Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Alman hükümeti, AB'ye göre terör örgütü olan PKK'ya ve yandaşlarına böylesi bir terör eylemi yapmasına nasıl izin veriyor. Bunu nasıl izah edeceğiz hukuk devletiyle, demokratik devlet anlayışıyla. Böyle bir durum olduğunda Alman hükümetinin ve kanunlarla görevli kıldığı kurumların, görevlilerin bu terör eylemine karşı kanunları uygulaması ve işletmesi lazım. Ama şu anda bunu göremiyoruz." dedi.

Bakan Bozdağ, Anadolu Ajansı( AA) Editör Masası'na konuk olarak, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Almanya'da katılacağı program "Otopark yetersizliği" gerekçesiyle iptal edilirken, Frankfurt'ta PKK'nın mitingine izin verildiğinin hatırlatılması ve  "Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesi durumunda AB müzakerelerinin sona ereceği ifadeleri kullanılmaya başlandı. Başta Almanya olmak üzere diğer ülkelerin Türkiye'deki referanduma ilişkin bu tavrını neye bağlıyorsunuz?" sorusunun yöneltilmesi üzerine Bozdağ, başkanlık sistemine yürekten inandığını belirtti.

Sadece bugün değil, uzun zamandır konuyu kamuoyu önünde anlattığını aktaran Bozdağ, Türkiye için bu sistem değişikliğinin ne kadar büyük yarar sağlayacağını dile getirdiğini hatırlattı.

"Strazburg ve arkasından Almanya ziyaretinden sonra gördüm ki az anlatıyoruz." diyen Bozdağ, Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, Norveç, Danimarka gibi ülkelerin tutumunu gördükten sonra Türkiye'deki bu sistem değişikliğinin, Türkiye ve Türk milleti için ne kadar tarihi öneme sahip olduğunu bir kez daha anladıklarını ifade etti.

Bu konunun milletin ve devletin yararına büyük ve tarihi bir reform niteliği taşıdığı için Almanya, Hollanda, Avusturya ve diğer bazı Batılı güçlerin hepsinin ayağa kalkmış durumda bulunduğunu bildiren Bozdağ, şöyle devam etti:

"Biz bugün Türkiye'de neyi oyluyoruz, Türkiye'nin hükümet sistemini değiştirecek miyiz değiştirmeyecek miyiz, onu oyluyoruz. Türk halkı, Federal Almanya'nın hükümet sistemini değiştirmeyi oylayacak olsa ben Alman yetkililerin, siyasetçilerin tutumunu anlarım veya Hollanda'nın anlarım. Ama biz ne Hollanda'nın ne Almanya'nın hükümet sistemi değişikliğini oyluyoruz. Biz Türkiye'nin hükümet sistemini değiştirip değiştirmeyeceğimizi oyluyoruz. 'Neden karşı çıkıyorlar?' sorusuna gelince. Benim kanaatim şu, ben aziz milletimizin de aynı kanaati taşıdığına yürekten inanıyorum. Siyasi istikrarı olan, güçlü iktidarlar tarafından yönetilen bir Türkiye hiç istemiyorlar. Ekonomisi her geçen gün güçlenen bir Türkiye istemiyorlar."

- "Ekonomisi çökmüş bir Türkiye istiyorlar"

Türkiye'nin bu kadar olay arasında üçüncü köprüyü, Avrasya Tüneli'ni, Osmangazi Köprüsü'nü yaptığını vurgulayan Bozdağ, bunları yapan bir Türkiye görmek istenmediğini belirtti.

Bakan Bozdağ, "Ekonomisi çökmüş bir Türkiye istiyorlar. PKK, DHKP-C, FETÖ dahil terör örgütlerinin tamamı ile etkin ve netice alıcı mücadele yapacak bir Türkiye'yi de istemiyorlar. Krizleri, kaosları kendi iradesiyle aşacak bir Türkiye de istemiyorlar. Peki ne istiyorlar? İstikrarsızlık istiyorlar. Ekonominin çökmesini istiyorlar. Kriz ve kaos ile baş edemesin istiyorlar. Enerjisini iç tartışmalarla, kavgalarla harcayan bir Türkiye istiyorlar. Her dara düştüğünde Avrupa'ya koşup 'Bize yardımcı olun.' diyecek başbakanlar, bakanlar istiyorlar. Türkiye'yi istedikleri gibi sevk ve idare edebilecekleri bir düzen istiyorlar." ifadelerini kullandı.

Bozdağ, Türkiye'de şu anda parlamenter sistemde de istikrar olduğunu ifade ederek AK Parti'nin Mecliste çoğunluğu elinde bulundurarak iktidarla, Recep Tayyip Erdoğan'ın ise Cumhurbaşkanı olduğuna işaret etti.

"Ancak Almanya, Hollanda ve Türkiye içerisinde CHP ve başka çevreler, Tayyip Bey ile istikrarı bir yol kazası görüyorlar." diyen Bozdağ, "Nasıl olsa Tayyip Bey dönemi bir gün bitecek. Tayyip Bey siyasetten çekilince bitecek. O zaman yeniden eski istikrarsız Türkiye gelecek. Çünkü mevcut parlamenter sistem, doğası gereği istikrar doğurmuyor. Liderlere bağlı istikrar doğuruyor Güçlü lider varsa istikrar var, güçlü lider yoksa istikrar yok." diye konuştu.

-"Türkiye, Özal'dan sonra 10 sene istikrarsızla boğuştu"

Turgut Özal'dan sonra Türkiye'nin 10 sene istikrarsızlıkla boğuştuğunu, 3 ekonomik kriz yaşadığını, bir muhtıra gördüğünü ve büyük bedel ödediğini vurgulayan Bozdağ, "O yüzden deniyor ki devletlerin hayatında 15 yıl dediğin ne ki göz kapıp açıncaya kadarki anı ifade eder. Bir kıymeti yoktur. Tayyip Bey nasıl olsa siyasetten bir gün çekilecek. Ondan sonra geri eski düzen kurulacak. Onun için zayıf bir Türkiye istiyorlar." dedi.

