Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, ABD'deki davaya Zafer Çağlayan'ın dahil edildiği iddialarına ilişkin, "Bu, siyasi bir davadır. Siyasal hedefleri de olan bir davadır. FETÖ'nün, Türkiye'de görmeyi başaramadığı hesabı ABD yargısı üzerinden gördürme çabasıdır. Onun için biz Amerikalı dostlarımızı bu konuda uyardık." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

ABD'de devam eden İranlı iş adamı Rıza Sarraf davasına eski bakanlardan Zafer Çağlayan'ın da eklendiği iddialarının ardından yaptığı açıklamaya yönelik ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün verdiği karşılığa ilişkin değerlendirmesi sorulan Bozdağ, Türkiye ve İran arasındaki ticari ilişkilerin ulusal ve uluslararası hukuka uygun olduğunu belirtti.

Hukuka aykırı bir ticari işlemin yapılmadığını aktaran Bozdağ, "Suç olan bir işlemin olması ise kesinlikle söz konusu değildir." ifadesini kullandı.

ABD'deki soruşturmanın, 17-25 Aralık sürecinin Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) yargı ve emniyet içindeki mensuplarınca hazırlanan fezleke taslağı üzerinden yürüdüğünü belirten Bozdağ, şunları söyledi:

"Türkiye'de bu konuda hazırlanmış bir iddianame yok ve açılmış bir dava da yok. Konu üzerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bir soruşturma var ve bu soruşturma takipsizlikle sonuçlandı, arkasından kesinleşti. Daha sonra TBMM'de bir araştırma komisyonu kuruldu ve bu komisyon incelemeler sonucunda Yüce Divan'a sevk edilmemesi yönünde bir karar aldı ve bu karar da TBMM Genel Kurulunda görüşülerek onaylandı. Dolayısıyla Türkiye, FETÖ'nün kumpası olmasına rağmen bu konuyu kendi hukuk sistemi içerisinde araştırmış, incelemiş, değerlendirmiş Türk yargısı, bağımsız yargı ve neticesinde bu konuda bir iddianame düzünlemeye, dava açmaya gerek görmemiş, takipsizlik kararı vermiştir. Millet adına denetim yetkisi bulunan TBMM de bunu gündemine almış, değerlendirmiş, orası da Yüce Divan'a sevk edilmemesi yönünde bir karar vermiştir. Bunlar ciddiye alınmış, incelenmiş ve karara bağlanmış konular."

- "Başsavcıya FETÖ'nün ABD'deki temsilcileri tarafından verildiği anlaşılıyor"

Daha sonra ABD'de New York Eyalet Başsavcısı Preet Bharara tarafından soruşturma başlatıldığını kaydeden Bozdağ, Sarraf'ın ABD seyahati sırasında tutuklanması üzerine soruşturmadan dünyanın haberdar olduğunu bildirdi.

Bozdağ, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Nedir diye bu konuya baktığımızda 'Can Dündar'ın sitesinden biz bazı bilgiler aldık, FBI ajanı da bunların doğruluğunu teyit etti'. O verilerin aslı var mı ellerinde? Yok. O veriler doğru mu değil mi bunun teyidi yapıldı mı? O da yok. Bir FBI ajanı diyor ki 'Bunlar doğru.' Ama siz bir hukuk devletiyseniz, yargılama yapıyorsanız, o yargılamada kullanacağınız verilerin, delillerin asıllarının sizin elinizde olması lazım. Aslı yok, sizin elinizde bunların başka şeyleri varsa, fotokopisi veya başka kaynaktan gelen ihbarlar, bilgiler varsa o zaman bunların doğruluğunu teyit etmeniz lazım. Bunların teyit edilmesi de söz konusu değil. Türkiye'den bunlar uzunca bir zaman yardım talebinde bulunmadılar. En sonunda bir talepte bulundular. Bütün bunlara baktığınızda çok net bir şekilde gözüküyor ki bu bilgiler başsavcıya FETÖ üyelerinin ABD'deki temsilcileri tarafından verildiği anlaşılıyor. Hepimiz aklı başında olan insanlarız. Orada anlatılan konulara baktığınızda Amerikan istihbaratının dahi bu kadar detayda olan bir şeyi takip etmesi biraz zor gözüküyor. Hatta Türkiye'de FETÖ konusunda uzmanlar bile bunu biraz zor yapabilir ama bakıyorsunuz bütün şeyler var, hatta Can Dündar'ın sitesinde olmayan bir sürü başka şeyler de var. Onlar nereden oraya intikal etti, o da ayrı bir soru. Bütün bunlar gösteriyor ki FETÖ'cüler tarafından oraya intikal ettirildi."

- "Sayın Sözcü'ye tavsiyem kılavuzunu doğru seçsin"

Davayı görecek mahkemenin başkanı Richard Berman'ın 2014'te FETÖ'nün 17-25 Aralık süreçlerinde propogandalarına ve politikalarına destek vermek için Türkiye'de düzenlenen uluslararası kongreye moderatör olarak katıldığını ve örgütün yayınlarını yapan Zaman gazetesine röportaj verdiğini aktaran Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"FETÖ'nün argümanlarını kullanarak açıklamalar yaptı. FETÖ'nün argümanlarını Türkiye'de kullanmış, davetine icabet etmiş, onlar tarafından Türkiye'de ağırlanmış ve Türk hükümetinin tutumlarını sorgulamış, eleştirmiş bir hakim Rıza Sarraf dosyası üzerinden bazı Türk vatandaşlarını yargılayacak ve karar verecek. Buradan ne karar çıkacağını herkes üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordur. Bu, siyasi bir davadır, siyasal hedefleri de olan bir davadır. Çünkü FETÖ'nün Türkiye'de görmeyi başaramadığı hesabı ABD yargısı üzerinden gördürme çabasıdır. Bunun için biz ABD'li dostlarımızı bu konuda uyardık. Adalet Bakanı ile görüşmemde de bu konuyu görüştük ve kendilerine bunun bu boyutunu burada ifade ettiğim tarzda ifade ettim. Ancak geçenlerde Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü benim açıklamalarım sonucunda kendini gülünç duruma düşürecek bir cevap verdi. Belli ki sözcüye benim sözlerim doğru aktarılmamış, yanlış aktarılmış. İkincisi, soruyu soranın istediği cevabı veriyor. Soran, planlı bir soru soruyor. Onun için Dışişleri Bakanlığı gibi önemli bir bakanlığın, bir de ABD gibi büyük bir devletin önemli bir bakanlığının sözcülüğünü yapan birisinin benim sözlerimi okuyarak cevap vermesi lazım. Yani ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Türk Hükümeti Sözcüsünün açıklamalarını okumadan, aktarılan bilgiler üzerinden eğer değerlendirme yaparsa o zaman kendisini gülünç durumuna düşürür ve saçmalamak durumunda kalır. Böyle bir noktaya kendini getirir. Onun için bizim güzel bir atasözümüz var, kılavuzunu herkesin iyi seçmesi lazım. Kılavuzunuz karga olursa sıkıntıya düşersiniz, onun için Sayın Sözcü'ye tavsiyem, kılavuzunu doğru seçsin."

