GİRESUN (AA) - Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasıyla ilgili, "Türkiye'nin bundan sonraki dönemde de güçsüz bir yönetimle yoluna devam etme imkanı yok. Yüzde 100 garanti altına almamız gerekiyor. Bu sistem bunu sağlıyor." dedi.

Canikli, Memur-Sen Giresun İl Temsilciliği tarafından "Memur-Sen'e Davet, Tercih Evet" sloganıyla düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, Memur-Sen'in, 16 Nisan'da yazılacak destanın baş kahramanlarından biri olacağını belirtti.

Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını, 'ensesine vur lokmasını al, istediğin gibi yönet, otur otur, kalk kalk' anlayışının geçtiğini ifade eden Canikli, 1978 yılında Ecevit hükümeti döneminde Suudi Arabistan'dan krediyle bir tanker petrol satın almak isteyen Türkiye'nin bunu yapamadığını, sonra başka ülkelere gidildiğini ama oralardan da bu ürünün temin edilemediğini anlattı.

Canikli, bugün ise devletin ve sivil toplum örgütlerinin her yıl 3,5 milyar doları ihtiyacı olan ülkelere hibe olarak gönderdiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Zaten saldırılarının nedeni de bu. Son 6-7 ayda Türkiye'ye yönelik çok büyük saldırılar geldi. Güvenlik alanında, ekonomide. 15 Temmuz bu saldırılardan bir tanesi. 15 Temmuz saldırısı aslında onları piyon olarak kullananların en güvendikleri araçtı, taşerondu. O ana kadarki teşebbüsleri başarılı olamayınca, en son çare olarak, 40 yıldan beri ilmek ilmek işledikleri terör örgütünü piyasaya sürdüler. Taşeron Fetullahçı Terör Örgütü. Bu saldırı en son planlı saldırılarıydı. 40 yıl önce planlanmış. Gerektiğinde devreye sokulmak üzere. Ondan sonraki saldırılar hepsi düzensiz ve dağınık. Planlı değil artık. Çünkü orada kesinlikle olumsuz bir sonuç beklemiyorlardı. Mutlaka o darbe teşebbüsünün başarılı olacağına inanıyorlardı."

Avrupalı yöneticilerin konuşma taslaklarını darbe girişiminin başarılı olacağı varsayımıyla hazırladıklarını dile getiren Canikli, "Millet tarafından def edilince ne konuşacaklarını bilemediler. Böyle bir ihtimal onların beklentileri arasında değildi kesinlikle. FETÖ'ye, diğerlerine her türlü desteği veriyorlar, kucak açıyorlar. PKK'ya bize vermedikleri, satmadıkları silah sistemlerini veriyorlar. Artık bunu da gizlemiyorlar. Şaşkınlıkları o kadar üst seviyeye çıktı ki plansız bunlar. Çünkü, normalde uzun vadeli plan yaparlar. Şimdi uzun vadeli planlarının tamamı akamete uğratıldı bu millet tarafından." diye konuştu.

Canikli, bugün, savunduğu değerleri ayaklar altına alan bir Avrupa olduğunu belirterek, "Bu Hollanda ve diğer ülkeler için de geçerli. Ümit bağladıkları, en güçlü silahlarının etkisiz hale getirilmesinin ortaya çıkardığı şaşkınlığı yaşıyorlar. Onları şaşkınlıklarıyla baş başa bırakıyoruz. Biz yolumuza devam ediyoruz." dedi.

- "Güvenoyu millet tarafından veriliyor"

