AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, "Biz Fırat Kalkanı Harekatı'nı Suriyeliler için yapmadık. Şanlıurfa'yı, Kilis'i korumak için yaptık, Antep'i korumak için yaptık. Eğer siz, sınırlarınızı korumanın cephesini Antep'te, Kilis'te, Şanlıurfa'da yapmazsanız Ankara'yı koruyamazsınız." dedi.

Ünal, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen "Siyasette Yenilenme ve AK Parti'nin Geleceği" başlıklı panele katıldı.

Panelde katılımcıların sorularını yanıtlayan Ünal, Türkiye ve şeffaflık üzerine bir soruya, "Şeffaflık konusunda Türkiye özellikle geçtiğimiz 5 yıl demokratikleşme paketleri ve yargı paketleriyle çok ciddi mesafe katetti. Zaten, eğer 15 Temmuz'da bir başarıya ulaştıysak bunda MİT'in sivil iradenin tam olarak kontrolü altına girmesinin, emniyet istihbaratının FETÖ'den temizlenmesinin, 2013'ten sonra, çok ciddi etkisi oldu" karşılığını verdi. 

Ünal, zaman zaman "Siz içinizdeki siyasi ayağı ne yaptınız?" şeklinde sorular geldiğini ifade ederek, "2013'te bunlarla göğüs göğüse mücadele etmeye başladığımız gerçeğini niye unutuyorsunuz? Devlet, bunları bir tehdit olarak algıladı ve bunların, Milli Güvenlik Kurulunda, paralel devlet yapılanması olduğu tespit edildi ve ondan sonra bunlarla ilgili çok ciddi bir mücadele başladı." diye konuştu.

AK Parti'nin bu süreçten sonra iki yerel seçim, iki genel seçim geçirdiğini ve 3 kongre yaptığını anlatan Ünal, "AK Parti, o süreç içerisinde hem devlette hem kendi içinde çok ciddi bir temizlik yaptı. Eğer o temizlikler yapılmasaydı, emniyette, bürokraside, MİT'te temizlik yapılmasaydı zaten 15 Temmuz'da bunlara anahtar teslim edilirdi, teslim alacaklardı zaten. Geçmişe bakmayalım. Biz, şu anda devletin içindeki şeytanı çıkarttık. Çok ağır bir operasyonla, metastaz yapmadan devletin içindeki o kanser hücresini çektik." ifadelerini kullandı. 

Bakan olarak görev yaptığı dönemde Rus uçağının düşürüldüğünü, bir ay sonra İstanbul Sultanahmet'teki terör saldırısının, 15 gün sonra Ankara'da terör saldırısının yaşandığını anımsatan Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"15 günde bir bomba  patlıyordu. Bakın, şu anda niye patlamıyor? Siz terör saldırısı olmadığını mı düşünüyorsunuz? Tam tersine şu anda 4 tane terör örgütü çok şiddetli bir şekilde inanılmaz saldırılar düzenliyor. Ama her biri artık yüzde yüz donanımla engelleniyor, yakalanıyor, ele geçiriliyor artık. Çünkü istihbaratımız doğru şekilde çalışıyor.

Biz Uludere diye bir şey yaşadık. Bizi mahvetti Uludere. Amerika size sıcak istihbarat verecek, sıcak istihbaratı alacak, merkeze bildireceksiniz. Hangi merkeze bildirecekseniz o merkezden F-16'lar kalkacak ve kalkana kadar sıcak istihbarat denilen bölgedeki terör unsurları hareket etti mi etmedi mi bilmiyorsunuz. Daha 3 yıl önce bunu konuşuyorduk ya da verilse bile yanlış bilgi veriliyordu. Şimdi, bunların hiçbirisi kalmadı. Hepsi temizlendi bunların. Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte Türkiye'nin önü bu anlamda daha açık." 

