İŞGALDEN BİR KESİT

 

1918, işgal yılları. Anadolu toprağının güneyi, Adana bölgesinden siyasi mezalimin birkaç kesitini hatırlatayım istedim.

Dönemin tüm resmi ve akademik vesikalarında Fransız ve Ermeni teorisyenler ısrarla ‘Kilikya’ ifadesini kullanıyorlardı. Bu isim ilk kez Homer’in İlyada Destanında geçmektedir (395 ve 415. Beyitler). Fakat ne hikmetse Osmanlı’nın son döneminde bu isim yeniden empoze edilmeye çalışılmış, neticede Mondros’ta 16. Maddede ‘Kilikya’daki kuvvetlerin intizamı muhafaza için ….’ Şekliyle kullanılmıştır.

Ardından bölgeye Fransız Albay Bremond geldi. Osmanlı’yı yerden yere vuran açıklamalarının akabinde Sancak-ı Şerif’i indirdi, kendisinin kullandığı özel mühründe ‘Service Administriel en Armenia’, mührün ortasında ise ‘Administrateur en Chef’ yazıyordu. (Ermeni yurdunun valisi)

Bu arada bölgede birçok dernek vs. kuruldu. Tüm bunların öncesinde gözden kaçmaması gereken bir ayrıntı vardır. Fransa 1852 yılında Fransız Bilimler Akademisi’ni kurdu. Ermeni, Rum, Arap, Latin, Alman ve Türk diline vakıf bir şarkiyatçı olan Victor Langlois’i bölgeye gönderdi. İşgalden önce işgal edilecek bölgenin hücre kodları ele geçirildi, sonrasında etnik haritalar çizildi, öyle ki bölgedeki hâkim ve asıl unsur olan Yörük-Türkmenler, Türk değilmiş gibi gösterildi.

Ayrıca ‘Türk’ kelimesi bütün tabela ve kuruluş adlarından çıkartıldı. Misalen Mersin, Tarsus ve Adana bölgesinde Ermeni ve Rumlar başta olmak üzere her etnisiteye dernek kurma hakkı verilirken Türklerin kurduğu ‘Türk Hayır Cemiyeti’ tabelasından diğer azınlıkların bu isimden rahatsız olabileceği gerekçesiyle ‘Türk’ lafzı çıkartıldı. Neticede derneğin adı ‘İslam Hayır Cemiyeti’ olarak değiştirildi. Bu cemiyetin ismini kabul eden Fransızlar, cemiyetin çalışmalarına ise çok müdahil oldular. Misalen şehit ailelerine yardımı kestirdiler.

Dil meselesi…

Osmanlı Anayasasının 18. Maddesine göre devletin resmi dili Türkçedir. Yüzyıllardır bir arada yaşayan tüm Osmanlı halklarının ortak yanı Türk Dilini kullanıyor olmalarıdır.

İtilaf Devletleri 27 Ocak 1919’da yapılan görüşmede Osmanlı Anayasasına dokunulmayacağını açıkladı. Fakat Fransız Albay Bremond 3 Mart 1919’da yayınladığı günlük emirlerinde Türkçe’nin dışında herhangi bir dilin de kullanılabileceği emrini verdi. Hatta tercümanlık hizmetinin getirileceği belirtildi. Resmi sınavlar farklı dillerde de yapılıyor, Türkçe’yi kullanarak sınava giren kimse sınav kazanamıyordu. Akabinde Türk okulları kapatıldı. Yerine Fransız ekolüyle eğitim yapan Fransız ve Arap aksanlı hocaların kadroyu oluşturduğu okullar kuruldu. Her tebaa kendi dilinde eğitim görüyordu. Hatta halka hoş gözükmek adına Adana’da bir medrese, Osmaniye’de bir fetva okulu da açıldı.

Fransızların Türk ve Türkçe düşmanlığı her gün artarken, Jandarma ve Polis’te komuta işlerinin Fransızca olarak yapılması için Jandarma Eğitim Okulunu açtılar. Tabi oldukları kanun; Fransız Jandarma Askeri Kanunları…

Ve Bayrağımız…

İşgal kuvvetleri 17 Aralık 1918 tarihinde Mersin’e yürüdüler. Gümrük Meydanındaki Gümrük binasının meydana bakan giriş ve denize bakan ambar kapılarının üst kısmında taş kabartma, kuzey ve güney cephelerin ortasında daire içerisinde ‘dökme Ayyıldız’ bulunuyordu. Ermeniler ellerindeki baltalarla ay yıldızımızı parçaladılar. Kilise çanları Adana bölgesinin her yanında çalınır oldu. Gece gündüz… İslam’a, Türk’e, Türklüğe, Osmanlıya küfürün bini bir para…

Türk bayrağı bir tahrik unsuru kabul edilerek, asılması yasaklandı.

Bu yaşananlar ile günümüz arasında gerçekten 96 yıl var mı? Eğer varsa ne çabuk unutuldu, hayır yoksa siz söyleyin kaç gün önce yaşandı bunlar?

Selametle…