MERSİN'de Klinik Psikolog Yaşam Yanardağ Çelik, yaşanan terör saldırılarının ardından toplumun kendini güvende hissetmediğini, bunun da bireyler üzerinde kaygı bozukluğuna yol açabileceğini söyledi.

Mersin'de polis servis otobüsüne yapılan bombalı saldırının, sosyal hayatı olumsuz etkilediğini belirten Çelik, insan ruh halinin iyi olabilmesi için kendini güvende hissetmesi gerektiğini söyledi. İnsanın en temel ihtiyaçlarından birinin, kendini güvende hissetmesi olduğunu vurgulayan Çelik, "Gerek yaşadığımız dünyada gerek ülkemizde olsun bu ihtiyaç, şu an o kadar sarsılmış durumda ki her an, her yerde patlama olabilir. Sabah evimizden çıkıp, akşam sağlıklı şekilde evimize varamama ihtimali, insanları tedirgin ediyor ve psikolojimizi olumsuz yönde etkiliyor. Mersin'de yaşanan patlama da bu kaygımıza olumsuz bir katkı sundu. İnsanlar, toplu gidilen mekanlardan uzaklaşıp, kendilerini güvende hissettikleri evlerine kapandı. Sabah işimize, okulumuza giderken, akşam dönüşte hayatımızı değiştirecek olayla karşılaşma ihtimali bile kaygı seviyesini çok yükseltiyor. Bu seviye, yükseldikçe ruh sağlığımız da olumsuz etkileniyor ve bozulmaya başlıyor" diye konuştu. 

'RUTİNİMİZİN BOZULMASINA İZİN VERMEMELİYİZ'

Kimsenin tedirginlik yaşayıp, evine çekilmemesi gerektiğini belirten Çelik, şunları söyledi:

"Şu an ekstra bir durum var ülkemizde; ama bunun kaygısıyla yaşamak, bizi kör bir kuyuya hapseder. Bu kuyudan çıkabilmek için hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam etmemiz gerekir. Bir çocuğun, bunu yapabilme gücü olmadığı için ebeveynlere büyük rol düşüyor. Patlama sonrası insanların tedirgin olup, evlerine çekilmesi, sonrasında da kalabalık ortamlara girmekten çekinmesi çok doğal. Bunun devamlılığı noktasında, müdahaleci olmak gerekiyor. Kaygı, kaygıyla beslenirse işin içinden çıkılmaz hale gelir. O zaman ruhsal sağlık bozulabilir. İrademizi kullanıp, günlük rutinimizin bozulmasına izin vermemeliyiz. İşe ve okula gitmeliyiz." 

Patlamaların, toplumda kaygıya yol açtığına vurgu yapan psikolog Çelik, şöyle devam etti:

"Bunun, kaygı bozukluğuna dönüşmemesi için önlem alınmalı. Özellikle çocuklarda bir kaybetme korkusu oluşuyor. Hem çocuk hem ebeveyn, tedirgin olursa o zaman iş daha da çığırından çıkıyor ve bu sefer ruhsal bir probleme dönüşüyor. Zaten düşmanın da isteği bizi korkuyla yaşatmaksa onu kazandırmış oluyoruz. Korku ile yaşamak yerine önlem alıp, hayata devam etmeliyiz. Kalabalık yerlere gidemiyorsanız bile kendinize alternatif çözümler üretin. Deniz kenarına, parklara, güvenli yerlere gidebilirsiniz. Kendimizi eve hapsetmek yerine dışarıda kaygıdan uzaklaşarak, bunun üstesinden gelebiliriz."