonsolos var, nerede bu büyükelçi? O ortamda büyükelçi olmayacak da nerede olacak?" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, herkesi düşman görmeye değil, tam tersine düşmanı dahi dost olarak kazanmaya ihtiyaç olduğunu ifade ederek, Suriye, Irak, Avrupa, Libya, Mısır politikasında kaybedenin Türkiye olduğunu yineledi.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu, "Avrupa ülkelerinin bir kısmı, 16 Nisan'da Türkiye'de 'Hayır' politikasını mı destekliyor?" şeklindeki soruya da "Hayır" yanıtını verdi.

Her ülkenin kendi çıkarlarını koruma amacı olduğunu tekrarlayan Kılıçdaroğlu, yurt dışında seçim propagandası yapılmayacağına dair kanun olduğunu ve Cemil Çiçek'in de bunu "Yurt dışındaki işçilerin oy kullanmalarıyla ilgili içerideki politikaların, Türkiye'deki tartışmaların başka ülkeye yansımaması için, biz o ülkelere güvence vermek için böyle bir düzenleme yaptık. Yani yurt dışında seçim propagandası yapılamaz" diye değerlendirmesi olduğunu söyledi.

PKK'nın Avrupa'da yaptığı gösterilere de kesinlikle karşı olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, terör örgütü olarak kabul edilen gruba izin verilmemesi gerektiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, bu konuda verilecek her türlü tepkiye destek vereceklerini de bildirdi.

- TSK'nın posterlerinde Atatürk'ün olmaması

Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıl dönümü dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığının hazırladığı posterlerde Atatürk'ün yer almamasının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Beni derinden yaralamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale'de neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Kurtuluş Savaşımızın ön sözüdür Çanakkale. Gerçekten yedi düvele karşı mücadele etmiştir. Beni derinden yaralamıştır. O kadar." karşılığını verdi.

Kılıçdaroğlu, Türkiye için emek harcamış, mücadele etmiş Atatürk'ün herkesin ortak paydası olduğunu ifade ederek, "Mustafa Kemal ve arkadaşlarını kimse görmezden gelmemeli." diye konuştu.

- Bakan Kaya'yı aramadım

Hollanda'da yaşananlardan sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'yı arayıp aramadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, aramadığın söyledi.

Kılıçdaroğlu, ancak Hollanda'nın davranışını doğru bulmadıklarını, hükümetin yanında olduklarını da tekrarladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa'da işten çıkarılmalarla ilgili çok sayıda şikayet telefonları aldıklarını da bildirdi.

- "Ne değişecek?"

16 Nisan'dan sonra Türkiye'de ne değişeceğinin sorulduğu Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sayın Cumhurbaşkanı değişimi olumlu yönde gerçekleştireceğiz diyorsa bu güzel bir olay, biz de destek veririz. Yani AB ile ilişkilerimiz düzelir de biz üzülür müyüz? Tam tersine biz de seviniriz. Dünya ile ilişkilerimiz düzeldiği zaman, biz de sevinmiş oluruz, niye üzülelim. Tam tersine ilişkilerimizin gelişmesini isteriz. Ama eğer bu bir tehdit sözcüğü içeriyorsa yani 'şu referandumu geçirelim, ben size göstereceğim' diye bir tehdit sözcüğü içeriyorsa ki bugünkü konuşmasında ona benzer bir cümle de var. Onu aldım ve gerçekten üzüldüm böyle bir cümlenin kullanılmasından. 'Siz böyle davranmaya devam ederseniz, yarın dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Avrupalı, Batılı güvenle, huzurla sokağa adım atamaz' diyor. Böyle bir cümleyi sadece Türkiye'nin değil, dünyanın hiçbir cumhurbaşkanı kullanamaz ve kullanmamalıdır."