- HDP'li Tuğluk'un annesinin cenazesinde yaşananlar

Cezaevinde tutuklu bulunan eski HDP milletvekili Aysel Tuğluk'un vefat eden annesi Hatun Tuğluk'un cenazesinde yaşananlara ilişkin değerlendirmesi sorulan Bozdağ, Aysel Tuğluk'a başsağlığı, vefat eden annesine rahmet diledi.

Yaşananları kabul etmenin mümkün olmadığını vurgulayan Bozdağ, "Çok çirkin bir hadise. Bizim medeniyet değerlerimizle, inancımızla bağdaşmayan, saygısız ve ölçüsüz bir davranış söz konusu. Oldukça çirkin bir davranış söz konusu. Geleneklerimize, inançlarımıza uymayan bir yaklaşım söz konusu. Bunu kabul etmemiz, hoş görmemiz asla mümkün değildir." diye konuştu.

Kabul edilemez eylemi 20-25 kişilik bir grubun yaptığını, olaya hemen güvenlik güçlerinin müdahale ettiğini, sonrasında ise ailenin defin konusundaki kararının beklendiğini anlatan Bekir Bozdağ, ailenin cenazeyi defnetmekten vazgeçtiğini belirtti.

Valiliğin konuya ilişkin ailenin alacağı karara saygı duyulacağı ve gereken desteğin verileceğine yönelik açıklamasını hatırlatan Bozdağ, "Cenazenin mezardan çıkarılması bu 20-25 kendini bilmez kişi tarafından yapılmış bir iş değildir. Bunları savunmak için söylemiyorum, kamuoyunda sanki öyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor, bunun yanlışlığını ifade etmek için özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü böyle bir şey yapılması daha da büyük bir çirkinlik, saygısızlık olur, büyük bir suç olur. Böyle bir şey yok ama aile yaşanan bu çirkin hadiseden sonra cenazeyi İncek Mezarlığı'na gömmek kararını gözden geçiriyor ve oradan vazgeçiyor." ifadesini kullandı.

Cenazelerin defnedilecek yerlerde yapılacak davranışların belli olduğunu ifade eden Bozdağ, "Onun dışında yapılacak şeyler bizim inancımızın da tasvip etmediği, doğru görmediği şeylerdir. Toplumumuzu gerecek, insanlarımız arasındaki kardeşlik hukukunu zedeleyecek böylesi saygısız davranışlardan uzak durmak lazım." dedi.

- "Yaptıkları işin hesabını verecekler"

Bozdağ, bu tür davranışların kimseye faydasının olmayacağını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Terör örgütlerini mutlu edecek bir davranıştır. Toplumu birbirine düşürmek isteyen, insanlarımız arasında provokasyonlar yapmak isteyen çevrelerin arayıp da bulamadığı şeylerdir. Onun için bu tür şeylere tevessül edenler karşısında bütün milletimizin her bir ferdinin uyanık olması, bunlara fırsat vermemesi ve bunlar meydana çıkmadan onların düşüncesinin kuvveden fiile geçmesine engel olmaları daha doğru olandır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Buradan bir kez daha bu hadiseyi kınıyorum, yapanları lanetliyorum. Ayrıca İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu da hükümetimizin bu konudaki hassasiyetinin bir göstergesi olarak hemen olay mahalline gittiler, orada cenaze yakınlarıyla görüştürler ve oradaki güvenlik tedbirleri, diğer konuları gözden geçirdiler. Bu olayı yapan, çirkinliği yapan şahıslarla alakalı adli tahkikat başlatılmıştır. Savcılık, soruşturmayı yürütüyor, onlar bu konuda adli yargı önüne yaptıkları işin hesabını vereceklerdir."

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) görüntüsü çok net. Uzun zamandır güvenlik güçleri tarafından takip ediliyorlar. Olayın olduğu gün de aynı kişiler, 4 kişi takip ediliyor. SİHA'lar bunları vuruyor. Bunlar silahlı, üzerlerinde silah da var. Diğer kişiler ise bunlarla irtibat içinde olan terör örgütü üyeleri, işbirlikçiler, onlara destek sağlayanlar. Hem silah var hem terör örgütünün elbiseleri var hem de onların terör örgütü üyesi olduğuna dair takipler, soruşturmalar var." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

"CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun gündeme getirdiği 'SİHA'larla siviller vuruldu' iddiası tartışılıyor. Tanrıkulu'nun açıklamalarına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 'Terör örgütüne destek olabilirler, terörist olabilirler ama orada silah olması lazım. O da yok.' diyerek destek verdi. CHP'nin bu tutumunun terörle mücadeleye nasıl bir etkisi olur?" sorusu üzerine Bozdağ, CHP ve Kılıçdaroğlu'nun yaptığı çıkışın kendisi için sürpriz olmadığını söyledi.

