Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda aralarında Atilla Taş, Oğuz Usluer, Bülent Ceyhan, Ünal Tanık, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Ufuk Şanlı ve Hanım Büşra Erdal ile "fuatavni'' hesabının kurucusu olduğu tespit edilen Said Sefa'nın da bulunduğu 25'i tutuklu 29 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşması başladı.

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, aralarında Ünal Tanık, Ufuk Şanlı, Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun da bulunduğu tutuklu 25 sanık ile avukatları katıldı. Tutuksuz 2 sanığın da hazır bulunduğu duruşmaya, firari sanıklar Said Sefa ve Bülent Ceyhan ise gelmedi. 

CHP Milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Selina Doğan ve Şafak Pavey ile bazı sanık yakınları, izleyici olarak duruşmaya katıldı.

Duruşmada yoklama ve kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı yargılamaya ilişkin açıklama yaptı.

Sanık savunmalarının görüntülü ve sesli olarak kaydedileceğini belirten Mahkeme Başkanı Lorasdağı, sanıklar hakkında iddianamede yer alan suçlamaları ve sevk maddelerini sıralayarak, varsa usule ilişkin taleplerin alınacağını daha sonra savunmalara geçileceğini söyledi.

Bunun üzerine söz alan sanık Cuma Ulus'un avukatı Ömer Kavilli, iddianamenin müvekkiline tebliğ edildiğini ancak bazı evrakların ise tarafına gönderilmediğini belirterek, söz konusu belgelerin gönderilmesini ve yargılamanın daha sonra başlamasını talep etti.

Sanık Atilla Taş'ın avukatı Ali Deniz Ceylan da müvekkili dahil 6 sanık hakkında şu andaki Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı tarafından soruşturma sürecinde kararların verildiğini belirterek, bu nedenle hakimin davadan çekilmesini aksi takdirde reddi hakim talebinde bulunacağını söyledi.

Bu taleplerin üzerine duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, tüm taleplerin reddine karar verdi.  

Taleplere ilişkin verilen kararın ardından duruşma, tutuklu sanık Ahmet Memiş'in savunmasının alınmasıyla devam ediyor.

- İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün sosyal medyadaki propaganda aracı olan ''fuatavni'' adlı hesabının kurucusu olduğu tespit edilen ve firari olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarılan sanık Said Sefa hakkında ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, ''silahlı terör örgütü yönetmek'' suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

İddianamede, sanıklar kapatılan Meydan gazetesinin yazarı Atilla Taş, yine kapatılan ''Rotahaber'' sitesinin sahibi Ünal Tanık ile gazeteciler Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Bayram Kaya, Bülent Ceyhan, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Davut Aydın, Emre Soncan, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Muhterem Tanık, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Mutlu Çölgeçen, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Ufuk Şanlı, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız hakkında da ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları isteniyor.

- Medya yapılanmasına yönelik soruşturmalar sürüyor

Öte yandan, bu açılan davanın dışında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca, terör örgütü FETÖ/PDY'nin medyayapılanmasına yönelik soruşturmalar ise sürüyor.

Söz konusu bu soruşturmalar kapsamında, ''fuatavni'' hesabını Said Sefa'dan sonra kullanan şüpheli ile terör örgütü FETÖ mensubu olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanan bazı şüpheliler hakkında ikinci bir iddianamenin yazımına geçileceği öğrenildi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin, aralarında "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu tespit edilen Said Sefa'nın da bulunduğu 25'i tutuklu 29 sanıklı davada, sanıklar ifade veriyor.

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, savunma yapan tutuklu sanıklardan kapatılan "Rota Haber" sitesinde haber koordinatörü Ahmet Memiş, yazdığı tweetlerden dolayı suçlanamayacağını öne sürdü.

Memiş, "fuatavni"nin kamuoyu tarafından tanındığını iddia ederek, "Benim, 'fuatavni'yi tanıtma gibi bir durumum söz konusu değildir. Zaten tweet attığım zamanlarda, tanınan bir hesaptı, paylaşımları çok sayıda beğeni alıyordu." dedi.

Yaptığı bazı haberlerin FETÖ aleyhinde olduğunu savunan Memiş, "Rota Haber ve Haberdar isimli haber sitelerinde haber koordinatörü olarak çalıştım. Attığım bir tweetle ilgili savcı, Fuat Avni’yi tanıdığımı iddia etmiş. 'Fuat Avni yazıları Rota Haber’de’ şeklinde duyuru niteliğinde bir tweet ile fuatavni'yi tanıdığım söyleniyor. Kamuoyunun tanıdığı birini tanıtmam mümkün değil. Emniyetin cemaatle ilgili yayınladığı bir raporu, haberleştirmiştim. Bu haberi, yaklaşık 3 yıl önce yazdım. Aradan geçen 3 sene içinde haberle ilgili bir işlem yapılmadı. Söz konusu haberim FETÖ aleyhineyken, ben burada örgüt üyeliğinden yargılanıyorum." ifadelerini kullandı.

