Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörüne çağrıda bulunan Çelik, "Kendisinin doğru ya da yanlış gündeme aldığı bir sürü konu var, kendisinin Diyarbakır annelerini de bir Türkiye raportörü olarak gündemine almasını bekliyoruz. Her zaman için bu raporlardaki sağlıksızlığı, bu raporlardaki çifte standardı analiz ediyoruz, mukayese ediyoruz ve kendilerine hatırlatıyoruz. Ama hiçbir şekilde şimdiye kadar uluslararası kurumların Türkiye ile ilgili yazılan raporların hiçbirinin gündemine Diyarbakır annelerinin girmemiş olması, dünyanın en büyük çifte standartlarından, dünyanın en büyük ikiyüzlülüklerinden bir tanesidir." diye konuştu.

Çelik, Rusya'nın Ukrayna'nın bazı bölgelerini ilhakıyla barış ve ateşkes umutlarının daha da uzak ve belirsiz bir zamana ötelendiğini ifade ederek, "Türkiye, Kırım'ın ilhakından bu yana, işgalinden bu yana ortaya koyduğu ilkeli tavrı sürdürmeye devam ediyor. Bu ilhak yaklaşımını da reddettiğimizi ifade ediyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna arasında barışın sağlanması için büyük bir performans ortaya koymaya devam ettiğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi:

"Tabii ki aslında bu ilhak kararına kadar çok olumlu aşamalar geçilmişti. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi dünyanın bir açlık krizi ile karşı karşıya kalması karşısında tahıl koridorunun hayata geçmesiydi. Bu dünyayı bir açlık krizi ile karşı karşıya kalmaktan kurtaran çok büyük bir diplomatik hamleydi. Bu her iki tarafın da söylediği, Cumhurbaşkanımızın inisiyatif alması ile her iki tarafla yürüttüğü müzakereler neticesinde ortaya çıktı. Yine 200 savaş esirinin mübadelesi konusunda da Türkiye'nin ortaya koyduğu katkıyı, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu katkıyı herkes takdir ediyor. Bu da aslında diplomasisinin, çalışmasının birtakım aşamalar kaydetmesi bakımından, birtakım sonuçlar üretmesi bakımından son derece kıymetli ve önemli bir aşamaydı. Maalesef bu ilhak kararı ile birlikte bütün bu aşamaların kazanımları masada durmakla birlikte, barışla ilgili ateşkes ile ilgili durum biraz daha ötelenmiş duruyor."

Çelik, Türkiye'nin barışın ve ateşkesin sağlanması için ortaya koyduğu dışında ciddi bir diplomatik irade bulunmadığını belirterek, "Çeşitli kesimlerin ortaya koyduğu sözlerde ve davranışlarda savaşın devam etmesine, savaşın derinleşmesine dönük maalesef tehditlerin, karşılıklı restleşmelerin açığa çıktığını görüyoruz. Kuşkusuz ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenliklerine her zaman söylediğimiz gibi ilkesel çerçevede sahip çıkıyoruz ve önem veriyoruz. İlhak konusundaki tutumumuz da ilkesel bir tutumdur, Kırım'ın ilhakından beri ortaya koyduğumuz tavır bellidir. Tüm bu çerçevelerde ise barış diplomasi masasının kurulmasına gayret etmek, sorunların çözümü için yegane adres olacaktır. Savaş hiçbir şey çözmez, savaş sadece acı, yıkım ve insanlar için büyük kayıplar meydana getirir." şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin yürüttüğü barış diplomasisine destek verme konusunda geride kaldığını aktaran Çelik, "Bunu bir rekabete dönüştürmeleri, örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un 'İşte biz Fransa olarak Rusya'yla iş birliği diyaloğumuzu sürdüreceğiz, Rusya ile konuşan tek ülkenin Türkiye olmasını kimse istemez' gibisinden, yani barış konusunu bile bir rekabet konusu haline getirmesi, diplomatik kapasite üretmeyi, diplomatik sonuç üretmeyi bile bir çıkar meselesi haline dönüştürmeye çalışması maalesef bütün bu süreç içerisinde yapılmış en talihsiz açıklamalardan bir tanesidir." değerlendirmesinde bulundu.

"İyi sonuçlar doğurmayacağı açıktır"

Çelik, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Ege ve Akdeniz'de tansiyonu yükseltme çabası içerisinde olduklarını vurgulayarak, "Maalesef bazı müttefiklerimiz de Amerika Birleşik Devletleri, Yunanistan'daki üstlere silah yığarken ya da Güney Kıbrıs'taki silah ambargosunu 1 yıllığına kaldırırken genelde şöyle bir argümanı el altından ifade ediyorlar 'İşte Rusya'nın ortaya çıkardığı bu savaş tablosu karşısında bölge ülkelerini, NATO ülkelerini tahkim etmek' ile ilgili bir yaklaşım gibi ortaya koyuyorlar. Ama bu çok anlamlı bir durum ortaya çıkarmıyor, anlamlı bir tablo öğretmiyor. Çünkü Yunanistan elde ettiği bu desteği Türkiye'yi tehdit etmek için, Türkiye'yi taciz etmek için ve Türkiye'nin hak ve menfaatlerine dönük olarak tecavüzkar bir tutum ortaya koymak için üretiyor. Yunanistan'a bu desteği verenlerin, Yunanistan'ın bu tehditkar ve tavizkar tutumu karşısında da gereken tavrı alması gerekiyor. Her ne olursa olsun Ege'de ve Akdeniz'de bu şekilde Yunanistan'a ve Güney Kıbrıs Rum yönetimine dönük olarak bu şekildeki hesapsız silah desteğinin, Yunanistan'ın geleneksel devlet politikası, saldırgan ve tacizkar maksimalist devlet politikası dikkate alındığında ne NATO için ne bölge barışı için hiç de iyi sonuçlar doğurmayacağı açıktır. Bir ülkenin başbakanı, Miçotakis'den bahsediyorum, 'Biz şöyle yapacağız, böyle yapacağız, şöyle bir tutum sergileyeceğiz' dedikten sonra 'Türkiye'yi tehdit ederken arkamızda şu ülkeler de var' diyerek NATO müttefiklerini sayıyor." diye konuştu.

