ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı "diktatör" kelimesini kullanan İsrail Başbakanı Netanyahu'ya, "Bu ifadeyi yeryüzünde görevde bulunan siyasiler içerisinde kendisine en çok yakışan ifade olarak Sayın Netanyahu'ya iade ediyorum." cevabını verdi.

Çelik, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, değerlendirmede bulundu.

CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş hakkındaki iddiaları değerlendiren Çelik, hukukla ilgilenen bir kişinin, siyasetçinin çok net, sarih, temiz cümlelerle cevap vermesi gerektiğini belirtti.

Ömer Çelik, "Ayrıca bunu kendisine tavsiye ederiz. Soru soruyoruz biz, bu sorulara aynı şekilde cevap verebilir. Onun yerine çirkin ifadelere başvurmak, bir şeyi örtbas etmekten başka bir amaç taşımıyor. Akılla, mantıkla, temiz bir Türkçe ile tutarlı bir şekilde cevap verilebilir. Kendine güveni olan bir siyasetçi eğer yaptıklarına güveniyorsa bunu rahatlıkla ortaya koyabilir. Bunun yerine birtakım çirkin cümlelere başvurmanın bir alemi yoktur. Sadece örtbas etme faaliyeti olduğu açıktır." ifadelerini kullandı.

- "Nasıl bir hizmet karşılığı 600 bin doları tahsilata gitmiştir?"

Mansur Yavaş'a, "Bu bahsettiği kişiden tahsil etmeye çalıştığı parayı nasıl bir hizmet karşılığı hak etmiştir? Nasıl bir hizmet sunmuştur da bunun karşılığında bu kişiden '600 bin dolar alacağım var' diye tahsilata girme sürecine gitmiştir. Bir fatura ya da vekaletname var mıdır?" sorularını yönelten Çelik, şunları kaydetti:

"Ne karşılığında 600 bin doları hak ettiğini sormak herkesin hakkıdır. Niye diyeceksiniz? Çünkü mahkeme kararıyla sahte senet takibi ile kendisi hakkında verilmiş bir karar var, bu kadar basit. Dolayısıyla 600 bin dolar parayı hangi hizmetin, hangi bağlantıların karşılığı olarak ortaya çıktığını sormak herkesin en doğal hakkıdır. Kendisine güveniyorsa vereceği cevap iki cümledir. Uzun uzun lafı dolandırmaya gerek yok. Uzun uzun lafı dolandırıp da bu soruya cevap vermeden başka konuların etrafında dolanmanın bir örtbas etme faaliyeti olduğunu herkes görecek kadar Ankara'da tecrübeli."

- "Bu sorular kendisine mahkemede de sorulmuş"

Çelik, basına yansıyan bilgilere göre, Yavaş'a bu soruların mahkemede de sorulduğunu da hatırlattı.

Yavaş'ın verdiği cevaba göre söz konusu kişiyle bir avukatlık ilişkisinin olmadığına dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ne bir mütalaa ne bir dilekçe hazırlamış. Ne de bir iki satırlık yazı yazmış bu konuda. Dolayısıyla nasıl bir bağlantı içerisinde bu davayı takip etmiş? Bu alacağı tahsil etmeye çalışmış? Bu konuda da muamma var. Bu konuda uzun toplantılar yaptığını söylemiş. Mansur Yavaş'ın firma ile ve alacaklı olduğunu söylediği vatandaşla ilgili olarak danışmanlık ve vekalet ilişkisi de gözükmemektedir. Kendisi de bunu söylüyor. O zaman talep ettiği para neyin karşılığıdır? Ve hangi ilişkinin neticesi olarak ortaya çıkmıştır? Bunları bilmek kamuoyunun Ankaralının hakkı değil mi?"

Çelik, Mansur Yavaş'ın mahkemede söyledikleriyle basın toplantısında söylediklerinin arasında çok çelişki olduğunu dile getirdi.

- "Niye sözleşmeye dökmemiş?"

Ömer Çelik, bu olayda vahim olan başka bir hususun varlığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O da şu. Alacağını niye sözleşmeye dökmemiş? Niye vekaletname almamıştır? Yine basında okuyoruz bunu. Sayın Yavaş, amacının vergi vermemek olduğunu söylüyor. Bakın bu çok ilginç. Bir sözleşme yapılsaydı, bir makbuz kesilseydi alınacak paranın 300 bin doları ile ilgili vergi doğacağından resmi sözleşme yapmaktan kaçındığını söylüyor. Vergi toplamakla ilgili olarak bu yükümlülükle ilgili olarak her siyasetçinin hassas olması gerekir. Belediye başkanlığına aday olan siyasetçilerin de çok daha fazla hassas olması gerekir. Ama Ankara'nın belediye başkanlığına aday olan bir şahsın alacağından doğacak vergiyi vermemek için bir sözleşme yapmadığını söylemek gibi bir gerekçeye sığınması hem gerekçenin içeriği açısından vahimdir. Hem vergi vermemek gibi bir yaklaşıma sığınması bakımından çok vahimdir."

- "Diktatör kelimesini kendisine iade ediyorum"

Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı "diktatör" kelimesini kullanan İsrail Başbakanı Netanyahu'yla ilgili şu ifadeleri kullandı:

"Bu ifadeyi yeryüzünde şu an da görevde bulunan siyasiler içerisinde kendisine en çok yakışan bir ifade olarak Sayın Netanyahu'ya iade ediyorum. Zaten Netanyahu gibi bir kişiliğin herhangi birisine 'demokrat' demesi ya da övgü dolu sözlerle bahsetmesi şüphe sebebidir. Netanyahu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'diktatör' demesinin altyazısının ne olduğunu anlamak lazım. Demek ki Sayın Cumhurbaşkanımız Netanyahu tarafından 'diktatör' olarak nitelendiriliyorsa gerçek bir 'diktatör' tarafından 'diktatör' olarak nitelendiriliyorsa o zaman şu açığa çıkmaktadır. Seçimle işbaşına gelen demokratlığından Netanyahu rahatsızdır. Filistinli mazlumlara sahip çıkmasından rahatsızdır.

Ortaya koyduğu bir iradeden rahatsızdır. Ve Netanyahu geçtiğimiz günlerde belki de insanlık tarihine geçebilecek en ırkçı açıklamalardan birisini yapmış bir kişidir. Diyor ki 'İsrail İsrail'de yaşayan bütün vatandaşların değil, sadece Yahudilerin ulus devletidir' diyor. Bakın orada Yahudi olmayan İsrail vatandaşları da var. Kendi vatandaşlarına açık bir şekilde birinci sınıfı vatandaş ve ikinci sınıf vatandaş olarak nitelendirmek tarihte bunu yapmış kimleri akla getiriyor? Kamuoyunun takdirine bırakıyorum. İsrail sadece Yahudilerin devletidir, ulus devletidir onun dışındakilerin ulus devleti değildir açıklaması biliyorsunuz Netanyahu'nun marifeti olan 'ulus devlet' yasasına dayanıyor."

Ömer Çelik, eski bakanlarından Beril Dedeoğlu'nun sağlık durumu ile ilgili gündeme gelen haberleri de hatırlatarak, "Ben buraya geldiğimde bu bilgileri teyit edemedik. Sağlık durumu ile ilgili çelişkili açıklamalar var. Kendisi AB Bakanlığı da yaptı. Çok değerli akademisyen, dua ediyoruz inşallah hayırlı haber alırız." dedi.

(Bitti)