- "Şimdi devletin belediyelere aktardığı para tamamen hizmete gidiyor" 

Ünal, "Kürt sorununun çözümü askıya mı alındı?" sorusu üzerine de şu değerlendirmelerde bulundu: 

"Çukur, hendek siyaseti vardı. Orada terör örgütü tamamen, bütün çıplaklığıyla gerçek yüzünü ortaya koydu. Yani devletin milletiyle nasıl birlikte olduğunu gördü. Devletin iyi niyetini doğru bir şekilde gördü. Hendek kazıldığı, el yapımı patlayıcılar patladığı, çocukların, gençlerin katledildiği süreçte de bölgede insanlar çok net bir şekilde bu terör örgütünün amacını gördüler.

Dolmabahçe'de oturanlardan birisi de bendim. Dolmabahçe'de niye oturduk? Çözüme inandığımız için. Yani silah bırakma çağrısı yapılacak ve bu iş bitirilecekti. Ama ne yaptılar? Esed'in onlara sunduğu fırsata balıklama daldılar, 'Kuzey Suriye'de biz bir devlet kuracağız' diye. İçeriden Milli İstihbarat Teşkilatının yürüttüğü terör örgütüne silah bıraktırma... Çünkü, bütün dünyada böyledir. İstihbarat örgütü, terör örgütüyle görüşür ve silah bıraktırır. Ama bunlar ne yaptılar? Kuzey Suriye'deki o havuca kandılar ve bütün süreci altüst ettiler. Bölge insanı da bunu gördü."

Şu anda bölgenin yenilendiğini ifade eden Ünal, Sur, Silvan, Yüksekova gibi yerleşim birimlerinin yeniden yapılandırıldığını söyledi. Ünal, "Bunların propaganda yaptığı gibi değil, kayyumların bölgede ne yaptığına gidin bir bakın. HDP'li belediyeler kendilerine gelen bütün parayı Kandil'e aktarıyorlardı. Şimdi, devletin belediyelere aktardığı para tamamen hizmete gidiyor. Oyun parkları, kapalı spor salonları, yollar, her türlü hizmet şu anda sunuluyor ve bölge insanı güvenli bir şekilde hizmetini alıyor. Dolayısıyla şu anda tam da sorun çözülüyor." değerlendirmesinde bulundu.

O bölgede iki temel sorun bulunduğunu, bunlardan birinin terör olduğunu olduğunu belirten Ünal, "Şu anda devlet, güçlü bir şekilde orada gereğini yapıyor ve ilk defa kış yapılanması öncesinde sınır içerisinde terör örgütü mensuplarının sayısı 600'e kadar düştü." dedi.

Ünal, eskiden kış döneminde terörle mücadelenin durakladığını aktararak, artık kış döneminde de mücadelenin devam edeceğini, terör örgütü mensuplarının herhangi bir şekilde yuvalanmasına fırsat verilmeyeceğini vurguladı.

-  "Biz Fırat Kalkanı Harekatı'nı Suriyeliler için yapmadık"

Türk askerinin Kuzey Irak ve Suriye'deki varlığına ilişkin olarak da Ünal, "Biz niye oradayız? Terörü durdurmak için oradayız. Kuzey Suriye'de terörü kaynağını kurutmak için oradayız." diye konuştu.

Alçakça bir kara propaganda yürütüldüğünü belirten Ünal, şöyle devam etti:

"Biz şu anda sorunsuz bir şekilde 3 milyon Suriyeliyi misafir ediyoruz. İnsanlığın son adasıdır Anadolu. Ölümden kaçan insanlara kucağımızı açacağız ama öyle bir propaganda yürütüyorlar ki, 'Suriyeliler rahat bir şekilde yaşarken Mehmetçik Suriye'de hayatını kaybediyor.' diye. Biz Fırat Kalkanı Harekatı'nı Suriyeliler için yapmadık. Şanlıurfa'yı, Kilis'i korumak için yaptık, Antep'i korumak için yaptık. Eğer siz, sınırlarınızı korumanın cephesini Antep'te, Kilis'te, Şanlıurfa'da yapmazsanız Ankara'yı koruyamazsınız. Ankara'nın güvenliği nerede başlar? Halep'te, Şam'da başlar, Bağdat'ta başlar. Dolayısıyla, şu anda süreç devam ediyor." 

