Parlamenter sistemlerde, hükümet istikrarı ciddi ve kronik bir problem durumundadır. Seçimlerden, hükümet kuruluşu için gerekli tek parti parlamento çoğunluğu çıkmaması sebebiyle, mecburen siyasi partiler arası pazarlıklar sonucu kurulabilen siyasi ortaklıklar ya da teknik ifadesiyle “koalisyon hükümetleri” gündeme gelmektedir.

Parlamenter sistemin uygulandığı 3. ve 4. Fransız Cumhuriyetlerinde, Alman Weimer Cumhuriyetinde, İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya’da ve 1961-1980 ve 1990 sonrası Türkiye’de yaygın bir hükûmet istikrarsızlığı ve koalisyon dönemi görülmüştür. Bu ülkelerde kurulan hükûmetlerin ortalama ömrü genellikle 1 yılı geçmemiştir. Diğer parlâmenter hükümet sistemine sahip ülkelerde hükûmet ömrü bu kadar kısa değildir. Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, Norveç, İsveç gibi parlâmenter sistemlerdeki ortalama hükûmet ömrü 22 ay olmuştur.

Öte yandan, hükûmet istikrarsızlığının olduğu parlamenter sistemlerde aynı kişilerin birçok defa başbakanlık ve bakanlık yaptıkları görülmektedir. Türkiye’de örneğin Süleyman Demirel, 1965 ile 2000 yılları arasında 7 defa Başbakanlık, bir defa Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Bülent Ecevit ise, 5 defa başbakanlık yapmış, birçok defa değişik bakanlık görevlerinde bulunmuştur.

Fransa’da 3. Cumhuriyet döneminde Poincaré 5 defa, Briand ise 10 defa Başbakanlık yapmıştır. İtalya’da Moro 6 defa (1963-1976 arası çeşitli yıllarda), Andreotti 6 defa (1972-1992 arası çeşitli yıllarda), Fanfani 4 defa (1953-1987 arası çeşitli yıllarda) başbakanlık yapmıştır.

Parlâmenter hükümet sistemin istikrarsız hükûmetlere yol açmasının sebebi, koalisyon hükûmetleridir. Koalisyon hükûmetlerinin bel kemiğini ise hükümet ortaklığı kuran siyasi partiler ve aralarında yaptıkları koalisyon protokolü oluşturur. Koalisyon protokolü, koalisyon hükümetinin anayasası gibidir. Siyasi ortaklık kuran partilerin aralarındaki bakanlıkların paylaşımından, yapacakları icraata varıncaya kadar anlaşma noktaları en azından ilkesel bazda bu protokolde gösterilir. Siyasi rakip olan ve kıran kırana yarışan partiler arasında imzalanan koalisyon protokolleri, hem hazırlanma hem de uygulanma aşamasında sadakat isteyen kırılgan metinler niteliği taşır.

Çok-parti sisteminin temel nedenin ise nispî temsil seçim sistemi olduğu düşünülmektedir. İtalyan Anayasa hukukçusu Sartori’nin vurguladığı gibi, “koalisyon hükûmetlerinin yapabileceği birazcık icraat, genellikle ilk altı ay içinde, hükûmetin devrilmesinin hoş karşılanmayacağı ilk balayı döneminde yapılır. Ondan sonra hükûmetler, hareketsiz kalarak, gemiyi batırmamaya çalışarak zaman kazanmaya bakar” Böylece koalisyon hükûmetleri yönetme yeteneğinden kısa sürede mahrum kalırlar.

Koalisyon dönemlerinde hükumet, halkın oylarıyla değil, partiler arasındaki oyunlarla, milletvekilleri arasındaki pazarlıklarla kurulmakta veya paylaşılmaktadır. Siyasi partiler ise, anayasal düzenin oyun kurucu aktörü ya da ana-oyuncusu rolü üstlenirler. Özetle, parlamenter hükümet sistemlerinin en zayıf yönü olarak karşımıza çıkan koalisyon hükümetleri olgusu, günlük hayata sirayet etmekte ve siyasi istikrarsızlıktan kaynaklanan başka birçok zincirleme olumsuzluk meydana gelmektedir.