Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Türkiye'nin zor bir coğrafyada bulunduğunu ve çevresindeki ülkelerin idare edilemez duruma geldiğini belirterek, "Her taraf kan çanağı. Avrupa'nın ortasında keyif yapan bir ülke değiliz, zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafyada yaşamanın, bağımsız şekilde, hür şekilde dimdik durabilmenin tek şartı var, o da güçlü olmak; hem içerideki düşmanlara karşı hem de dışarıdakilere karşı. Tek şart var, Türk milleti olarak güçlü olacağız." dedi.

Mülkiyet, imar ve iskan sorunu yaşanan YEDPA Ticaret Merkezi'ni ziyaret ederek esnafla bir araya gelen Özhaseki, bu sıkıntıların en kısa sürede giderilmesi için çalışma yürüteceklerinin sözünü vererek ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Binbir güzelliği barındıran Türkiye'nin, tarihi ve üslendiği misyonlar dolayısıyla üzerinde çeşitli oyunlar oynandığını dile getiren Özhaseki, şöyle devam etti:

"Yerin altında depremsellik var anladık ama yerin üstünde fitne ocakları bir türlü bitmek bilmiyor. Bir PKK belası var, 40 yıldır başımıza sardılar. Aslında ilk günlerde bir hak arama mücadelesi gibi görünen bu bela daha sonra her ne isteniyorsa o haklar verildiği halde silahlı mücadeleyle devam ederek asıl niyetlerini ortaya koydular. Ülkeyi bölmek, parçalamak, orada bağımsız bir devlet kurmak... Bu bağımsız devlet aslında adı bağımsız devlet, bir yerlere bağımlı olacak bir devlet aslında. Onları şimdi besleyen, para veren ülkelere bağlı olacak bir devlet."

Özhaseki, terör örgütü PKK mensuplarının, destekçilerinin uşağı ve maşası olduğunu vurguladı.

- "O çukurlara katillerin hepsini gömdük"

Bakan Özhaseki, PKK'lılara Haziran 2015 genel seçimleri öncesi, "Sizin partiniz eğer bağımsız olarak girerse AK Parti'yi iktidardan düşürürüz. Sonra da bir koalisyona razı ederiz. Koalisyon görüşmeleri sırasında siz şiddeti yükselteceksiniz. Çukurlar kazacaksınız, paçavraları bayrakları çekeceksiniz, güya... Bayrak diye çekeceksiniz o paçavraları sonra da 'öz yönetim' ilan edeceksiniz." denildiğini anlattı.

O seçimlerden önce bazı gazetelerin terör örgütünün destekçileriyle röportajlar yaptığına değinen Özhaseki, şunları kaydetti:

"Yıllardır ulusalcılığıyla meşhur Cumhuriyet gazetesi bile PKK'lıları manşete çekerek, çiçek-çocuk muamelesi yaptı. 'Bunlar çevreci, bunlar asla izmarit bile yere atmazlar, otları çiçekleri koparmazlar' gibi röportajlar yayımladılar. O 'çiçek koparmaz' dedikleri aslanlar gibi delikanlıları hayattan koparıyorlardı, arkasından kurşunlar sıkıyorlardı insafsız katiller. Sonra İstanbul'un bile hiç ummadığınız yüksek gelirli yerlerinde bile bunların partisine yüksek oy çıkarak hakikaten barajı aşırdılar. Koalisyon görüşmeleri sırasında da aynen bu taktiğe uygun olarak bir gece iki polis kardeşimizi evinde şehit edip şiddeti yükselttiler. Belediyeleri vasıtasıyla çukurlar kazdılar, 'öz yönetim' ilan ettiler. Artık millet illallah etsin istiyorlardı, devlet de buna razı olsun istiyorlardı ama Allah korusun böyle bir tehlikeden. Biz burada üstümüze düşeni yaptık. Bunun üzerine kararlılıkla gittik ve o çukurlara katillerin hepsini gömdük."

- Sınır ötesi operasyonlar ve FETÖ

Özhaseki, sınır ötesi operasyonların Suriye için değil, Türkiye'nin güvenliği için gerçekleştirildiğine dikkati çekti.

