İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanması davasında tahliyelerine karar verildikten sonra "darbe girişimi" soruşturmasında gözaltına alınan aralarında Atilla Taş ve Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun da bulunduğu 13 şüpheli hakkında ''Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'' ve ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianamede, örgütün Türkiye'yi Avrupa ülkeleri nazarında suçlu durumunda gösterip Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye baskı uygulaması amacıyla Belçika'da faaliyet gösteren Paris ve Londra'da ofisi ve 20 Avrupa ülkesinde temsilcilikleri bulunan ''AB ulusal politikalar ve medya alanında siyasi danışmanlık konularında hizmet veren ''G + (Europe)'' isimli şirket ile 2014 yılı içerisinde anlaşma yaptığının tespit edildiği kaydedildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ'nün medya yapılanması davasında 31 Mart'ta tahliyelerine karar verilmesinin ardından yürütülen "darbe girişimi'' soruşturması kapsamında haklarında gözaltı kararı çıkarılan ve bir kısmı tutuklanan şüpheliler hakkında hazırlanan iddianamenin detayları belli olmaya başladı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan tarafından hazırlanan 314 sayfalık iddianamede, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün basın-yayın yapılanması ve tüm medya faaliyetleri ile şüphelilerin örgüt adına yaptıkları öne sürülen iddialara yer verildi.

Örgütün, basın-yayın yapılanmasını halk içerisinde taban kazanmak ve algı operasyonu yapmak amacıyla kullanılan en önemli araçları arasında yer aldığı belirtilen iddianamede, basın mensubu ya da STK temcilci sıfatıyla sağlanan ifade özgürlüğü ve kısmi dokunulmazlık imkanı ile legal yapının illegalite için hem maske görev sağlayarak gizlenme imkanı yarattığı hem de koruma zırhı sağladığı belirtildi.

Basın-yayın medya organları vasıtasıyla, örgütün kamuoyu nazarında insanlara hizmet etmekten başak bir gayesi olmayan bir yapı olarak gösterilmeye çalışıldığı anlatılan iddianamede, örgütün üst kanadından gelen haberlerin bütün hücrelere ve örgütün kadrolarına tebliğ edilmesinde örgüte bağlı kitlenin harekete geçirilmesi, moral ve motivasyonun yükseltilmesi, bağlılığın artırılması ve örgütün manevra ve hareketlerinin duyurulmasında kullanıldığı belirtildi.

Örgütün kendisinden olmayanı itibarsızlaştırmaya, tasfiye etme, suçlu göstermeye yönelik haberlerle toplumun algısının şekillendirdiği ifade edilen iddianamede, iktidarla TSK'yı, TSK ile halkı ya da halk ile iktidarı karşı karşıya getirmeye yönelik her türlü faaliyeti destekleyerek bizzat organize ettiği anlatıldı.

İddianamede, örgütün Türkiye'yi Avrupa ülkeleri nazarında suçlu durumunda gösterip Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye baskı uygulaması amacıyla Belçika'da faaliyet gösteren Paris ve Londra'da ofisi ve 20 Avrupa ülkesinde temsilcilikleri bulunan ''AB ulusal politikalar ve medya alanında siyasi danışmanlık, kriz yönetimi, siyasi gelişmeler, AB eğitim programları, uzlaşı, siyasi analizler, medya ilişkileri'' konularında hizmet veren ''G + (Europe)'' isimli etkili danışmanlık/lobi şirketi ile 2014 yılı içerisinde anlaşma yaptığının tespit edildiği kaydedildi.

- Murat Aksoy'un irtibatları

Şüphelilere ilişkin suçlamaların tek tek sıralandığı iddianamede, şüpheli Murat Aksoy'un, Taraf, Millet, Yeni Hayat gazetelerinde çalıştığı, söz konusu bu gazetelerin FETÖ'nün basın-yayın yapılanmasında yer aldığı ve OHAL kapsamında çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldığı anımsatıldı.

Söz konusu bu gazetelerin bazılarında Balyoz davasıyla ilgili sahte belgeleri yayınladıkları, yayınlanan sahte belgeler ile emniyet ve yargıdaki FETÖ örgütü mensubu kamu görevlilerince kumpas olduğu tespit edilen davaların açılmasına, dolasıyla TSK'nın tasfiye edilmesine, akabinde TSK'da boşalan kadrolarına FETÖ mensubu askeri personelin atanması olaylarında rol aldığı vurgulandı.

Şüpheli Murat Aksoy'un kendi kullandığı belirtilen telefonundan, 2008-2011 yılları arasında örgütün basın-yayın yapılanması ve tüm medya faaliyetlerinden sorumlu olduğu ve hakkında birden çok yakalama kararı bulunan Önder Aytaç ile 36 kez görüştüğü anlatılan iddianamede, şüpheli Aksoy'un ''Fuatavni'' isimli hesabın kurucusu olduğu belirtilen Said Sefa ve yine Bylock kullanıcısı olan ve FETÖ soruşturmasında adı geçen 7 şüpheli ile irtibatlı olduğu belirtildi.

