Başbakan Binali Yıldırım, Londra'daki terör saldırısına ilişkin, "Terör herkesin başının belasıdır. Terörü sadece Müslüman ülkelerle zikretmek yapılan en büyük yanlıştır. Terör küresel bir felakettir, insanlığın başının belasıdır." dedi.

Elazığ'da bulunan Yıldırım, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

"Kampanyanız açısından gidişatı nasıl buluyorsunuz, umut verici mi? 'Evet' oyları artıyor mu yoksa sorunlu mu görüyorsunuz?" sorusu üzerine Yıldırım, "Oyları saymıyoruz da vaziyet iyi. Vatandaşın ilgisi çok iyi. Oyları 16 Nisan akşamı sayacağız ama vatandaşın ilgisi iyi. Selamımıza selamla karşılık veriyor. Bu, bir anlam ifade ediyor. Gönlü, yolu bizimle. 'Türkiye'nin aydınlık yarınları için 'Evet' demeye hazırım.' diyor." ifadelerini kullandı.

Miting meydanlarına vatandaşların katılımı hatırlatılarak, "Birkaç seçim geçirdiniz, bir karşılaştırma yaptınız mı?" sorusu üzerine Başbakan Yıldırım, ziyaret ettiği bütün illerde coşkunun çok fazla olduğunu, kalabalığın 1 Kasım seçimlerindeki mitinglerden daha fazla olduğunu belirtti.

Dün Ankara'da düzenlenen "Uluslararası Hacı Bektaş Veli ve Sultan Nevruz Cem'i Buluşması"nda verdiği mesajların hatırlatılması üzerine Yıldırım, Erzincan'ın bu konuda Türkiye'ye model olduğunu söyledi.

Erzincan'ın Refahiye ilçesinin Kayı Köyü'nde doğduğunu, Hacı Topal Dursun'un oğlu olduğunu hatırlatan Yıldırım, Alevi ile Sünni vatandaşların birlikte yaşadığı, her şeyini paylaştığı bir kültürden geldiğini vurgulayarak, "Ayrımız gayrımız yok, nitekim adımı koyarken de güzel ahlakından, güzel komşuluğundan etkilenerek o ismi, yani Binali ismini bana koymaya karar vermişler." dedi.

"Siz isminizi veren komşunuzu tanıdınız mı?" sorusu üzerine Yıldırım, "Evet, tanıdım. Allah rahmet eylesin." dedi.

"Bu kardeşliği kimse bozamaz"
Alevi ve Sünni vatandaşların arasında hiçbir sorun olmadığına dikkat çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Son 10-15 yılda Avrupa ülkelerinde Aleviliği, 'Ali'siz Alevilik' daha doğrusu ateizm, din, inanç olmadan bir grup tarafından yapay olarak... Böyle bir çalışma var. Bu çalışmayla Alevi-Sünni kardeşlerimizin arasını açmaya gayret ediyorlar ama bu yürümez. Böyle bir, yüzyılların getirdiği bu kardeşliği kimse bozamaz. Zaman zaman provokasyon denemeleri, kışkırtmalar, Alevi-Sünni kardeşliğini bozmaya yönelik faaliyetler oluyor ama bugüne kadar başarılı olamadılar, bundan sonra olamazlar. 37 yıl sonra yapılmış Nevruz Sultan Cem'i. Dede Garkın Derneği'nin tertiplediği bir etkinlikti, çok güzel oldu. Çok da güzel katılım vardı. Semah merasimi, konuşmalar oldu."

Alevi öğretisiyle Sünni öğretisi arasında hiçbir farklılık olmadığının altını çizen Yıldırım, "Allah'ımız bir, Peygamberimiz bir. Hazreti Ali, onların da, bizim de. Ehlibeyt, Peygamberimizin ailesi. Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin Efendimiz keza aynı. Türkiye'de Yezid ismini koyan var mı; ama Ali, Binali, Hasan, Hüseyin, Mehmet. Bu isimler çok yaygın koyuluyor, bunlar bizim ortak değerlerimiz. Bunlar üzerinden kutuplaşma, ayrıştırma yapmaya çalışmayı, bizim inancımıza karşı adeta bir girişim olarak algılamak lazım." diye konuştu.

"Kerbela'yı da, Sivas'ı da, Başbağları da yapan aynı provokasyondur, aynı çarpık zihniyettir." diyen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bizi birbirimize düşürmeye, olmayan bir düşmanlığı yapay olarak üretmeye çalışıyorlar. Buna karşı uyanık olmamız lazım. Aşık Veysel'in ne güzel deyişleri var, 'Ne Alevisi-Sünnisi değil miyiz hep bir kardeş. Bizi yakar bizim ateş. Söndürmektir çaresi.' Yani mezhep, inanç işlerinden bir tartışma başlatırsak, bunun sonunu alamayız. Avrupa'yı hatırlayın, sadece Almanya'da 12-13 milyon insan, mezhep savaşlarında yok oldu gitti. Yüzyıl sürdü. Onun için Allah'a giden yollar, bütün nefislerin, bütün nefes alıp verenlerin sayısı kadar. Bir tane yol yok. Kimse 'Benim yolum doğrudur.' diyemez. Mühim olan yolun Allah'a gitmesi, yaradana gitmesidir. Ağzımıza geldiği zaman işin şekli değişiyor, yanlış bir yere gidiyor."