-"fuatavni mesaj atıyordu"

Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı İbrahim Lorasdağı'nın, "fuatavni'nin yazılarını nasıl temin ediyordunuz?" sorusuna sanık Memiş, "Fuatavni, twitter hesabından, bizim haber sitemizin twitter hesabına direkt mesaj geliyordu. Yazılar, buradan alınarak yayınlanıyordu." cevabını verdi.

- "Hakan Fidan, beni tebrik etti"

Söz alan tutuklu sanıklardan Abdullah Kılıç, bazı tanıkların kendisi hakkında yalan beyanlarda bulunduğunu öne sürdü.

Kılıç, Habertürk kanalından istifa ettiğini anlatarak, "Ben 17 Aralık sabahı eşimin bir rahatsızlığından dolayı hastanedeydim. Bir tanık, 17 Aralık sabahı Usluer ve Ulus ile birlikteyken elimizde 17 Aralık fezlekesinin olduğunu söylemiş. O tarihte kanalda olduğum ve fezlekenin bende olduğu beyanları tamamıyla asılsızdır. Bunlar, doğru değildir. O tarihte nerede olduğum, birçok kaynaktan teyit edilebilir. Benim o gün kanalda olmadığım, güvenlik kameralarından ve kuruma giriş çıkışlarda alınan parmak izinden tespit edilebilir. Şayet benim kanalda olduğum tespit edilirse, verilecek cezanın en üst sınırdan verilmesini kabul ederim." dedi.

Tutuklu sanık Kılıç, savunmasına şöyle devam etti:

"Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı, bazı yayın organlarında yazılıyordu. O gün akşam saatlerinde dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’yı aradım. Kendileri bana bir saat sonra resmi açıklama yapılacağını söyledi. Ben de Hakan Fidan'ın ifadeye çağrıldığı hususunun doğru olup olmadığını sordum. Sayın Çolakkadı da bana Fidan’ın ifadeye çağrılan isimler arasında olmadığını söyledi. Biz de bu ifadeye çağrılma haberlerinin yanlış olduğu yönünde haber yapmıştık. Cumhurbaşkanlığınca düzenlenen bir resepsiyonda, Hakan Fidan'la karşılaştım ve kendisi, sorumlu haberciliğimizden dolayı beni tebrik etti."  

Kılıç, talimatla Bank Asya'ya para yatırıldığı iddiasını reddederek, "Kızım bir kolejde okuyordu. İşten çıkarıldıktan sonra tazminatımı almıştım. Ancak iş güvencemin olamamasından dolayı kızımın eğitim masrafı bedelini, okulun Bank Asya hesabına yatırdım. Örgüt liderinin talimatıyla falan yapmadım." diye konuştu.

Basın İlan Kurumu hakkında yazdığı bir yolsuzluk haberinden dolayı kapatılan Zaman gazetesi yetkilileri tarafından eleştirildiğini öne süren Kılıç, "Basın İlan Kurumu'nun üç tane gazete çıkaran bazı kuruluşlara yüksek miktarlarda ödemeler yaptığını ortaya çıkardım. Zaman gazetesi yetkilileri, haberde ismi geçen Alaattin Kaya'dan dolayı haberimi yayımlamadılar. Ben de haberi önce Cumhurbaşkanlığı Sekreteri'ne götürdüm. Onlar da beni Başbakanlığa yönlendirdi. Başbakanlık'ta görüştüğüm Seyfullah Hatipoğlu, haber dosyasını, o dönemde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a iletti. Başbakan da Basın İlan Kurumu hakkında inceleme başlatmıştı." ifadelerini kullandı.

Hakkındaki suçlamaları reddeden Kılıç, "Meydan gazetesinde çalıştığım dönemde haftada iki kere köşe yazım yayınlanıyordu. Fuatavni'yi eleştirdiğim için yazılarımı bire düşürdüler. Mart 2016'da cemaati eleştiren bir yazı kaleme almıştım. Yayınlamadılar ben de istifa ettim." şeklinde savunma yaptı.