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, "AK Parti'de yeni olan ne var? AK Parti'de yeni olan ve kıymetli olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir. En büyük yenilik budur. Tekrardan siyasetle birlikte, siyasete çarparak, siyasetin sorunlarını bizzat hissederek o liderle birlikte hareketin yoluna tekrardan koyulmasıdır. İkinci büyük yenilik de bizim 15 yıldan beri mücadelesini verdiğimiz siyasi sistem değişikliği." dedi.

Ünal, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen "Siyasette Yenilenme ve AK Parti'nin Geleceği" başlıklı panele katıldı.

Panelde, dünya genelindeki hakim partilerin kendilerini yenileme süreçlerinden bahseden Ünal, "Bir siyasi partinin kendini yenilemesi ve bütün dünyada var olan hakim parti modelinin Türkiye'de yeni yeni ortaya çıkmasını bizim başka bir okumayla değerlendirmemiz lazım. İbni Haldun okumasını burada ben doğru bulmuyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en çok önem verdiği konuların başında kadroların gençleşmesi, gençlere daha çok yer verilmesi geldiğinin altını çizen Ünal, şu anda AK Parti MKYK'sında 18-24 yaş aralığında iki genç bulunduğunu ve bunların partiye çok büyük kattılar sunduklarını bildirdi. Ünal, "2019'dan sonraki süreçte de biz gençleri hem belediye meclislerinde hem TBMM'de, değişik karar organlarında, daha çok, daha sık göreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

"Biz geçtiğimiz 15 yıl boyunca şeytan taşlamaktan tavaf yapmaya vakit bulabildik ama çok da öyle bulabildiğimizi söyleyemem." ifadesini kullanan Ünal, özellikle iç vesayetle çok ciddi mücadele yürüttüklerini söyledi.

İktidara geldiklerinde "her olursa olsun AKP'den kurtulmalıyız" diyen bir lobi olduğunu hatırlatan Ünal, şöyle devam etti:

"Bunlar hala var. Bunlar değişik kombinasyon yapıyorlardı. Birilerini yan yana, birilerini üst üste getiriyorlardı, değişik kombinasyonlarla her seçimde AK Parti'nin karşısına sürüyorlardı. Her seferinde yeniliyorlardı. Olmadı yargıyı önümüze sürdüler, olmadı 27 Nisan'da orduyu tekrar önümüze sürdüler. Bu 15 yılda biz iki temel şey yaptık: Bir, Türkiye'nin gelişmesi anlamında, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, teknolojik altyapıda. Şu anda bir şey söyleyeyim, dünyanın en iyi teknolojik altyapısına sahibiz bilişimde. Niye? Çünkü en son biz kurduk. Savunma sanayisinde iyi bir noktadayız. Mesela insansız hava aracı teknolojisinde şu anda dünyanın en iyisiyiz. Şimdi 4,5 ton ağırlık taşıyacak, silahlı insansız hava araçları şimdi önümüzdeki günlerde yeni nesil geliyor ve dünyada örneği yok."

Bugün bilgiyi kullanmanın daha çok ön plana çıktığına vurgu yapan Ünal, Türkiye'nin bu açıdan son derece iyi durumda olduğunu dile getirdi.

Ünal, Türkiye'ye yönelen tehditlerin bir bir bertaraf edildiğini ancak bunların durmayacağını bildiklerini aktararak, "Ama biz delik tıkamakla, palyatif tedbirlerle değil. Biz yeniden her şeyi inşa ediyoruz ama her şeyi inşa ederken dört temel şeye bakıyoruz. Muhafaza edilmesi gereken şeyler neler? Tamamen yıkılması gereken şeyler neler? Değiştirilmesi gereken şeyler neler? Hiç yoktan yapılması gereken şeyler neler? Bunlar çok önemli." diye konuştu.