Türkiye'de son 10 yılda başbakanlarla cumhurbaşkanları arasında bir kavga olmadığını anlatan Canikli, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanımız çok güçlü bir lider gerçekten. Bunu herkes biliyor, kabul ediyor. Bu güçlü liderlik altında aynı davaya inanmış, aynı hedefe yürüyen başbakan var. O yüzden sorun çıkmıyor ama bunu daha sonraki dönemlerde de her zaman garanti edemezsiniz. Geçmiş dönemlere bakıldığında kavga hep var, mevcut dönem istisnai bir dönem. Türkiye'nin bundan sonraki dönemde de hiç bir zaman güçsüz bir yönetimle yoluna devam etme imkanı yok. Yüzde 100 garanti altına almamız gerekiyor. Bu sistem bunu sağlıyor. Nasıl sağlıyor? Diyelim; 10 tane, 20 tane siyasi parti olsun. Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Birinci tur adaylardan bir tanesi yüzde 50+1 alırsa mesele yok. Seçiliyor ve sorun bitiyor. Ondan sonra 5 yıl boyunca görevine devam ediyor, kabinesini oluşturuyor, hiçbir yerden onay almadan. Onayı milletten aldı zaten. Birinci turda çoğunluk sağlanamazsa en çok oy alan iki tane aday ikinci tura kalıyor. İkinci turda 15 gün sonra iki kişinin katıldığı bir seçimde mutlaka bir tanesi yüzde 50'den fazla alacak zaten. Alan da cumhurbaşkanı oluyor. Kabinesini kuruyor. Kabinenin onayı aslında o seçimle gerçekleşiyor. Güvenoyu o seçimle gerçekleşiyor, millet tarafından veriliyor."

Mevcut sistemde Meclisin güvenoyunu hükümetlere vekaleten verdiğini vurgulayan Canikli, "Kimin adına? millet adına veriyor. Bu yetkiyi doğrudan millet verdikten sonra vekaletle iş yapmaya gerek var mı? Yok, bu haksızlık olur. Bu millet iradesine saygısızlık olur. Son sözü söyleme noktasında en sonunda bir kişinin olması gerekir. Birden fazla kişinin olduğu her yerde, her organizasyonda, ne olursa olsun son sözü söyleyen birinin olması gerekir. İstişare başka bir şey. İstişarenizi yaparsınız. Görüşünüzü alırsınız ama sonunda, son noktayı koyacak birinin olması gerekir." ifadesini kullandı.

- "Milletin tokatının dozajını biraz yükseltilmesi gerekiyor"

Canikli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken de şunları kaydetti:

"Hani Sayın Başbakanımız diyor ya, 'iki tane kaptan bir gemiyi batırır'. Gerçekten öyle. Öyle deyince Sayın Başbakanımız Kılıçdaroğlu da bir şey bulmuş gibi dedi ki,'Bak dedi olur mu uçağı iki pilot kullanıyor'. Halbuki, uçağa bindiğiniz zaman anons yapılır, 'kaptanınız konuşuyor' diye. O iki pilotun biri kaptan, diğeri yardımcı. Orada da son sözü söyleyen bir tane. Bunu bile anlayamıyorlar. Aslında bizim işimiz zor. Bu milletin de zor. Neden? Şu basit değerlendirmeyi, muhakemeyi dahi yapma özelliği olmayan ana muhalefet partisi genel başkanı hakikaten bir yük. Bizim için bir yük, millet için bir yük, bu ülke için bir yük. Artık bu yükten kurtulmanın da zamanı geldi. 7 kez aslında millet ikazını yaptı ama anlamadı. Demek ki, milletin tokatının dozajını biraz yükseltilmesi gerekiyor. Bunun da yöntemi nedir? Evet. Evet ama, öyle bir evet ki Kılıçdaroğlu duyacak. Onun dostları duyacak Almanya'dan. Başka dostları varsa başka yerlerde onlar duyacak. Pensilvanya duyacak. Bunların hepsi Kılıçdaroğlu'nun dostları bakın. Gerçekten dostları. Kader birliği yaptığı arkadaşları. Çok özel bir dizayndır Kılıçdaroğlu."

Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP'nin milli bir siyasi parti olmadığını söyleyen Canikli, "Deniz Baykal döneminde milliydi. Görüşlerine katılmayız o ayrı bir şey ama bu milletin menfaatini önceleyen bir politika üretiyordu. Kılıçdaroğlu'nun bununla hiçbir alakası yok. Kesinlikle milli değil. Bu millet gerçekten tam gerektiği zaman öyle bir noktada damgasını vuruyor ki, ortalığı tertemiz ediyor. Bu anlamda da inşallah 16 Nisan'da birçok şey değişecek. Sadece bu ülkenin geleceği güçlü yönetimler olarak garanti altına alınmayacak, milletin yakasından düşmesi gerekenler de inşallah 16 Nisan akşamı piyasadan çekilmiş olacak." dedi.