An gelir, demişti merhum Attila İlhan.

An Gelir...

An gelir şimşek yalar,

Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını.

Direkler çatırdar yalnızlıktan

Sehpada Pir Sultan ölür.

 

Son umut kırılmıştır

Kaf Dağı'nın ardındaki.

Ne selam artık ne sabah

Kimseler bilmez nerdeler

Namlı masal sevdalıları

Evvel zaman içinde

Kalbur saman ölür

Kubbelerde uğuldar Bâkî

Çeşmelerden akar Sinan

An gelir

-lâ ilâhe illallah-

Kanunî Süleyman ölür...

 

İşte size seyran, alın size aslan gibi laf; an gelir.

Seyrantepe'nin açılışındaki ıslıklar - izlediğim görüntüler itibariyle- TOKİ Başkanının üslubuna ve başa kakmasınaydı. Sonra ‘misafire ayıp oldu' dedik. İyi de adam başbakan. Başbakan, yabancı memleketlerde ‘misafir' kabul edilir, İstanbul'da, -kendi ifadesiyle- kendi yaptırdığı statta, Başbakana misafir muamelesi yapılması daha ayıp olmaz mıydı(365 gündeki ülke ikamet dağılımını ne olur dikkate almayın, Başbakan, Allah'a şükür T.C. vatandaşı)? Allah kimseyi bu duruma düşürmesin amma şu durumda ayıp değil midir ey ehli vicdan? Ben yuhalansam bunu kapatmaya çalışır, ertesi günü, düne hâkim kılmaya çalışırdım. Ya başbakan ne yaptı; ‘bakın biz yine mazlum olduk, bizi yuhaladılar.'

Şunu belirteyim, ben fıtratım, inancım ve aklım gereği demokrat olamıyorum bir türlü. Lakin sizin demokrasi kültürü dediğiniz husus tam da bu değil mi?

Yumurta atanlara ben de kızıyorum, ayıptır. Sövmeye ben de kızıyorum, günahtır. İyi de millet pankart açmayacak mı, karşısında beğenmediği üsluba bir itirazı olmayacak mı?

Neyse, An Gelir...

Selametle...