Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan bazı uzman erbaş ve subaylar, hakimlikteki ifadelerinde darbe girişiminin yaşandığı geceyi anlattı.

Hakimlikteki ifadelere göre, Uzman Erbaş Yusuf Karaböcek, görev yaptığı 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına, "Yakında Kilis'e gideceksiniz. Bütün tanklar hazır olsun." talimatı geldiğini belirtti.

Talimat üzerine bütün tankların hazır hale getirildiğini bildiren Karaböcek, "Bizim tabura bağlı ikinci bölük, 'Kilis'e gidilecek' diye hazırlık yapıyordu. Hazır olmamız talimatlarını Bölük Komutanımız Erdan Kaya Erdoğan veriyordu. Şırnak'ta bulunan birlikler de bölüğümüze dönmüştü." ifadelerini kullandı.

Uzman Erbaş Davut Emen de Karaböcek ile aynı beyanı verdi. Bölük komutanlarının Bora Polat olduğunu anlatan Emen, talimatları ondan aldığını, ona kimin talimat verdiğini ise bilmediğini savundu.

Albay Deniz Ay da Paralel Yapı'nın kendisini mağdur ettiğini, albay olarak daha önemli konumda bulunması gerekirken, pasif görevde bırakıldığını öne sürdü.

Hiçbir zaman bu yapıya sempati duymadığını, Atatürkçü çizgide yetiştiğini savunan Ay, bu tip yapılara ailece her zaman karşı durduklarını anlattı.

Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme Timi'nde (KOKTOD) görev aldığını, bu görev ve tatbikatların daha önce usulen yapıldığını bildiren Ay, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Ancak son 3-4 aydır buna aşırı önem verilmeye başlandı. Bu işin başında 4. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Gürak vardı. Gelir, tatbikatları denetler, bizzat incelerdi. Tatbikatları çok sık yaptırır hale geldi. Normal tatbikatlarda gerçek mühimmat almayız. Kendisi emir vererek mühimmat almamız talimatı verdi. Son tatbikatlarda gerçek mühimmat kullandık. Birkaç defa koca taburu nizamiyeye kadar takip edip mühimmatlı ve tam teçhizatlı olup olmadıklarına bakıp, nizamiyeden geri çevirirdi. Bu, dikkatimi çekmişti çünkü anormal bir şeydi. Ayrıca, tabur komutanlarına sadece sorumluluk alanlarını gösterir haritanın değil, tüm Ankara'nın haritalarının ellerinde olması gerektiği talimatını verdi.

Bu şekilde KOKTOD uygulaması, eski günlerdeki EMASYA uygulamasını hatırlattı. Ben bu FETÖ terör örgütünün mağduru oldum."

- "Kilis'e gideceğiz' diye algıladık"

Subay Erdan Kaya Erdoğan da ifadesinde birliğinde herhangi bir anormal hazırlık ve faaliyet görmediğini belirterek, "Yalnızca Tabur Komutanımız Kurmay Yarbay Ertuğrul Terzi, son 2-3 gündür KOKTOD uygulaması olduğunda ne kadar sürede toparlanabileceğimizi, birliğe katılabileceğimizi soruyordu. Biz de kendisi birliğe yeni geldiği için durumu bilmiyor, öğrenmeye çalışıyor diye düşünmüştük ancak şimdi düşününce bunun aslında bir hazırlık olduğunu anladım. O zamanlar bir anlam verememiştim." şeklinde beyanda bulundu.

Darbe girişiminden birkaç gün önce Yarbay Terzi'nin izinlerin kaldırıldığını, kimseye izin verilmeyeceğini söylediğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz bunu, 'Kilis'e desteğe gideceğiz' diye algıladık. İzinlerin kaldırıldığını söylediğinde moralimizin bozulduğunu fark edince 'Sorun izinse izin kullanabilirsiniz.' dedi ancak bir uzman çavuş benden izin istemişti. Ben de komutanıma arz ettim, 'Ancak 20 Temmuz'dan sonra gidebilir.' dedi. Bir de 2-3 gün 'Bütün araçların depoları dolu olacak, cuma günü gelip depoları kontrol edeceğim.' dedi. Şırnak'tan gelmiştik, bir kısım araçlarımız arızalıydı. 'Bunları cuma gününe kadar yetiştirebilir misiniz, çalışır vaziyete gelir mi, cuma günü gelsem, denetlesem mahsuru var mı?' dedi. Komutanın bu şekilde söylemesi garibimize gitti, rica eder gibiydi, aslında emretmesi gerekirdi. Cuma günü kontrole geldi mi, bilmiyorum.