Bozdağ, şunları kaydetti:

"Açıklamalarında diyorlar ki 'Eğer Türkiye'de 16 Nisan'da evet çıkarsa Türkiye AB’yi unutsun.' Hatta Almanya'da yetkililer, siyasetçiler ve Alman parlamentosunda aktif olanlar söylüyorlar. Hatta bazıları 'İmtiyazlı ortaklığı bile unutsun.' diyor. Bu ne demektir? Bu Türkiye'deki hükümeti tehdit olduğu gibi 16 Nisan'da sandığa gidip 'evet' diyecek Türk vatandaşlarını açıkça tehdittir.

Çok net söylüyor, 'hayır'dan yana taraf koyuyorlar. 'Evet' verecek olan vatandaşları da tehdit ediyorlar. 'Eğer siz 'evet' verirseniz biz sizi Avrupa’ya almayız, şöyle olmaz böyle olmaz.' diye her gün açıklama yapıyorlar. Bundan sonra açıklamaların daha da artacağını ve Avrupa'dan yükselen baskı seslerinin, hayır seslerinin daha da yükseleceğini buradan ifade etmekte fayda görüyorum. Çünkü herkes telaşta ve korkuda. Sebep güçlü Türkiye'nin ayak sesleridir. Büyük Türkiye'nin, istikrarlı Türkiye'nin ayak sesleridir 'evet'. Bunlar büyük bir Türkiye, güçlü, istikrarlı bir Türkiye istemiyorlar. Ben aziz Türk milletinin, Avrupalıların ve Avrupalı siyasetçilerin ülkelerinin yaptıkları bütün bu olumsuzlukları çok iyi değerlendirdiklerini görüyorum.

Almanya'nın Türkiye devletinin ve Türk milletinin lehine bir an nefes alıp verebileceğini eğer aziz milletimiz düşünüyorsa o zaman onlar buyursunlar 'hayır' desinler. Şu anda bakıyorsunuz hep beraber hücum halindeler. Neden, niçin yapıyorlar? 'Evet' Türkiye'nin aleyhineyse bıraksınlar Türkiye'nin aleyhine bir şey çıksın, onların da keyfi yerine gelir. Ama bakıyorsunuz 'evet' çıkmasın diye uğraşıyorlar. Neden? Çünkü 'evet' Türkiye'nin lehinedir ve zayıf, güçsüz, istikrarsız bir Türkiye, terörle, krizlerle baş edemeyen, her defasında Avrupa'dan imdat dileyen bir Türkiye isteyenler sandıktan 'evet' çıkmasını istemiyorlar. Bu küstahça bir yaklaşım, skandal bir yaklaşım. Siyasi nezaketten, diplomatik nezaketten uzak bir yaklaşım. Bütün bu yaklaşımları bizim reddetmemiz lazım."

Bakan Bozdağ, Türkiye'nin meşru hükümetinin bakanlarının Almanya'da, Hollanda'da konuşturulmadığına ancak PKK terör örgütünün bütün gücüyle orada toplantı, gösteri, konuşmalar yapabildiğine işaret etti.

Şiddete, teröre, herhangi bir kanunsuzluğa hayatları boyunca bulaşmamış Türk toplumuna, birini konuşturmak istediğinde izin verilmediğini ama şiddet, terör ve her türlü kanunsuzluğa bulaşmış PKK eylem, toplantı veya gösteri yapmak istediğinde polisin bunların güvenliğini aldığını anlatan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

"Ben soruyorum, PKK Almanya hükümetine göre, AB'ye göre terör örgütü müdür? Terör örgütüdür. Peki Alman hükümeti, AB'ye göre terör örgütü olan PKK'ya ve yandaşlarına böylesi bir terör eylemi yapmasına nasıl izin veriyor. Bunu nasıl izah edeceğiz hukuk devletiyle, demokratik devlet anlayışıyla. Böyle bir durum olduğunda Alman hükümetinin ve kanunlarla görevli kıldığı kurumların, görevlilerin bu terör eylemine karşı kanunları uygulaması ve işletmesi lazım. Ama şu anda bunu da göremiyoruz. Bu da çok net bir şekilde şu anda batı ülkelerinde, Türkiye aleyhine kim ne yapıyorsa himaye edildiğinin ispatıdır.

Darbeciler, teröristler himaye ediliyor. Başka başka şeyler de himaye ediliyor ve bunu da çok yakın bir şekilde gördük, görüyoruz. Kim Türkiye'ye ihanet ediyorsa, zarar veriyorsa onların daha makbul insan kabul edildiği bir devlet, yönetici değerlendirmeleriyle karşı karşıyayız. "

"Bu kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir durum değildir." diyen Bakan Bozdağ, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Türkiye, Almanya ve diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin terör örgütlerinin zehirlediği algılar veya oluşturduğu kirli bilgiler üzerine değil de gerçeklikler üzerine kurulması lazım. Ortak çıkarlar üzerine kurulması lazım. Bir tarafın kazandığı, diğer tarafın hep kaybettiği bir ilişki düzeni olamaz. Bunu Avrupalı ülkelerin de yakın gelecekte göreceklerini düşünüyorum. Çünkü bu gittikleri yol, yol değil. Terör örgütleri onları doğru bir yola sevk etmedikleri gibi doğru karar almalarına da yardımcı olmuyorlar. Aksine hem kendileri aleyhine hem uluslararası hukuk aleyhine hem de Türkiye aleyhine terör örgütleri resmen bu ülkeleri etkiliyorlar ve kendi istedikleri gibi kararlar almalarını ve alınan kararların uygulamalarını temin edebiliyorlar. Devletlerin, hele demokratik devletlerin terör örgütlerinin bu zehirleyici etkisine karşı ayrıca tedbir almaları gerekir. Hukuk ile demokrasi ile tedbir almaları lazım ama bunu da almadıklarını görüyoruz. "

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bugüne kadarki ikircikli, çifte standartlı ve çok net ikiyüzlü tutuma rağmen Türkiye'nin AB sürecinden vazgeçmediğini belirterek, "Bana göre değişen biz değiliz, değişen AB üyesi ülkeler ve bu ülkelerdeki yönetim kadrolarının olaya bakışı değişti." dedi.

Bakan Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Türkiye'nin uzun yıllardır devam eden AB'ye katılım sürecinin yanı sıra son yaşananların anımsatılarak, "Gelinen nokta itibarıyla AB mi değişti, siz mi değiştiniz?" sorusu üzerine Bozdağ, Türkiye'nin AB üyeliği ısrarının uzun süredir devam ettiğini anımsattı.

