Türk Hukuk Enstitüsü Genel Başkanı Tarkan Toper “15 Temmuz’da Hain ellerini ülkemiz üzerinden çekmeyenlere inat, onların ayrıştırma çabalarına inat, inanç, etnik köken, siyasi görüş ayırt etmeden hep birlikte tek renk olarak, sokaklarda “demokrasi” mücadelesi verildi.” dedi.

Türk Hukuk Enstitüsü Genel Başkanı Tarkan Toper 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle bir açıklama yaptı.

Toper'in açıklaması şu şekilde:

15 Temmuz 2016 günü yaşanan hain darbe girişiminin yıldönümünü “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak idrak ediyoruz.

Bu hain ve kalleş kalkışmaya karşı Kahramanca karşı durmuş şehit ve gazilerimizi tekrar ve tekrar yâd ediyor ve karşılarında saygı ile eğiliyoruz.

15 Temmuz Cuma gecesi saat 22.00 de semalarda uçaklar uçmaya başladığında hiç birimiz tarihimizin en uzun gecelerinden birini yaşayacağımızı tahmin edemiyordu. İnternete düşen haberler her geçen dakika belirsizlik ve endişeyi artırıyordu.

Bu belirsizlik ortamının da televizyonlarda bir alt yazı beliriyor ; “Kalkışma kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin yanındayız.” şeklindeki MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin bu net ve kararlı sözleri sis perdesini aralıyor ve karşı karşıya olduğumuz durumu netleştiriyordu. Arkasından Başbakanın“ bu FETÖ’nün kalkışma girişimidir” sözleri yine ekranlara yansıdığında hepimizin aklı başına geliyor bilincimizde gençliğe hitabe anıtlaşıyor ve kendi kendine konuşmaya başlıyordu “…. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”

Evet, herkes sessiz bir çığlığın peşinde sokaklara akmıştı.

Cumhurbaşkanı, kahraman bir medya mensubu aracılığı ile cep telefonu ile televizyona bağlanıp milleti ile buluşması ise motivasyonu artırmış zafer inancını güçlendirmişti.

O gece çok uzun oldu.. Özel Hareket Polis Merkezi, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Gazi Meclis bombalandı. Yüzlerce şehit verildi. Binlerce kahramanlık hikâyesi ortaya çıktı.

Ve daha önemlisi hain ellerini ülkemiz üzerinden çekmeyenlere inat, onların ayrıştırma çabalarına inat, inanç, etnik köken, siyasi görüş ayırt etmeden hep birlikte tek renk olarak, sokaklarda “demokrasi” mücadelesi verildi.

15 Temmuz gecesi itibari ile “demokrasi” egemenlerin bahsettiği bir hak veya siyasilerin bolca kullandığı demagoji sözü olmaktan çıkmış ve milletimizin haklı bir kazanımı olmuştur. BU KAZANIMDAN MİLLETİMİZ ASLA VAZGEÇMEYECEKTİR.

15 Temmuz kanlı darbe girişimini ve ona karşı verilen mücadeleyi 15 saatlik bir süreç olarak görmek ve küçümsemek yanılgıların en büyüğü olacaktır.

Bu Hain örgüt, hain emelleri için 40 yıldır hazırlandığı, herkesin malumudur. Bu 40 yılda hain senaryo yazılırken, gösterilen ihmaller, yanılgılar, yanlışlar, gafletler ise apayrı bir akademik çalışma konusudur.

Kanlı girişim 15 saatte durdurulmuş fakat aradan geçen 1 yıla rağmen mücadele hala devam etmektedir. Türk yargısı, emniyet kuvvetleri ve silahlı kuvvetler ilk önce kendi içerisindeki hainleri temizlemiş ve sonrasında gece gündüz çalışarak bu hain yapılanmanın tüm unsurlarını temizleme iradesini hala korumaktadır.

UNUTULMAMALIDIR Kİ ÜLKEMİZDE GERÇEKLEŞEN HER ASKERİ MÜDAHALENİN YILLAR SÜREN SİYASİ, SOSYAL, EKONOMİK VE HUKUKİ SONUÇLARI OLMUŞTUR.

15 Temmuz darbe girişimi def edilmesi, başarısız olması sonucunda, zafer sarhoşluğu içinde, bazı yanlışlara da düşmemek gerekir. Bilinmelidir ki bu hain örgüt dış mihrakların tetikçisidir. Ve tetikçi kullanan bu odaklar, mutlaka darbe girişiminin başarısızlığı sonucuna göre de, plan yapmışlardır.

