İçerde seçim sıcaklığı kendisini iyice hissettirmeye başladı.
Ama nedense ben gazeteleri okudukça satır aralarına takılıyor, geçmişe gidiyorum.

Yıl 2004… Suriye Devlet Başkanı Beşar ve eşi Esma Esad Türkiye’ye geldi. 57 yıl sonra gerçekleşen bu ziyarete ön ayak olan isim dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’di… Seneler sonra ilk defa komşular arasında bahar rüzgarları esmeye başlamıştı… O yıllarda Cumhurbaşkanlığı muhabiri olarak bu ziyareti yakından takip eden gazetecilerden biri de bendim. Şam mutlu, Ankara umutluydu… Bu pozitif etki dalga dalga iki ülkeye yayılmıştı. Yeni dönemin barış ve huzur getireceği, ticaret hacminin hızla artacağı gibi konular her gün konuşuluyordu. Muhabir arkadaşlarımız sınırın diğer tarafından canlı yayınlar yapıyor, insanların gülen yüzlerini ekranlardan izliyorduk… Tarihi günlere şahitlik ediyorduk.

Düşünüyorum da o günlerde evinde huzurla uyuyan ve uyanan, çocuğunun geleceğini dert eden, hatta ticari kaygıları olan bir Suriyeliye 2018’i sorsak, kim bilir bize neler anlatırdı? Büyük ihtimal geleceğe umutla bakıyor olur, çocuklarının hangi mesleği seçeceğini, işleri nasıl büyüteceğini söylerdi…

Ne acıdır ki o hayaller kabusa döndü…

Ne yaptık, ne yapmalıydık, neler yaşandı… Bunlar bambaşka bir tartışmanın konusu…

Biliyoruz ki bu coğrafyada yaşamanın bir bedeli var… Bu bedeli, Irak’ta Suriye’de ve diğer Müslüman ülkelerde insanlar çocuklarının kanıyla, acıyla, vatanlarıyla ödediler.

Bunları düşünürken aklım Mustafa Kemal Atatürk’e gitti… Nutuk’u elime aldım. “Türk gençliğine bıraktığım emanet” başlığındaki şu satırları tekrar okudum:

“Saygıdeğer efendiler, siz günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikayesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım… Bugün ulaştığımız sonuç asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir… Ey Türk gençliği birinci vazifen…”

Kapattım, geçtiğimiz hafta okuduğum bazı yazıları düşündüm bu defa... Serdar Turgut, Haber Türk’teki yazısının başlığını, “Washington’dan yaklaşan ciddi yeni tehdidi görelim” olarak atmıştı. Bir bölümünde de F 35’lerin gönderilmesinin bazı şartlara bağlanma girişimine değinerek, “1974 silah ambargosunu” hatırlatıyordu. Milliyet’te Nihat Ali Özcan, “Suriye iç savaşı, PKK/PYD ve Fransa” başlıklı yazısında Fransa’nın Suriye girişimlerini, Arap dünyasının durumunu anlatıyordu… Onlarca endişeli yazıyı tek tek kafamdan geçirdim…

Özetle; içerde seçim sıcaklığı var ama dışarda da ateşin körüklenmeyeceğini, Dünyayı sarmayacağını söylemek mümkün değil. Suriye sınırından evimize taşan sıkıntıların ‘Büyütülmeyeceğinin” de garantisi yok. Ve yine bugün “İçerde” Atamızın ‘Emanet’ine o dönem kurdukları gibi tuzak kuranlar, ‘mandacılara’ hizmet edenler var. 15 Temmuz hiç yaşanmamış gibi davranıp, polemikler yaratıp siyaseti bulandıran, vatandaşın kafasını karıştıran maşalar eksik değil…

İşte bu nedenle siyasetin içteki sıcaklığına çok takılamıyorum. Çünkü az önce saydığım nedenlerle rahat etmemiz mümkün değil. Mustafa Kemal’in uyarısıyla; ‘Dikkatli ve uyanık” olacağımız gibi bu meseleyi çocuklarımıza da anlatma zorunluluğumuz var.

Yani bütün mesele ‘Emanet’ ve emanete sahip çıkmak…

Kaybedecek zamanımız, yitirilecek tek insanımız yok.

“7 BÖLGE, 4 MEVSİM TÜRKİYE’YİZ…”

Oradan da sürüklenip şuraya geldim: Keşke “Yenikapı ruhu” o günden bugüne tek parça ulaşabilseydi. Birbirimizden ne kadar farklı düşünürsek düşünelim sulandırmadan, suçlamadan o ruhu bugünlere getirebilsek, seçimlere gönül rahatlığıyla girebilseydik.

Yazımı MHP Lideri Bahçeli’nin o gün yaptığı tarihi konuşmadaki şu satırlarıyla bitirmek istiyorum:

“Müştereklerimiz farklılıklarımızdan daha çoktur. Ecdadımızın hayır duaları, şehitlerimizin hatıra ve vasiyetleri hepimizin namusuna emanettir. Birliğimizi kıskançlıkla, kararlı bir şekilde korumalıyız. Kutuplaşma ve cepheleşmeleri bıçak gibi kesmeliyiz… Bu ruh devam ettiği müddetçe hiçbir hain bize yanaşamayacaktır… Yeni manda özlemlerine geçit vermeyelim, bu milleti himayesi altına almaya kalkışan vesayetçi odaklara şans tanımayalım… Yedi bölge, dört mevsim, 81 vilayetle Türkiye’yiz.”

AFRİN’E SELAM OLSUN 

**Bu vesileyle bölgede 81 milyon adına görev yapan Zeytin Dalı kahramanlarına bir yürekten selamımızı, gazilerimize saygılarımızı, şehitlerimize dualarımızı gönderelim… Aklımız da yüreğimiz de sizinle…