"60 yıldır bütün çifte standartlı uygulamalara rağmen, itilmeye, ötekileştirilmeye rağmen, AB kapısında, 'Ben AB'ye tam üye olacağım' diye ısrar eden bekletilmiş ikinci bir ülke var mı? Yok." diyen Bozdağ, durumu ve şartları Türkiye'den çok daha kötü ülkelerin birliğe üye olduğunu anımsattı.

Bozdağ, Türkiye söz konusu olduğunda oyun içinde dahi kuralların değiştirildiğini aktararak, şöyle devam etti:

"Birinci dakikada değiştirildiği gibi dakikanın saniyelerinde dahi kurallar değiştirildi, yeni şartlar Türkiye'nin önüne kondu. Bu ikircikli, çifte standartlı ve çok net olan ikiyüzlü tutuma rağmen Türkiye bugüne kadar AB sürecinden vazgeçmedi, ısrarından da vazgeçmedi. Bakarsanız Türkiye'de bu anlamda hiçbir değişiklik yok. Biz şu anda demokratikleşme adımlarımızı, hukuk devleti standardını daha ileri götürecek adımları atıyoruz. Hatta bu referandum maddeleri içerisinde de bu var. Çıkardığımız pek çok kanun içerisinde de son dönemlerde yine aynı yoğunlukta biz bu adımları atmaya devam ediyoruz. Bana göre değişen biz değiliz, değişen AB üyesi ülkeler ve bu ülkelerdeki yönetim kadrolarının olaya bakışı değişti."

Şu anda Avrupa'da çok ciddi bir şekilde ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve Türkiye karşıtlığının arttığına vurgu yapan Adalet Bakanı Bozdağ, bu hastalıklara karşı ülkeleri yönetenlerin gerekli tedbirleri almaması durumunda hastalığın, tedbir almayanların da hasta olmasına yol açacağını dile getirdi.

Almanya ve Hollanda'da, AB'nin üzerine inşa edildiği insan hakları, siyasi haklar, hukuk devleti, demokrasi, ifade hürriyeti gibi pek çok hakkın adeta yok sayıldığını, yok etmek isteyenlere de kucak açıldığını ifade eden Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben şimdi bu Hollanda hükümetinin yaptığı bu olayı neresinden tutacağım? Hollanda hükümeti, polislere talimat veriyor. Polisler, Türkiye'nin bakanı geliyor, bakanın yolunu kesiyor. Yol kesmek eşkıyalıktır. Meşru bir devlet bunu yapmaz. Hele bir de meşru devletin bir bakanına karşı bunu yapmaz. Viyana Sözleşmesi, insan haklarına ilişkin sözleşmeler, Hollanda anayasası hepsi ayaklar altında. Şimdi bütün bunlar olurken bu değişimin nedeni yükselen bu hastalıkların Avrupa'da kabul gören bir değere dönüşmesidir. Eğer bu hastalıklara karşı tedbir almazlarsa yakın gelecekte bugün Türkiye'nin bakanlarını konuşturmayan kişiler, orada buna karşı sesini yükseltmeyen siyasetçileri de konuşturmayacaktır. Bu gidişe 'dur' denilmezse Avrupa'da Merkel'in de Rutte'nin de başka AB üyesi ülkelerin yöneticileri de kendi ülkelerinde konuşacak yer bulamayacakları noktaya doğru gider."

Böyle bir durumda Türkiye olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel'e de Hollanda Başbakanı Mark Rutte'ye de Türkiye'de konuşma, toplanma hakkı tanıyacaklarını dile getiren Bozdağ, "Gelsinler Türkiye'de istedikleri yerde konuşsunlar. Biz onların her türlü güvenliğini, her türlü tedbiri alır onlara yardımcı oluruz. Çünkü Türkiye'de ırkçılık, ayrımcılık hastalığı yoktur. Herhangi bir ülke karşıtlığı yoktur." değerlendirmesini yaptı.

- Teröristlerin iadesi

Bozdağ, AB üyesi bazı ülkelerin teröristlerin Türkiye'ye iadesi noktasında ortaya sürdükleri gerekçelerin sorulması üzerine de Almanya ve AB üyesi diğer ülkelerden 2007-2017 arası iade talebinde bulundukları kişi sayısının 443 olduğunu bildirdi. Bozdağ, şunları kaydetti:

"Şimdiye kadar bunlardan bize 12'si iade edilmiş. Örneğin, Almanya'dan 77 kişinin iadesini talep etmişiz, 2'sini bize iade etmişler. Hollanda'dan 11 kişinin iadesini talep etmişiz bir kişinin iadesi var. Avusturya'dan talep ettiğimiz hiç kimsenin iadesi yok, Fransa'dan 32 PKK'lı talep etmişiz hiçbirinin iadesi yok. Türkiye'nin talep ettiği teröristlerin iadesi maalesef aramızdaki ikili anlaşmalara ve çok taraflı sözleşmelere rağmen bunlara aykırı bir şekilde yol bulunarak iade edilmiyor. Nasıl bir yol bulunuyor? Biz birini iade ediyoruz, bir bakıyoruz iade ettiğimiz ülke ona mülteci statüsü vermiş. Mülteci statüsünü hemen teröristlere veriyorlar ve iade kabul edilmiyor. Örgüt üyeliği, örgüt propagandasını suç olarak kabul etmeyen ülkeler var. Şimdi düşünün eli kanlı terörist gelmiş karakol basmış, terör örgütü üyesi, askeri polisi şehit etmiş, bunu siyasi suç kabul ediyor. İadesini yapmıyorlar. Buradan şu çıkıyor: Türkiye'nin aleyhine kim çalışıyorsa Türkiye'yi kim kötülük yapıyorsa, onları himaye eden bir yaklaşım var."