Anamuhalefet partisinin gerçekler üzerinden siyaset yapması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, "Terör örgütlerinin propagandasına veya terör örgütlerinin hedeflerine yardımcı olacak argümanlardan ve söylemlerden özellikle kaçınması gerekir. Ama bu hadisede bunu göremiyoruz. Burada büyük bir yanlışlık söz konusu." ifadelerini kullandı.

Teröristle mücadelenin usulünün belli olduğunu belirten Bozdağ, söz konusu mücadelenin Türkiye'de dünyadaki usullerle yapıldığını bildirdi.

Bozdağ, Türkiye'nin 40 yıldır PKK terörüyle mücadele ettiğine ve bu konuda büyük bir tecrübeye sahip olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Türkiye terörle mücadelesini hukuk içerisinde, hukuka uygun olarak yapıyor. 2015'in yazında PKK terör örgütünün bazı yerleşim yerlerini ele geçirme projesi kapsamında büyük bir mücadele yaşandı. Bu mücadele, sokak sokak, ev ev yaşandı. O dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri ve bütün güvenlik güçlerimiz tek bir sivil vatandaşımızın burnu kanamasın diye çok büyük hassasiyet gösterdi. Hatta bu hassasiyeti nedeniyle şehitler verdik, gazilerimiz oldu. Ama sivillerin burnunu kanatmadı. Türkiye'nin 40 yıllık terörle mücadelesinde sivillere zarar vermemek için çok büyük bir hassasiyet gösterildiğini herkes bilir. Türkiye'nin terörle mücadelesi, terör örgütüyle mücadeledir ve teröristle mücadeledir. Sivil vatandaşlar bu mücadelenin her zaman dışında tutulmuştur. Bunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum."

- "Yalanın bu kadarı da olmaz"

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun gündeme getirdiği kişilerin terörist olduğunu aktaran Bozdağ, şunları söyledi:

"Bilgi çok net. En ince ayrıntıyı dahi SİHA'lardan görüyorsunuz. SİHA'ların görüntüsü çok net. Uzun zamandır güvenlik güçleri tarafından takip ediliyorlar. Olayın olduğu gün de aynı kişiler, 4 kişi orada takip ediliyor. SİHA'lar bunları vuruyor. Bunlar silahlı, üzerlerinde silah da var. Diğer kişiler ise bunlarla irtibat içinde olan terör örgütü üyeleri, işbirlikçiler, onlara destek sağlayanlar. Hem silah var hem terör örgütünün elbiseleri var hem de onların terör örgütü üyesi olduğuna dair takipler, soruşturmalar var. Devletin orada yaptığı ciddi çalışmalar var. Uzun zamandır takip edilen teröristler. Silah var, terör örgütünün kıyafetleri var. Çok net, çok sabit. Piknik yaparken vurulmuşlar gibi bir hava veriliyor. Yalanın bu kadarı da olmaz. Bu kadar da terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek yalanı gönüllü olarak ifade etmesini anlamakta zorlanıyorum. Koskoca vekiller, devletin valisiyle görüşüp, sonra valinin söylemediği şeyleri kendi teröre destek politikalarına yardımcı olaması için kullanmaları çok büyük ahlaksızlıktır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun 19 Haziran 2012'de grupta yaptığı bir konuşmada; 'Dağlıca'yı hatırlayın 8 askerimizi şehit ediyorlar ellerini kollarını sallayarak kaçıyorlar' diyor. Sonra, 'İnsansız hava araçlarıyla bu teröristleri niye görüp etkisiz hale getirmedi' diye eleştiriyor. O gün iktidara böyle zarar vereceğini düşünüyor. Bugün terör örgütünün argümanlarına destek olarak iktidara zarar vereceğini belli ki düşünüyor. Dün öyle söyledin, bugün neden böyle söylüyorsun?"

- "PKK terör örgütü SİHA'lardan rahatsız"

Terörle mücadele sırasında dünyanın hiçbir yerinde teröriste kimlik sorulmadığını vurgulayan Bozdağ, "Terör eylemi yapana; askere, polise, sivil vatandaşa saldırana 'Dur bakayım, kimliğine bakayım. Seninle öyle mücadele edeceğim' diye sorulan bir terörle mücadele yöntemi var mı? Yok böyle bir şey. Güvenlik güçlerimiz terörle etkin ve kararlı mücadelesini sürdürmektedir. Bu, tamamen PKK terör örgütünün hendek terörü döneminde de yaptığı gibi 'Türk güvenlik güçleri sivilleri öldürüyor' iftirasını teyit etmek maksadıyla CHP'den PKK'ya sağlanan bir destektir. Uluslararası alanda da bu kullanılacaktır. Çünkü o dönemde de ellerinde silah olan teröristler öldürülürken PKK, Avrupa'da ve başka yerlerde sivil olarak gösteriyor. Şimdi de SİHA'ların vurduğu teröristler, 'siviller vuruluyor' şeklinde yansıtılıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Bekir Bozdağ, SİHA'ların PKK terör örgütünün inlerini vurduğunu ve belini kırdığını ifade ederek, "SİHA'lar pek çok teröristi etkisiz hale getirdi. Terörle mücadelemizde güvenlik güçlerimize büyük bir destek sağladı. En önemlisi SİHA'lar yerli. Kendi mühendislerimiz, kendi imkan ve kabiliyetlerimizle üretiyoruz. SİHA'ların üretimine dönük olumsuz algılar oluşturmak, belki de Türkiye'nin bu alandaki adımları karşısında bazı engeller çıkartmak istenebilir. Bunun, SİHA'ların da gücünden, etkinliğinden ve yerliliğinden kaynaklı başka propaganda boyutu da var. PKK terör örgütü SİHA'lardan rahatsız. Çünkü SİHA'lar onları vuruyor. PKK'ya destek veren çevreler de rahatsız. Çünkü PKK'nın belini kırıyoruz. Türkiye düşmanları, ülkeler, güçler, uluslararası örgütler de SİHA'larda rahatsız olabilir. Çünkü SİHA'lar terörle mücadelede Türkiye'nin elini güçlendiriyor. Peki bu CHP, SİHA'lardan neden rahatsız oluyor? PKK'nın belini kırdığı için SİHA'lardan rahatsız olan bir anamuhalefet olabilir mi? Ama maalesef var." diye konuştu.