Londra'daki terör saldırısı
Londra'daki terör saldırısına ilişkin soru üzerine Başbakan Yıldırım, "Olay yerel saatte 2.35 civarında. Bizim saatte tabii daha geç saatte. Böyle bir hadise var. İngiliz polisi, ilk bilgilere göre bunu bir terör saldırısı olarak değerlendiriyor. Bizim de haber sitelerinden, haber merkezlerinden edindiğimiz ilk bilgiler, bir kalabalığın üzerine aracını sürdüğü ve bir kadının hayatını kaybettiği, 4'ü ağır olmak üzere toplam 12 yaralı olduğu. Daha sonra bir olay daha oluyor. Değerlendirilen, aynı olayı yapan, arabadan bu sefer iniyor, bıçakla saldırmaya çalışıyor. O arada da etkisiz hale getiriliyor." açıklamasında bulundu.

Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyledir, değildir detayları henüz bilmiyoruz ama burada şuna dikkat çekmek lazım, terör herkesin başının belasıdır. Sadece terörü Müslüman ülkelerle zikretmek yapılan en büyük yanlıştır. Terör küresel bir felakettir, insanlığın başının belasıdır. İstanbul ne kadar güvenliyse, Londra da o kadar güvenlidir. Ankara ne kadar güvenliyse, Paris de o kadar güvenlidir. Riyad ne kadar güvenliyse, Konya da o kadar güvenlidir. Terör konusunda çifte standardı, 'ama'yı, 'fakat'ı bırakmak lazım ve terör konusunda bütün ülkelerin bir araya gelmesi lazım, ortak mücadele yapılması lazım. Bugünlerde DEAŞ terörüne 'İslamist terörizm' diyorlar. Bu bizim kanımıza dokunuyor. İslam diniyle terör asla birlikte zikredilemez, böyle bir şey olmaz. Bizim dinimiz barış dini, kardeşlik dini, yani her terör olayını yapanları Müslümanlara, İslamiyete mal etmek işin başından beri çifte standart anlamına gelir."

"Rezervasyonlar var ama azalma var"
Bazı ülkelerin, Türkiye'nin güvenli olmadığı gerekçesiyle turizme yönelik çağrılarına ilişkin değerlendirmesi sorulan Yıldırım, otellere rezervasyonlarda azalma olduğunu belirtti.

Durumun, güvenlikten ziyade ticari olduğuna dikkat çeken Yıldırım, "Türkiye, turizmde çok iyi konumda, açık ara birçok ülkeden önde, çok büyük gelişme kaydediyor. Hazır, terör de iyi bir malzeme, bunu kullanarak maalesef kafa karıştırıyorlar. 'Güvenli değil' diyorlar, 'Giderseniz risk size ait.' diyorlar, bazısı 'Gitmeyin.' diyor. Bunların hepsi bir oyun, oyunun birer parçası." dedi.

Yüzde yüz güvende olan bir ülkenin olmadığını vurgulayan Yıldırım, "Teröre karşı ben iddialıyım. Bizde terör olmaz. Bizde hiçbir olay olmaz." diyen ülkenin doğruyu söylemediğini belirtti.

"Gelişmiş ülkeleri akılcı davranmaya davet ediyoruz"
Başbakan Yıldırım, Avrupa ülkelerinin kısıtlamalarına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Giriş çıkışları kısıtlıyorlar, bagajları kontrol ediyorlar, envaiçeşit eziyetler yapıyorlar. Oralarda terör artık paranoyaya dönüşmüş vaziyette. Her şeyden endişeleniyorlar, korkuyorlar. Abartılı bir şekilde yapıyorlar. Yine olur mu? Oluyor. 

Bir kere kendini yok etmeyi kafaya koymuş bir adama ne yapacaksınız? Paris'te TIR'ı kalabalığın içine sürdü, Almanya'da aynısını yaptı. Bizde oldu, canlı bomba patlattı. Onlarca insanın hayatına mal oldu. Onun için bu terör konusunda özellikle gelişmiş ülkeleri, Avrupa'yı, Amerika'yı daha akılcı düşünmeye davet ediyoruz. Buna ihtiyaç var. Eğer siz 'İslami terör', 'İslamcı terörist' diye tanımlama getirirseniz, baştan zaten terörü teşvik edersiniz ve bununla da kalmazsınız, bütün Müslümanları karşınıza alırsınız. 1-2 milyar insanı karşınıza almak ne demek. Küresel barışı kiminle sağlayacaksınız. Böyle bir şey olmaz."

"Savunmadan ziyade taarruza geçtik"
Terör örgütünün şartlar ve zemini kollayarak her zaman eylem girişiminde bulunabileceğine dikkati çeken Yıldırım, bu nedenle terörle mücadele kapsamında geçen yılın haziran ayından itibaren yeni bir yöntem olarak taarruzun tercih edildiğini söyledi. "Savunmadan ziyade taarruz. Üzerilerine üzerilerine gidiyoruz" diyen Yıldırım, bu yöntemin kış aylarında da devam ettiğini vurguladı.

Geçmiş dönemlerde kar yağdığı için terörle mücadeleye ara verildiğini anımsatan Yıldırım, şöyle konuştu: 

"Bu sefer onu yapmadık. Kış şartlarında da hala şimdi Lice'de, Bingöl'de, Diyarbakır'da birtakım riskli bölgelerde, operasyon kış şartlarında da devam ediyor. Bu işin yazı, kışı yok. Terör başımızın belasıdır. Yaz da olsa, kış da olsa bunun doğuracağı acı sonuçlara katlanmak istemiyoruz. Bunun için sürekli kaçtıkları yere kadar kovalayarak, içeride ve dışarıda, sınırdan girişler, içeride yuvalandıkları yerler, hepsi didik didik aranıyor. Binlerce güvenlik kuvveti sahada. Şunu söyleyebilirim, yüzde yüz inisiyatif devlettedir. Bunu zaten bölgeye gittiğimizde görüyoruz. 