Türkiye olarak bundan sonraki süreçte mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde hareket edeceklerini vurgulayan Bozdağ, "Türkiye ile kim hangi tür bir ilişki kuruyorsa Türkiye de ona bundan sonra misliyle mukabele edecektir. Bizim iade taleplerimize olumlu bakan ülkelerin taleplerine biz de aynı usulde bakacağımızı ifade ediyoruz." dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin, "Bugün akşam ABD Adalet Bakanı'yla bir telefon görüşmemiz olacak. Bu konuyu tekrar kendileriyle görüşeceğiz. Ayrıca bugün Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun da Washington'da bazı temasları olacak. Bu çerçevede büyük ihtimalle Adalet Bakanı'yla da konuşacak, bu konuları görüşme ve oraya birinci elden Türkiye'nin beklentilerini ve hassasiyetleri aktarma imkanı bulacaktır." dedi.

Bozdağ, AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

ABD'deki FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin süreçte gelinen son duruma yönelik soru üzerine Bakan Bozdağ, terör örgütü elebaşı Gülen'in iadesi konusunda Türk ve ABD adli makamları arasındaki sürecin usul açısından devam ettiğini belirtti.

Bununla ilgili şu ana kadar netice alınmadığını vurgulayan Bozdağ, "Türkiye olarak geçici tutuklama talebi dahil, başka konularla ilgili iade dosyalarını ABD Adalet Bakanlığına ilettik. Onların da adli makamlara iletmesi gerekir." diye konuştu.

Bozdağ, geçen sene ekim ayında ABD'ye gittiğini, Adalet Bakanı ile bizzat görüştüğünü hatırlatarak, şunları söyledi:

"Türkiye'nin beklentilerini, bu konudaki hassasiyetini kendisine aktardık. Elimizdeki bütün bilgileri, belgeleri zaten vermiştik, ilave götürdüklerimizi de kendileriyle paylaştık. Daha sonra da yeni Adalet Bakanı'nın göreve başlaması üzerine de bazı ilave, onların talep ettiği bilgi ve belgeleri ABD Adalet Bakanlığına gönderdik. Terörist başı Gülen'in bu darbeyi yaptığı çok açık, net ortada ve bizim gönderdiğimiz belgeler de bunu açıkça ispat eder nitelikte belgelerdir. Biz bu belgelerin ABD adli makamlarına, yani yargı makamlarına gönderilmesini talep ettik ama gönderilmedi. Yeni Adalet Bakanı göreve başladıktan sonra da Sayın Bakan'a tebrik ve başarı dileklerimi ileten bir mektup yazdım. Mektupta da bu konudaki hassasiyetimize vurgu yaptım. Ayrıca telefonla da hem tebriklerimi iletmek hem de Türkiye'nin bu konudaki beklentisini aktarmak maksadıyla görüşme talebini ilettik. Bugün akşam inşallah ABD Adalet Bakanı ile bir telefon görüşmemiz olacak, bu konuyu tekrar kendileriyle görüşeceğiz."

- "Gerekirse biz de gidip bizzat görüşebiliriz"

ABD'ye giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da bugün Washington'da bazı temaslarının olacağını bildiren Bozdağ, "Bu çerçevede büyük ihtimalle Adalet Bakanı ile de konuşacak ve bu konuları görüşme ve oraya birinci elden Türkiye'nin beklentilerini ve hassasiyetlerini aktarma imkanı bulacaktır. Biz yeni yönetim döneminde bu konuda yeni bir anlayış beklediğimizi ve farklı bir uygulama olacağı beklentimizi çok yüksek olduğunu her defasında ifade ettik. Umarız beklediğimiz gibi bir sonuç çıkar." ifadelerini kullandı.

Bekir Bozdağ, ABD Adalet Bakanı Jeff Sessions ile bu akşam yapacağı telefon konuşmasında baş başa görüşme planlamasının olup olmayacağı sorusuna, "Kendisine yazdığımız mektupta da kendisini Türkiye'ye davet etmiştik, oraya da tabii gidebiliriz, kendisiyle de yüz yüze görüşebiliriz." yanıtını verdi.

Görüşmesinde Sessions'ı Türkiye'ye davet edeceğini dile getiren Bozdağ, "Türkiye'de kendisini ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyacağımızı kendilerine ifade edeceğim. Eğer gelirse Türkiye'de ağırlayıp bu konuları konuşma imkanımız olacak. Gerekirse tabii biz de gidip bizzat görüşebiliriz" diye konuştu.

- "Bu propogandayı FETÖ yaptırıyor"

Alman dış istihbarat birimi BND'nin Başkanı Bruno Kahl'in, "Darbe girişiminin arkasında FETÖ'nün olduğuna dair kanıt olmadığı" yönündeki açıklaması ve FETÖ'yü dini ve seküler eğitim için çalışan sivil bir cemaat olarak tanımlamasına ilişkin görüşleri sorulan Bozdağ, söz konusu değerlendirmeleri "Türk halkının aklıyla alay etmek" olarak nitelendirdi.

"Almanya istihbarat örgütünün başındaki zat, Alman halkına da Türk halkına da bütün dünyaya da gözünün içine baka baka yalan söylüyor." diyen Bakan Bozdağ, ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı'nın da dün "benzer bir yalanı" söylediğine dikkati çekti. Yalanların istihbarat örgütleri başkanları tarafından tekrarlanmasının onları gerçek yapmayacağını vurgulayan Bozdağ, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ben Alman istihbarat başkanının ve ABD istihbarat örgütlerinin elinde bu işi FETÖ'nün yaptığını, kendi adlarını nasıl biliyorlarsa o şekilde onlara öğreten, gösteren yeterinden fazla delil olduğuna da inanıyorum. Çünkü güçlü ülkelerin istihbaratları bunları bilir. Yani ABD'de FETÖ olacak, bu kadar dünyanın dört bir yanında örgüt yapısı olacak, bu kadar şey olacak, ABD istihbaratının böyle bir örgütü takip etmediği ve onun görüşmelerine dair bilgi sahibi olmadığını düşünmek pek akıllıca bir şey değil. Çok net. O yüzden ben bu ülkelerin yetkilileri açısından bu işin arkasında FETÖ olduğu konusunda herhangi bir tereddüt olduğu kanaatini asla taşımadım, hala da taşımıyorum. Alman istihbarat başkanı bakımından da taşımıyorum. Onlar FETÖ'nün görüşlerini Almanya-Türkiye arasında yaşanan gerginlikler nedeniyle, FETÖ'nün safında onun görüşlerini dillendirerek Türkiye'ye zarar vereceklerini düşünüyorlar belki ama yanlış düşünüyorlar. Bununla Türkiye'ye zarar vermeleri söz konusu değildir. Bu propogandayı FETÖ yapıyor, yaptırıyor. Başka yerlerde de bunu yapıyorlar."

