“Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için“

Kerkük Türk’ün öz be öz yurdudur.

Türkiye Cumhuriyeti ise Türklük âleminin ana vatanıdır.

Geleneklerini kurmuş olduğu 16 imparatorluğun tamamından alan cumhuriyet Türkiye’si, bölgemizde, Selçuklu ve Osmanlı Türkiye’sinin tam bir iz düşümüdür.

Sadece kardeşlerinin değil, bütün mazlum milletlerin yardımına koşan, ahlak ve erdem geleneği Türk milletinin genlerinde vardır.

Bin yıldır hükümran olduğu bu coğrafyada, gölgesine aldığı azınlıklar ve farklı kültürleri koruma erdemi, sadece Türk’e has bir davranıştır.

Bu asil ve erdemli tavrından dolayıdır ki;

Japonya’ya yardım gönderen Osmanlı Türkiye’sidir.

Kutsal emanetler için ihanete uğrama pahasına şahadeti tadan Türk askeridir.

Azerbaycanlı kardeşleri için dağları aşan, Türk devleti ve Türk askeridir.

Barış için Kore’ye elini uzatan Türk askeridir.

Kıbrıs’taki kardeşlerinin sesini duyan Türk devleti ve Türk askeridir.

Şimdi; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Türk askerine pranga vurmamalıdır.

Tarihin, Türk milletine verdiği görevi yerine getirmek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin namus görevidir.

Türkmen elindeki kardeşlerimiz yardım istemekte, imdat diye feryat etmekteler.

Bugün Türk ordusu, asırların vermiş olduğu görev aşkıyla, aynı iman ve aynı ahlakla vazife beklemekte ve kışlasında kardeşlerine kavuşmak için, Türkmeneli’ne barış ve huzur getirmek için görev beklemektedir.

Devlet aynı, ordu aynıdır.

Lakin zihniyette bir sorun mu vardır?

Japonya’ya imdat eden Türk devlet yöneticileri nerededir?

Azerbaycan’a koşan devlet adamları eski tarihte mi kalmıştır?

Kore’yi dahi düşünen devlet aklı, Türkmeneli’ni neden düşünmez?

Türk milleti vaktiyle Kıbrıs için ettiği dualarını, Kerkük için ederken, Hükümet bu mübarek niyazı neden duymaz?

Arşı alayı titreten dualara neden âmin demez?

Nerede 16 imparatorluğun geleneği, nerede devlet olmanın fazileti?

Erşat Salihi’nin; üç yüz milyonluk Türklük âlemi bu günde değilse hangi günde yanımızda olacaktır feryadı sahipsiz mi kalacaktır?

Muhatapları sessiz kalsa da, bir haykıran çıkacaktır, çıkmıştır…

Bu feryat sahipsiz kalmamıştır, kalmayacaktır.

Bu feryadı hükümet duymasa da, DEVLET duymuştur.

Hükümet, Türk devlet geleneğinin kodlarından ayrılmış olsa da, Ülkücü Hareket bu geleneğin takipçisidir, sahibidir.

Ve Türkmen Beyi Devlet Bahçeli; Türk’ün öksüz yurdu için sessizliğe son vermiştir.

Ülkücü hareket teyakkuzda, muhatapları paniktedir.

En az beş bin gönüllü ülkücü, dantelli kefenleriyle değil, gerekirse, kanlı bedenleriyle liderlerinin arkasındadır.

Devlet Bahçeli’nin sesi;

Mete’den, Alparslan’dan, Atatürk’ten, Başbuğ Türkeş’ten yankılanan sesin sadeleşmiş halidir.

Bu işin şakası yoktur.

Laf ağızdan, kılıç kından çıkmıştır.