Iğdır'da bugün havayı gördünüz. Herkesin bayrağı elinde. Eskiden oralara gittiğiniz zaman size selam vermekten kaçınırlardı. İçeri girip kapıyı kapatırlardı. Şimdi HDP'nin adamları gelince kapıyı kapatıyorlar, yüzlerine bakmıyorlar. Nereden nereye geldik. Tabii Irak'ta ve Suriye'de otorite boşluğundan kaynaklı terörün alt yapısı var ama Türkiye'deki faaliyetlerini biz büyük ölçüde kontrol altına aldık. Şimdi de girişleri engellemek için bir çalışma içerisindeyiz."

"Teyo Pehlivan bunları duysa pataklar"
Başbakan Yıldırım, "halk oylamasında kararsız olan kitleyi nasıl ikna edeceğinin" sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:

"Önce böyle bir vatandaşımıza tereddütlerinin ne olduğunu sorarım. Onları cevaplandırırım. İkna olursa olur, olmazsa tabii ki vatandaşımızın kendi kararıdır. Burada ikna olmayacak bir şey yok. Öyle bir durumla karşılaşmadım ama hiç endişem de yok. Yaptığımız iş çok açık ve net. Milletin gözü önünde her şey belli. Her şeyi sorabilir vatandaş. Getirdiğimiz bu 18 maddeyle ilgili çekinebileceğimiz, 'buna da nasıl cevap vereceğiz' diyeceğimiz hiçbir şey yok. Ama maalesef 'hayır' grubundaki ekip yalanda ölçü, sınır tanımıyor, vitesten atmış vaziyetteler. Teyo Pehlivan bunları duysa pataklar. Bu kadar ölçüyü, ayarı kaçırdılar. Bugün Sayın Kılıçdaroğlu, gayrimenkul sertifikasıyla ilgili 'referandumda evet çıkarsa tapularınız alınacak, onun yerine size bir kağıt verilecek' demiş. İnsaf etmiş, kağıt vermeyi de söylemiş."

"Cumhurbaşkanlığı modelinde, Cumhurbaşkanının kaç yardımcısı olacağının bilinmediği ve bunların seçimle göreve gelmeyeceği" yönündeki eleştirilerin anımsatılması üzerine Yıldırım, "Sistemin ana özelliği yasama ile yürütmeyi birbirinden ayırmak. Şu anda yasama, yürütmenin bir anlamda kontrolünde. Hükümetin istediği şey, Meclis'te olur, istemediği olmaz. Bu sistem öyle değil, bu sistemde vatandaş ikisini de ayrı seçiyor. İki sandık var. Vatandaş, seçtiği milletvekillerine 'siz yasama işine bakacaksınız, kanun çıkacaksa kanunları çıkartacaksınız, cumhurbaşkanını da denetleyeceksiniz. İhtiyacı olan kanunları çıkartacaksınız, ancak yanlış yapıyorsa o yanlışları da denetleyeceksiniz, gereken tedbirleri alacaksınız' diyor." ifadelerini kullandı.

"Yerli ve milli bir sistemden bahsediyoruz"
Yıldırım, Cumhurbaşkanının bir veya daha fazla yardımcısı olabileceğini belirterek, şöyle konuştu

"Şimdi cumhurbaşkanı sistemi, Amerikan sistemi değildir. Başka bir ülkenin sistemini aynen kopyalamadık. Yerli ve milli bir sistemden bahsediyoruz. Amerika'da başkan adayı olunca kampanyanın bir yerinde 'benim yardımcım şu olacak' diyor. Bu da bir model. Bu Amerikan modeli. Bizim modelimizde cumhurbaşkanı var. Bir veya daha fazla yardımcı tayin edebiliyor. Bu da anayasada tanımlanıyor. Bunların yetkileri nedir, görevleri nedir hepsi var. Yani cumhurbaşkanı ekibiyle çalışacak, tek başına çalışmayacak. Dolayısıyla onların ayrı şekilde seçilmesini öngören bir model kurmadık biz. Öyle olsa ne olacak, böyle olsa ne olacak? Sonuç ne? Yetkiyi veren millet. Kime veriyor millet, cumhurbaşkanına veriyor. Amerika'da da başkana yetkiyi veriyor, yardımcıya vermiyor. Seçimle geliyor diye yardımcının ayrı bir alanı yok. O da başkan ne görev veriyorsa onu yapıyor."

"Yeni sistemde hem yetki var hem sorumluluk var"
Cumhurbaşkanının yetkilerinin yeni sistemde daha fazla olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Okumamışlar. Şu anda yetki var, sorumluluk yok. Yeni sistemde hem yetki var hem sorumluluk var. Şu anki sisteme göre cumhurbaşkanının yetkilerinde ne varsa aynısı yine var. Ne fark var onu söyleyeyim, şimdi Bakanlar Kurulu cumhurbaşkanlığıyla birleştirildiği için Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi var. Yani Bakanlar Kurulu kararı yerine Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi var. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde ne var, atamalar var. Bütün atamalar Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle yapılıyor." dedi.
"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tek adamlık eleştirisi yaparken 'Çanakkale Savaşında biz büyük bir mücadele sonucu 250 bin şehit verdik. Sonrasında İstanbul'un işgaline bir kişi karar verdi' dedi. Bu kadar ileri bir iddiada bulundu. Bunun için ne söylersiniz?" sorusu üzerine Yıldırım, ne Çanakkale Savaşında ne de İstanbul'un işgalinde olduklarını belirtti.