Duruşma, diğer sanıkların ifadeleriyle devam ediyor.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin davada yargılanan tutuklu sanık kapatılan Meydan gazetesinin yazarı ve şarkıcı Atilla Taş, hakkındaki suçlamaları reddederek, "Hayatımda üyesi olduğum tek örgüt CHP'dir. Terör örgütü üyesi iddiası yerine 'Ham çökelek' şarkısından yargılansaydım daha mantıklı olurdu." dedi. 

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, savunma yapan tutuklu sanıklardan Ali Akkuş, gazetecilik mesleğine 1995'te Kanal 7'de başladığını, daha sonra Zaman gazetesinde çalıştığını belirterek, 28 Şubat döneminde yayın politikasını eleştirdiği gerekçesiyle gazeteden çıkarıldığını anlattı.

Akkuş, "Gazete 28 Şubat döneminde yazdığımız haberleri görmüyor veya çok küçük görüyordu; malumunuz, rahmetli Necmettin Erbakan'a, Gülen örgütünün tavrı o zamandan beri biliniyordu. İmam hatip mezunu olmam ve bu örgüt içerisinde yetişmem nedeniyle sürekli sorgulama yaptım, bu nedenle çıkarıldığımı düşünüyorum." diye konuştu.

Sanık Akkuş, yıllar sonra teklif gelmesi üzerine tekrar Zaman gazetesinde çalışmaya başladığını ve 2009'a kadar haber müdürü olarak görev yaptığını anlatarak, 2009'da gazetenin yönetimi ile arasının açılması nedeniyle görevinden alındığı söyledi.

Bu tarihten sonra, gazetenin yayın politikasını belirleyen bir konumda olmadığını, sadece sayfa editörlüğü yaptığını dile getiren sanık Akkuş, şunları kaydetti:

"Ekrem Dumanlı dönemiydi. Gazete, bu adamın iki dudağı arasındaydı. 25 Aralık'dan sonra FETÖ'cü polisler ve yargıçların, Selam Tevhid kumpası ortaya çıktı. Bunu gazetede çok sık eleştirdim. Hatta bizimkiler, bunun bir kumpas olmadığına ilişkin 2 tam sayfa haber yazdı; yazıldığı sırada itiraz ettim. Bunun üzerine gazetenin yöneticileri tarafından tehdit edildim, hakarete maruz kaldım. Hatta Today's Zaman gazetesinin genel yayın yönetmen yardımcılığını yapan Sevgi Akarçeşme bana 'Kripto AK Partilisin' diyerek çıkıştı. Başka biri ise Selam Tevhid'de akrabam olduğu için böyle davrandığımı söyledi. Avukatım bile Selam Tevhid kumpasında dinlenilmişti. Bu olayların ardından gazetemden soğudum, birçok insan ayrılmaya başladı. Ancak maddi sıkıntılar nedeniyle gazeteden ayrılamadım."

Gazeteden ayrılan insanların bu yaşananlara tanık olduğunu ifade eden Akkuş, şu an başka bir yayın organında yazmaya devam eden Tamer Korkmaz'ın tazminat alamadan gazeteden ayrıldığını, yıllarca mahkemelerde uğraştığını iddia ederek, "Benim gibi İslami kesimden gelen birçok insan bu gazetede yazı yazdı hatta şu anda FETÖ ile mücadele eden kişiler bile bu gazeteye destek oldu. Hiçbiri bu yapının bir terör örgütü olduğunu bilemezken ben nasıl bilebilirdim." diye konuştu. 

FETÖ'ye üye olmadığını ve bu örgütün faaliyetlerine katılmadığını savunan sanık Akkuş, "Örgüt, 28 Şubat döneminde Erbakan'a karşı dururken, ben Refah Partisi'nin o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı, Pınarhisar Cezaevi'nde ziyaret ettim. Bu, cezaevi kayıtlarına bakılırsa ortaya çıkar." dedi.

- Atilla Taş'ın savunması

Tutuklu yargılanan Atilla Taş, savunmasının alınmasıyla amacıyla kürsüye çağrıldı. Sanık Taş, kürsüye geldiği sırada mikrofona vurarak "Ses kontrol ses..." diyerek savunmasına başlaması salonda gülüşmelere neden oldu.

Mahkeme Başkanı'nın, salondakileri uyarması üzerine sanık Attilla Taş, "Efendim alışkanlık herhalde..." dedi.

