Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından ifadesine başvurulan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, savcılık ifadesinde, Genelkurmay İkinci Başkanı olarak görev yaptığını, 15 Temmuz günü 21.25 sıralarında makam odasında yalnız çalıştığını söyledi.

Kapının çalındığını belirten Güler, "Girmesini söyledim. Fakat evrakla ilgilenmemden dolayı girenlerin kim olduğunu fark etmedim. Birden bir patırtı ile 'Yere yat, yere yat' sesleri yükseldi. Kafamı kaldırdığımda odamda yaklaşık 10 eğitim kıyafetli, silahlı, hepsi silahlarını üzerime çevirmiş personeli gördüm." diyerek o anları anlattı.

İçlerinden birinin tekrar "Yere yat" diye bağırması üzerine tekrar "Siz kimsiniz?" diye sorduğunu belirten Güler, tekrar "Yere yat" denilerek üzerine saldırıldığını ifade etti.

Güler, bu ana kadar içlerinden hiçbirisini tanıyacak bir pozisyonunun olmadığını, kendisini koridorda sağa, sola çevirerek sürüklediklerini, 3 kat aşağı sürükleyerek götürüldüğünü belirtti.

Daha sonra binanın yan tarafındaki kapıdan dışarı çıkarıldığını ve orada bekleyen bir araca sokulduğunu anlatan Güler, "Araç hızla hareket etti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı istikametindeki kapıya doğru götürdüler. Berenin aralıklarından gördüğüm kadarıyla bir ambulansa bindirdiler. Genelkurmay kışlası içerisinde hareket ettikten bir süre sonra dolaştırarak bir binanın önünde durdurlar. Beni yaka paça araçtan çıkararak çok dar bir merdivenden muhtemelen 1 kat aşağı indirdiler."

"Akıncı üssüne getirildiğimi anladım"
Bir süre sonra yukarı çıkarıldığını ve bir araca bindirildiğini belirten Güler, bir süre kışlanın içinde dolaştıklarını, ilerledikçe helikopter sesi duyduğunu anlattı.

Güler, 2 kişinin kendisini helikoptere bindirdiğini ifade ederek, "Sağıma ve soluma oturdular. Helikopter havalandı. Bir müddet gittikten sonra helikopter indi. Beni bir araca bindirdiler. Araç hareket halindeyken dışarıda jet sesleri duyuyordum. Geçen süreyi de göz önüne alarak Akıncı Üssü'ne getirildiğimi anladım." dedi.

'Akın Öztürk ellerimdeki ve bacaklarımdaki kelepçeleri kesti'
Orgeneral Güler, Akıncı Üssü'nde tutulduğu odada bir müddet sonra ortama sessizliğin hakim olduğunu, sonra birden kapının açıldığını duyduğunu ve Akın Öztürk'ün, "Yav Yaşar, sen burada ne geziyorsun, senin burada olduğundan hiç haberim yok." dediğini anlattı.

Güler, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla şu anki değerlendirmeme göre, benim yakalanıp getirilmemden bu saate kadar haberinin olmamasının mümkün olmadığını söylemeliyim. İçeri girerek bizzat gözlerimi bağlayan bezi kendisi açtı. O esnada odada ikimizden başka kimse olmadığını gördüm. Akın Öztürk kapıyı açıp dışarıda bekleyen şahsa 'Komutanın neden ellerini, ayaklarını bağladınız, çabuk oradan bir şey getir ve bunları aç' dedi. Dışarıdan bir maket bıçağı getirdi ancak bıçağı getiren şahsı görmedim. Akın Öztürk, yine bizzat kendisi ellerimdeki ve bacaklarımdaki kelepçeleri kesti.