- "Bunlar şehit yakınlarını mahkemelerde süründürüyor"

Samsun'un Çarşamba ilçesinde bir şehit cenazesinde CHP'nin gönderdiği çelengin şehit yakınları tarafından tören alanından uzaklaştırıldığını, bunun üzerine de CHP teşkilatının olayla ilgili mala zarar vermekten suç duyurusunda bulunduğunu aktaran Bozdağ, savcının başvuruya takipsizlik kararı vermesi üzerine CHP'nin avukatlarının tehdit ve hakaret üzerinde tekrar suç duyurusunda bulunduğunu belirtti.

Söz konusu başvuruyu inceleyen savcının, şikayetçi olunanların şehidin birinci derece yakınları olduğunu gördüğünü anlatan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bunlar şehit yakınlarını mahkemelerde, savcılıklarda süründürüyor. Şehit yakınları senin çelengini niye orada görmek istemiyor? Sen şimdi PKK'ya bu desteği atarsan, şehit yakınları senin çelengini cenazesine koymaz. Şimdi düşünün, PKK hakkında böyle bir yaklaşım ortaya koyuyor ve teröristlerle ilgili bu değerlendirmeyi yapıyor, öte yandan da şehidin babasını, ablasının kocasını, amcasının çocuklarını 'Bizim çelengimize siz niye bunu yaptınız' diye mahkeme koridorlarında süründürmek için avukatı vasıtasıyla suç duyurusunda bulunuyor. Olacak bir şey mi bu?"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, erken seçim tartışmalarına ilişkin, "Muhalefetin kendi beklentilerini ifadesi var ortada ama bir erken seçim söz konusu değildir. Bildiğiniz gibi AK Parti iktidara geldiği günden bugüne kadar seçimleri vaktinde yapmak konusunda bir gelenek de oluşturdu. 2007'de zorunlu birkaç ay erken gidildi ama ondan sonraki seçimlerin hepsi vaktinde yapıldı. Onun için biz bu geleneğimizi devam ettireceğiz. Seçim, 2019'un 3 Kasım'ında yapılacaktır." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

"CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun terörle mücadelede kullanılan Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile ilgili yaptığı açıklamaların, CHP içerisinde nasıl karşılanmış olabileceğine" ilişkin soru üzerine Bozdağ, parti içi disiplin bakımından Tanrıkulu'na yeni bir uygulama yapma ihtimalinin gözükmediğini, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tanrıkulu'na destek verdiğini belirtti.

Tanrıkulu'nun yaptığı açıklamalarda terörle mücadeleyi "alçaklık" olarak nitelendirdiğini ifade eden Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bunun bir anlamı, bu mücadeleyi yapanları da aynı şekilde bu ithamla itham ediyor. Orada normalde beklenen şey, 'dur' denmesi lazım. Sen kime alçak diyorsun? Kimi alçaklıkla niteliyorsun? Böyle bir şey olabilir mi? Güvenlik güçlerine böyle bir saygısızlık yapılabilir mi? Terörle bu kadar mücadele etmek zorunda olan bir ülkede, her gün şehit veren, gazisi olan bir ülkede teröristlerin lehine böylesi bir değerlendirmeyi sen nasıl yaparsın? 'Bunu kime sordun da yaptın' diye, onu hesaba çekmesi lazım, bunu yapmadı. Onu daha ileriye götürdü Kılıçdaroğlu, başka bir noktaya geçti. 'Siz SİHA'ları kullanmayın.' diyor. Ben onu anlıyorum. Teröristin kimliğini sorguluyor mücadele etmek için. Kandil bir kimlik verecek herhalde, 'o kimlik varsa mücadele edeceksin, yoksa etmeyeceksin' diyor. Şimdi böyle bir sakat anlayışla terörle mücadele olabilir mi?"

Bozdağ, CHP milletvekillerinin önemli bir kısmının bu açıklamalardan ve Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamaya sahip çıkmasından fevkalade rahatsız olduğunu ifade etti.

CHP'den seçmen düzeyinde tanıdığı dostlarının da bunlardan rahatsız olduğunu dile getiren Bozdağ, "CHP'nin, DHKP-C, FETÖ, PKK ile AK Parti'nin zarar görme ihtimaline binaen kol kola yürümesinden çok büyük rahatsızlıkları var. CHP şunu yapıyor maalesef, 'Cumhurbaşkanı'na kim zarar veriyor? FETÖ, PKK, DHKP-C, Almanya'. Kim zarar veriyorsa onunla aynı hedefe koşmaktan rahatsız olmuyor. Hatta yan yana durmaktan, kol kola yürümekten de rahatsız olmuyor. AK Parti'ye kim zarar veriyorsa onlarla yan yana olmaktan da rahatsızlık duymuyorlar." dedi.

CHP'nin terör örgütleri, Türkiye ve Türk milleti düşmanlarıyla kol kola girecek fotoğrafı çok rahatlıkla verdiklerini söyleyen Bozdağ, bunun İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki yürüyüşünde görüldüğünü kaydetti.

Bozdağ, yürüyüşte Kılıçdaroğlu'nun sağında FETÖ'cüler, solunda PKK'nın uzantılarının bulunduğunu belirterek, "Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye'nin iktidarına talip olan bir parti, 'iktidara zarar verme ihtimali var' diye, Türkiye'nin düşmanlarıyla her gün bu ülkede askerimize, polisimize saldıran hainlerle yan yana gelemez, gelmemeli. CHP'ye oy veren seçmenlerin önemli bir kısmının bu tutumdan, politikadan rahatsız olduğunu biliyorum. Son dönemlerdeki anketlere bakılırsa CHP'nin oy trendindeki düşüşün çok ciddi bir düşüş olduğu gözüküyor. Bunun nedenlerinden bir tanesi de CHP'nin dilinin, Türkiye'de Türk milleti ve devletinin birliğine, bütünlüğüne, refahına, huzuruna saldıran terör örgütlerinin diline çok benzemiş olmasındandır." diye konuştu.