- "Milletin aklıyla alay ediyorlar"

Darbe girişiminin FETÖ kurucusu ve yöneticisi Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki örgüt üyesi askerlerle bunlara eklenen örgüt üyesi olan, olmayan sivil ve polislerle yapıldığını belirten Bakan Bozdağ, "Sevk ve idaresi Gülenciler tarafından bizzat yapılmıştır. Güneşin varlığını ispat için uğraşmak ne kadar abesse bunun doğru olup olmadığını ispat için uğraşmak da o kadar abes." dedi.

Darbe girişimine katılan generallerin tamamına yakınının FETÖ üyesi olduğuna dikkati çeken Bozdağ, "Hani bu FETÖ'nün iddia, iftira ettiği gibi olsa o zaman bütün bu FETÖ'cü generalleri kim ikna etti darbe yapmaya? Feto'nun emriyle ölmeyi, öldürmeyi cennete gidecek en büyük amel kabul eden bu haşhaşilerin hepsini darbenin aktörü haline kim getirdi? Kendilerini sürekli gizleyen, takiyeyle başka başka yollara sevk edenler nasıl oldu da hep beraber bu darbe teşebbüsünün içerisinde rol aldılar?" diye sordu.

Özellikle terör örgütüne yakın olanların darbe girişimine yönelik, "FETÖ'cülerin kökünü kazımak için senaryo" iddialarını hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Şunu soruyorum. Bu FETÖ'cülerin kökünü kazımak için bir senaryo ise bu senaryoda FETÖ'cülerin tamamı niye rol almışlar o zaman? Yani 'Tayyip Bey bizim kökümüzü kazımak için zorlanıyor, biz hep beraber bir darbe teşebbüsü yapalım, asker, polis, sivil hep beraber. Bütün FETÖ'cüler olarak bunu yapalım, ellerini güçlendirelim, darbe başarısız olduktan sonra kimimizi hapse koysunlar, kimimizi işten uzaklaştırsınlar, hepimizi tarumar etsin.' diye böyle mi anlaşıp da Tayyip Bey'in emrine girdi bu zavallılar. Böyle bir şey olabilir mi? Milletin aklıyla alay ediyorlar. FETÖ elebaşı Gülen, kafasını uyuşturduğu adamlar gibi herkesi zannetmemeli. Başka ülkeler de öyle zannetmemeli, milletin aklıyla alay etmemeli."

Darbe girişiminin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğine yönelik yüzlerce delilin olduğunu vurgulayan Adalet Bakanı Bozdağ, "Bu kadar delili reddeden birisine söyleyecek bir lafımız yok. Terör örgütlerinin güdümüne girmişler, onların dedikleriyle konuşuyorlar, onların sufleleriyle açıklama yapıyorlar. Bu fevkalede yanlış bir şey. Büyük ülkelerin bir terör örgütünün sözcüsü gibi konuşmasını, hele hele istihbarat örgütünün, FETÖ'nün bir sözcüsü gibi konuşmasını anlamakta gerçekten zorlanıyorum, Almanya adına üzülüyorum." değerlendirmesinde bulundu. 

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Bu darbeyi FETÖ'nün yaptırdığına ve yaptığına dair koyduğumuz belge, bilgi ve delillerle eğer bu iade yapılmazsa veya geçici tutuklama yapılmazsa, hiçbir dosyada iade, geçici tutuklama yapılamaz. Bu, o kadar sağlam bir dosya. Biz güneş gibi her şeyi ortaya koymuşuz. Ama onlar başka bir yerde duruyor, başka bir yerden bakıyor." dedi.

Bakan Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Almanya Federal Haberalma Servisi (BND) Başkanı Bruno Kahl'ın "darbe girişiminin arkasında Gülen'in olduğuna dair kanıt bulunmadığı" yönündeki açıklaması anımsatılarak, "Bunu bilmiyor olabilir mi?" sorusuna Bozdağ, BND'nin bu olayı FETÖ'nin yaptığını bilmediğini düşünmediğini ifade etti.

Bekir Bozdağ, şöyle konuştu:

"Mesela Kahl, şu andaki Başkan kendi adını bildiği gibi bu işi FETÖ'nün yaptığını, yaptırdığını bildiğini düşünüyorum. Ama siyasi bir açıklamayı hükümeti mi ona yaptırıyor, yoksa kendi mi yapıyor onu bilemem. Ama Türkiye'ye dönük güya kendince bir açıklama yapıyor. Türkiye'nin Nazi suçlamalarına karşı buradan bir cevap veriyor kendine göre. Ama biz Nazi suçlaması yaparken neye göre yapıyoruz? Senin yaptığın uygulamaya göre yapıyoruz. Orada yaptıklarının hukukla, demokrasiyle, insan haklarıyla, Alman Anayasasıyla, AB değerleriyle bir alakası var mı? Yok. Tamamen faşist uygulamalar, Nazizmin yeniden hortlamasını gösteren somut örnekler bunlar. Bunu söylediğimizde rahatsız olacağına, bu işler hakikaten Türk yetkililerinin dediği gibi mi değil mi diye onu bir sorgulamaları lazım. Biz bunu söylüyoruz."

Bugüne kadar Almanya'da Türk toplumuna karşı bazı olumsuzluklar olduğunu ama bu noktaya hiç gelinmediğini belirten Bozdağ, Alman polisi ve istihbaratının cami derneklerinde terörist aradığını söyledi.

Berlin'de bütün teröristlere büyük bir toplantı ve gösteri yaptırıldığına ve onlara her türlü kolaylığın, imkanın sağlandığına dikkati çeken Bakan Bozdağ, gerçek teröristlere imkan verildiğini, terörist olmayan oradaki din adamlarını veya cami derneklerinde dinini yaşamak isteyen insanları teröre bulaştırmak için de büyük bir gayret gösterildiğini dile getirdi.

Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bulaştırmak değil, bulaştıramaz zaten. Ama terörist ilan etmek için de büyük bir çaba sarfediyor. O zaman bizim sormamız gerekmez mi terörist olmayan insanları terörist ilan ettirmek için, hukuku ve insan haklarına ilişkin bütün sözleşmeleri ayaklar altına alıyorsunuz, uğraşıyorsunuz. Bunun faşizmin uygulaması olarak adlandırılması sizin niye zorunuza gidiyor? Bunun başka bir izahı var mı? Bakanların toplantılarına engel olup... Türk bakanı gelse bir kapalı alanda 50 kişi, 100 kişi, bin kişi Türk toplumuyla konuşmuş olsa Almanya devleti yıkılır mı? Böyle bir şey olabilir mi? Bundan korkmanın ne anlamı var? Bunu engellemenin Almanya'ya ne faydası var, Türkiye'ye ne zararı var?

Demokratik, hukuk devletlerinde olmayacak işler şu anda Almanya'nın rutinine dönmüş durumda. Bu, faşizmin şu anda Almanya'yı ağır ağır teslim almakta olduğunu gösteriyor. Onun için de biz diyoruz ki; 'Bu aşırılıklara karşı siz duyarlı olun, siz onları engelleyin'. Eğer engellemezlerse ne olur? Bunun en büyük zararını onlar görür. Çünkü bu hastalıklar o ülke halklarını da devlet yöneticilerini de etkisi altına aldığında, o çaresizlik orada daha büyük acılara yol açar. Yazıktır. Onlar adına biz üzülüyoruz. Yoksa Türkiye'de Allah'a şükür böyle bir hastalık yok. Bizim toplumumuzda da yok, devlet olarak da zaten biz bu tür hastalıkların tedavisi için almamız gereken her tedbiri tereddütsüz bugüne kadar aldık, bundan sonra da alırız. Bu gücümüz de var."

- "Dosyaların hepsi Gülen'in darbe talimatını verdiğini ispat ediyor"

AB temsilcilerinin, 15 Temmuz darbe girişiminin kimin tarafından yapıldığı ve yaptırıldığına ilişkin nasıl bir kanıt istedikleri yönündeki soruya Bekir Bozdağ, şu yanıtı verdi:

"Tam olarak onların istedikleri şey Fethullah Gülen'in yazılı, imzalı, ıslak imzalı ya da bizzat o talimatı verirken çekilmiş bir görüntü. Ama bunların dışında oraya sunduğumuz dosyaların hepsi Fetullah Gülen'in darbe talimatını verdiğini ispat ediyor. Darbenin talimatının oradan olduğuna ve FETÖ'nün bu darbeyi yaptığına dair bir sürü itiraf ve kanıt var. Adil Öksüz olsun, diğer kişilerin gidip gelişi ve darbe sırasında o Pensilvanya'ya gidip, gelişler bir sürü... Çok net söylüyorum, 'Eğer bu darbeyi FETÖ'nün yaptırdığına dair bundan daha fazla bir bilgi, belge olursa biz ancak inanırız' deniliyorsa, ben de diyorum ki; 'Dünyada bu dosyadan daha sağlam bir dosya, iade dosyası veya geçici tutuklama talebi varsa, o zaman Türkiye'nin bu talebini reddetsin'. Amerika'dan da Avrupa'dan da geçici tutuklama talebiyle ilgili dosyada, bu darbeyi FETÖ'nün yaptırdığına ve yaptığına dair koyduğumuz belge, bilgi ve delillerle, bu iade veya geçici tutuklama yapılmazsa, hiçbir dosyada iade ve geçici tutuklama yapılamaz. Bu, o kadar sağlam bir dosya. Burada yapılmayan bir iade ve geçici tutuklamanın hiçbir dosyada yapılması mümkün değil. Biz güneş gibi her şeyi çok net bir şekilde ortaya koymuşuz. Ama onlar başka bir yerde duruyor, başka bir yerde bakıyor."

Bu darbeyi FETÖ'nün yaptığı ve yaptırdığına dair Amerikan istihbaratı ve başka ülke istihbaratlarının elinde de çok fazla bilgi, belge ve delil bulunduğunu vurgulayan Bozdağ, "Daha önce de söyledim. O Pensilvanya'daki malikanenin etrafında uçan sinekleri, içeride konuşulanları da biliyor. Eğer bilmiyorsa Amerika zaten büyük bir devlet değil demektir. Böyle bir örgütü Amerika takip etmiyorsa akıl alır bir şey değil. Onun için de 'biz şöyle düşünüyoruz, böyle düşünüyoruz' diye açıklayan istihbarat şefine diyorum, gitsin ve ABD istihbaratının başındaki kişiyle oturup konuşsun ve var mı yok mu diye onlara sorsun." diye konuştu.

-"Her şeyi reddedeceksiniz"

FETÖ ile ilgili yargılamaların devam ettiğini belirten Bakan Bozdağ, hem soruşturma hem de kovuşturma sırasında FETÖ'nün "her şeyi reddedeceksiniz" şeklinde bir politikası yürüttüğünü dile getirdi.

Bozdağ, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Adam helikoptere biniyor bir yere gidiyor. Niye bindiğini de niye gittiğini de bilmiyor. Ondan sonra da silahlar, askerler toplanıyor ve tekrar iniyorlar. Başka bir yere gidiyor. Niye toplandıklarını da niye bindiklerini de hatırlamıyor. Ondan sonra hiç konuşma yok. İniyorlar ve oraya niye geldiklerini bilmiyorlar. Bir kişi onlarca telefon görüşmesi yapıyor bir yerde, yanında başka birileri var. Hepsi o anda onlarca görüşme sırasında arkada oluyor ve hiçbirisi duymuyor. Yani resmen milletin zekasıyla, aklıyla alay ediyorlar. Herkesi ahmak yerine koyan bir yaklaşım içerisinde. Neden? Örgüt talimat verdi. Reddeceksiniz. Çünkü elinde bilgi, belge olmazsa kurtulma ümidiniz var. Kurtulursunuz. Bilgi, belge koyduğu zaman da 'herkes kendine göre onu tevil etsin' talimatı var.

Şimdi Adil Öksüz ile toplantı yapılan yerde katılanların her yerde parmak izleri var. Bilirkişi raporları kesin olarak parmak izleri tespit ediyor. Soruyorlar, 'Bu parmak izi size ait mi?'. 'Değil' diyor. 'Ama bilirkişi raporu bakın sizin olduğunuzu kesin olarak ifade ediyor'. 'Ben oraya nasıl gittiğimi bilmiyorum'. Nasıl gitti yani parmak izleriniz? Adam tuğgeneral, cep telefonu var. Toplantı sırasında telefonu kapalı. Niye kapalı? 'Şarjı bitti' diyor. Normalde herhangi bir vatandaş telefonun şarjı bittiğinde ne yapıyor? Hemen onu şarj ettiriyor. 3 gün, 4 gün, 5 gün, 10 gün yani böyle durabilir mi? Ne yapıyorlar? Örgütün talimatıyla bütün mahkemeleri, savcıları ve herkesi yanıltmak üzerine bir propaganda geliştiriyorlar."

Örgütün tehdit dili kullandığını ifade eden Bekir Bozdağ, şu anda "Mahkemelere giderken yaşlı hacı amcaları, başörtülü hanımları, çocukları götürün. Aman bir saygısızlık yapmayın. Orada hakimlerin, savcıların yollarına çıkın ve onları etkilemeye çalışın" şeklinde bir talimatı ve politikası olduğunu belirtti.

- "Örgüt ileride bunların üzerine başka şeyler de inşa etmeyi planlıyor"

FETÖ'nün mağdurlarla ilgili bazı siteler üzerinden de birtakım çalışmalar yaptığına dikkati çeken Bozdağ, şunları söyledi:

"Oradan da bir örgütleme yapıyor. Ortada kamudan uzaklaştırılan kişiler var. O kişileri manipüle edip, örgütün hedefleri doğrultusunda kullanmak için çalışıyor. Benim bir açıklamamı alıyor, çarpıtarak ve bana mal ederek yapıyor.

Çok net söylüyorum, kamudan uzaklaştırılan kişilere ilişkin görev yapan, karar alan herkes hem hukuku hem vicdanını hem de ahiretini düşünerek bu kararları alıyor. Kolay değil. Bir insanın meslekten uzaklaştırılmasına karar veriyorsunuz. Bu kararın altında imzası olan herkes kılı kırk yararcasına bir titizlikle inceliyor ve bu kararları öyle veriyor. Bu konuda eksiklik olabilir mi? Olabilir. Ama ben bunun büyük bir rakam olduğunu hiç düşünmüyorum. Bu kadar titiz incelemeler sonrasında bunlarla ilgili işlemler yapıldı. Önümüzdeki zaman içerisinde OHAL İnceleme Komisyonu kurulduğunda da zaten bu görülecektir. Buradan ne çıkarılıyor? Bir mağdur edebiyatı üretiliyor ve bu edebiyatın üretilme talimatını veren de FETÖ'dür. Bu talimat çerçevesinde şu anda bir örgütlenme faaliyeti var. Örgüt o diliyle, üslubuyla tüm bu kamudan uzaklaştırılanları örgütün hedefi doğrultusunda kullanmaktadır. Örgüt ileride bunların üzerine başka şeyler de inşa etmeyi planlıyor. Bunu da takip ediyoruz."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Almanya'da tırla Noel pazarına girerek 12 kişinin ölümüne neden olan terör örgütü DEAŞ mensubu Anis Amri ile irtibatlı oldukları öne sürülen 3 şüphelinin iadesine ilişkin Almanya'dan şu ana kadar bir talep gelmediğini belirterek, "Biz, bu konularda Almanya gibi bakmayız. Orada, terör eylemine katılmış insanları himaye eden bir yaklaşımı Türkiye asla benimsemez." dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in iadesi konusunda ABD'nin tavrının hatırlatılması ve neden anlama zorluğu çekildiğinin sorulması üzerine Bozdağ, ortada bir anlama zorluğu olmadığına işaret etti. Bozdağ, "Bu bildiklerini kabul ettikleri zaman onu ellerinde tutmamamları lazım, hemen vermeleri lazım. Eğer bizim gönderdiğimiz delillere itibar ederlerse bunun gereğini yapmaları lazım. Bizim ortaya koyduğumuz belgeleri tartışıyorlar. 'Biz sizin gibi düşünmüyoruz.' diyerek, orada onun çalışmasını imkan ve fırsat yaratıyorlar." diye konuştu.

Terörist başı Gülen'in hala Türkiye aleyhine kullanılabileceğinin düşünüldüğünü anlatan Bozdağ, FETÖ'nün Türkiye aleyhine 15 Temmuz'a kadar kullanışlı bir malzeme olarak görüldüğünü ifade etti.

Bozdağ, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ'nün Türkiye aleyhine kullanışlı bir malzeme olma vasfını kaybettiğine işaret ederek, batılı ülkelerin bunu mutlaka bir gün idrak edeceğini söyledi.

"Berlin'deki noel pazarı saldırısı kapsamında Türkiye'de gözaltına alınan 3 kişi, Almaya'ya iade edilecek mi?" sorusu üzerine Bozdağ, şu ana kadar Almaya'dan böyle bir talep gelmediğini bildirdi. Bozdağ, "Biz, bu konularda Almanya gibi bakmayız. Orada, terör eylemine katılmış insanları himaye eden bir yaklaşımı Türkiye asla benimsemez." dedi.

"Siz özellikle bu daha çok klasik anlamda alt tabanı ibadet olan kesime dönük delilleri net olarak anlatacağınız bir çalışma planlıyor musunuz?" sorusu üzerine Bozdağ, Türkiye'de darbe teşebbüsünü FETÖ'nün yaptırdığına ve yaptığına dair kimsede bir tereddütü olmadığına işaret ederek, bu konuda asker içesindeki FETÖ'cü generaller ve onlarla hareket edenlerin itirafları ve ciddi deliller olduğunu anlattı.

- "Savcı Bharara, Türkiye'ye Rıza Sarraf üzerinden operasyon başlattı"

FETÖ'nün hala örgüt mensuplarını motive eden ve diri tutmaya çalışan açıklamalar yaptığına dikkat çeken Bozdağ, "Bu konuda FETÖ'cü olan birisini iknaya çalışmak abestir. Onu ikna etmek yerine onların hakkında soruşturma açılıp onların örgüt üyeliğinden yargılanması daha doğrudur. Çünkü bunlar örgüt üyesi. Örgütün adamları bu propagandayı yapıyor. Darbenin başarısız olduğu saatten itibaren FETÖ'nün yaptığı açıklama var, 'Herkes insin meydana, fotoğraf çekilsin, bunu da paylaşsın.' diye talimatlar geldi." ifadesini kullandı.