Yunanistan'a destek ve izin verenlerin her birinin NATO ve bölge barışı açısından doğru yapmadıklarını söyleyen Çelik, şunları kaydetti:

"Bu silahları verenler, bu üsleri kuranların Yunanistan'a hukuk konusunda hiçbir uyarı yapmadığını görüyoruz. Mesela gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması meselesinde olduğu gibi sürekli olarak bunu 'gayri askeri statüdeki silahları, bu adaları niye silahlandırıyorsunuz' dediklerinde işte Türkiye'ye karşı olduğunu, Yunanistan'daki yetkililer Başbakan dahil, Dışişleri Bakanı dahil söylüyorlar. Şöyle bir yalan düzeni tutturmuş Yunanistan, Avrupalılara dönük olarak hukuktan, uluslararası hukuka hassasiyetten, uluslararası sözleşmelere ve kurucu anlaşmalara sadakatten bahsedip bu konuları açıyor. Ama Ege ve Akdeniz'de ise hukuk tanımayan bir devlet olarak her türlü üslupsuzluğu ortaya koyuyor, her türlü sorumsuz davranışı ortaya koyuyor.

Kurtuluş Savaşı'nda İstiklal mücadelemizde Anadolu'da yaptıkları zulümler ve katliamlar nasıl tarihe geçmişse bugün de işte Ege'de yaptıkları katliamlar, o küçücük çocukları öldürmeleri, o botları şişlemeleri aynı şekilde tarihe geçiyor. Ama bütün bunun karşısında dünyanın herhangi bir yerindeki en ufak bir insan hakları ihlali karşısında sayfalar dolusu rapor açıklayan, saatler boyunca radyo ve televizyon yayını yapan Avrupa Birliği ülkeleri sessiz kalıyorlar. Avrupa Birliği'nin gözünün önünde bir Avrupa Birliği üyesi ülke Yunanistan, Ege'de insanları öldürüyor, göçmenleri öldürüyor, kadınları ve çocukları öldürüyor. Bundan daha vahim bir tablo olabilir mi? Hiçbir tanesine seslerini çıkarmıyorlar. Nerede bahsedeceksiniz vicdandan, nerede bahsedeceksiniz hukuktan?"

"Türkiye'ye hiçbir şey olmaz"

Çelik, Yunanistan'ın gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmasına ilişkin şunları söyledi:

"Tüm bunların anlamı şudur, yine yanlış bir tutumla Ege'de ve Akdeniz'de tansiyonu yükseltecek, saldırgan tarafı cesaretlendirecek, kışkırtacak, saldırgan tarafın daha yanlış ve daha hukuksuz işler yapmasına yol açacak bir tutum içerisine giriyorsunuz. Bunun karşısında Türkiye'ye hiçbir şey olmaz, Türkiye bundan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne silah desteğini de askeri desteğini de daha çok artırır. Kuvvet dengesi bakımından Ege'deki kuvvetlerini, hiç kimsenin Türkiye'yi mavi vatanı, kara vatanı ve gök vatanımızı tehdit edemeyeceği bir kuvvet seviyesine çıkarır. Ama bütün bunun başlangıcı nedir? Müttefiklerimizin yanlış mesaj vermesidir Yunanistan'a, Yunanistan'ı kışkırtmasıdır. Ege ve Akdeniz'de Yunanistan'ın saldırgan tutumunu destekleyecek ve kışkırtacak bir tutum içerisine girmesidir. Dolayısıyla ortaya çıkacak bu tablo ne NATO'ya, ne bölge barışına, ne de dünyanın şu anda en çok ihtiyaç duyduğu bu diyalog zeminlerine, diplomatik zeminlere hizmet etmez. Yunanistan'a verilmesi gereken mesaj masaya oturmasıdır, masadan kaçmamasıdır. Türkiye büyük bir diplomasi devletidir, masaya oturulduğu zaman çözülmeyecek sorun yoktur."

"Dava sürecini çok yakından takip edeceğiz"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "(Müzisyen Onur Şener cinayeti) Canavarca hislerle gerçekleşmiş olduğu çok açık. Dava sürecini çok yakından takip edeceğiz."

AK Parti MYK toplantısı sona erdi

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sona erdi.

Parti genel merkezinde basına kapalı gerçekleştirilen toplantı 3 saat sürdü.

​​​​​​​