Dağları taşları temizlediklerini, sınır ötesini de temizlediklerini belirten Özhaseki, "Sınır ötesinde biz Suriye için yokuz, kendi güvenliğimiz için varız. Arada tel örgü var ve sınırdaki ilçelerimizde her türlü yardımlaşma devam ediyor. Orada Kilis'e her gün bombalar atarak insanların hayatını zehir ediyorlardı. Şimdi sınır ötesine de bir koridor oluşturduk çok şükür." ifadelerini kullandı.

Bu süreçte daha sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) belasının ortaya çıktığına değinen Özhaseki, bu örgütün önce duygularıyla oynadığı milletin daha sonra canına kastettiğini dile getirdi.

Kibar bir yüzle gelip milletin çocuklarını okutmak istediklerini, kurbanlarına talip olduğunu söyleyen FETÖ üyelerinin yurt dışına seyahatler düzenlediğini kaydeden Özhaseki, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakıyoruz Türk bayrağı asılı ne güzel, Atatürk'ün resmi de var yanında o da güzel. İki tane kara oğlan çıkarıyorlar, bir İstiklal Marşı okutuyorlar hepimiz hüngür hüngür ağlamaya başlıyoruz ve bunlara inandık. Sonra cebimizde kaç dolar varsa verip verip geldik. Bunları yaşadık. Niye? İyi niyetle. Allah kabul etsin hayrımızı, o ayrı bir şey fakat en sonunda bir gecede gördük ki hepsi kurt adama dönüştüler. Yukarıdan bir emir gelince masum insanları kurşunladılar, bombaladılar. Milletin meclisini bombaladılar, ilk defa meclis bombalandı. Sapkın bir ittifakın peşinde olduklarını sonra anladık. Bunları da temizledik devletten, her bir tarafından. Allah böyle bir tehlikeden ülkeyi korudu. Şükür Allah'a, Cenabı Allah'ın bir lütfu. Sonrası biraz da hakkı teslim etmek lazım, liderimizin yiğitliği. Arkasında da sizlerin fedakarlığıyla bu işi aştık. O gün bir devrimdi adeta bu millet için."

- "PKK ve FETÖ üyeleri yurt dışında çok rahat faaliyet yürütüyor"

Özhaseki, terör örgütleri PKK ve FETÖ'yü senelerdir besleyenlerin açık yüzlerinin şimdi ortaya çıkmaya başladığını anlattı.

Batılı ülkelerin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra "Geçmiş olsun." bile diyemediğini vurgulayan Özhaseki, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hani siz Avrupa standartlarını her tarafa uygulamaya çalışıyordunuz, insan haklarından bahsediyordunuz, demokrattınız ne oldu? Türkiye'de darbe girişimi var, 250 insan ölmüş 'geçmiş olsun' deyin bir tane. Onu bile diyemediler. Kendi aralarındaki konuşma şu; 'Bu darbe niye başarılı olmadı', 'Tayyip Bey niye öldürülemedi?' Sonra 3-5 gün geçince, 'Orada orantısız güç kullanmıyorsunuz değil mi darbecilere karşı?', 'Dövmüyorsunuz, sövmüyorsunuz değil mi onları?' gibi sözler... Hayretler içerisindeyiz. Şimdi de dikkat edin bütün PKK'nın elemanları, FETÖ'nün elemanları yurt dışında çok rahat faaliyette bulunuyorlar fakat sizin bizim temsilcilerimiz gittiğinde her türlü kapılar kapanıyor."

Bakan Özhaseki, bu coğrafyada bağımsız ve hür yaşayabilmek için güçlü olunması gerektiğine işaret etti.

Özhaseki, "Bulunduğumuz coğrafya zor bir coğrafya. Etrafımızdaki ülkelere bakın, idare edilemez duruma geldiler. Her taraf kan çanağı. Avrupa'nın ortasında keyif yapan bir ülke değiliz, zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafyada yaşamanın, bağımsız şekilde, hür şekilde dimdik durabilmenin tek şartı var, o da güçlü olmak; hem içerideki düşmanlara karşı hem de dışarıdakilere karşı. Tek şart var, Türk milleti olarak güçlü olacağız." diye konuştu.

Herkesin birbirinin görüşüne saygılı olması, görüş ayrılıklarının kavga nedeni olmaması gerektiğini dile getiren Özhaseki, "Ne olur, A partisine, B partisine yan yan bakmayalım. Evet-hayır derken bile bunu tartışıp kavga sebebi, ayrıcalıklı bir sebep haline getirmeyelim lütfen. Her kardeşimin vereceği oyun başımın üstünde yeri var, ne verirse versin. 'Hayır' da verse yurt dışındaki PKK'lılarla bir tutacak halimiz yok. Bu ülkenin iyiliğini istiyoruz biz." değerlendirmesini yaptı.

 Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, halkoyuna sunulacak anayasa değişikliği paketi ile cumhurbaşkanının yargılanabilmesinin yolunun da açılacağını belirterek, "Şu anki sistemde yargılanamadığı halde eğer istenirse Yüce Divana bir cumhurbaşkanı, 550 kişiden 413 kişi yani yüzde 75'i gönderirse gider. Gider ama hiçbir ceza almadan ilk gün beraat eder, ayrı bir şey. Yeni getirdiğimiz sistemde 600 kişiden 400 kişi 'gitsin' derse her attığı adımdan sorumlu olarak yargılanır. Böyle bir sisteme gidiyoruz." dedi.

Mülkiyet, imar ve iskan sorunu yaşanan YEDPA Ticaret Merkezi'ni ziyaret ederek esnafla bir araya gelen Özhaseki, bu sıkıntıların en kısa sürede giderilmesi için çalışma yürüteceklerinin sözünü vererek ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Özhaseki, anayasa değişikliğinde ısrarcı olmalarının üç temel nedeninin bulunduğunu söyledi.

Bunlardan ilkinin devletteki iki başlılığın bitmesi olduğunu anlatan Özhaseki, şöyle devam etti:

"Bu iki başlılık sürdürülemiyor. Dünyadaki sistemlerin yarısı başkanlık sistemidir, yarısı da parlamenter sistemdir. Başkanlık sisteminde bu kavga olmaz, ikilik yok ama parlamenter sistemlerde de ikili yapıda birisi güçlü tutulmuştur, birisi zayıf tutulmuştur. Daha çok başbakanlık güçlü tutulmuştur, cumhurbaşkanlığı sembolik olarak tutulmuştur fakat bizdeki yapı tam tersine gelişmiş. 1961 Anayasası'nda bir paragraf olan cumhurbaşkanlığı yetkisi, 80 ihtilalinden sonra Kenan Evren 'artırın yetkileri' dediği için 2,5 sayfaya çıkmış. 2,5 sayfa yetki var, 'Her şeyi yapar' diyor. 'Hükümeti de toplar' diyor, 'Başbakanı da atar' diyor, 'Genelkurmay Başkanını da atar' diyor. Sonra da 2007'de halk seçmeye başlamış ve daha da güçlü hale gelmiş. Asla yargılanamaz. Vatana ihanetten bile yargılanamaz. Cumhurbaşkanı vatana ihanet etse bile yargılanamaz. Vatana ihanet suçu 1990'larda kaldırıldı. Bir tarafta çok güçlü tuttuğumuz, yetkilerle donattığımız, asla yargılayamadığımız bir cumhurbaşkanı var, bir tarafta her işi hesap olarak sorduğumuz başbakan ve bakanlar kurulu var. İtilaf çıkarsa hangisinin dediği olur arkadaşlar? Türkiye'de sistem bozulmuş yani. O zaman bizim bu işi bir çözmemiz lazım."

- "Sade bir sistem teklif ediyoruz"

Bakan Özhaseki, ikinci temel nedenin istikrar ve güçlü hükümetler olduğunu belirtti.

Ülke büyüyüp güçlenecekse istikrarın, güçlü hükümetlerin gerektiğini kaydeden Özhaseki, güçlü olmayan hükümetlerle büyük projelerin yapılamayacağına dikkati çekti.

Türkiye'nin siyasi tarihinde hükümetlerin ortalama ömrünün 14-15 ay civarında olduğuna değinen Özhaseki, "Hükümetler orada kalma mücadelesi verirken nasıl büyük projeler yapacaklar? Kavgalarla pazarlıklarla geçen hükümetlerle bu işin olacağı yok. Şimdi sade bir sistem teklif ediyoruz. Bakmayın karışık göründüğüne, çok sade. Siz seçiyorsunuz yüzde 51'le, kimi seçerseniz siz bilirsiniz, sizin takdiriniz. Milletin vicdanı da yanılmaz, bu konuda benim kesin inancım var. Yüzde 51'le seçiyoruz, seversek '5 sene daha devam et.' diyoruz, sevmezsek kaldırıp atıyoruz. Bu kadar basit sistem." ifadelerini kullandı.