Geçmişten bugüne sistemin önünü tıkayan şeylerin artık değiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Ünal, şunları söyledi:

"Bir yerde insanlar ne yapacağını bilmiyorsa bu bir eğitim sorunudur. Yapma istekleri yoksa bu bir motivasyon sorunudur. Bir şeyler yapmak istiyorlar dirençle karşılaşıyorlarsa bu bir sistem sorunudur. Biz meseleleri ele alırken aynı zamanda çok sistematik de bakıyoruz. Diğer siyasi partilerden bizim çok temel farkımız var. Biz meseleleri öyle ezbere yorumlarla değil, bir meseleyi ele alırken, onu verili, bilgiye dayalı ele alıyor, analiz ediyoruz. Yoksa 15 yıl boyunca iktidarı size kimse vermez. Bir şeyin, bir tesadüfün sonunda iktidarda kalmazsınız. Orada, zaman içinde bu ortaya çıkacak, AK Parti'nin nasıl 15 yıl iktidarda kaldığı. Bir sistem inşa ediyoruz."

- "Milli eğitim olmaz, eğitim evrenseldir"

Gelecek 15 yılda dünyayı çok şiddetli bir türbülansın beklediğini dile getiren Ünal, "Yani bir kaotik belirsizliğin içerisine giriliyor. Buna hazırlık yapan üç ülke var: İngiltere, Türkiye ve Rusya buna ciddi anlamda hazırlık yapıyor." ifadesini kullandı.

Ünal, kültür ve eğitimde istenilen sonuçların alınamadığını belirterek, "Çünkü, sistem kendisini iki yerden inşa ediyor. Milli eğitim ve kültür. Milli eğitim olur mu? Milli eğitim olmaz, eğitim evrenseldir. Milli kültür olur çünkü kültürler millidir, eğitim ise evrenseldir." dedi.

Kültürün korunması ve milli olması gerektiğini vurgulayan Ünal, şunları kaydetti:

"Ama eğitim milli olmaz. Eğitim, bütün dünyanın ortak birikimi, kullandığı bir sistematiğin adıdır. Biz, eğitimde bir çekme ve itme halindeyiz ama bu çekme ve itmenin sonunda şuna inanıyorum ki, biz eğitimde altyapı sorunumuzu çözdük. Dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu gibi akıllı tahta ve çocukların önünde tablet bilgisayar yok. Sınıflarımız 30'ar kişilik. Bu altyapıyı şimdi doğru bir şekilde planlıyoruz. Hatalar olmadı mı? Oldu ama önümüzdeki süreçte yeni sınav sisteminin sonuçlarını 5-10 yıl sonra göreceğiz."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, AK Parti'nin Türkiye'yi zenginleştirdiğini ve özgürleştirdiğini de belirterek, şöyle devam etti:

"Toplumun üzerindeki korku perdesini çekti aldı. 1990'ları bilmeyenler, korku perdesinin nasıl bir şey olduğunu bilmezler. Bu ülkede, alevi olmanın, Kürt olmanın, Kürtçe konuşmanın, insanların inançlarının tanımlandığı bir ülkede yaşamanın nasıl bir şey olduğunu. Bir ülkeyi zenginleştirdiğiniz, özgürleştirdiğiniz zaman bu zenginliği ve özgürlüğü yönetecek bir sistem kurmak istedik. Eğer bu zenginliği ve özgürlüğü yönetecek sistem kuramazsanız bu özgürlük ve zenginlik kaosa dönüşür."

- "Öz güvenimize dönük çok ciddi saldırı var"

Ünal, bazen kendisini "bin yaşında" hissettiğini ifade ederek, 1970'li yılları yaşadığını, bu süre içinde kağnı, kara sabanı ve gaz lambasını gördüğünü anımsattı.

Ünal, yaklaşık 45 yıl içindeki değişimlere bakıldığında, çok fazla şeyin olduğunu dile getirerek, "45 yılda soğuk savaş yıllarını yaşadık. Demir perde kavramı vardı, sınırların bir anlamı vardı. Telsiz Kanunu vardı, devlet sırrı diye bir kavram vardı. Bizim zihinlerimiz, coğrafi sınırlara göre şekillendi. Bizler, fiziki haritaya göre düşünüyorduk, şimdiki gençler sanal bir coğrafyaya göre düşünüyorlar. Şimdiki gençler ve bizim için yakın ve uzak kavramı aynı değil." diye konuştu.