Katıldığı bir radyo programında çift başlılıkla ilgili kullandığı sözlerin hatırlatılması ve ne demek istediğinin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Gayet basit. Bugünkü modele göre çoğunluk partisinin lideri başbakandır. Onu söylüyorum. Bugünkü modele göre çoğunluk partisinin lideri geldi, seçildi, başbakan oldu. Yeni modele göre o başbakan olamayacak. Yeni modele göre seçim yapıldı, bir partinin oyu yüzde 49 oldu. Partinin genel başkanı duruyor yüzde 49'luk oyla. Ama başkan olamıyor. Başkan olması için 51 oya ihtiyaç var. Ne yapacağız yeni modele göre, ikinci kez seçime gideceğiz. Öngörüyor mu anayasa değişikliği, öngörüyor. İkinci seçime gittik, çoğunluk partisinin lideri değil de başka birisi başkan seçildi. Mümkün mü? Mümkün. Yüzde 51'i başka bir partinin lideri aldı. O zaman ne olacak? Başkan başka bir yerden, parlamentoda çoğunluk partisinin lideri başka olacak. Yani bugünkü konumda başbakan başka birisi olacak. Orada çoğunluk partisinin başkanı yerine, başbakan dediğim için bu kullanılıyor. Ama ben haklıyım, gayet makul, bugünkü mevcut sistemin Türkiye'de ne kadar derin yarılmalara yol açacağını ifade ediyorum. Doğru mu? Doğru. İkinci seçimde yüzde 49 oy aldı bir parti, parlamentoda çoğunluğu var. Yüzde 51 olmadığı için ikinci seçim yapıldı, ikinci seçimde bir başkası başkan oldu, o zaman o başkanla parlamento arasında ciddi bir kavga çıkacak. Niçin, diyecek ki 'kanun yapıcı benim, sen kim oluyorsun', o da diyecek ki 'kararnameleri ben çıkarıyorum, sen kim oluyorsun.' Cumhuriyet tarihinde görülmemiş derin kavgalara Türkiye hazırlıklı olacak, eğer böyle bir tablo çıkarsa."

Cumhurbaşkanının ve parlamentonun seçime götürme hakkı olduğunun söylenmesi üzerine Kılıçdaroğlu, götürülebileceğini de götürülmeyebileceğini de söyledi.

AK Parti'nin, bu tür krizler olmasın diye bu maddenin uzlaşmaya zorlayacağını söylediğinin ifade edilmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, tam tersine, başkan ve parlamento arasında bir ilişki olmayacağını dile getirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Tek başınıza bir kararla TBMM'yi feshediyorsanız, tek başınıza istediğiniz kadar başkan yardımcısı seçiyorsanız, tek başınıza istediğiniz kadar bakanlık oluşturuyorsanız, tek başınıza bütün ekonomik ve sosyal kararları almaya yetki sahibi kılınıyorsanız, bu tek adamlık değil midir?" dedi.

Kılıçdaroğlu, Habertürk ve Bloomberg HT canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

"Sayın Cumhurbaşkanı, meydanlarda hep yalan söylediğinizi ifade ediyor. Yalancı mısınız? Öyle sorayım." şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, TBMM'den geçen, Resmi Gazete'de yayınlanan anayasa değişikliklerine göre konuştuğunu söyledi.

Sözlerine ilaveler yapılıp aktarıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, örneğin yeni sistemde Cumhurbaşkanının muhtarlıkları kapatabileceğini söylediğini, ancak belediyeleri kapatabileceği yönünde bir ifade kullanmadığını, ifadelerinin çarpıtıldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "1923'te tek adamlık geride kaldı, fesih yetkisi yok, seçim kararını tek başına alamaz, Meclis ile beraber alabilir." şeklinde ifadeler kullandığının belirtilmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, "Okumamış metni. TBMM'yi seçime götürür tek başına, hiçbir gerekçe göstermeden. Biz buna fesih yetkisi diyoruz. 'Feshediyorum Meclis'i, yeniden seçime gideceğiz.' Nasıl? 'Beraber gideceğiz.' Bu doğrudur. Nasıl yok?" ifadelerini kullandı.

Mevcut anayasada da seçimden sonra 45 gün içinde hükümetin kurulmaması halinde cumhurbaşkanı tarafından meclisin feshedildiğini ve seçime gidildiğini anlatan Kılıçdaroğlu, yeni modelde bunların hiçbirisinin olmadığını, cumhurbaşkanının arzu ettiğinde kendisiyle beraber meclisi de seçime götürebileceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Tek başınıza bir kararla TBMM'yi feshediyorsanız, tek başınıza istediğiniz kadar başkan yardımcısı seçiyorsanız, tek başınıza istediğiniz kadar bakanlık oluşturuyorsanız, tek başınıza bütün ekonomik ve sosyal kararları almaya yetki sahibi kılınıyorsanız, bu tek adamlık değil midir?" diye konuştu.