Aradan geçen bir yıl süre içerisinde, dış dünyada “bir milletin en doğru yöntem ile verdiği demokrasi mücadelesinin” görünmezden gelinmesi, terör örgütü mensuplarına kucak açılması bu art niyeti açıkça ortaya koymaktadır.

Ve ortaya çıkmıştır ki; demokratik ve hukuk devleti olan ülkemizin, demokratik ve hukuk devleti sıfatları, uluslararası saha da görünmez kılınmaktadır. Ve bu çaba ile devletimizi zamanında, sözde demokrasi götürdükleri ülkeler sınıfına sokmak ve dış müdahaleye açık hale getirmeyi planladıkları açıktır.

Siyasi ve hukuki alanda yapılacak hatalı ve hamasi tavırların, bu odakların ekmeğine yağ süreceği unutulmamalıdır.

Bu noktada MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “milliyetçilik ve demokrasi ikiz kardeştir” sözleri çok önemli ve anlamlıdır.

Dışarıdan müdahale edilemez bir ülke haline gelmek için milliyetçi ve demokratik tavır, milli bir ilke haline gelmelidir.

Aradan geçen bir yıl içerisinde yapılan mücadele ile FETÖ terör örgütünün beli kırılmıştır.

Terör örgütünün yeniden ayağa kalkmaması için, tüm unsurlarının tespit edilmesi ve yargı önüne çıkarılması önemlidir. Bu manada, hâlihazırda, bu hain örgütün siyasi ayağına dokunulmamış olması ve daha açığı, darbe girişimi Allah korusun başarılı olsa idi; "kimler siyasi makamları işgal edecekti” sorusunun hala aydınlatılmamış olması önemli bir eksiktir.

Bu hususun eksik kalması sebebi ile tüm siyasiler rahatça töhmet altına sokulabilmek de, siyasi rakiplerinin ucuz yıpratma propagandaları ile karşılaşabilmektedirler. Bu sebep ile her şeyden önce adaletin sağlanması için elzem olan bu husus, siyasilerinde kendilerine yapacağı en büyük iyiliktir.

100 binden fazla kişinin, FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçirdiği ve yargılandığı rakamlara yansımaktadır. Bu kişilerin yakınlarına, çocuklarına karşı, özel sosyal projeler gerçekleştirilmeli ve önümüzdeki dönemde, sapkın sözde bir dini inanca sahip, siyasi ve sosyal etkiler doğurabilecek, bir kitlenin var olma ihtimali bertaraf edilmelidir.

Bunu önlemenin birinci yolu elbette adil yargılamalardır. Ama destekleyici sosyal politikalarda önem arz etmektedir.

Bu sinsi örgüt ile mücadele etmek yer yönü ile zordur. Hala kripto kadroları marifeti ile mücadelenin sabote edildiği, amacından saptırıldığı ya da hukuki olmayan yöntemler kullanılmak sureti ile dış dünya da demokrasi sabıkalısı gösterilmesi çalışmalarına, katkı verildiği anlaşılmaktadır. Ama yılgınlığa düşülmemelidir. Oy kaygısı sebebi ile yumuşama gösterilmemelidir. Ve en önemlisi devletimizin en zor zamanında başını ortaya koymuş kadroların gönlü kırılmamalıdır.

Ve son olarak tekraren bilinmelidir ki; 15 Temmuz gecesi milletin iradesine kast eden ihanet şebekesinin tankla, uçakla, silahla ve bombayla üzerimize yağdırdığı zulmetin karşısına çıkan; genciyle yaşlısıyla, askeriyle polisiyle milletimizin her bir ferdindeki 5000 yıllık devlet tecrübesinin izleri ve Türk Milleti’nin ferasetidir. İhanetin 15 Temmuz gecesi ayyuka çıkmasından yıllar önce Türk Milliyetçileri bu tehdidin farkına varmış ve her platformda milletimize ve idarecilere gereken ikazları yapmış ve diğer terör örgütlerine olduğu gibi FETÖ'ye karşı da mücadele etmekten geri durmamışlardır. Türk Milliyetçileri fitne ateşinin söndürülmesi ve ihanetin hesabının sorulması için hukuk çerçevesinde her türlü mücadeleyi sürdürmeye kararlıdır.

Bu vesileyle öncelikli olarak mezkûr gece hayatını kaybedenlerin yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Şehitlerimize ve gazilerimize minnettarız. Yüce Allah aziz Türk Milletini her türlü ihanetten korusun.