Ünal, şimdi bugün bir kişinin Şangay'a gidebileceğini, internetle buradaki bir sokağı yakından inceleyebileceğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Bazen gerçekliği okurken şöyle bir hata yapıyoruz. Geçmişin bakış açısıyla geçmişin kavramlarıyla geçmişin okumalarıyla bugünü anlamlandırmaya çalışıyoruz. Geçmişte yapılan hataları yapıp geçmişin kavramlarıyla bugünü mü okumaya çalışacağız, yoksa bugünü bugünün kavramlarıyla mı izah edeceğiz? Geçen gün (Dışişleri Bakanı) Mevlüt Çavuşoğlu, muhteşem bir cümle kurdu. CHP Grup Başkanvekili, 'Sizin dış politikanız zikzaklarla dolu.' diye bir cümle kullandı. Çavuşoğlu da 'Mayınlı bir arazide düz koşarsanız ölürsünüz.' dedi. Muhteşem bir anlatım tek cümlede. Yani, tüm pozisyonların hızla değiştiği, bütün bakış açılarının hızla değiştiği, bütün kavramsallaştırmaların bir anda içinin boşaldığı, değişim aralığının bu kadar daraldığı bir dünyada siyaseti, AK Parti'yi ve Türkiye'yi konuşuyoruz."

"Milenyum" olarak isimlendirilen 2000'li yılların 1990'ların başında tasarlandığını, 1980'lerde bunun konuşulduğunu belirten Ünal, şöyle devam etti:

"Ama bunlar bize uzaktı. Bizim doktora yaptığımız yıllarda, bu ülkede Popper okutulmazdı, okunmazdı, bunların bakış açısı akademinin gündemine gelmezdi çünkü bu ülkede sosyoloji bir rejimin meşrulaştırılmasının akademik aracı haline dönüştürülmüştü. Yani, konuşamaz, tartışamazdınız. Bunları yapanlar, 12 Eylül sonrası 1402'liklerin çoğu böyleydi. Yeni şeyler söyleyenler adamlardı. Aslında bugün Türkiye'yi siyaseten götürdüğümüz yerin neresi olduğunu düşünürken, nereden geldiğimizi hatırlamamız da çok önemli."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, toplum olarak korunması gereken en önemli şeyin öz güven olduğunun altını çizerek, "Çünkü öz güvenimize dönük çok ciddi bir saldırı var." dedi.

"Daha düne kadar FETÖ ile kol kolayken" şeklinde cümle kurulduğunda, arka plana dair bir fikrin olmaması durumunda bütün argümanların kaçınılmaz olarak çöktüğünü ifade eden Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aslında başka bir şey söylüyor sana. 'Daha düne kadar Esed ile kol kolayken, FETÖ ile kol kolayken' diye cümleye başlayan bir zihin size statükoyu dayatıyor demektir. Bu zihin, güvenlik arayışında olan bir zihindir. Bu zihin, kendi pozisyonunu koruyarak kendini koruyacağını düşünen bir zihindir ve dolayısıyla sağlıklı bir zihin değildir. Tabii ki ben pozisyonumu değiştireceğim. Her şey bu kadar hızlı değişirken benim pozisyonumu değiştirmemden daha doğal ne olabilir?

Kaldı ki, eğer karşınızdaki bir yapı, düne kadar sivil toplum örgütü görünümünde bir maske takmış ve daha sonra bu yapının sivil toplum örgütü olmadığı ve bu yapının yaklaşık 40 yıldan beri daha derinde, yani o ibadetin, o dini boyut görüntüsünün altında daha derinde farklı bir mekanizmayı işlettiğini farkettiğinizde tabii ki bu yapıya karşı pozisyonunuzu değiştireceksiniz. Sizinle adeta ortak Bakanlar Kurulu toplantısı düzenleyen, stratejik iş birliği çerçevesinde kendi anayasasını, kendi kamu reformunu yapmak istediğini söyleyen bir ülke bir anda kendi halkını katletmeye başladığında tabii ki buna karşı pozisyonumuzu değiştireceğiz."