- "Askere gitmeyecek, milletvekili olacak"

Kemal Kılıçdaroğlu, 18 yaşındakilerin milletvekili seçilebilmesine ilişkin düzenlemeye yönelik soruya karşılık, şöyle konuştu:

"18 yaşında milletvekiline ben karşı değilim. 18 yaşında milletvekili olabilir ama erkek olursa ömür boyu askerlikten muaf olur ki, bunu da Sayın Cumhurbaşkanı söyledi. Bu doğru değil. Artı 2 yıl milletvekilliği yaptıktan sonra milletvekillerinin emeklilik haklarına da kavuşmuş oluyor. Askere gitmeyecek, milletvekili olacak, emekli olunca da ballı emekli aylığı alacak. Manavın oğluna mı verilecek bu yetki? Kasabın, simitçinin, ayakkabı tamircisinin, çiftçinin oğluna mı verilecek bu? Kendi çocuklarına ikbal hazırlıyorlar. Garibanın çocuğu da El Bab'a gidecek. Eksi 35-40 derecede kalkacak, PKK'yla mücadele edecek. Askere onlar gidecek, bunlar gitmeyecek. Buna ben itiraz ediyorum. Bu doğru değil."

Türkiye'de 6,5 milyon işsiz olduğunu, önce bunlara iş bulunması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Sırf 'evet' çıksın diye 18 yaşındaki çocuklara tuzak kuruluyor." dedi.

Kılıçdaroğlu, "Diyorum ki annelere babalara, siz 'bu doğrudur, benim çocuğum askere gitsin, eksi 40 derecede mücadele etsin, PKK'yla, El Bab'a da gitsin, şehit olsun ama Ankara'da oturan beylerin 18 yaşındaki çocuğu milletvekili aylığı alsın, askere gitmesin, emeklilik yaşı doluncaya kadar beklesin emekli aylığı almaya hak kazansın, iyi paralar alsın' diyorsanız gidin 'evet' oyu verin, ne diyeyim? Ben hiçbir zaman git 'evet' veya 'hayır' oyu kullan demedim. Şu olursa vicdanında ölç, tart, biç 'evet' kullan, 'yanlıştır' diyorsan 'hayır' kullan dedim." ifadelerini kullandı.

- "ABD'de başkan en zayıf halka"

ABD'den de örnek verilerek yeni sistemde cumhurbaşkanının yardımcılarını ve yargı üyelerini seçme yetkisine yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, ABD'deki başkanlık sisteminde başkanın aslında en zayıf halka olduğunu, kongrenin onayı olmadan büyükelçi dahi tayin edemediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, bu durumun bakanların, yargı üyelerinin seçilmesinde de geçerli olduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, "Bir partinin genel başkanı hakim tayin eder mi? Benim tayin ettiğim hakime Adalet ve Kalkınma Partili veya Milliyetçi Hareket Partili veya Vatan Partili, Saadet Partili bir vatandaş nasıl güvenecek? Diyecek ki, 'Bu hakimi Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı tayin etti, bu benim aleyhime karar verir.' Doğru karar verse bile kafasında bir sürü soru işareti çıkar." dedi.

Cumhurbaşkanı yardımcısı sayısında bir sınır olmadığını cumhurbaşkanının istediği kadar yardımcı seçebileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Kaç başkan yardımcısı var belli değil. 81 ildeki kendi partisine mensup il başkanlarının tamamını başkan yardımcısı tayin edebilir. Bir engel yok. Ben demiyorum binlerce başkan yardımcısı tayin edecek. Gerçekçi olmamız lazım ama bu işin sınırı kişinin keyfine bırakılmış. Olmaz." diye konuştu. Bu konudaki tüm takdirin cumhurbaşkanına bırakıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Dayısının oğlunu da yapabilir mesela. Engel var mı? Hayır." dedi.

- "Bedelini herkes ödüyor"

Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğiyle rejimin değişeceğini, tek kişinin her şeye yetkili olacağını, o kişi hata yaparsa bedelini milletin ödeyeceğini ifade ederek, "Suriye'de hata yaptınız, bedelini herkes ödüyor. Irak'ta hata yaptınız, Türkiye bedelini ödüyor. Diğer yerlerde, Rusya'da hata yaptınız, bedelini ödüyoruz. Gittiler, özür dilediler, yalvardılar, yakardılar. Şimdi hala 'Acaba Putin bizi kurtaracak mı, Trump bizi kurtaracak mı? Üst akıl var.' Bırakın bunları kardeşim, bu ülkenin aklı kendine yeter, bu ülke kendisini yönetir. Bu ülkenin sağduyusu var. Emin olun bu ülkenin sağduyusuna güveniyorum." diye konuştu.