- "Erken seçim diye bir şey yok"

"AK Parti'de üç seçimin yapılacağı 2019'a ilişkin hazırlık süreci sürüyor. Ana muhalefet partisinden eski genel başkan düzeyinde, AK Parti'nin 2018 yazında erken seçime hazırlandığı yönünde olduğu dillendirildi. Erken seçim hazırlığı var mı?" sorusu üzerine Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

"Muhalefetin kendi beklentilerini ifadesi var ortada ama bir erken seçim söz konusu değildir. Bildiğiniz gibi AK Parti iktidara geldiği günden bugüne kadar seçimleri vaktinde yapmak konusunda bir gelenek de oluşturdu. 2007'de zorunlu birkaç ay erken gidildi ama ondan sonraki seçimlerin hepsi vaktinde yapıldı. Onun için biz bu geleneğimizi devam ettireceğiz. Seçim, 2019'un 3 Kasım'ında yapılacaktır. AK Parti hükümetinin de AK Parti Genel Merkezi'nin de gündeminde erken seçim diye bir şey yok."

Bozdağ, partilerinin gündeminde kongrelerin, ülkenin geleceğine ilişkin planların ve programların olduğunu, hükümetin gündeminde de ülkenin iç ve dış sorunları bulunduğunu kaydetti.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nce yapılacağı duyurulan bağımsızlık referandumunun iptal edilmesi gerektiğini belirterek, "Eğer referandum iptal edilmezse elbette bunun bedelleri olacaktır, karşılığı olacaktır ve referandumun ortaya çıkaracağı sonuçlar istikrarsızlık, kriz, kaos ve başka güvenlik riskleri olacaktır." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve açıklamalarda bulundu.

Irak Meclisi'nin reddetmesine ve Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'nin "Tanımayacağız" demesine rağmen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de yapılacağı duyurulan "Bağımsızlık Referandumuna" ilişkin kampanya sürecinin devam ettiğinin hatırlatılması üzerine Bozdağ, Türkiye'nin bu konudaki düşüncesinin çok net olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimle Merkezi Irak Hükümeti arasındaki sorunların farkında olduğunu belirten Bozdağ, "Taraflara, bu sorunların dialog ve uzlaşıyla çözülmesini önerdik. Bu konuda da her tür desteği vereceğimizi söyledik. Umarız ki bu sorunlar, yakın zamanda çözüme kavuşacak. Barzani'nin halk oylaması kararı, tarihi bir hatadır." diye konuştu.

Bölgede, sadece Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani ve taraftarlarının yaşamadığının altını çizen Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:

"Bölgede Türkmenler var, Araplar var, farklı inanç grupları var, farklı farklı yapılar var. Bütün bunların adına karar alma yetkisi Barzani'de değil. Ortak bir karar yok bir defa... İki, Irak'ın toprak bütünlüğü ve siyasal birliği de esastır. Irak Anayasası ortada. Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğünü ve siyasal birliğini esas alan politikalar yürütür ve bundan sonra da aynı politikaları güdecektir.

Türkmeler, halk oymasına katılmama kararı aldı. Araplar da katılmama kararı aldı. Merkez Hükümet, halk oymasını veto etti. Bunun olamayacağını Parlamento karara bağladı. Komşular ve uluslararası toplum İsrail hariç, bu halk oylamasının yanlışlığını çok açık bir şekilde ifade ediyor. Bu ortamda, bu halk oymasının yapılması, bölgenin huzurunu, istikrarını, barışını ve refahını ortadan kaldırır. Çok ciddi güvenlik güçleri ortaya çıkarır. Bölge bugünleri arayacak sonuçlarla karşı karşı kalabilir."

- "O gün geldiğinde hepimiz bunu göreceğiz"

Türk Hükümetince hem Barzani'ye hem Irak Merkezi Hükümetine hem de uluslararası topluluğa bunun doğurabileceği güvenlik risklerinin en üst düzeyde ifade edildiğini vurgulayan Bozdağ, referandumun iptal edilmesinin doğru bir karar olacağını anlattıklarını kaydetti. Bozdağ, şunları söyledi:

"Sayın Dışişleri Bakanımız, Bağdat ve Erbil ziyaretlerinde bunu birinci derecede muhataplarıyla paylaştı. Bu referandumun iptali doğru olandır. Eğer referandum iptal edilmezse elbette bunun bedelleri olacaktır, karşılığı olacaktır ve referandumun ortaya çıkaracağı sonuçlar, istikrarsızlık, kriz, kaos ve başka güvenlik riskleri olacaktır. Bugün öngörülemeyen pek çok sorun ortaya çıkacaktır. O nedenle, biz aklıselimin egemen olmasını ve bu halk oylamasının derhal iptal edilmesini umut ediyoruz. İnşallah, iptal olur. İptal olmazsa, çok net, bunun bedelleri olacaktır. O gün geldiğinde hepimiz bunu göreceğiz."

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Rusya'dan S-400 füze sisteminin alımıyla ilgili, "Komşumuz Rusya ile bir görüşme başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Putin arasındaki iyi diyalog da bunun hızlı ilerlemesine yol açtı ve Türkiye ile Rusya arasında şu anda S-400 füzeleri konusunda anlaşmalar imzalandı, kapora ödendi. Bundan sonra süreç devam edecek. Kendi güvenliğimiz bakımından bunu zorunlu görüyoruz. Teknoloji transferini de içeren büyük bir adım." dedi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'nin, Rusya'dan S-400 füze alımını eleştirdiğinin hatırlatılması üzerine Bozdağ, yurt dışından eleştiriler olabildiğini ve her ülkenin kendi çıkarları açısından olayı değerlendirdiğini ancak yurt içinden ana muhalefetin eleştirisini anlamanın mümkün olmadığını belirtti.