- "AK Parti'de yeni olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir"

"Siz, Türkiye'nin dış politikasını mahvettiniz." şeklindeki sözleri de değerlendiren Ünal, "Dokuz tane ülkeyi çevrede yönetilemez hale ben mi getirdim? Türkiye'nin verdiği mücadelede, Türkiye'nin etrafına adeta bir çember çizip o çemberi ateşe verenleri konuşmak yerine bunu Türkiye üzerinden konuşmak bir dil çabukluğundan başka bir şey değil." dedi.

Ünal, şunları söyledi:

"Öte yandan Cumhurbaşkanımız anayasa gereği partisiyle ilişkisini kestiği dönemde siyasetin merkezinde ciddi bir kayma ortaya çıktı. 16 Nisan referandumuyla birlikte tekrar bu eksen yerine oturdu. Cumhurbaşkanımızın 'metal yorgunluğu' dediği şey aslında, ilk günkü heyecanı, aşkı, bakış açısını ve o heyecanla iş tutmayı kaybetme hali. Eğer siz Türkiye'yi taşıma iddiasında olan bir siyasi partiyseniz her şeyden önce sizin öz güveninizi, kendi kavrayışınızı, yenilenmenizi gerçekleştirmeniz gerekiyor. Yeni bir dil, yeni bir söylem için bakış açınızı değiştirirsiniz, kavrayış biçimlerini, zihin içeriğinizi değiştirirsiniz. AK Parti'de yeni olan ne var? AK Parti'de yeni olan ve kıymetli olan, tekrar siyasi hareketin liderinin partiye dönmesidir. En büyük yenilik budur. Tekrardan siyasetle birlikte, siyasete çarparak, siyasetin sorunlarını bizzat hissederek o liderle birlikte hareketin yoluna tekrardan koyulmasıdır. İkinci büyük yenilik de bizim 15 yıldan beri mücadelesini verdiğimiz siyasi sistem değişikliği."

Türk kelimesinin bir ırk anlamı taşımadığının da altını çizen Ünal, "Türk, bir tarihsel ve sosyolojik bakış açısının, kavrayışının, Türk bir ufkun adıdır. Türk, bir kültürdür. O yüzden, biz Osmanlı'yı ve Selçuklu'yu yok sayamayız. Osmanlı ve Selçuklu deneyimini de yok sayamayız." diye konuştu.

Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Devlette devamlılık esas ama hükümet etme, idari sistem değişime ve zamanın şartlarına göre yeniliyoruz. Bize ısrarla hükümet sistemi değişikliğini 'Siz Cumhuriyet'i değiştiriyorsunuz, Cumhuriyet'in kazanımlarını ortadan kaldırıyorsunuz.' gibi anlamsız bir sürü dayatma yaptılar. Soğuk savaş yıllarının, o günün bakış açısına, o günün kavrayışına göre şekillendirilmiş idari sistemi, bugünün sistemine göre uyarlamazsak nereye gidebiliriz? Gidebileceğimiz bir yer var mı?

Araba gitmiyor, 1930 model, 1940 model, 1950 model araba gitmiyor. Biz, 15 yıl boyunca sistemin gücüyle gitmedik, siyasetin gücüyle gittik. Nasıl siyasetin gücüyle gittik? Her iki yılda bir seçim yaptık, milletin bize verdiği desteği her iki yılda bir konsülte ettik ve sonra siyasetin gücüyle o gitmeyen arabayı ite ite bir yerlere taşıdık. Çalışmayan bir sistemde, siyasetin gücüyle iş yapmanın siyaset mekanizmalarında da çok ciddi bir deformasyon oluşturduğunu görüyorsunuz."

(Bitti)