Cuma öğleden sonra kendisinden garnizon terk, yani cumartesi-pazar için izin istedim ama bana izin vermedi. 'Önümüzdeki hafta gidersin.' dedi. Ayrıca, bizden taburdaki tüm silahların envanterini istedi."

- "Kapıyı kırarak girdik"

Uzman Çavuş Ramazan Ulutaş da Genelkurmay Başkanlığı Karargahında yaşananları anlattı.

Genelkurmaydan ilk tankın kapıyı kırarak geçtiğini belirten Ulutaş, "İçeride çok karışık bir durum vardı. Özel Kuvvetler'den, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan askerler vardı. Çıkanları, girenleri vuruyordu. Ortalık çok karışıktı, olayı çözemedik. Sonra helikopterler geldi. Biz diyoruz, 'Helikopterler bizden', bize niye ateş ediyor, anlamadık. Gözlerimize perde mi indi, kandırıldık, donakaldık. Sadece tankın içinde bekledik. Hiçbir şekilde polise veya halka ateş açmadık." ifadelerini kullandı.

Ulutaş, kendilerine tabur komutanından atış talimatı geldiğini belirterek, şu beyanda bulundu:

"Tabur komutanı, 'Halkı tanka bindirmeyin, kuleyi sağa-sola çevirin, düşürün, ezin. Sizin canınız kıymetli, Genelkurmay bizim namusumuz. Yıkın, geçin, ateş yapın' şeklinde bölük komutanımıza emir veriyor. Bölük komutanımız da bize söylüyor. Benim atışla alakam yok. Şoför bölmesinde kapağı kapatıp beklemede kaldım. Olayları anlamaya çalıştım. Zaten şarjım bitmişti. Kimseyle iletişim kuramadım. Sabaha karşı bölük, tabur komutanı tekrar 'Tanklara geçin.' diye emir verdi. Kimse tanklara geçmedi çünkü akşam Terörle Mücadele Şube Müdürü'yle görüşmüştük. Biz kandırıldık. Darbeci konumuna düştük. Genelkurmayda Koruma Şube Müdürü Mahir Başçavuş'un koruması altında 39-40 kişi, bütün tank mürettebatı sığınağa girdik. Mahir Başçavuş, bizi Terörle Mücadele Şube Müdürü, Emniyet Müdürü ve Özel Harekat Kuvvetleri Komutanı'yla görüştürdü. Onların da bilgisi altında 'Arkadaşlar komploya, yalana geldiniz. Emniyetli şekilde sizi oradan çıkaracağız. Harfiyen polisin dediklerine uyun.' şeklinde emir geldi.

Biz beklemede kaldık. Daha sonra polis arkadaşlar gelince beylik silahlarımız da dahil her şeyi bıraktık. Mahir Başçavuş, bir isim listesi hazırladı. Listeyi polislere vereceğini söyledi. Daha sonra ellerimiz başımızda polise teslim olduk."

Ulutaş, 15 Temmuz'dan iki ay öncesinde Kilis'te yaşananlar nedeniyle bütün tankların bakımlarının tamamlandığını, ramazanda oruçluyken eğitim ve gece mesaisi yaptıklarını anlatarak, şunları belirtti:

"Kilis'e gideceğiz, IŞİD'e, PYD'ye, PKK'ya saldıracağız' diye iki ay öncesinden eğitimlere başladık. Bütün tank fabrikalarından işçiler, ekipler geldi. Bütün tankların bakımını yaptı. Hepsi faal hale getirildi. Benim tankımın motoru bozuktu, 1,5 yıldır yapılmıyordu. Bu IŞİD ve Kilis muhabbeti çıkınca, benim tankımı da faal hale getirdiler. Son bir hafta mühimmat yükleme eğitimi, arazide tankların kapakları kapalı hedef arama, sürüş eğitimi yaptık. Bunları tabur komutanının emriyle yaptık. Son bir hafta içerisinde ayın 15'ine kadar tankların bütün yakıtlarının ful olacağı emri geldi. Ben uzman çavuşum, emir eriyim, emir alırım. Sonuçta bu, benim mesleğim. Bana ne deniliyorsa onu yaptım.

