Bitlis'in Tatvan ilçesinde her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan 2 bin 250 metre rakımdaki Nemrut Kalderası'nın, UNESCO'nun Küresel Jeopark Ağı'na dahil edilerek tüm dünyaya tanıtılması için çalışmalar sürüyor.

Bitlis Eren Üniversitesince (BEÜ) 5 yıl önce başlatılan "Bitlis Nemrut-Süphan Potansiyel Jeopark Alanı" projesi kapsamında, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yıldırım Güngör ile BEÜ'den akademisyenler, Nemrut Krater Gölü ve çevresinde araştırmalarını devam ediyor.

Doğal güzellikleri, eşsiz manzarasının yanı sıra bünyesindeki sıcak ve soğuk gölleri, buz mağarası, buhar bacası ve biyoçeşitliliğiyle öne çıkan bölgede inceleme yapan akademisyenler, kalderanın taş ve toprak yapısını, bitki örtüsünü, endemik bitki türlerini ve jeomorfolojik özelliklerini tespit ediyor.

Büyük oranda tamamlanan bilimsel çalışmalar sonucu hazırlanacak raporlar doğrultusunda, Avrupalı Seçkin Destinasyonlar (EDEN) Projesi kapsamında "Mükemmeliyet Ödülü" alan Nemrut Kalderası'nın Küresel Jeopark Ağı'na dahil edilmesi için UNESCO'ya başvuru yapılması planlanıyor.

Projenin onaylanmasıyla bölge turizme büyük katkısı olan Nemrut Krater Gölü'nün dünyaca bilinen bir yer haline getirilmesi hedefleniyor.

"Ülkemizdeki ikinci jeopark olacak"

BEÜ Rektörü Prof. Dr. Necmettin Elmastaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, proje kapsamında akademisyenlerin Nemrut Kalderası'nda ve çevresinde jeolojik ve jeomorfolojik alanlarda bilimsel çalışma yaptığını söyledi.

Akademisyenlerin büyük oranda tamamladığı bilimsel çalışmalardan sonra Nemrut'un jeopark olabilmesi için bazı uygulama alanlarının oluşturulması gerektiğini anlatan Elmastaş, şöyle konuştu:

"Yeni bir proje geliştirilerek doğal ortama zarar vermeden yollar, patika yollar ve jeosit alanların belirlenmesi gerekiyor. Bunlar bittikten sonra UNESCO'ya başvurulacak. 2022 yılında UNESCO'ya başvurmayı planlıyoruz. 2023'te de problem olmazsa UNESCO burayı denetleyecek ve o zaman listeye alacak. Listeye aldığında uluslararası düzeyde bir jeopark unvanını kazanacak. Türkiye'de şu anda jeoparkın tek bir örneği Kula Jeoparkı'dır. Bu çalışmayı sonuçlandırabilirsek Nemrut Kalderası ülkemizdeki ikinci jeopark olacak. Bu jeopark turizm anlamında çok ciddi bir gelişmeye öncülük edecek. Ülkelerden insanlar, hiç tanımasa ve Türkiye'yi bilmese bile UNESCO'nun jeopark listesine bakıp ülkemizdeki Kula ve Nemrut jeoparklarını görebilecek, gelip ziyaret edebilecek. Bu şekilde belki binlerce insan gelecek ve burada turizme ciddi bir katkı sağlanmış olacak."

"Jeopark için zengin unsurlar var"

Volkanik patlama sonucu oluşan Nemrut Kalderası'nda, sıcak ve soğuk göllerin yanı sıra jeosit noktaları, buhar bacası, soğuk mağara, obsidyen ile Türkiye'de en son lav akıntısının olduğu alanların bulunduğunu belirten Elmastaş, bölgenin jeolojik ve jeomorfolojik anlamda çok değerli, bilimsel anlamda dikkat çeken bir yer olduğunu kaydetti.

Bu özelliklerin yanı sıra jeopark için beşeri unsurların da önemli olduğunu vurgulayan Elmastaş, şunları belirtti:

"Nemrut Dağı ve çevresi, sadece doğal ortam unsurları ile değil, beşeri unsurlar ile de çok zengin bir alan. Buranın jeopark olması açısından çok zengin unsurlar var. Hocalarımız, jeopark olarak düşündüğümüz sadece Nemrut Volkanı'nı değil, aynı zamanda yakınındaki noktaları da jeosit olarak belirlemiş. Bunu tekrar revize edeceğiz. Bunun başlangıç noktası El-Aman Hanı olacak. Nemrut'a gitmek isteyenler başlangıç noktası olarak El-Aman Hanı'na gelecekler, ardından Nemrut ve çevresindeki jeosit alanlarına ulaşacaklar. Dolayısıyla oldukça zengin bir potansiyel, yıllardır burada duruyor. Üniversite olarak bunun harekete geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz."

Uygulama projesi kapsamında doğal ortamın bozulmaması için insanların ihtiyaçlarını giderebileceği mekanların, kalderanın girişinde yapılması gerektiğini aktaran Elmastaş, "Nemrut'taki bütün unsurlar araştırılıyor. Oradaki taş, kayaç, toprak yapısı, bitki örtüsü, faunası, ne varsa bunlar bir bütünü oluşturuyor. Bunlarla birlikte beşeri faaliyetler yani çevre köylerdeki insanların ürettiği ürünler de jeoparkın unsurlarını tamamlıyor." dedi.