Türkiye'nin, ulusal güvenliğini sağlama konusunda her türlü tedbiri alma hak ve yetkisine sahip olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelerin tamamı Türkiye'ye bu hakkı vermektedir. Kendi güvenliğimizi, hava sahamızı ve sınırlarımızı buralara dönük saldırılara karşı koruyacak savunma sanayi malzemelerine, silahlara, füzelere sahip olmamız lazım. Türkiye de elbette kendi güvenliğine ilişkin gerekli adımları atacak. NATO ülkeleri, ABD veya başka devletler Türkiye'nin hava savunma sistemini kurması ve diğer savunma ihtiyaçlarını karşılaması konusunda ihtiyaçlarını karşılamadığı takdirde Türkiye ne yapacak? 'Benim ihtiyacım var, bu ihtiyacımı siz karşılamıyorsunuz' diye ihtiyaç ortadan kalkmadığına göre, bu ihtiyacın giderilmesi lazım. Ya kendi üretecek ya da üreten birilerinden bu ihtiyacı gidermek zorunda. Bütün ülkeler bunu yapıyor." ifadelerini kullandı.

- "Füzeler Kılıçdaroğlu'nun güvenliğini de sağlayacak"

Türkiye'nin alternatifsiz olmadığının, tek bir kapıdan mal almak zorunda bulunmadığının altını çizen Bozdağ, şöyle konuştu:

"Bu nedenle komşumuz Rusya ile bir görüşme başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Putin arasındaki iyi diyalog da bunun hızlı ilerlemesine yol açtı ve Türkiye ile Rusya arasında şu anda S-400 füzeleri konusunda anlaşmalar imzalandı ve kapora ödendi. Bundan sonra süreç devam edecek. Teknoloji transferini de içeren büyük bir adım. Kendi güvenliğimiz bakımından bunu zorunlu görüyoruz. Dolayısıyla burada CHP liderinin memnun olması gereken bir şey var çünkü bu füzeler onun da güvenliği için alınıyor. Bu ülkenin güvenliği için alınıyor. Tabii biz NATO üyesiyiz. Bu silahların, NATO'nun kullandığı silahlarla uyumu, diğer konular, elbette bunlar bizim de gündemimizde ve bu işler yapılırken bu hususlar da dikkate alınacaktır."

Alman yetkililerin Türkiye'ye silah satışı konusundaki çelişkili açıklamalarını değerlendiren Bozdağ, 2017'nin Almanya, Fransa, Hollanda ve Avusturya'da seçim yılı olduğunu hatırlattı. Bozdağ, bu ülkelerde seçimin ana malzemesinin Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu, Almanya'nın bu süreçte Türkiye ile yatıp kalktığını ifade etti.

- Türkiye-Almanya ilişkileri

Bir Türk vatandaşı olarak, Türkiye'nin Avrupa ülkelerinde gündem olmasından rahatsız olmadığını dile getiren Bozdağ, bunun Türkiye'nin gücünü de gösterdiğini, dünyanın çok güçlü ülkelerinin bile seçim yaparken Türkiye'ye dönük politikaları konuşmadan halktan oy isteyemediklerini vurguladı.

Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye'nin bu kadar malzeme yapılması, oralarda yaşayan vatandaşlarımıza, Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı seyrine gerçekten büyük zararlar veriyor. Biz bunu gördük. Halbuki bekleriz ki siyasi seçimlerde kendi halklarının iktidardan beklentilerine nasıl cevap vereceklerini, ülkelerinin iç sorunlarını, uluslararası sorunlarını nasıl çözeceklerini konuşsunlar, bunun üzerinden oy devşirsinler ama öyle olmadığını gördük. Ben umuyorum ki seçimden sonra aklıselim hakim olur ve bu ilişkiler normalleşme seyrine girer. Benim bu anlamda bir beklentim var. Çünkü seçim bitince işin harareti de ortadan kalkacak. Belli bir zaman sonra normalleşme olacağını tahmin ediyorum."

Alman yetkililerin, Türkiye'ye silah satışının kısıtlanmasına ilişkin açıklamalarını doğru bulmadığını ifade eden Bozdağ, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in tek başına böyle bir yetkisi olmadığını vurguladı. Bozdağ, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de bunu doğru bulmadığı yönünde açıklama yaptığını hatırlattı.

- "Kötü komşu kişiyi mal sahibi yapar"

Merkel'in iradesinin hakim olması ve Türkiye-Almanya ilişkilerinin bu açıdan olumlu seyir takip etmesi temennisinde bulunan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Kötü komşu kişiyi mal sahibi yapar. Türkiye, savunma sanayi konusunda yerlileştirme politikasını AK Parti hükümetleri döneminde ana politika edinmiştir. Biz iktidara geldiğimizde yüzde 20'lik yerlilik oranı vardı, şu anda yüzde 65'i yakalamış durumdayız. Bize yapılan her olumsuz hareket, bizim o konuda kendi yerli imalata yönelmemizi sağlamaktadır. Biz o alanda yeni adımlar atıyoruz. Örneğin SİHA'lar, İHA'lar konusunda bize kapıları kapattılar, vermediler. Parasını verdiğimiz şeyler uzadı, tamire gönderdiğimiz şeyler bir türlü tamirden gelmedi. Sonuçta biz hem İHA'yı yaptık, İHA'dan daha ilerisi SİHA'yı yaptık. Şimdi kendi otomatik silahımızı, tankımızı, savaş gemisi ve helikopterlerimizi yapıyoruz. Bu tür adımlar bizi mal sahibi yapmaya ve erken mal sahibi olmaya mecbur edecektir. Sayın Gabriel'e teşekkür ediyorum, onların askıya aldığı her konuda kendi imkanlarımızla yeni şeyler geliştirebileceğimizi ve yerlilik oranını artırma konusunda bu alana daha fazla bütçe ayırabileceğimizi düşünüyorum. O yüzden bunlar bizi bu alana zorlayacaktır."