Sanık Taş, "ByLock", "Eagle" gibi örgütün şifreli haberleşme programlarını kullanmadığını, hayatının hiçbir döneminde ''Maklube'' yemediğini belirterek, şunları söyledi:

"Müslümanım ama beynamazım. Bu örgütün evlerinde, yurtlarında kalmadım. 7 aydır bu örgüte mensup olduğum iddiasıyla tutukluyum. Hayatım üyesi olduğum tek örgüt CHP'dir. Doğuda askerlik yaptım, bacağımdan vuruldum. O zaman kahramandık. Şimdi ise devletimiz, bize 'terörist' diyor. 15 Temmuz darbe girişimi ilk lanetleyen kişilerdenim.

Bu ülke bana ne istediysem verdi. Buraya gelirken, hukuk umudum vardı. Soruşturma sırasında beni tutuklayan sizi karşımda görünce bu umudum da söndü. Hukuk ve adalete öyle susadım ki, bir iddianame itilerek, terör örgütü üyesi yapılıyorum. İddianamede, Gezi Parkı'na ilişkin attığım tweetler, delil olarak gösterilmiş. Bu tweetlerimin hepsi mizah amaçlıdır. Attığım tweetler nedeniyle buradayım yoksa örgüt üyesi olduğumdan değil. İddianamede yer alan tweetlerin çoğunda, Cumhurbaşkanı'nı eleştirmişim. Basın özgürlüğünü savunan biriyim. 'Ham çökelek' şarkısından yargılansaydım bana daha mantıklı gelirdi."

Sanık Taş'ın bu sözleri salondakilerin gülüşmelerine neden oldu.

- "Akın İpek ve Memduh Boydak'a iş adamı olduğu için destek oldum"

Sanık Taş, Meydan gazetesinden gelen teklifi biraz mecburiyetten biraz da muhalif olduğu için kabul ettiğini belirterek, "Bu gazete, terör örgütünün ise devlet buna neden izin verdi? Benim suçum ne? Bu gazetede 1 yıl yazdım, 3-4 kere merkeze ancak gittim. Bir de Bugün TV'ye destek amaçlı gitmiştim, basın özgürlüğünü savunduğum için. Akın İpek, Memduh Boydak'a destek oldum ancak örgüt üyesi olduklarını nereden bilebilirim. Ben iş adamı olduğu için manevi destek oldum.'' ifadelerini kullandı.

Bir dönem her şeyin altında "paralel var" denildiğini ifade eden sanık Taş, ''Ben de bu manada, ironi amaçlı paralel ifadeler içeren tweetler attım. 17/25 Aralık'ta yaşananları herkes gördü. Ben de tüm muhalifler gibi bir şeyler yazdım. Kumpas olduğunu nasıl bilecektim. Bilsem, zaten desteklemezdim." dedi.

Sanık Taş, Nihat Doğan ve Erol Köse'nin hakkındaki iddialarına ilişkin ''Benim bir tane FETÖ lideri ile fotoğrafım yok ancak bunların var. Ama her ne hikmetse, iftiraya maruz kalan ben oldum. Zor bir dönemden geçtim. Bana küfürler ediliyordu. Torunuma bile küfrettiler. Attığım tweetleri, örgüt mensupları paylaştıkları için suçlandım. Ne yapsaydım, lütfen paylaştıklarımı örgüt mensupları rt yapmasın diye rica mı etseydim?" diye konuştu.

Taş, "Eğer hukuk böyle ise dua etmekten başka bir çarem yok. Kimisi kaçtı, kimisi 'kandırıldık' dedi, kurtuldu, örgüt ile eskiden beri hiç ilişkisi olmayan ben buradayım. Terör örgütlerini lanetliyorum, tahliyemi talep ediyorum." dedi.

Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı'nın, "15 Temmuz'da neredeydin?" sorusunu sanık Taş, şöyle yanıtladı:

"15 Temmuz darbe girişimini duyar duymaz dışarı çıktım. Evdeydim dışarı baktım ama bizim orada tank yoktu. Görseydim, ben de Nihat Doğan gibi tankın önünde fotoğraf çektirecektim. Geceden sabaha kadar darbe karşıtı tweetler attım."

Mahkeme Başkanı tarafından  iddianamede yer alan "Ordu göreve.", "Darbe zamanı bile daha fazla demokrasi vardı.", "O kadar isterdim ki darbe olsun." şeklindeki paylaşımlarının sorulması üzerine sanık Taş, tüm bu tweetlerin ironi olduğunu iddia ederek, "Savcı 5 yıl önceki yazdığım tweetlerle beni suçlamış. 15 Temmuz'da yazdıklarımı ise görmemiş." savunmasında bulundu.

Duruşma sanıkların savunmasının alınmasıyla devam ediyor.