Bugün 20’lerinde olan gençlerimizin koalisyon hükümeti nedir hiç bilmemelerine hala şaşırıyorum. Bu siyasi falan değil mesleki bir şaşkınlık daha çok! Özellikle de bugün MHP’yi takip eden genç gazeteci arkadaşlarımın birçoğunun da koalisyon hükümeti tecrübesini yaşamadığını düşünürsek, haksız sayılmam. Zaman o kadar hızlı geçiriyor ki genç arkadaşlarımız da bana şaşırıyordur doğal olarak. Gazetecilik açısından ise bir koalisyon hükümeti takip etmenin ve öyle bir dönemi izlemenin bugünlerden epeyce farklı olduğunu söylemek isterim.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, dün akşam gazetecilerle bir araya geldiği iftarda, DSP, MHP ve ANAP koalisyon dönemini hatırlatınca aklımdan bunlar geçti. Ekonomide bugün yaşanan tüm sıkıntıların neredeyse aynısının 2001’de yaşandığına dikkat çeken MHP Lideri, aynen şu sözleri kullandı:

“Durup dururken Ecevit gibi çok değerli bir siyasi şahsiyeti Türkiye‘de ne hale getirdiler, 2001 yılında… Birbirlerine Anayasa attıkları için denildi. Anayasayı kim kime, ne kadar atarsa atsın kriz yaşanmadı da ille 2001 yılında atılan bir Anayasa yüzünden mi yaşandı? Fırtınalar koptu. Bunları yaşadık, biliyoruz.”

Gerçekten biliyoruz… O dönem koalisyon hükümeti 1999 depremi gibi bir felaketin yaralarını sarmaya çalışıyor, ekonomiyi rayına oturtmak için var gücüyle uğraşıyor, önlemler alıyordu… Bir yandan Anayasa değişiklikleri yapılıyor, ülkeyi yeni bir krize sürüklememek için en azından iki Genel Başkan büyük titizlikle, özveriyle çaba gösteriyordu. Üstelik düşünün tüm bunları üç farklı siyasi karakter taşıyan parti bir arada yapmaya çalışıyordu. O günleri anlatmak ve analiz etmek gerçekten çok uzun sürer…

Derken düğmeye basıldı! Kasalar atıldı, Anayasa fırlatıldı, rahmetli Ecevit’e ihanet edenler ‘Yüzde 20’yiz, 30 alacağız’ diyerek Türkiye’ye travma geçirttiler ve ‘Yeni’ bir parti kurdular.

Hiç unutmuyorum da, Ecevit’i ve DSP’yi bırakma kasırgası sürerken, ayrılanlardan neredeyse hepsi ‘Bakanlık’ sözü almıştı. Mesela ben, ‘Yeni kabinenin Dışişleri Bakanı oldum’ diyen dört milletvekiliyle aynı gün belki de yarımşar saat arayla konuşmuştum. İnanabiliyor musunuz?

MHP Lideri o gün en doğru kararı aldı… Ve bu millet ihanet edenleri hiçbir zaman affetmediği gibi o dönem de affetmedi… Cezalarını verdi ve sandığa tam anlamıyla gömdü… Küçük siyasi hedeflerin peşinde koşma kaygısına düşenler meşhur ‘Büyük fotoğraf’a bakmayı akıl edemediler… Yazık ettiler…

Uzatmayayım… MHP Genel Başkanının dediği gibi hedef, “O gün Ecevit bugün ise Erdoğan”dır… Çünkü sonuçta hedef ‘Türkiye’dir… Şimdi zorladıkları; vatandaşın canını en çok yakacak olan bölüm yani ekonomi…

Bugün de bir takım küçük siyasi hedeflerin, koltukların peşine düşenler maalesef büyük fotoğrafı analiz etmek ona göre siyaset belirlemekten uzak görünüyor.

Ülkemizi ‘Hedefe koyanlar’ın küçük piyonları olacağımıza Türkiye’nin ‘Büyük hedefine’ birlikte yürümek gerekmez mi?

BATARSAK BİRLİKTE BATARIZ!

MHP Liderinin şu uyarısını bir defa daha herkesin çok ama çok iyi okuması gerektiğine inanıyorum:

“Batarsak hep beraber batarız! Türkiye’de ekonomik kriz sadece iktidarı, iktidara destek verenleri, bazı STK’ları boğacak, diğerleri yaşayacak! Böyle şey olur mu? Çöküntü çöküntüdür.“

Aynen öyle! Çünkü kriz sizin kime oy attığınızı, siyasi fikrinizi sorup yanınızdan geçip gitmeyecek. Geçmişi kurcalayıp muhalif bir siyaset yapmak da mümkün, doğru. Siyasetçiler kendilerinde bu hakkı da görebilir. Ama ‘Düzeltmek, üstesinden gelmek’ hedefine ortak olmak varken geçmişi kazımanın kime ne faydası olabilir? En azından bize, bu ülkenin evlatlarına bir fayda sağlamayacağı ortada…

FETÖ YARGIÇLARIN CEZALANDIRDIKLARI HESAP VERSİN

MHP Liderinin iftarında gerçekten çok önemli başlıklar vardı. Özellikle, tutuklanan 5 bin FETÖ’cü hakim ve savcının görevden alınmadan önce mahkemelerde cezalandırdığı, FETÖ adına hapse koyduğu insanlarla ilgili başlık büyük önem taşıyor. MHP Genel Başkanı, hepsi için tekrar yargılama istedi ve ‘Bu insanların haklarını kim savunacak’ diye sordu.

Bu konuya şimdilik kısaca dikkat çekmek istedim. Bir sonraki yazıda ise kesinlikle bu başlığı büyütmemiz, mağdurların sesini gündeme taşımamız gerekiyor…