- "Olayın aydınlatılmasının bu kadar uzun sürmemesi lazım"

Almanya'da, aralarında Türklerin de bulunduğu yabancıların katledilmesine ilişkin, NSU davasında yıllar sonra savcılığın, tek sanık hakkında müebbet hapis cezası istediği hatırlatılarak, "Bu davanın bu kadar yıl geçmesine rağmen resmen karara bağlanmamasının nedeni ne olabilir?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Bozdağ, "Almanya'nın yetkilileri, Almanya'nın bir hukuk devleti olmasıyla iftihar ediyorlar. Geçen Sayın Merkel de öyle bir açıklama yaptı ama hukuk devletinde bir olayın aydınlatılmasının bu kadar uzun sürmemesi lazım." dedi.

NSU cinayetlerinde 8 Türk vatandaşı, bir Yunan, bir de polisin öldürüldüğünü hatırlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

"Olayın aydınlatılması tam yapılamadı. Şu anda bu olaya karıştığı iddia edilen iki kişi şüpheli şekilde öldüler. 'İntihar' dendi, acaba ne kadar intihar, ne kadar intihar değil bu tam aydınlığa kavuşturulamadı. İkincisi, bu örgütün devlet içindeki irtibatları üzerinde de yeterli inceleme yapılamadı. Eyalet parlamentolarında ve Almanya Federal Meclisinde bu konuda komisyonlar kuruldu. Onların raporlarında dahi bu bağlantıların aydınlatılamadığına ilişkin değerlendirmeler var. Devlet içinde NSU'nun bağlantılar var mı, yok mu istihbaratta ve poliste? Bu konu da aydınlığa kavuşturulamadı. 'Bu konuda ihbarlar var mıydı, bu olaylar engellenebilir miydi, engellenebilirse neden engellenmedi?' sorularının da yeterince cevabı bu dosyalarda verilmiyor."

- "Deniz Feneri hadisesinde şipşak yaptılar"

Davanın, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala karara bağlanamadığına dikkat çeken Bozdağ, şunları kaydetti:

"Biz biliyoruz ki Deniz Feneri hadisesinde şipşak yaptılar, hemen. Baktınız, karar çıktı. Öyle 4 yıl falan da sürmedi. Ne kadar hızlı bir yargılama süreci olduğunu hep beraber gördük ama NSU davalarına baktığınızda halen bitmedi. Şimdi savcı mütalaa verdi ama karar ne zaman verilecek o da belli değil. Artık bunun karara bağlanması gerekiyor. Biz de bekliyoruz, karara bağlanmasını geç de olsa olumlu bir adım olarak değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim. Sanıklar öldüğü gibi tanıklar da ölüyor yani olayın aydınlatılmasına yardımcı olacak kim varsa bir bakıyorsunuz bir şekilde ortadan kayboluyor. Bu da anlaşılır gibi değil. O nedenle bu olay aydınlatılmadan ve pek çok soru karşılık bulmadan öyle görünüyor ki kapatılacak."

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu göreve başladı, müracaatlar bugün bitiyor. Komisyona 98 bin 252 müracaat olmuş. Bu, meslekten uzaklaştırılanların neredeyse tamamının müracaat ettiğini gösteriyor." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

CHP'nin Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün bazı beyanlarının hakimlik mesleğiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle Danıştay'a yaptığı başvuru ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güngör'e yönelik eleştirilerine ilişkin soruyu yanıtlayan Bozdağ, Güngör'ün çok yetkin ve saygın bir hukukçu olduğunu belirterek, kendisiyle Adalet Bakanlığı döneminde de yakın bir şekilde çalıştıklarını, Güngör'ün isabetli kararlarına ve adaletin tecellisi konusundaki hassasiyetine yakından tanıklık ettiğini ifade etti.

Bozdağ, "Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP uzunca bir zamandır Türk yargısıyla kavga ediyor. Hakimlere savcılara hakaret ediyor, tehdit ediyor. Onları küçümsüyor, alaya alıyor. Kamuoyunun önünde kendini savunamayacak durumda olan hakim ve savcılarımıza bir yandan Kılıçdaroğlu, bir yandan parti sözcüleri saldırıyor. İstediği kararı veren hakimse savcıysa onları övüyor. Ama istediği kararı vermediği an o kararı veren hakim ve savcıyı da yerin dibine geçiriyorlar." diye konuştu.

Anayasa Mahkemesi'nin Can Dündar ile ilgili kararında CHP'lilerin Yüksek Mahkeme üyelerini yere göğe sığdıramadığını, başka kararlarda ise üyelere çok ağır eleştiriler yapıldığını anlatan Bozdağ, şunları söyledi:

"Hakimler, savcılar her gün siyasilerle polemiğe giremezler, onların meslekleri de buna izin vermez ama yargı camiasında emin olun Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin yargı görevi yapanlara bu saygısız üslubundan dolayı çok büyük rahatsızlık var. Hakimler, savcılar mesleğin vakar ve onurunu korumak zorundadır ve onu koruyorlar."

Bozdağ, Türk yargısının Fetullahçı Terör Örgütü'nün yargı içindeki uzantılarının temizlenmesinden sonra çok büyük bir ayağa kalkış yaşadığını, tarafsız ve bağımsızlığını yitirmiş olanların yargıdan ayıklandığını ve Türkiye'nin en büyük soruşturmalarını, en büyük davalarını yürüttüğünü ve bir özveri ortaya koyduğunu belirterek, 2016'da 13 buçuk milyon civarında adli işlem yapıldığını, bunların içinde eleştirilen konuların 100'ü bulmayacağını ifade etti.

Bekir Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ancak Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve temsilcilerinin, yargı gereği yapanlara karşı bu saygısız dili yargıda büyük bir rahatsızlık uyandırdı. Kendi aralarında bunu konuşuyor, ifade ediyorlar. Danıştay Başkanı Sayın Zerrin Güngör, yargı görevi yapanların bu saygısız dilinden rahatsızlığına tercüman olmuştur. Onların hissiyatını dile getirmiştir. Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını bir kez de Yüksek Yargı Başkanı olarak ifade etmek durumunda bırakılmıştır. Yargı kendisini CHP tarafından savunma mecburiyetine itilmiştir. O da kendisini savunmuştur. Sayın Kılıçdaroğlu'nun düşüncelerini ifade etme hürriyeti olur da Sayın Zerrin Güngör'ün düşüncesini ifade etme hürriyeti olmaz mı? O da kendilerine dönük saldırılar karşısında düşüncesini ifade etmiştir. Eğer Kılıçdaroğlu 28 Şubat'ta Genelkurmay'a gidip brifing alan hakim ve savcılara aynı lafı söyleseydi, o zaman belki 'Ne oluyor?' dersin. Anayasa Mahkemesi'nde 367 kararı verenler o süreçte aynı lafları söylese başka bir şey söylenirdi. O zaman hiç hakimlerin bağımsızlığı, tarafsızlığından bahsetmiyor ve bunlara yönelik de herhangi bir eleştiri ortaya koymuyor."