- "Demokrasi ile padişahlığı birbirine karıştırıyor"

Kurtuluş Savaşını yapıp, Cumhuriyet'i kurduklarını, Cumhuriyet'in 100. yılına da yaklaştıklarını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkinci kurtuluş savaşını da 15 Temmuz'da yaptık. Onun dediği doğru olsaydı, şu anda ne parlamento ne Kılıçdaroğlu ne biz vardık. Bu millet ona izin verir mi? Millet 'ülkeyi yönetsin' diye seçiyor. Çılgınlık yapan kim olursa, babası da, evladı da olsa affetmez millet. Demokrasi ile padişahlığı birbirine karıştırıyor. Demokrasiye geçtik, demokrasimiz de çok ilerledi. Demokrasinin ne kadar ilerlediğini, ne kadar kıymetli olduğunu biz 15 Temmuz'da gördük. Vatandaşlarımız bir çağrıyla sokakları doldurdular. Elinde hiçbir şey yok. Neye karşı? Tanklara, uçaklara, ağır silahlara, bombalara karşı. Buna rağmen ne oldu, milletin iradesi galip geldi. Demokrasi kazandı, alçaklar kaybetti. Hal böyleyken ülke böyle onun bahsettiği gibi cumhurbaşkanını seçti. Sonraki gün düşmanları çağıracak 'buyurun memleket sizin' mi diyecek? Buradan buyurun. Çocuk mu kandırıyorsun. Çocuk bile inanmaz buna. O gece ay yıldızlı bayraktı elde olan, göğüste iman, minarelerde ezan. İşin özeti budur. Bizim bu özelliğimiz devam ettikçe, birliğimiz var olduğu müddetçe bize kimse bir fiske bile vuramaz."

Başbakan Yıldırım, "Mevcut sisteme göre daha demokratik bir sistem mi getiriyorsunuz?" sorusu üzerine, mevcut sistemin ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi olduğunu, ne olduğu belli olmayan bir sistem ile Türkiye'nin yönetildiğini dile getirdi.

Meclis'te 2007'de 367 icadı ile cumhurbaşkanı seçilmesinin engellendiğini, CHP'nin de bunun bayraktarlığını yaptığını anımsatan Yıldırım ondan sonra cumhurbaşkanını milletin seçmeye başladığını aktardı.
- "Sürekli istikrar, güçlü iktidar"

Şimdi hem milletin seçtiği güçlü bir cumhurbaşkanı hem de darbe anayasasında çok geniş yetkiler verilmiş bir cumhurbaşkanlığının olduğuna dikkati çeken Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şu anda yapılması gereken geriye dönmek ama bu mümkün değil. Millet vermiş yetkiyi. Yahut da bu durumu düzeltmek lazım. Mevcut durum ile anayasayı uygun hale getirmek. Hangisi demokratik. Ben tabii ki ikisi arasında bir sınıflandırma yapamam. O da bir sistem, bu da bir sistem. Bu bir tercihtir. Demokratik olması konusunda herhangi bir problem yok. Her iki sistemin de demokratik özelliği var ama bunun bir artısı var. Burada vatandaş, yetkiyi dolaylı vermiyor. Mevcut sistemde dolaylı veriyor. Bakın 7 Haziran seçimleri oldu, hükümet kurulamadı. Çünkü tek başına iktidar olacak bir sayıyı hiçbir parti alamadı.

Şimdi bu sistemde böyle bir şey yok. Vatandaş sandıkta kimin iktidar olacağına karar veriyor. Sandıklar açıldı, sayıldı, cumhurbaşkanı seçildi. Artık 5 yıl ülkeyi sen yöneteceksin. Meclis oluştu, Meclis de kendi görevini yapacak. Yeni sistem sürekli iktidar çıkarıyor, temsilde adalet daha geniş. Yüzde 30 ile yüzde 20 ile iki parti anlaştı, anlaşamadı, bunlar yok. Şimdi yüzde 50'nin altında iktidar olma şansınız yok, iktidar olmama ihtimali de yok. Bu ne demektir, sürekli istikrar, güçlü iktidar. Bunun getirdiği en önemli iş budur. Onun için ülke sürekli seçimle zaman kaybetmeyecek. Seçim 5 yılda bir, aynı gün olacak. Yazın seçim, kışın seçim. Milletin seçimden başı dönüyor. Bunlar bitiyor."
"Yeni sistem bunların bir daha olmayacağına garanti veriyor mu?" sorusuna karşılık Yıldırım, şunları kaydetti:

"Çılgınlığın kitabı yazılmadı. Çılgınlığın mevzuatı yok. Çılgınlık yapmaya kalkarsan aynen intihar saldırısı gibi. Bunu bir tarafta tutalım ama bu getireceğimiz sistem vesayetleri ortadan kaldırıyor. Milletin iradesi doğrudan yönetime aktarılıyor. O zaman ne oluyor? Millet şöyle düşünüyor, 'Benim verdiğim yetkiye sen nasıl müdahale edersin?' diyor. İşte 15 Temmuz gibi hemen karşılığını veriyor ama bu devamlı hale geliyor. Türkiye 15 Temmuz'a güçlü iktidarla yakalandı. Zayıf iktidarla yakalansaydı bu karşılığı verebilir miydi? Güvenmediği bir lider olsa sokağa iner miydi bu insanlar? Onun için bu sistemin getirdiği bu işi asgariye indirmektir. Dediğim gibi çılgınlığın henüz mevzuatı yok. Çılgınlık yapmak isteyen her zaman yapar, onu da hayatıyla öder. Türkiye'de kimse kolay kolay darbeye kalkışamaz. Bu sistem değişikliğinden sonra yüzde 50 ve üzeri bir iktidar gücünü millet verdikten sonra darbe yapmaya kalkmak çılgınlıktır ama zayıf iktidarlarda gördük. 80 ihtilali nasıl geldi?"

"Geç bunları, bunları yemez millet"
Başbakan Yıldırım, gençlerin seçme ve seçilme yaşıyla ilgili sorularının olduğunu ve bunu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gençlerin kafasını karıştırdığını söyledi. 

Milletvekili seçilme yaşının 18 ile sınırlı olmadığını belirten Yıldırım, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiği yaşı örnek verdi. 

Gençlerin, muhtar olacak veya belediye meclis üyesi olacaksa 25 yaşına kadar beklemesinin haksızlık olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Kaldı ki 'askerlik yapmayacak' külliyen yalan, 30'a kadar askerliğin tecili var. Kılıçdaroğlu'nun oğlu kaç yaşında? Askerliğini yapmamış, bilen var mı? Hala askerliğini yapmamış, 30 yaşın üzerinde, niye yapmamış? Bizim çocuklarımız gitti yaptı. Bunları söyleyince lafın nereye gideceğini herkesin bilmesi lazım. Sen SSK müdürü olunca torununu bile 14 aylık sigortalı yapacaksın. Ondan sonra vatan, millet diye anlatacaksın. Geç bunları, bunları yemez millet, kusura bakmasın. 9 milyon insandan bahsediyoruz. Bunun yarısı kadın, genç kız, peki onlar da askere gitmeyecek, onlar ne oluyor? Onlara ne mazeret uyduracaksın? 4,5 milyon insanı yok sayıyor? Kafasında kadınları silmiş, genç kızları silmiş. 18-25 arası sanki hepsi erkek, onlar da askere gitmemek için milletvekili oluyor. Böyle bir saçma mantık olur mu? Bu insanlarımıza hakarettir."
Başbakan Binali Yıldırım, "Millet 'ülkeyi yönetsin' diye seçiyor. Çılgınlık yapan kim olursa, babası da, evladı da olsa affetmez millet. Demokrasi ile padişahlığı birbirine karıştırıyor. Demokrasiye geçtik, demokrasimiz de çok ilerledi. Demokrasinin ne kadar ilerlediğini, ne kadar kıymetli olduğunu biz 15 Temmuz'da gördük." dedi.
- "Vatandaş seçiyor, mührü teslim ediyor"

Başbakan Yıldırım, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile cumhurbaşkanının yargılanmasının daha kolay hale geleceğini ifade etti.

Mevcut sistemde cumhurbaşkanının 550 milletvekilinden 413'ünün onayıyla yüce divana gittiğini anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Diyelim ki bu yeni sistemde 367 kafi geliyor. Daha az sayıda milletvekili. 600 olduğu zaman bu oran ne oluyor. Mevcut korunsaydı 450 milletvekili ile gönderilebilecekti, yeni gelecek sistem devreye girince 400 ile gidebilecek. 50 milletvekili daha az. Daha kolay yargılama olabiliyor ve daha fazla konuda suçlanabiliyor. Hani nerede burada sultanlık, tek adamlık, diktatörlük nerede. Versinler bunun cevabını. Milletin seçtiği diktatör olmaz. Tabii ki tek cumhurbaşkanı seçeceğiz. Vatandaş yetkiyi bir kişiye verecek, hesabı da ondan soracak. Üç kişiye yetki verse 'ya ben yapacaktım o koymadı' bilmem ne oldu. Aynı koalisyon hükümetleri gibi. Kriz niye oldu? Anlaşamadılar. Böyle bir şey yok, adres belli. Vatandaş seçiyor, mührü teslim ediyor. Meclisi de seçiyor, onlara da diyor ki siz buna göz kulak olun yanlış yola sapmasın. Saparsa bir daha seçimi beklemeyelim, siz müdahale edin. Eğer edemezseniz de zaten 5 sene sonra ben hesabını sorarım diyor."
Başbakan Binali Yıldırım, "Çılgınlığın henüz mevzuatı yok. Çılgınlık yapmak isteyen her zaman yapar, onu da hayatıyla öder. Türkiye'de kimse kolay kolay darbeye kalkışamaz. Bu sistem değişikliğinden sonra, yüzde 50 ve üzeri bir iktidar gücünü millet verdikten sonra darbe yapmaya kalkmak çılgınlıktır." dedi.

Yıldırım, halk oylamasından "Evet" çıkarsa Türkiye'nin son başbakanı olacağının hatırlatılması üzerine, meydanlarda söylediği "Bu sistem Erdoğan için değil, her doğan için" sözünü anımsattı. Kendilerinin fani olduğunu, bugün emaneti taşıdıklarını ifade eden Yıldırım, bunun hakkını vermek için uğraştıklarını söyledi.