Bozdağ, FETÖ'nün lehine açıklama yaptırtmak için siyasilere ve gazetecilere ciddi paralar aktardığını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hakimleri dahil, Avrupa Konseyinin, Avrupa Birliği'nin ve siyasi aktörlerin tamamına mailler gönderildi. Yani o maili gönderenlerin hiçbirisinin o maili yazdığı kanaatinde değilim. Örgüt bir mekanizma kuruyor, o ilgili kişiye gönderiyor ve ilgili kişi yoluyla mailler gönderiyor. Ve bu mailler sayesinde algı operasyonları yapılıyor. Savcı Bharara, Türkiye üzerine Rıza Sarraf üzerinden operasyon başlattı. Bu FETÖ-Bharara ortaklığıyla başlayan bir soruşturmadır. Onun üzerine Bharara'yı kahraman ilan ettiler, takipçi sayısı birden bire fırladı."

- "Dünya ve Türkiye büyük bir algı operasyonuyla karşı karşıya"

FETÖ'nün İngiltere'de parayla rapor yayınlattığını belirten Bozdağ, örgütün, Amerika'daki seçimleri etkileyecek derecede bir para aktarımı yaptığını ifade etti.

Bozdağ, ABD'de bağış yapılmasının legal olduğunu ve bu yoldan ciddi paralar dağıtıldığını kaydederek, ABD'li yetkililerin bu bağışları irdelemesi gerektiğini söyledi.

Yapılan araştırmalarla örgüt lehine açıklama yapan siyasetçilerin ortaya çıkacağını işaret eden Bozdağ, "Gazeteciler bana soru soruyorlar. Şimdi sorduğu soruya bakıyorum, Türkiye'de gazetecilik yapan birinin o ayrıntıda bir olayı takip etme şansı yok. Anadolu Ajansı Türkiye'nin gözde ajansı. Anadolu Ajansının bile o ayrıntıda bir konuyu takip edip bilmesi, sorması mümkün değil. ABD'li bir gazeteci bana bir soru soruyor. Bakıyorum mümkün değil bunu bilmesi. Belli ki soruyu eline vermişler." şeklinde konuştu.

Bozdağ, Hollanda'daki kamu görevlileri içinde de örgüt mensuplarının olduğuna işaret ederek, "AİHM'e örgüt üyelerinin açtığı davalar var. Daire davaları gündeme alıp görüşecek, bir karar verecek. Ret kararı verecek, görüşme sırasında davacı davasını çekmiş. Ret kararı çıkmasın diye örgüt bütün davaları takip ediyor. Türkiye'deki pek çok hakim savcının telefonlarına şu anda örgütün talimatıyla her gün onlarca şeyler gönderiliyor. Büyük bir algı operasyonuyla hem dünya hem de Türkiye karşı karşıya." değerlendirmesinde bulundu.               

- "Türkiye cezaevlerinde, 29 Alman vatandaşı var"

"Almanya hükümetinin hem Alman hem Türk vatandaşı Deniz Yücel'in tutuklanmasını yakından takip etmesi ve 15 Temmuz süreciyle birlikte Türkiye'de tutuklanan başka Alman vatandaşları da olmasına karşın Yücel'e bu kadar önem vermelerinin sebebi ne?" sorusu üzerine Bozdağ, kendisinin de bunu merak ettiğini söyledi.

Bozdağ, "Türkiye cezaevlerinde 7'si tutuklu, 22'si hükümlü, 29 Alman vatandaşı var. Ben Adalet Bakanı olduğum dönemde ne Alman Adalet Bakanı ne de Alman hükümetinin başka yetkilileri tutuklu ve hükümlü diğer Alman vatandaşları için böyle bir kamuoyu oluşturma, baskı yapma, açıklama yapma, konuyu gündemde tutma gibi gayretin, çabanın içerisine girmedi. Herhangi bir mektup filan da yazmadı." bilgisini paylaştı.

Yücel'in tutuklanmasıyla birlikte Almanya Başbakanı Angela Merkel başta olmak üzere, Adalet Bakanı ve diğer bütün siyasi aktörlerin bu konunun üzerine düştüğünü herkesin bu konunun çözülmesi için harekete geçtiğini, Türkiye'yi haksız ve mesnetsiz bir şekilde suçladıklarını ifade eden Bozdağ, şunları söyledi:

"İşin doğrusu ben de merak ediyorum, bu Deniz Yücel'i Almanya'nın Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan diğer vatandaşlarından ayıran vasfı nedir ki Alman hükümeti bunun üzerinde bu kadar duruyor ve Adalet Bakanı sırf Deniz Yücel için özel mektup yazıyor. Merak ediyorum diğerlerinden farkı nedir? Alman devleti için ve Alman hükümeti için bu kadar kıymetli olmasının sebebini açıklamalarında fayda var. Eğer vatandaşsa vatandaşların hepsi kanun önünde eşittir. O zaman diğer vatandaşlar için neden aynı hassasiyet, aynı duyarlılık gösterilmiyor da Deniz Yücel için böyle bir hassasiyet var. Bunu da ben merak ediyorum işin doğrusu, nedenini ben de merak ediyorum. Ben de aracılığınızla onlara sorayım da onlar bunu bir açıklasınlar. Bunun diğerlerinden daha fazla eşit olmasının, daha imtiyazlı, ayrıcalıklı bir pozisyonda bulunmasının sebebi nedir? Sonradan Alman vatandaşı olmuş birisi, çifte vatandaş. Ama diğer Alman vatandaşlarından bunu bu kadar farklı kılan nedir, ben de işin doğrusu merak ediyorum."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Deniz Yücel'in "terör örgütü propagandası yapmak", "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlarından şu anda tutuklu olduğunu ve tutuklama kararının bağımsız Türk yargısınca verildiğini belirterek, "Konu siyasal bir konu kesinlikle değildir. Kendisine isnat edilen ciddi suçlamalar vardır. Bu suçlamalar hakkında karar verecek de bağımsız Türk yargısıdır. Karar siyasi karar değildir, hukuki karardır." dedi.