Yargının artık CHP'nin, FETÖ'nün ya da AK Parti'nin arka bahçesi olmadığını, AK Parti, CHP ya da MHP aleyhine de karar verilebileceğini bildiren Bozdağ, "Bu güzel bir şey, yargının tarafsız ve bağımsız olması. Ama şimdiye kadar, kendilerinin dediği istikamette hareket eden bir yargı özlemi içerisinde CHP. Çünkü, hep daraldığında yargı açıklama yapıyordu." dedi.

Bozdağ, AK Parti iktidarının ilk zamanlarında yüksek yargıdan, Barolar Birliği'nden art arda bildiriler yayımlandığını anımsatarak, "Herkes ana muhalefet partisinin dilinden daha fazla siyasallaşmış bir dille hükümet eleştirisi yapıyordu. Bu, doğru bir şey mi? O zaman çıkıp da 'Dur bakalım, sen ana muhalefet misin? Ben ana muhalefetim.' dedi mi, demedi. Şimdi, nerede? Yargı, yerinde ve herkes işini yapıyor. Yargı kendi işini, ana muhalefet de kendi işini yapacak. Ana muhalefet partisi, yargının yardımına ihtiyaç duymadan ana muhalefetini yapması lazım. Öyle anlaşılıyor ki ana muhalefet kendi başına işini yapamıyor, yargıdan da destek alamayınca yargıyı suçlamaya devam ediyor." diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Zerrin Güngör'le ilgili CHP'nin Danıştay'a yaptığı başvurudan bir sonuç çıkmayacağını düşündüğünü ifade ederek, "Çünkü Danıştay'ın Başkanlar Kurulu üyelerinin ve daire üyelerinin, Anayasa Mahkemesi ve diğer hakim ile savcıların hissiyatına tercüman olduğunu düşünüyorum. Onlar zannedersem, 'Bizim hissiyatımızı dile getirdin, Allah senden razı olsun.' diyeceklerdir ve Kılıçdaroğlu'na da hak ettiği bir hukuk dersi niteliğinde cevabını verecekler diye tahmin ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- FETÖ'nün inkar politikası

"Darbe girişiminin failleri yakalanmaya devam ediyor. Akıncı davası sürüyor. Davalarda sanıkların inkar politikası uyguladığı görülüyor. Buna ilişkin değerlendirmeniz ne olur?" sorusu üzerine Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin gerek darbe teşebbüsü davalarında gerekse örgüt üyeliği davalarında örgütün ortaya koyduğu savunma stratejisine yüzde 99 uyduklarını vurguladı.

Örgütün bu stratejisine ilişkin bilgi veren Bozdağ, örgütün üyelerinden her şeyi reddetmelerini istediğini belirtti.

Sanıkların, ses kayıtlarını, görüntüleri, bilirkişilerin yüzde yüz söylediği kesin bilgileri de reddettiklerini aktaran Bozdağ, örgüt üyelerinin kötü muamele gördüklerini, ifadelerinin zorla alındığını, savunma haklarının kısıtlandığını iddia ettiklerini belirtti.

Bekir Bozdağ, "Örgüt içeride bulunan örgüt üyelerine 'Bunları yaparsanız biz sizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yoluyla şöyle böyle bir şekilde lehinize sonuçlar çıkaracağız' diye ikna etmiştir. Bütün bunlar örgütün varlığını ispat eden savunma stratejisidir." dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin daha önce de defalarca rüyalarla motive edildiğini hatırlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

"Peygamber Efendimizi cezaevi cezaevi sahte rüyalarla gezdiriyorlar ve Peygamber Efendimizin ismini, sahabeleri rüyalarda kullanmak suretiyle motivasyon üretmeye devam ediyorlar. Bütün amaç, örgüt üyelerinin sorgulama ve yargılama sürecinde itirafçı olmalarını ve örgütün bütün çirkinliği ile ortaya çıkmasını engellemektir. Mahkemelerde şu anda örgüt üyeleri kendilerine çizilen senaryoyu oynuyorlar."

- Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kurulan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yapılan başvurulara ilişkin de bilgi veren Bozdağ, "Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu göreve başladı, müracaatlar bugün bitiyor. Komisyona 98 bin 252 müracaat olmuş. Bu, meslekten uzaklaştırılanların neredeyse tamamının müracaat ettiğini gösteriyor." dedi.

Bozdağ, komisyonun çalışmalarını daha önce yayımladığı ilkeler etrafında yapacağını ve kararlarını da zaman içinde vereceğini kaydetti.

- 130 kişinin vatandaşlıktan çıkarılması

Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 130 kişinin vatandaşlıktan çıkarılma kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanmasına ilişkin de bilgi veren Bozdağ, KHK'ya konulan hükümde belli şartlar altındaki kişilerin Türk vatandaşlığından çıkarılabileceğinin düzenlediğini anımsattı.

Mahkemelerin de bu yönde kararlar aldığını ve alınan kararların İçişleri Bakanlığı'na iletildiğini, sürecin devam ettiğini anlatan Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu ne zaman olur veya olur mu, olmaz mı bunu tamamen Bakanlar Kurulu takdir edecektir. Bakanlar Kurulu'na bunun teklifini İçişleri Bakanlığının yapması gerekiyor kural gereği. Şu anda Bakanlar Kurulumuza bu yönde henüz bir teklif gelmedi, geldiği zaman Bakanlar Kurulu onun değerlendirmesini yapar."