Bu kadar gayret etmesinin nedeninin, ülkenin geleceğini, gençleri, çocukları düşünmesinden kaynaklandığını dile getiren Yıldırım, çok zor şartlardan bugünlere geldiklerini belirtti.

Başbakan Yıldırım, 1970'li yıllarda, üniversite yıllarında okulun bir sene kapalı kaldığını hatırlatarak, "Gözümüzün önünde gencecik insanlar, anarşistlerin kurşunlarıyla öldürüldü. Her gün olaylar, kargaşa, anarşi ve millet canından bezmişti ve 1980 darbesi geldi. Cumhurbaşkanı seçilemedi. 124 tur yapıldı, seçilemedi. Onun üzerine bahane edildi, darbe geldi." diye konuştu.

1990'lı yıllarda da üniversite kapılarında öğrencilerin sorun yaşadığını anımsatan Yıldırım, "28 Şubat dayatması, tankların sokağa çıkması, seçilmiş hükümeti alaşağı etme" gibi sorunların olduğunu anlattı.

Yıldırım, "Tansu Çiller, merhum Hocamız Erbakan anlaşmışlar, koalisyon kurmuşlar 'bir sene sen başbakan olacaksın, bir sene sonra değişeceğiz.' Seneyi tamamlamış, bu sefer Tansu Çiller'e geldiğinde vermiyor. 'Kızım' dediği Demirel vermiyor. Güvenoyu alacağı garanti, her şey garanti. Ben geçenlerde, 'abidik gubidik işlerle hükümetler kuruluyor' dediğim buydu." ifadelerini kullandı

Vatandaş kimi seçtiyse kime vekalet verdiyse onların ülkeyi yönetmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, "Ama bu sistem ona da engel oluyor. Burada bir keyfilik var, boşluklar var. 'Cumhurbaşkanı istediğine verir' diyor. Teamül anayasanın önüne geçiyor. İnsanlara adeta 'ben sana gösteririm. Yetkiyi aldın ama keyfi kullanamazsın.' Bu sistem o kargaşayı, o çelişkiyi de ortadan kaldırıyor. Yetkinin kime verileceği, hangi şartlarla geçerli olacağı, eğer yerine getirmezse sorumluluğunun ne olacağı, her şey çok güzel tanımlanmış, buradan yanlış bir iş çıkmaz." değerlendirmesinde bulundu.

Kendisinin cumhurbaşkanının dirayeti ve riyasetiyle uzun yıllar memlekete hizmet ettiğini aktaran Yıldırım, ülkeyi baştan başa yollarla donattıklarını, yolları bölerek gönülleri birleştirdiklerini söyledi.

Elazığ'dan örnek veren Yıldırım, Elazığ'da bölünmüş yol, hava alanı yokken şimdi her tarafında bölünmüş yolların olduğuna, bu bölünmüş yol ve havalanının Avrupa'nın birçok ülkesinde bulunmadığına dikkati çekti.

"Eğer memleket kazanacaksa, biz kaybedelim"

Başbakan Yıldırım, insanların gelip geçici, kurumların ise kalıcı olduğunu ifade ederek, "Recep Tayyip Erdoğan da fanidir, Binali Yıldırım da fanidir. Eğer memleket kazanacaksa biz kaybedelim, hiç önemi yok. Biz hep böyle diyoruz. Ülkem kazanacaksa milletim kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız. Bir şey de kaybetmiyoruz. Cenabı Hak nasip etti hizmet, 10 yılı da bir, 3 yılı da bir. İş yapmadıktan sonra 10 yıl orada başbakan ol ne olacak." şeklinde konuştu.

Önemli olanın bulundukları makamlarda bir şey ortaya koymak olduğunu vurgulayan Yıldırım, 2003 yılından beri ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini söyledi.

Hiçbir zaman oturduğu koltuktan güç almadığını, hep oturduğu koltuğa güç katarak bugünlere geldiğini vurgulayan Yıldırım, "Ulaştırma bakanlığının ne iş yaptığını bilen yoktu ama ulaştırma bakanlığı AK Parti iktidarında liste başı bakanlıktır. İkinci sağlık gelir ve ondan sonra diğerleri gelir. Bunlar hizmet yapmak isterseniz, iş yapmak isterseniz memlekette çok imkan var." dedi.

Yıldırım, devamlılığın esas olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin 1950 yılından beri 67 yılda 48 hükümet değiştirdiğini ABD'de ve İngiltere'de ise 15 hükümet değiştiğini aktardı.

Türkiye'nin 1950-1960'da kazandığına, 1960-1980'de ise kaybettiğine işaret eden Yıldırım, 1980-1990'da tekrar kazandığını, 1990-2000 arası yine kaybettiğini ancak son 15 yıldır Türkiye'nin kazandığını ve büyüdüğünü söyledi.

"Darbeler artık şekil değiştiriyor"

Başbakan Yıldırım, "Askeri vesayet nasıl bitecek?" sorusu üzerine, vesayet'in "vatandaşın vermediği yetkiyi birisinin kullanmaya kalkması" olduğunu belirtti. Bunu kim yaparsa bunun bir dayatma olduğunu belirten Yıldırım, "Bunun asla demokrasilerde yeri olmaz. Bu darbe alışkanlığının devamıdır. Darbeler artık şekil değiştiriyor. 28 Şubat darbesinin şeklini biliyorsunuz. 27 Nisan elektronik muhtıra ama bu FETÖ'cüler eski usulleri denediler. Ahlaksızlar, askerin tankını çaldılar, topunu çaldılar, tüfeğini, uçağını, helikopterini çaldılar. Askerin kıyafetini de giydiler, bu ülkenin asil insanlarının üzerine mermilerini, bombalarını yağdırdılar." diye konuştu.