Karşıma bir koltuk çekerek oturdu ve kendi astsubayı olduğunu söylediği bir astsubaya çay, su ve bir tabak çerez getirtti. Ayrıca o şahsa, 'Yaşar Paşa'nın evini ara ve kendisinin sağ olduğunu ailesine haber ver' deyince odada bulunan makam telefonuyla ailemi arayarak, 'Yaşar Paşa'nın yanındayım, kendisi sağ salimdir' dedi. Ben de bu arada 'Demet Hanım ben buradayım' diyerek bağırdım. Başka konuşma olmadan telefon zaten kapatıldı. O şahsa 'Benim evimin telefonunun kaç olduğunu sorunca şahıs bana '2105' dedi. Ben de bunu daha sonra imkan bulursam ararım diyerek aklımda tuttum. Akın Öztürk konuşmaya başladı ve bana hitaben, 'Bu herifler manyak. Sen devlete karşı nasıl böyle bir şey yapabilirsin' dedi. Dün gece 23.00'ten beri burada olduğunu ve herifleri bu hareketi bırakmak için ikna etmeye çalıştığını, bir kısmını ikna ettiğini söyledi. Sonra kapıda silahlı nöbetçi olduğunu söyleyerek çıkıp gitti."

'Korgeneral Yıldırım Güvenç ile Özel Kuvvetlerden ekip yanıma geldi'
Güler, Akın Öztürk'ün kapıda silahlı kişi olduğunu söylemesinden dolayı kapıyı açmadığını, saat 15.30-16.00 sıralarında kalkarak odada bulunan telefondan aklında tuttuğu numarayı çevirdiğini bildirdi.

Konuttaki görevlinin kendisini sesinden tanıdığını belirten Güler, şöyle devam etti:

"Oğlum, hanımefendiye iyi olduğumu söyle. Ayrıca Özel Kuvvet Komutanı Zekai Paşa'yı ara ve telefonda üzerinde okuduğum 4210 numarayı söyleyerek bunu kendisine iletmesini ve 3 zilin çalmasını bekleyeceğimi söyledim. Bir müddet geçtikten sonra 3. çalmada telefonu açtım ve Zekai Paşa telefonun diğer ucundaydı. 'Ne yapıyorsunuz? Gelip bizi kurtarsanıza' dedim. Muhtemelen odanın çıkışında bir koridor olduğunu, kapıda silahlı şahıs olduğunu belirtip 'Buraya gelince iki taraflı gelin, aynı zamanda odanın yere yakın arka penceresini de açık bırakacağım' diyerek kapattım. Sonra tekrar odaya Akın Öztürk geldi ve 'Televizyonda benim arandığımı yazıyor. Haberin var mı?' diye sordu. Ben de televizyonu açmadığımı söyledim. Bana hitaben, 'Bu vaziyette nasıl gideceğiz?' dedi.

Bir süre sonra yanıma yeniden geldi. Buradaki adamların teslim olmaya karar verdiklerini söyledi. Saat 18.30 sıralarında Korgeneral Yıldırım Güvenç ile Özel Kuvvetlerden ekip yanıma geldiler. Bana, 'Komutanım seni götürmeye hazırız' dediler. Akın Öztürk o esnada geldi, 'Siz giderken sizinle Ankara'ya geleyim' dedi. Yıldırım Paşa ile Akın Öztürk, burada başka rehinelerin de olduğunu ancak nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Daha sonra araçla 141. filo yazan binaya gittik. Yine rehin tuttuklarını anladığım Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ile iki havacı generali aldık. İsmini bilmediğim bir başka yerdeki 5-6 rehineyi de almaya gittik. Oraya gittiğimizde 7-8 kişinin yataklarda gözleri, elleri ve ayakları bağlı sırt üstü yatar şekilde olduklarını gördük. Bunlar sivil kıyafetli ancak tanıdığım havacı ve karacı generallerdi. Hepsini kurtarıp araçlara bindik. 4 araçla Akıncı üssünden çıktık. Hava Kuvvetleri Komutanlığına gelerek Akın Öztürk ve diğerlerini bıraktım ve araçla evime gittim. Saat 19.15 idi."

Orgeneral Güler, savcılık ifadesinde, operasyonla kurtarılmasından sonra, bütün bunlar başından geçerken, yan odada da Genelkurmay Başkanının tutulduğunu öğrendiğini söyledi.

aa