5 yıldır 'Mesaiye gel.' dediler, geldim. 'Mesaiyi terk et.' dediler, terk ettim. Ben doğuda, sınırda da görev yaptım. Biz tamamen kandırıldık. Herhangi bir suçumuz yok. 'Alarm, görev.' dediler, çıktık. Daha sonra olayları anlayınca, polisle, özel harekatla iletişime geçerek, güvenli şekilde polise teslim olduk."

Uzman Çavuş Ulutaş, KOKTOD timinde görev aldığını, Gezi olaylarında veya bombalı eylemlerde polisin, jandarmanın yetersiz kaldığı yerde kendilerinin devreye girdiğini belirtti.

Ulutaş, "Bu nedenle araçlarımız, silahlarımız hazır şekilde kışlanın içinde beklerdik. Herhangi bir durumda polisin, jandarmanın yetersiz kaldığı yerde müdahale etmek üzere hazır bekletiliyorduk. Bu nedenle eğitimlerimizi faal olarak yapıyorduk." ifadelerini kullandı.

- "Önce şaka zannettim"

Tank Astsubay Başçavuş Serhat Şahin de hakimlik ifadesinde 28. Mekanize Piyade Tugayı Tank Tabur Komutanlığında görev yaptığını, 15 Temmuz akşamı saat 21.45 civarında kendisini bölük komutanının aradığını ve 'Alarm, alarm, alarm.' dediğini anlattı.

Durumun şakadan ibaret olduğunu zannettiğini bildiren Şahin, bölük komutanının durumun ciddi olduğunu, ana arterlerden servis kaldırılacağını söylediğini aktardı.

Bunun üzerine lojmandan başka bir astsubay arkadaşıyla ayrıldığını, bu sırada alarm haberinin bölüğe yayıldığını ifade eden Şahin, "Kışlaya arkadaşım Turan Başçavuş ile girdik. Nizamiyeye girdiğimizde bir hengame, karışıklık vardı. Yabancı birilerini gördüm. Üzerimi değiştim, kamuflajımı giydim. Tank şoförlerini bekledim. 15-20 dakika sonra şoförler tankları çalıştırdı. Tabur komutanı bu arada geziyor ve 'Haydi acele edin, alarm.' diyordu. Sonra bizden bir tank çıktı. Ardından 3 tank daha yarım saat içinde hazır duruma geldi. WhatsApp'ta her bölüğün kendi grubu var. Buralarda bir şeyler yazılıyor, herkesin kafası karışık. Tam bir belirsizlik vardı." şeklinde beyanda bulundu.

En son, "Genelkurmayı Paralel Yapı, FETÖ terör örgütüne bağlı siviller abluka altına aldı. Polis yetersiz kaldı, gidip oranın emniyetini alacağız." şeklinde emir verildiğini öne süren Şahin, daha sonra komutanın emriyle bir albayın kendi tankına bindirildiğini bildirdi.

Sonra hareket ettiklerini ve intikalin başladığını belirten Şahin, tankların sırayla nizamiyeden çıktığını, Samsun yolu Çiğiltepe önünden geçerken Aydınlıkevler civarında halkın el salladığını, ıslık çaldığını, alkışlayanların da olduğunu gördüğünü kaydetti.

- "O sırada biraz kafam karıştı"

Tanka aldığı albayın isminin "Bayram Kılıç" olduğunu daha sonra öğrendiğini, yol boyunca Dışkapı'dan Ulus, Kızılay civarında ıslık çalan, alkışlayanların yanı sıra hakaret eden, küfredenlerin de bulunduğunu aktaran Şahin, şunları bildirdi:

"O sırada biraz kafam karıştı. 'Asker düşmanı da var, sevmeyen de var, seven de var' diye üzerinde çok durmadım. Yola devam ettik. Tankın ikisi geride kaldı, ikisi önde gitti. Genelkurmay Başkanlığı önünde polis araçlarını gördüm. Onlara destek vermeye gittiğimizi sandığım için polislere el salladım. Birkaç polis de bana el salladı. Ondan sonra tanklarla Genelkurmayın önünde sıralandık. Genelkurmaya geldiğimizde bir halk kitlesi önümüze çıktı. Kafamızdaki ana düşünce, 'Genelkurmay abluka altına alınmış, abluka altına alanlar paralel FETÖ' ama sivil vatandaşların elinde Türk bayrağı görünce biraz şaşırdım. 'Belki de Türk bayrağını kullanmaya çalışıyorlar' diye düşündüm."