İddianamede 14 Aralık 2014 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Tahşiyeciler grubuna kumpas kurulduğu iddiasına ilişkin aralarında Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca ve bazı polislere yönelik yapılan operasyonun ardından çok sayıda örgüt mensubunun Çağlayan Adliyesi önünde toplandığı anımsatılarak, şüpheli Aksoy'un da aynı tarihlerde adliye çevresinde bulunan baz istasyonlarından sinyal aldığının tespit edildiği kaydedildi.

- FETÖ yöneticilerin çoğuyla irtibatlı

Şüphelilerden Mustafa Erkan Acar'ın ise kapatılan Zaman, Bugün ve Özgür Düşünce gazetelerinde çalıştığı, bu gazetelerin örgütün basın-yayın yapılanmasında yer aldığı anımsatılarak, şüpheli Acar'ın Ufuk yayınlarından çıkan ''Kod Adı Köroğlu: Kaşif Kozinoğlu'' ve Timaş yayınlarından çıkan ''Karanlık Oda'' isimli iki kitabının bulunduğu belirtildi.

Şüphelinin FETÖ'ye iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan PAK Medya İşçileri Sendikası ile Medya Etik Konseyi Derneği üye olduğu, Bank Asya'daki hesabında 2013-2016 yılları arasında toplam 1 milyon 743 bin TL para girişi ve 1 milyon 758 bin 388 TL para çıkışı yapıldığı kaydedildi.

Acar'ın, örgütün üst düzey yöneticileri olduğu belirlenen sözde Türkiye imamı Mustafa Özcan, örgütün istişare heyeti üyesi Alaeddin Kaya, sözde polis memurları imamı Süleyman Uysal, örgütün istişare heyeti üyesi Harun Tokak, örgütün sözde mollalarından Hamdullah Bayram Öztürk, örgütün istişare heyeti üyesi Halit Esendir, sözde medya imamı Hidayet Karaca, sözde medya imam yardımcısı Ekrem Dumanlı, Önder Aytaç ile çok sayıda telefon irtibatının bulunduğu vurgulanan iddianamede, şüpheli Acar'ın aralarında Bylock kullanıcısı ve meslekten ihraç edilen 7 savcı-hakim ile 20 Eylül 2013 tarihinde aynı saatte Atatürk Havalimanı'ndan Türkiye'ye giriş yaptıklarına dikkat çekildi.

Şüpheli Acar'ın, ayrıca Bylock kullanıcısı bir kısmı firari 84 şahıs ile irtibatının bulunduğu anlatılan iddianamede, Acar'ın örgüte yönelik 25 Aralık 2013'den sonra düzenlenen tüm operasyonlarda adliye çevresinden telefonun baz istasyonundan sinyal verdiği belirtildi.

Şüpheli Seyyid Kılıç'ın ise kapatılan Samanyolu TV ile TRT Haber'de çalıştığı, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından meslekten ihraç edildiği anlatılarak, şüphelinin 2013-2015 yılları arasında Bank Asya'daki hesabında para artışı olduğu belirtilen iddianamede, Bylock kullanıcısı olduğu belirlenen şüpheli Kılıç'ın örgüt elebaşısı Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteci Yazarlar Vakfı Başkanı Cemal Uşak ile irtibatının bulunduğu, yine ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilen 11 şahıs ile de irtibatlı olduğu anlatıldı.

-''Çulhaoğlu FETÖ'den sigortalı''

İddianamede, Ulusal Parti Genel Başkanı ve Türk Solu Gazetesi'nin yazarı şüpheli Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun FETÖ'ye iltisakı nedeniyle kayyum atanan Kaynak Holding'e bağlı Işık Özel Eğitim Yayıncılık Şirketi'nde SGK kaydının bulunduğu vurgulandı.

Şüpheli Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun da örgüte yönelik operasyonlardan sonra Çağlayan'daki adliye önündeki eylemlere katıldığı anlatılan iddianamede, şüphelinin FETÖ soruşturmalarının firarisi Ekrem Dumanlı ile beraber hareket ettiği öne sürülerek, şüpheli Çulhaoğlu hakkında ''Sosyalist / solcu görünümlü FETÖ/PDY tetikçisi'' ifadesine yer verildi.

İddianamede, şüpheliler Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç, Yetkin Yıldız ve Ali Akkuş hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep ediliyor.

Başsavcılık hazırlanan iddianameyi, FETÖ'nün medya yapılanmasına ilişkin aralarında "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu tespit edilen firari sanık Said Sefa'nın da yer aldığı 29 sanığın yargılandığı dava ile birleştirme talebiyle İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti.