15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye siyasi, diplomatik ve ekonomik anlamda kuşatma altına alınmış, her fırsatta bekasını tehdit edecek planlar devreye sokulmuştur. Bunu anlamayan, milletin karşı karşıya olduğu beka sorunu göremeyenler, bugün hala uyanamamışlardır.

Uluslararası hukuku çiğneyerek Kudus’ü işgal girişiminin, Gazze’deki barbarca katliamın sorumluları 15 Temmuzda da gözlerine Türkiye’yi kestirmişlerdi. 

15 Temmuz sonrası Liderimiz Devlet Bahçelinin engin siyaset vizyonu ile ülkemizi bu girdaptan çıkarıp almak için, Türk Siyasetine nasıl yön verdiğine bütün dünya şahit olmuştur.

Cumhur İttifakı böylece doğmuş, sadece bir seçim ittifakı olmayıp  “Millet Aklı’nın’’ izdüşümü olmuştur. Türkiye’ye yönelik kuşatmayı yarma ve saldırıları püskürtme kararlılığının son kalesidir.   

Cumhur İttifakı Milletten teveccüh buldukça, millet aklı güçlendikçe karşısındaki sözde ittifak ve kumpaslar çökmekte maskeler düşmektedir. 

Baştan beri seçimlerin 2019 Kasım ayında yani zamanında yapılması gerektiğini savunan MHP’nin, niçin erken seçim istediği, ülkemizin hangi bölgesel tehditler, hangi küresel kuşatma altına alındığı bugün daha net ortaya çıkmıştır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden iç siyasette kriz ve kaos yaratmaya çalışan yerli ve yabancı mihrakların oyunlarının da herkesin gözleri önünde cereyan ettiğini görüyoruz.

Gerek 16 Nisan’da, gerekse ertesinde “hayır” ittifakı ve çeşitli senaryolar peşinde olanlar,  siyasette değişen yeni algoritmayı kavrayamamış, sonrasında da çaresizlik içinde terör örgütleri ile el ele meclis aritmetiğini değiştirilmesi için türlü entrikayı devreye sokmaktan çekinmemişlerdir.

Önce Abdullah Gül formülü ortaya atılmış, sonrasında Türk siyasetinde uzun yıllar utançla anılacak 15 Vekil olayı yaşanmıştır. Ancak bazıları adaylıkta direnince planlar bozulmuş, malum partilerin siyasi düzlemde aldıkları pozisyonun fantezisi son bulmuştur.

Abdullah Gül’ün adaylığı söz konusu olduğunda Cumhur İttifakını parçalama hayali kuran FETÖ, PKK mahfillerinde bir heyecan, bir bayram havası yaratmıştı. Sonrasında, siyaseti kumpas tetikçiliği olarak gören zihniyetin 15 Milletvekili garabeti bile bu batık projeyi ayakta tutamamıştır. 

Cümbüşçülerin çatısı çökmüş, bu batık projeye yatırım yapan müflis ortaklar ise ne yapacaklarını şaşırmıştır. Şimdi ekonomiyi kuşatma altına alarak, Türkiye’yi dize getirmeye, ülke siyasetini, hatta seçim sonuçlarını etkileme gayreti içine girmiştir.

Gazze’deki Yahudi zulmü ile eş anlı olarak,  bu lobinin uluslararası piyasalardaki taşeronları olan kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’yi hedefe koymuşlar, Türkiye ekonomisini zayıflatmak, potansiyelini gölgelemek, sorunların derinleşmesine, kırılganlıkların artmasına yönelik dış kaynaklı operasyonlarına hız vermişlerdir.

Döviz kuru ve faizler üzerinden Türkiye ekonomisini vurma oyununu yeniden devreye sokmuşlardır.

Ne var ki, Cumhur ittifakının zaferi ile sonuçlanacak 24 Haziran Seçimleri sonrasında MHP'nin TBMM’de güçlü temsili ile milli stratejilerin yasama kararlarına güçlü şeklide yansıması sağlanacaktır.

Ekonomideki mevcut sorunların aşılması, gerekli reformların yapılması, ancak güçlü bir yönetim, beka temelli milli bir yaklaşımla mümkün olabilecektir. 

Türkiye Ekonomisinin acil çözüm bekleyen önemli makroekonomik sorunlarını aşmak, gerçek potansiyelini ortaya çıkartarak kesintisiz büyüme sürecini başlatmak, fiyat ve kur istikrarının sağlamakla mümkün olacaktır.   

24 Haziran 2018 seçimleri, Cumhuriyet’in yüzüncü yılına giden süreçte Lider ülke Türkiye hedefine ulaşmada önemli bir dönüm noktasıdır.

“Millet Aklı” bu kavşağı aşacak, bu kuşatmayı yaracak güçtedir.