Şu anda yönetimde çift başlılık olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Binali Bey, Tayyip Bey'e itiraz mı ediyor?" dedi.

"Bu yaşanmayacağı anlamına da gelmez. Bir önceki dönemde, Davutoğlu hükümetinde yaşandı." denilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır efendim. Niye çift başlılık vardı? Şunun için, anayasal sınırları dışına çıkan bir cumhurbaşkanı var, 'Sen anayasal sınırlar içinde çalışacaksın' diyen bir başbakan var. Bu kadar basit." ifadelerini kullandı.

Toplumların kişilerin hırslarına teslim edilemeyeceğini, bunun ülkeyi felakete götüreceğini belirten Kılıçdaroğlu, Libya, Suriye, Irak örneğini verdi.

CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın Trabzon'daki konuşmasındaki "peygamber" içerikli sözlerine ilişkin değerlendirme yapması istenen Kılıçdaroğlu, Baykal'ın bu konuda 124 bin peygamber geldiğini ve özel bir peygamber ismi vermediği yönünde açıklama yaptığını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, referandumda "hayır" cephesini temsil ettiğinin belirtilmesi ve "Hayır oyu çıkarsa üç lidere karşı kendinizi kazanmış mı addedersiniz? Evet çıkarsa da yenilmiş mi görürsünüz?" sorusu üzerine, "Hayır cephesinde sadece CHP vardır" denilmesinin haksızlık olacağını, "Hayır"ı savunan pek çok sivil toplum örgütünün, meslek kuruluşu ve siyasilerin bulunduğunu ifade etti.

Saadet Partisi, Vatan Partisi, Özgürlük Demokrasi Partisi gibi pek çok partinin "hayır"ın Türkiye için hayırlı olduğunu söylediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Belki biz biraz daha fazla görünür olmuş olabiliriz ama Türkiye'nin demokrasisinden geleceğinden kaygı duyan ve evet'in çıkması halinde Türkiye'nin nasıl bir maceraya sürükleneceği konusunda endişe taşıyan geniş bir kitle de var. Dolayısıyla bunu bir partiye mal etmeyi asla doğru bulmuyorum. Dominant olarak da CHP'nin çok öne çıkmasını da asla doğru bulmuyorum." diye konuştu. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Bu bir demokrasi meselesidir. Demokrasiyi istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Demokrasiyi istiyorsak hep beraber barış içinde yaşayacağız. 'Demokrasiyi istemiyoruz, tek adam rejimi olsun, elinde de büyük bir sopa olsun, kim konuşuyorsa kafasına vursun' diyorsa o da bir tercihtir. O tercihe de bir şey demiyorum. Belki bazıları da ondan hoşlanıyordur. 'Birisi olsun, benim düşünmeme gerek yok, elinde sopayla ben konuştuğumda kafama vursun' diyorsa o da tek adam rejimidir. O da onu tercih eder. Dolayısıyla tercihimizi niçin, nasıl yapacağız."

Demokrasinin özünün herkes için can ve mal güvenliği anlamına geldiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Siz bir başkana tek başına olağanüstü hal (OHAL) ilan etme yetkisi veriyorsunuz. Ne demektir o? O kişi aynı zamanda istediği kişinin bütün mal varlıklarına istediği zaman el koyabilir." dedi.

Mevcut OHAL ilan etme sürecini anlatan Kılıçdaroğlu, "Şimdi bu süreçler bitiyor, bir kişi bir sabah kalkacak, bir iş adamına kızmış, OHAL ilan edecek. Doğru 3 ay sonra Meclis'e gelmesi lazım. 3 ay içinde ben onun bütün mal varlığına el koyarım bir günde. 5 kişiye kızdım, 5 kişinin mal varlığına el koyarım, üç televizyona kızdım, üç televizyonu kapatırım." diye konuştu.

"İş adamına kızılıp niye OHAL ilan edilsin ki? Onun şartları var tabii ki." sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, "Şartları bir kişi belirleyecek. OHAL olduğu zaman Meclis'e geliyor zaten. Niye Meclisi, Milli Güvenlik Kurulunu, Bakanlar Kurulunu devre dışı tutuyorsunuz? OHAL'i onlar değerlendiremiyorlar mı?" dedi.

