2016 yılı Ekim ortalarında MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin gündeme bomba gibi düşen “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” teklifi, CHP, SP, HDP ve diğerleri tarafından bir hayli eleştirildi. İktidar partisinin meseleye sahip çıkmasının ardından halk oylamasına gidildi ve başkanlık %52 ile kabul edildi.

Ekim 2016’dan itibaren şiddetle eleştirilen sistem, bir öcü oldu adeta. Oysa bugün Cumhurbaşkanlığı Sistemine baktığımızda ‘demokrasiyi tesis ederken, devlet yönetiminde bir istikrar demek’ olduğunu görüyoruz. İttifaklar seçimden önce yapılıyor, koalisyonlar seçimlerden önce tertip edilip, halka öyle gidiliyor.

Görüldüğü ve görüleceği üzere, -iddia edildiği gibi- Cumhurbaşkanlığı Sistemi, anayasada sınırı çizilen üniter devlete zeval vermeyecek, bilakis her kesimin mecliste temsili noktasında daha demokrat bir sistem olacaktır. Hâsılı ‘istikrar’ artık bir parti opsiyonu değil, seçim sisteminin vazgeçilmezi olacak.

Vaktiyle yapılan onca şikâyet, neredeyse isyan eden onca müşteki gitti, yerine, yeni sistemin getirdiği artıları kendi siyasetleri için kullanmaktan geri durmayan muhalefet geldi. ‘İstemezük’ün yerini seçime girmek için yapılan imza kampanyaları aldı.

Demek ki ‘ilericiler(?)’ tuhaf muhafazakârlıklar yapmamalıymış. Muhafazakârların ilericiliği son derece hayra geçti diyebiliriz.

Belirtmeden geçemeyeceğim, bugünkü sistemle seçime girme hakkı kazanan, meclise girme ümidi olan her siyasi cenah, MHP ve onun lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye bir teşekkür borçludur.

Gelelim MHP’ye.

MHP, önümüzdeki yıl yarım asrı devirecek. Bu yarım asrı en zor ve çetin şartlarda aşan parti hiç şüphesiz Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

80 öncesi MC Hükümetlerinin ve 1999’da kurulan hükümetin ortağı olan MHP, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaralarına merhem olurken bunun bedelini en ağır şekilde ödemiştir. Bu bedelden de yüksünmemiştir. Yalnız bilinmelidir ki MHP, devlete sadece hükümetleriyle hizmet etmemiştir. MHP’nin olduğu mecliste ‘iman, ahlak ve adalet’ ses bulmuştur. Üniter devlet, ekonomik bağımsızlık, milli ahlak, sosyal adalet ve milli vakar en gür sedayla haykırılmıştır. Sadece bu da değil… MHP, Türk Milliyetçiliği fikri ve Ülkücülük ruhuyla yetiştirdiği yüz binlerce ‘çınar’ ile devlete sadakatin nefesi olmuştur. Ülkücü kadrolar elbette ki Türkiye’nin adsız kahramanlarıdır.

Yeni sistemin önemli argümanlarından bir tanesi de meclisteki temsildir. 15 Temmuz ihaneti, MHP Lideri ve Ülkücülerin, herkesten önce, o ihanet gecesinde, ‘halkın iradesinden, devletin birliği ve milletin bütünlüğünden yana tavır koyması’ ile alçak ve hatta çukur adamlara bayram olmamıştır. Bu ihanet çetesine karşı en uyanık siyasi cenah hiç şüphesiz Türk Milliyetçileri ve ülkücülerdir. Milletimiz bu gerçeğin farkındadır. Önümüzdeki süreçte bu feraset ve haklılığı ‘oy’a döndürmek ve Milliyetçi Hareket’in en güçlü şekilde mecliste olmasını sağlamak ülkücülerin milli vazifesidir.

Türk Milleti biliyor ki; mecliste güçlü bir MHP oldukça ihanet başını kaldıramayacaktır. Feto, Pkk ve diğerleri adım adım korkunç sonlarına yaklaşacaktır.

Tüm öngörülerinin haklılığı ispat edilen Türk Milliyetçiliğinin, yani doğrudan MHP’nin, mecliste sağlayacağı yüksek temsil, bir ve bütün Türkiye’nin en büyük garantisidir.

Huzur, sükûnet ve ahlak üzere bir seçim dönemi geçirmek ümidiyle…

Allah, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in yardımcısıdır.

Selametle…