Özhaseki, üçüncü ve son olarak, vesayet rejiminin artık bir son bulması gerektiğini anlattı.

Vesayete ilişkin görüşlerini aktaran Özhaseki, şöyle konuştu:

"Diyeceksiniz ki 'Nedir bu vesayet?' Şimdi demokrasi var ya biz seçiyoruz başbakanı. Gidiyor, bizi temsil etmeyecek mi? Evet fakat Ankara'da bir şebeke bekliyor. Bu şebekeler yeraltında, eli silahlı. Onlar da belli şekillerde 'Siz gönderin biz bakarız' diyorlar ve sizin seçtiklerinize hayatı zehir ediyorlar. Onlar iki çizgi arasında tutmaya çalışıyorlar. Tutamazlarsa faili meçhuller işlemeye başlıyorlar. Daha olmadı, tehditler başlıyor. Daha olmadı, ihtilal yapıyorlar. Biz niye seçtik o zaman bu insanları? Bu yapının da bir an önce toprağa karışması lazım. Zayıf dönemler hoşuna gidiyor bunların, kavgalı dönemler hoşuna gidiyor bunların. Biz bunlara layık mıyız? Yeni gelecek sistem bunu öldürüyor."

- "Cumhurbaşkanına yeni verilen iki yetki var"

Mehmet Özhaseki, yeni sistemde cumhurbaşkanına verilecek yetkilere de açıklık getirdi.

Bütçeyi Meclise sunmak ve kararname olmak üzere cumhurbaşkanına verilen iki yetki olduğunu dile getiren Özhaseki, şunları kaydetti:

"Yıllık bütçeyi hükümet yapıyor, Meclise gönderiyor. Böyle yapacaklarını bilsek 'Bakanlar Kurulu sunar' derdik. Bunda ne var ya bir formaliteden ibaret hepsi. İkincisi de kararname. Kararname asla kanunlardan ve Anayasadan üstün değil. Kişi hak ve özgürlükleri noktasında kararname çıkmaz, siyasi haklar noktasında kararname çıkmaz, kanunen düzenlenecek işlerde kararname çıkmaz. Ancak yürütmede işlerin hızlı yürüyebilmesi için kendi iç dinamiğimizi hızlandırmak için yapılan bir tedbirdir. Onlarca kararnameye imza atıyoruz, şimdi halihazırdaki sistemde her türlü yetkiyle donanmış, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı var ve asla yargılanamıyor. Bu mu diktatör olur, yoksa yeni sistemde 600 kişiden 400 kişinin 'Evet, gitsin' demesiyle her attığı imzadan sorumlu olan bir cumhurbaşkanlığı sistemi geliyor şimdi, bu mu diktatör olur? Kimi niye kandırıyoruz ya? Şu anki sistemde yargılanamadığı halde eğer istenirse Yüce Divana bir cumhurbaşkanı, 550 kişiden 413 kişi yani yüzde 75'i gönderirse gider. Gider ama hiçbir ceza almadan ilk gün beraat eder, ayrı bir şey. Yeni getirdiğimiz sistemde 600 kişiden 400 kişi 'gitsin' derse her attığı sorumlu olarak yargılanır. Böyle bir sisteme gidiyoruz."

Özhaseki, "Meclisin hiçbir yetkisi kalmıyor." söyleminin de gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Halkoyuna sunulacak değişiklikte Meclisin yetkisi olduğu gibi durduğu halde bir de üstelik güçlendiğini vurgulayan Özhaseki, "Şu anda 'Meclisin yetkisi kalmıyor' diyen ana muhalefetin lideri bile desin ki 'Ben 20 yıllık milletvekiliyim, iki tane kanun yaptım', bütün sözlerimi geri alıyorum. Meclis kanun yapmıyor ki doğru dürüst. Meclis kanun düşünmüyor ki. Bakanlar çalışıyor dersine, kendileriyle ilgili sunumu geliyor yapıyorlar. Sonra komisyonlara gönderiyoruz. 'Evet uygundur' deniliyor, sonra da geliyor pat pat oylanıyor, geçip gidiyor. Hiç kimse ne kanunun, ne olanın bitenin farkında. Kimse de itiraz etmiyor, niye? Genel başkana bağlı herkes." diye konuştu.