Kılıçdaroğlu, "Mevcut parlamenter rejimde bile AK Parti Grup Başkanvekili, 'Tayyip Erdoğan'ın isteyip de çıkaramayacağı hiçbir kanun yoktur, isteyip de alamayacağı hiçbir karar yoktur' diyor. O zaman biz niye farklı bir düzene çıkıyoruz? Neden?" diye konuştu.

Referandumda "evet" çıkması halinde değerlendirme yapması istenen Kılıçdaroğlu, "Evet'in anlamı şudur, 80 milyon vatandaş, freni olmayan bir otobüse binmiş olacak. Yokuş aşağı hep beraber gideceğiz. Nereye gideceğimizi hep beraber de göreceğiz." görüşünü bildirdi.

Bir soru üzerine, bu durumda kendisi açısından hiçbir sorun olmayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Demokrasisi olmayan bir ülkede ben kendi sorunumu mu tartışacağım? İnsan bu kadar küçülür mü? Asla." dedi.

- "Hep seçimle geldim"

Kemal Kılıçdaroğlu, "Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dedi ki hep 'tek adam tek adam' diyorsunuz, siz de 7 kere yenildiniz, koltuğu bırakmıyorsunuz.' Bu da tek adamlık değil midir?' diyor" sözleri üzerine, hep seçimle geldiğini anlattı.

Kurultayı kendisinin istediğini, "demokratik olarak yarışalım" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Onlar gibi değiliz biz." ifadesini kullandı.

"Evet çıkarsa, 2019'a kadar beklenir mi? Erken seçim olur mu?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Hiç endişe etmeyiniz 'evet' çıkmayacak. Bütün inancımla söylüyorum. Alanı görüyorum, her partili vatandaşımla da konuşuyorum." değerlendirmesini yaptı.

Referandumda "hayır" çıkması halinde tavırlarının ne olacağı sorulan Kılıçdaroğlu, "Hayır çıkarsa biz ne yaparız? Sayın Cumhurbaşkanı'na yine makamına saygı gösteririz zaten, halk seçti, ne söyleyeceğiz? 2019'a kadar görevinin başında olacak. Binali Bey zaten başbakan. Çoğunluk Adalet ve Kalkınma Partisinde. Bakanlar yerlerinde duruyorlar." şeklinde konuştu.

"Erken seçim çağrısı olur mu?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Hayır erken seçim çağrısı olmaz. Niye olsun erken seçim? Türkiye'nin bu kadar derdi varken, yeniden bir seçime gitmeyi ben şahsen doğru bulmam." yanıtını verdi.

Erken seçime ilişkin kanun teklifi gelmesi halinde kararın Meclis tarafından alınacağını anlatan Kılıçdaroğlu, "Milli irade erken seçime karar veriyorsa halkın tercihine gidilir. Herkes buna saygı göstermek zorunda. Ne galibiyet ne mağlubiyet olarak görülür. Bu Türkiye'nin demokrasiye sahip çıkması demektir. 'Hayır' çıkması odur." ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Referandumda 'hayır' çıkmasının mesajı şu olacaktır, 'Biz sizi seçtik, TBMM'ye gönderdik, Sayın Erdoğan'ı da Cumhurbaşkanı olarak seçtik. Binali Yıldırım, Başbakan olarak görev yapıyor. Dolayısıyla 'oturun bu memleketin dünya kadar sorunu var, oturun bu sorunları çözün, uzlaşın, uzlaşma kültürünü geliştirin. Oturun memleketin sorunlarını çözün' Biz bir araya gelip memleketin sorunlarını çözebiliriz. Bu güç, bu kapasite var zaten Türkiye'de.

Son bir ayda parlamentoda çıkan kanun sayısı 100'ün üzerinde. Oy birliği ile çıktı. Bazıları iki bin maddeyi bulan bu kanunlar. Bu kanunlar, 15 gün içinde bazıları bir hafta içinde çıktı. Neden? Uzlaşarak. Demek ki bu parlamentonun geleneğinde güçlü bir uzlaşma kültürü var. Avrupa Birliği ile uyum yasalarının tamamı, oy birliği ile çıktı. Yani 'parlamento çalışmıyor.', bu çok yanlış bir ifade. Parlamento, son 15 yılda cumhuriyet tarihinin neredeyse en çok kanun çıkaran Meclis'i."