"Yeni sistem bunların bir daha olmayacağına garanti veriyor mu?" sorusuna karşılık Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Çılgınlığın kitabı yazılmadı. Çılgınlığın mevzuatı yok. Çılgınlık yapmaya kalkarsan aynen intihar saldırısı gibi. Bunu bir tarafta tutalım ama bu getireceğimiz sistem vesayetleri ortadan kaldırıyor. Milletin iradesi doğrudan yönetime aktarılıyor. O zaman ne oluyor? Millet şöyle düşünüyor, 'Benim verdiğim yetkiye sen nasıl müdahale edersin?' diyor. İşte 15 Temmuz gibi hemen karşılığını veriyor ama bu devamlı hale geliyor. Türkiye 15 Temmuz'a güçlü iktidarla yakalandı. Zayıf iktidarla yakalansaydı bu karşılığı verebilir miydi? Güvenmediği bir lider olsa sokağa iner miydi bu insanlar? Onun için bu sistemin getirdiği bu işi asgariye indirmektir. Dediğim gibi çılgınlığın henüz mevzuatı yok. Çılgınlık yapmak isteyen her zaman yapar, onu da hayatıyla öder. Türkiye'de kimse kolay kolay darbeye kalkışamaz. Bu sistem değişikliğinden sonra yüzde 50 ve üzeri bir iktidar gücünü millet verdikten sonra darbe yapmaya kalkmak çılgınlıktır ama zayıf iktidarlarda gördük. 80 ihtilali nasıl geldi?"

"Geç bunları, bunları yemez millet"

Başbakan Yıldırım, gençlerin seçme ve seçilme yaşıyla ilgili sorularının olduğunu ve bunu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gençlerin kafasını karıştırdığını söyledi.

Milletvekili seçilme yaşının 18 ile sınırlı olmadığını belirten Yıldırım, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiği yaşı örnek verdi.

Gençlerin, muhtar olacak veya belediye meclis üyesi olacaksa 25 yaşına kadar beklemesinin haksızlık olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Kaldı ki 'askerlik yapmayacak' külliyen yalan, 30'a kadar askerliğin tecili var. Kılıçdaroğlu'nun oğlu kaç yaşında? Askerliğini yapmamış, bilen var mı? Hala askerliğini yapmamış, 30 yaşın üzerinde, niye yapmamış? Bizim çocuklarımız gitti yaptı. Bunları söyleyince lafın nereye gideceğini herkesin bilmesi lazım. Sen SSK müdürü olunca torununu bile 14 aylık sigortalı yapacaksın. Ondan sonra vatan, millet diye anlatacaksın. Geç bunları, bunları yemez millet, kusura bakmasın. 9 milyon insandan bahsediyoruz. Bunun yarısı kadın, genç kız, peki onlar da askere gitmeyecek, onlar ne oluyor? Onlara ne mazeret uyduracaksın? 4,5 milyon insanı yok sayıyor? Kafasında kadınları silmiş, genç kızları silmiş. 18-25 arası sanki hepsi erkek, onlar da askere gitmemek için milletvekili oluyor. Böyle bir saçma mantık olur mu? Bu insanlarımıza hakarettir."

Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 18 yaşında milletvekili olacak gençlerin erken emekli olacağı konusunda yaptığı açıklamalara ilişkin, "Sosyal güvenlik sistemi değişti. Şimdi 25 yıl çalışsanız bile yaşı bekliyorsunuz. Bugün 18-25 yaş aralığındaki bir gencimiz milletvekili olsun, milletvekilliği bitsin, emekli falan olmuyor. Minimum 62-63 yaşında emekli olacak. Oda prim öderse olacak." dedi.

Başbakan Yıldırım, Kanal 7 - Tvnet ortak canlı yayınında açıklamalarda bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun seçilme yaşının 18'e indirilmesi hakkında yaptığı açıklamalara ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun gençlere seçilmeyi çok gördüğünü söyledi.

Kılıçdaroğlu'nun 2015'teki seçim bildirgeside gençlerin toplumsal hayattaki önenimden bahsettiği anımsatan Yıldırım, anayasada yapacakları değişiklikle gençlerin temel hak ve özgürlüklerden yararlanması, ekonomik ve siyasal yaşama katılması konusunda devleti yükümlü yapacaklarını anlattı.

Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun 18 yaşında milletvekili seçilecek gençlerin erken emekli olacağı konusunda yaptığı açıklamaların yanıltıcı olduğunu vurgulayarak, "Sosyal güvenlik sistemi değişti. Şimdi 25 yıl çalışsanız bile yaşı bekliyorsunuz. Bugün 18-25 yaş aralığındaki bir gencimiz milletvekili olsun, milletvekilliği bitsin, emekli falan olmuyor. Minimum 62-63 yaşında emekli olacak. Oda prim öderse olacak." diye konuştu.

Yeni gençliğin çok aktif ve bilgili olduğunu kaydeden Yıldırım, kimileri tarafından ihmal edilen gençlerin, 15 Temmuz darbe girişiminin kahramanları olduğunu dile getirdi.