- Üçüncü havalimanı

Bakan Özhaseki, İstanbul'da yapımı süren üçüncü havalimanının önemine de değindi.

Bu projenin arkasında seneler süren uğraşın olduğunu anlatan Özhaseki, şunları anlattı:

"Dünya birbirini yiyor. Almanya'nın rahatsızlığının sebebinin birisi o, en önemli sebeplerinden birisi bu. Frankfurt Havalimanı'nın pabucu dama atılıyor. Hollandalıların kudurmasının sebebi bu, Amsterdam Havalimanı'nın pabucu dama atılıyor. Bunun gerisinde çok uzun bir süreç var. Bütün projelerin ciddi şekilde düşünülüp hedef konularak devam ettirilmesi gereken bir Türkiye'de yaşıyoruz. Eğer güçlü olacaksak böyle büyük projeler yapmamız lazım, risk almamız lazım. Bunu 3-6 aylık hükümetlerle yapamayız."

- "Ölen insanların o balıklar kadar değeri yok mu?"

Daha sonra, YEDPA'da yaşanan sorunlarla ilgili Yeni Çamlıca, Mimar Sinan ve Mevlana mahallelerinin sakinleriyle Ataşehir'de düğün salonundaki toplantıda bir araya gelen Özhaseki, vatandaşlara sıkıntıların giderilmesi için çalışma başlattıklarını aktardı.

Fas'ta iki ay önce gerçekleştirilen İklim Konferansı'na Türkiye'yi temsilen kendisinin gittiğini hatırlatan Özhaseki, 95'i cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık düzeyinde olmak üzere 195 ülkenin temsilcilerinin bu toplantılara katıldığını belirtti.

Toplantılarda mülteci krizinin de ele alındığını kaydeden Özhaseki, şu değerlendirmelerde bulundu:

"195 ülke toplanıp ne yapıyoruz? Küresel ısınma var, havaya saldığımız karbon miktarı arttı, bu da hayatı tehlikeye düşürüyor. Bunu ne yapmamız lazım, geri çekmemiz lazım. Bunu nasıl yapacağız? Bunun için Yeşil İklim Fonu oluşturacağız. Hepimizin 100 milyar dolar da para vermemiz lazım. Ülkeler bunun için çırpınıyorlar ve acayip nutuklar atıyorlar. 100 milyar dolar da bunun için para toplanıyor.

Türkiye'ye sıra geldiğinde kürsüye çıktım dedim ki biz çevreciyiz, çevre bize Cenabı Allah'ın bir emaneti. Korumak için elimizden geleni yaparız, buraya katkıda bulunuruz. Bundan kimsenin endişesi olmasın ancak dedim, bir şeyi merak ediyorum. Niçin önlüyoruz küresel ısınmayı? Biyoçeşitlilik ölmesin, yani otlar kurumasın diye. Başka? Denizdeki canlıların bazılarının hayatiyeti son bulmasın yani balıklar ölmesin diye. Otlar kurumasın, balıklar da ölmesin diye 100 milyar dolar ayıran insanlık alemi, dünya milletleri size şimdi soruyorum, şu anda açık denizlerde çocuklar boğuluyor haberiniz var mı dedim. O çocuklar da canlı, o çocukların otlar kadar haysiyeti yok mu? Ölen insanların o balıklar kadar değeri yok mu? Sizin ülkenize iki tane mülteci gireceği zaman çalım atıp yere düşürüyorsunuz, tel örgüler çekiyorsunuz. Niye onları hiç düşünmüyorsunuz dedim. Onlar insandan sayılmıyor mu dedim. Otlar için 100 milyar dolar toplayan insanlar, hepsi gözüme bakıyorlar yani bizim dünyamıza bakışları böyle bunu anlatmaya çalışıyorum. Göstermelik bir soytarılık içerisindeler. İki gün önce haberlerde yine bir tane Batılı itfaiyeci köpek ölmek üzere, gitmiş suni teneffüs yapıyor, onu alkışlıyorlar ama alt satırlarda zavallı Suriye'den kaçan ailelerin 5 çocuğu boğulmuş. Onu parlatıyorlar, bunu göstermiyorlar. Onlar köpeklere verdikleri değer kadar bizim insanımıza değer vermiyorlar, biz bunun farkındayız."

(Bitti)