Tabur komutanının emriyle iki tankın ilerlemeye başladığını, tankın dışında olduğunu, tankın çevresini saran halka, "Teyze, amca, çekilin." dediğini anlatan Şahin, bu sırada "Karşınıza TOMA çıkarsa gereğini yapın." emri geldiğini vurguladı.

Bu sırada, kalabalığın arasına girdiklerini ve havaya ateş açıldığını gördüğünü aktaran Şahin, kendi tankındaki silahların hiçbirinin kullanılmadığını, namluya mermi sürmediğini savundu.

Şahin, telsizden bütün tankların Genelkurmaya girmesi emri verildiğini, bu sırada kalabalığın tankın etrafını sardığını, bazılarının ellerindeki taş ve sopalarla bağırıp çağırdığını belirterek, yaşadıkları nedeniyle şoka girdiğini ileri sürdü.

Genelkurmay Karargahına bir şekilde girdiklerini, helikopterden açılan ateş sonucu bir arkadaşının ve kendisinin yaralandığını bildiren Şahin, "Kendimi tanktan attım. Tankı aldığımız albay ile resmen küfürleştik. Şoktaydım. Kendimi atmak için ışık yanan bir yer arıyordum. Yaram çok kötüydü, çok kan akıyordu. Beni özel bir odaya aldılar." şeklinde savunma yaptı.

Şahin, daha sonra ambulansla GATA'ya götürüldüğünü belirtti.

- "Komutanım alarm nedenini bilmediğini söyledi"

28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında görevli Piyade Uzman Çavuş Emre Tonyalı da 15 Temmuz akşamı saat 21.00'de tabur komutanının alarm durumu olduğunu bildirmesi üzerine tam teçhizatlı hazırlandıklarını, bu sırada bölük komutanına alarmın nedenini sorduğunu, onun da bilmediğini söylediğini aktardı.

Tonyalı, bölük komutanının kendilerine "Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Müdürlüğü IŞİD tarafından saldırıya uğradı. Oranın güvenliğini alıp, teröristleri etkisiz hale getireceğiz." dediğini belirtti.

Emir üzerine Jandarma Genel Komutanlığı önüne geldiğini bildiren Tonyalı, yaşananları şöyle anlattı:

"Araçla köprüye doğru tırmandık. Orada halktan 5-6 kişi vardı. Bir Skorsky benim arabayı taradı. O sırada 5-6 kişi vefat etti. Arabadan tam inip yaralıları kaldırayım derken, bir kez daha tarandık. Birkaç kişi daha öldü. Sabaha kadar aracın içinde bekledim. Daha sonra polis özel harekat ve jandarma özel harekat geldi. O zamana kadar hiçbir şey bilmiyorduk. Sadece IŞİD saldırısı zannettik. 'IŞİD'liler geldi, onlardan kurtaracağız' sandık. Tabur komutanımıza inanmıştık. Kandırıldığımızın farkında bile değildik. Jandarma Özel Harekattakilere, IŞİD saldırısı nedeniyle burada olduğumuzu anlattık. Bize 'Darbe durumu var.' dediler. Tek el bile ateş etmedim. Olayın ne olduğunu anlayınca, bölük komutanıma 'Araçtan iniyorum, bu durumda sizden değilim.' dedim ve araçtan inerek teslim oldum."

Bulunduğu yerde Jandarma Genel Komutanlığından halka ateş açıldığını gördüğünü, halka yardım etmek üzere gideceği sırada bu kez helikopterlerle tarandıklarını kaydeden Tonyalı, "O zaman anladım ki biz satıldık." ifadelerini kullandı.

Kendi komutanlarından, "önünüze çıkan olursa ezin, geçin" diye bir talimat almadığını belirten Tonyalı, tanımadığı bir yarbayın kendi araçlarına binerek, karşılarına çıkan polis araçlarına çarpmalarını istediğini anlattı.

Tonyalı, "Araçta bir uzman çavuş, bir piyade asteğmen ve 4 askerim vardı. Niye çarpıyormuşuz diyerek, kendisini arabadan aşağı attık." şeklinde beyanda bulundu.

AA