Yıldırım, 15 Temmuz'da 18-25 yaş arasında 37 şehidin olduğuna hatırlatarak, bu sözlerin, şehit olan o gençlerin ruhunu incittiğini ifade etti.

- "AK Parti yola çıktığı ilk gündeki bütün arkadaşlarıyla beraber"

Halk oylamasına ilişkin yapılan anketlere yönelik bir soru üzerine Yıldırım, gerçek anketin vatandaşların 16 Nisan'da vereceği oylarla ortaya çıkacağı ve şu anki anketlerin sadece fikir verme niteliğinde olduğuna dikkati çekti.

"Eski bakan ve milletvekillerini topladınız. Bu anketlerdeki gördüğünüz tablo üzerine mi onları çağırdınız?" sorusu üzerine Yıldırım, "AK Parti yola çıktığı ilk gündeki bütün arkadaşlarıyla beraber. Bu AK Parti'nin siyaset geleneğinde var. Eskisi yenisi olmaz AK Parti'de, sadece görev değişikliği olur ama herkes partinin başarısı için, geleceği için canla başla çalışır. Bunun dışında yazılıp çizilenler gerçek dışıdır." değerlendirmelerinde bulundu.

- "KOBİ kredilerinde müthiş bir artış var"

"Aralık ayında işsizlik rakamı yüzde 12,7 çıktı. Enflasyon uzun bir aradan sonra çift haneyi gördü. Bu veriler değişecek mi?" sorusu üzerine Yıldırım, son 1-1,5 ayda iyileşmeler olduğunu bildirdi. Başbakan Yıldırım, halk oylaması sürecinden sonra iyileşmenin daha da hızlanacağını vurguladı.

Yıldırım, şu an istihdam seferberliği kapsamında yeni iş başı yapan yaklaşık 400 bin kişinin olduğunu kaydederek, "Normalde 1 yıl içinde 2 milyon öngörüyorduk. Hedeflerin önünde gidiyor. İstihdamda artış var. Yatırımlarda artış var. Cazibe bölgelerinde 100 milyara yakın yatırım talebi oluştu. Şu an KOBİ kredilerinde müthiş bir artış var. Ayrıca ekonomiyi canladıracak konut ve diğer sektörlerde vergileri azaltacak birçok tedbirler aldık." şeklinde konuştu.

"Enflasyon tekrar tek haneye düşer mi?" sorusu üzerine Yıldırım, enflasyonun tek haneye düşeceğini, işsizlikle de sıkı mücadele edileceğini anlattı.

Yıldırım, terörle ilgili alınan ciddi mesafenin yatırımları doğuya kaydıracağına işaret ederek, doğu bölgelerine verilen teşviklerle de yatırımın artacağını, işsizliğin azalacağını dile getirdi.

- "Almanya bizim düşmanımız değil"

"Turizmde geçen yaz 8 milyar dolar kayıp oldu. Bu seneyi nasıl görüyorsunuz?" sorusu üzerine Yıldırım, "İyileşme birazda bölgesel şartlara bağlı. Bu küresel terör tehdidine bağlı. Turizm, terörden istikrarsızlıktan en önce etkilenen sektör. Dolayısıyla turizmle ilgili konuda titiz çalışmalarımız var. Rusya'dan, Ukrayna'dan, Ortadoğu'dan, Uzak Doğu'dan artış olacağını düşünüyoruz. Batıdaki düşüşünde toparlanacağına inanıyoruz. Almanya bizim düşmanımız değil." şeklindeki değerlendirmelerini paylaştı.

Yıldırım, Türkiye'ye en fazla turistin Almanya ile Rusya'nın geldiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Almanya'ya diyoruz ki bu Türkiye'nin iç meselesidir. Dolayısıyla burada taraf olmayın. Terör örgütlerine, oradaki faaliyetlerine göz yummayın. Vatandaşımız tabii hayıflanıyor. Yani terör örgütüne hak gördüğünü bize çok görüyor. Bunu kabul edemeyiz. Yıllardan beri müttefikimiz Almanya, bizi orada birbirimize bağlayan milyonlarca vatandaşımız var, gurbetçimiz var. Almanya'da seçimler olduğu için bunların olduğunu zannediyorum. Maalesef bu İslamofobi, ırkçılık Avrupa'da yeni bir moda. Bu alanlara girenler zemin kazanıyor. Bu Avrupa'nın geleceği için tehdittir. Avrupa'da hoşnutsuzluk günden güne artıyor."

- "Vitamin vatandaş"

Yoğun programı hatırlatılarak, "Yorulmuyor musunuz? Bununla ilgili vitamin desteği alıyor musunuz" sorusuna Başbakan Yıldırım, "Vitamin vatandaş. Vatandaşla karşılaştık mı yorgunluk kalmıyor." yanıtını verdi.

Miting programları anımsatılarak "Sesle ilgili bir sorun var mı?" denilmesi üzerine Yıldırım, "Ses, nispeten iyi. Alıştık, idareli kullanıyoruz. Başka bir yöntemi yok" karşılığını verdi.

Sesle ilgili özel bir içecek kullanıp kullanmadığı sorulan Yıldırım, "Onlardan çok fayda görmedim. İdareli kullanıyoruz, bazen yükseltiyoruz, bazen normalleştiriyoruz, idare ediyoruz. Bizim sesimizi vatandaşa yükseltmemiz söz konusu değil, haksızlıklara karşı sesimizi yükseltiyoruz." dedi.