Bugünlerde çok değişik gelişmeler yaşanıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kurulurken, referanduma sunulurken, milletimizden onay ve destek alırken yapılmayan tartışmalar ve alternatif arayışları, sistemin çarkları dönmeye başladığı dönemde, Türkiye’nin uluslararası jeopolitik kıskaca alınmaya çalışıldığı, uluslararası milli meselelerimizin en üst seviyede hassasiyet gerektirdiği bir dönemde gündeme getiriliyor.

Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem diye körün fili tarifi gibi herkesin tuttuğu yerden tarif etmeye çalıştığı bir alternatif arayışı belli medya çevrelerinin sütunlarını süslüyor.

Bu kavramı post modern müneccimler ayrı ayrı tarif ediyor. Bir zamanlar demokratik özerklik talep edenler, şimdi sözde Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistemin nasıl işlemesi gerektiğini cezaevinden madde madde açıklamaktan çekinmiyor. CHP lideri her beyanında onu özgürlüğüne kavuşturma gayreti içinde çırpınıyor. Hatta HDP’nin kılık değiştirmesi, böylelikle kamuoyundan seçmen tabanından tepki görmeden CHP’nin daha yakın dostları olmaları için türlü manevralara da tevessül ediyorlar. Daha da ötesi CHP, HDP’den, dolayısıyla PKK’dan ilik nakli yapmaya çalışıyor. HDP; Zillet ittifakı ile açık veya örtülü ittifak kurmaya çekindikleri için bu sefer postlarını değiştirme uğraşı içinde giriyorlar.

Bütün dünya pandemi ile mücadele ederken hükümet gerek ekonomik gerekse sosyal tedbirlerle salgın ve etkilerine karşı mücadele ederken, bir yandan da ülkemiz jeopolitik sorunlarında uluslararası siyasi kıskaca alınmaya çalışırken, muhalefet güruhunun tek derdi erken seçim ve sistem değişikliği, sözde demokratik muhalefetin çatısının kurulması. Bu görevin onlara kimler tarafından verildiği ise belli.

Bir ucunda PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP’nin, diğer ucunda düşkünlerin bulunacağı zillet ittifakını, mümkün olduğunca genişleterek sözde “demokratik muhalefet” çatısı altına kimin bir araya getirmeye çalıştığı, ABD Başkan adayı Biden’ın beyanlarından ayan beyan ortaya çıktı.

İdeolojileri, politikaları, ülkeye sorunlarına ve gerçeklerine bakışı ayrı olan, ortak bir yaklaşımı stratejisi bulunmayan, her birinin ayrı gündemi bulunan, adaylarını bile nasıl belirleyeceği belli olmayan beş benzemez partinin, salt sandıkta kazanmak yada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden geri dönüş için kuracağı ittifak, Türkiye’nin meselelerini çözmek şöyle dursun daha da ağırlaştıracaktır.

Türkiye de iktidarı değiştirmek için senaryolar üreten kim varsa bu güruh onların peşine takılıyor. Ülkemizi ve milletimizi pençesine alan sorunlar hakkında dişe dokunur tek bir görüş ve değerlendirmeleri olmadığı halde felaket tellallığını sürdürmekten, olan bitenden siyasi rant devşirmek peşinde koşmaktan yorulmuyorlar. Ülkemizin yararına olan her şeyi karalıyor, pandemi sürecindeki mücadeleyi küçümsüyor, ikinci dalga vursun diye neredeyse ellerini ovuşturuyorlar.

Şimdi de Cumhurbaşkanı adayı olarak tedavüle sokmaya çalıştıkları isimlerle ülke gündemini seçim atmosferinde tutmaya, siyasi istikrarsızlık görüntüsü vermeye, kamuoyunu ve kendi tabanlarını önlerine üst akıl tarafından ısrarla her seçim öncesi konulan adaya alıştırmaya çalışıyorlar.

Lideri Sayın Devlet Bahçeli bu oyunu görerek, seçimlerin 2023 Haziranda yapılacağını Cumhur İttifakı’nın ülkenin iç ve dış sorunlarını çözecek irade ile yılmadan çalışacağını açıkça beyan etmiştir.